X

COVID-19 ve korunma yolları rehberi: Korona virüsü sanıldığı kadar tehlikeli mi, kendimizi nasıl koruyabiliriz?  

İlk olarak Çin’in Wuan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Corona (Korona) virüsü, bilimsel adıyla COVID-19, tüm dünyayı alarma geçirmiş durumda. Bugüne kadar 4990(1) kişinin ölümüne neden olan COVID-19 Çin başta olmak üzere tüm ülkelerde binlerce insanın yaşamını tehdit etmeye devam ediyor. Virüsü taşıyan ve virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı her geçen gün hızla artıyor. 10 Mart’ta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından Türkiye’de görülen ilk korona vakasıyla ilgili yapılan basın açıklamasından sonra ülkemizdeki varlığı resmi olarak kesinleşen korona virüsü, hepimizde paniğe neden oldu.

Hızla yayılan ve tüm dünyanın gündemine oturan korona virüsü ile ilgili bilimsel kaynakları, istatistiki verileri ve uzman görüşlerini derleyerek hazırlamış olduğumuz kapsamlı yazımızda korona virüsüne dair tüm sorularınıza güvenilir yanıtlar bulacaksınız.

Koronavirüs nedir?

Adını yeni duymuş olsak da korona virüsleri aslında hayvanlarda ya da insanlarda hastalığa neden olabilen oldukça geniş bir virüs ailesi. İnsanlarda birkaç koronavirüsün soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) gibi daha şiddetli hastalıklara kadar geniş bir spektrumda solunum yolu enfeksiyonlarına neden olduğu biliniyor. En son keşfedilen koronavirüs ise koronavirüs hastalığına, yani bilimsel adıyla COVID-19’a neden oluyor.(2) 

Koronavirüs taşıdığınızı nasıl anlarsınız: COVID-19’un semptomları

 COVID-19’un en yaygın semptomları ateş, yorgunluk ve kuru öksürüktür. Bazı hastalarda ağrı ve acı, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğaz ağrısı ya da ishal görülebilir. Tüm bu semptomlar başlangıç aşamasında hafif düzeyde, yavaş yavaş görülmeye başlar. Ancak hastalığın semptomlarının herkes için aynı olmadığının altını çizmemizde fayda var. Özellikle genç yaşlardaki bireylerde tüm bu semptomlar ortaya çıkmasa da enfeksiyon riski bulunabiliyor.


Görsel: T.C. Sağlık Bakanlığı

Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre corona virüsü taşıyıcılarının %80 gibi yüksek bir çoğunluğu tedaviye gerek olmaksızın virüsle mücadele ederek hastalığı kendi kendine atlatabiliyor.  Şimdiye kadar ortaya çıkmış olan vakaların yaklaşık %17’sinde hastalığın semptomlarının ağır geçirildiği ve hastanın özellikle solunum konusunda ciddi zorluklar yaşadığı gözlemlenmiş. Yaşlı insanların ve yüksek tansiyon hastalarının, kalp problemleri ya da diyabet gibi altta yatan tıbbi sorunları olanların ciddi hastalık geliştirme olasılığı daha yüksektir. Ateş, öksürük ve nefes almada zorluk çeken insanlar tıbbi yardım almalıdır.

Koronavirüs kimler için hayati tehlike taşıyor?

Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nesrin Özören koronavirüsün geçmişteki benzer bir örneği olan, aynı ailedeki SARS (Şiddetli akut solunum yolu sendromu) virüsünden çok daha az öldürücü bir virüs olduğunun altını çiziyor ve mevcut verilere göre Corona’nın çok korkutucu bir virüs olmadığını belirtiyor.(3) Özören, yeni bir virüsün ortaya çıkmasının beraberinde getirdiği en önemli sorunun çoğu insanın bu yeni virüsle ilk kez karşılaşması olduğunu, bu nedenle de 65 yaş üstü kişilerin, organ nakli olmuş bireylerin veya kanser hastalarının aldıkları kemoterapi veya radyoterapiden dolayı akyuvarlarının sayısının düşmesi ve bağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle risk grubunda olduklarını söylüyor. 

Koronavirüsten korunmak için Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından önerilen temel koruyucu önlemler (4)

Dünya Sağlık Örgütü tarafından korona virüsünden korunma yollarıyla ilgili hazırlanmış olan kapsamlı rehberde kişisel hijyen konusu ön planda.

Ellerinizi sık sık yıkayın

Ellerinizi bol su ve sabunla düzenli olarak, ovalayarak temizleyin. Ellerinizi yıkayamadığınız durumlarda alkol içeren dezenfektanlar, jeller ya da kolonya gibi ürünlerle sık sık temizlemeye çalışın.

Neden?

Corona virüsü taşıyıcı kişinin dokunduğu yüzeylere bulaştığında uzun bir süre orada yaşamaya devam eder. Mevcut bulgular, yeni korona virüsünpek çok farklı malzemelerden yapılmış yüzeylerde saatlerce, hatta günler boyunca yaşayabildiğini gösteriyor. Görünür şekilde kirli olan yüzeylerin temizlenmesi ve ardından dezenfekte edilmesi, evinizde ve toplu yaşam alanlarında COVID-19 ve diğer viral solunum yolu hastalıklarının önlenmesi için en etkili korunma yöntemlerinden biri. Özellikle toplu taşıma, ofis, alışveriş merkezi gibi toplu olarak kullanılan ortak yaşam alanlarında ellerinizle dokunmak durumunda olduğunuz pek çok yüzeyden virüsün ellerinize aktarılması, dolayısıyla bedeninize taşınmasını ve enfekte olma riskini de beraberinde getirir. Elleri su ve sabun ile yıkamak ya da alkol içeren dezenfektanlarla temizlemek dokunduğunuz herhangi bir yüzeyden bedeninize girme riski bulunan virüsleri öldürerek virüsün bedeninize girmesini engelleyecektir.


Görsel: T.C Sağlık Bakanlığı

Öneri: Viral enfeksiyonlardan korunmak için sabun kullanmak dezenfektandan daha etkili olabilir(5)

Virüsler sanıldığının aksine bakteriler gibi canlı organizmalar değildir. Bir virüs bir çok küçük parçacığın (nano parçalar) kendi kendine bir araya gelmesiyle oluşmuş cansız bir yapıdır ve küçük parçacıkları bir arada tutan yağlı bir çeperle çevrilidir. Sabun, yağ çözücü özelliğiyle yapısında yağ bulunduran bu zarı çözerek virüsü oluşturan küçük parçaların dağılmasını, dolayısıyla virüsün parçalanmasını sağlar. Dağılan virüs bu yolla etkisiz hale gelir. Virüsler canlı hücreleri konak olarak kullanarak varlıklarını sürdürebilirler, canlı bir hücre bulamadıklarındaysa maksimum birkaç gün içinde dağılarak yok olurlar. Dezenfektan jeller ve sıvılar genelde canlı organizmalar olan bakterileri etkisiz hale getirecek özellikte oldukları için virüsle başa çıkmak konusunda sabun kadar etkili olamayabilirler. Bu nedenle korona virüsünden korunmak için en etkili silahınız sabun olacaktır. Ancak sabun da alkol de virüsleri yok ederken cildinize zarar verebilir. Bu nedenle bu dönemde ellerinizin bakımına ekstra özen göstermelisiniz.

Sabun ve fazla yıkama nedeniyle kuruyan ve çatlayan ellerinizi rahatlatmak için (6):

  • Cildinizin pH dengesine uygun ve losyon ya da gliserin içeren, nemlendirici özellikteki sabunları tercih edin.
  • Antibakteriyel sabunlar içerdikleri ekstra kimyasallar nedeniyle ellerinizin daha fazla kurumasına neden olabilecekleri gibi bakteriler gibi canlı yapıda olmayan virüslerin engellenmesi konusunda normal sabundan daha fazla fayda sağlamayacaktır.
  • Ellerinizi ılık suyla yıkayın. Çok soğuk ya da çok sıcak suyla temas etmek ellerinizin kurumasına ve çatlamasına yol açar.
  • Ellerinizi tam olarak kurulamayın, hafif nemli bırakın ve elleriniz kurumadan bir nemlendirici sürün. Eller hafif ıslakken nemlendirici sürmek ellerinizdeki duyun cildinize hapsolmasını ve ellerinizin daha uzun süre nemli kalmasını sağlayacaktır.
  • Gece yatmadan önce günlük kullandığınız el kreminden daha yoğun yapıdaki nemlendiri bir kremi (vazelin kullanabilirsiniz) ellerinize bolca sürün ve eldiven giyerek uyuyun.
  • Temizlik yaparken mutlaka eldiven kullanın.

Başkalarıyla iletişim kurarken fiziksel mesafenizi koruyun

Özellikle öksüren ya da hapşıran biriyle aranızda en az 1 metre mesafe olmasına dikkat edin. Virüs yalnızca temas değil havadan damlacık yoluyla da bulaşabildiği için özellikle kapalı ortamlarda diğer insanlarla mümkün olabildiğince uzak mesafede olmaya çalışın. Günlük yaşamınızda öpüşme, tokalaşma, sarılma gibi fiziksel olarak karşınızdaki kişiyle yakın temas kurmanızı gerektirecek davranışlardan kaçının.

Neden?

Birisi öksürdüğünde veya hapşırdığında, hatta konuşurken yanlışlıkla ağzından tükürük sıçradığında virüs içerebilecek küçük sıvı damlacıkları burundan veya ağzından havaya karışır. Eğer bu kişiyle fiziksel olarak çok yakın bir mesafedeyseniz ve öksüren kişi korona virüsü taşıyıcısıysa havaya karışan bu damlacıkların ve dolayısıyla korona virüsünün bedeninize girmesi riski oluşur. Ayrıca fiziksel temasta bulunduğunuz ya da tokalaştığınız kişinin ellerinde virüs taşıyor olma ihtimali de oldukça yüksek.

Öneri: Tokalaşmayı ya da fiziksel temas içeren hareketleri nazikçe nasıl geri çevirebilirsiniz?

Dünya Sağlık Örgütü’nün Pandemik ve Salgın Hastalıklar Direktörü Dr. Sylvie Briand, COVID-19’un yayılmasını önlemek için el sıkışmaya alternatif olarak selamlaşmak için el sallamak, kafayla selam vermek, dirsekleri tokuşturmak gibi tensel temasın olmadığı yöntemlerin kullanılmasının ve alışkanlık haline getirilmesinin önemli olduğunu vurguluyor. Harvard Üniversitesi’nin yayınlamış olduğu bir raporda tokalaşma sonucu ellerinize bulaşabilecek virüs miktarının yumruk tokuşturarak bulaşabilecek virüs miktarının tam on katı olduğu belirtiliyor.

Gözünüze, burnunuza ve ağzınıza dokunmaktan kaçının

Gün içinde farkında olmadan ellerimizle pek çok yere dokunuyoruz. Kapı kolu, tuvalet kapağı, bilgisayar klavyesi, metro demiri… Peki ortalama bir insanın saatte 23 kez yüzüne dokunduğunu biliyor muydunuz? Sanıyoruz daha fazla açıklamaya gerek olmaksızın vermek istediğimiz mesajı aldınız. Yüzünüze dokunduğunuz her an daha fazla korona virüsünün bedeninize girme riski artacaktır.

Neden?

Eller gün içinde tahmin bile edemeyeceğiniz kadar çeşitlilikte birçok farklı yüzeye dokunur ve bu yolla topladığı tüm virüsleri bedeninizin içine açılan gözlerinize, burnunuza veya ağzınıza aktarabilir. Özellikle tırnak aralarındaki temizlenemeyen noktalara saklanmış virüsler ellerinizi ne kadar yıkarsanız yıkayın yüzünüze dokunduğunuz her an vücudunuza girme tehlikesi taşır.

Öneri (7):

Ellerimizle yüzümüze dokunmak bir çoğumuzun istemsizce yaptığı bir hareket. Ancak bazı küçük önlemlerle bu alışkanlığınıza engel olabilmeniz mümkün:

  • Kolunuzu hareket ettirdiğinizde rengiyle dikkatinizi dağıtacak ya da üstünde zil olan ve sesiyle sizi uyaracak, dikkat çekici bir hatırlatma bilekliği takabilirsiniz.
  • Ellerinize yoğun aromalı bir yağ ya da parfüm sürebilir, elinizi yüzünüze doğru getirdiğinizde kokuyla uyarılarak ellerinizin yüzünüze dokunmasına engel olabilirsiniz.
  • Boş kaldığınız zamanlarda ellerinizi kullanabileceğiniz aktivitelere yer verebilirsiniz. Stres topu sıkmak ya da örgü örmek gibi…

Solunum sistemi hijyeniniz konusunda dikkatli olun

Yalnızca kendinizin değil çevrenizdeki diğer kişilerin de nefes alıp verirken solunum hijyeniyle ilgili kurallara dikkat etmesini sağlamalısınız. Öksürdüğünüzde ya da hapşırdığınızda solunum yollarınızı dirseğinizle ya da kağıt bir peçeteyle kapatarak ağız sıvılarınızın havaya yayılmasına engel olun. Kağıt mendil kullandıysanız virüslerin yayılabileceği masa üstüne ya da çantanıza değil doğrudan çöpe atın.


Görsel: T.C. Sağlık Bakanlığı

Neden?

Solunum sisteminizdeki virüsler havaya damlacıklarla yayılır. COVID-19 hastalığına neden olan korona virüsü de tüm bulaşıcı virüs ve hastalıklar gibi bu yolla çevrenizdekilere bulaşabilir.

Öneri: Maske kullanmak Corona Virüsünü engellemek için yeterli mi (8)

Dünya Sağlık Örgütü sağlıklıysanız, ancak corona virüsü taşıdığından şüphelendiğiniz kişilerin olduğu bir yerde ya da kalabalık ortamlarda kesinlikle maske takmanız gerektiğini vurguluyor. Virüs, henüz kuluçka aşamasındayken yani henüz hastalığın semptomları açığa çıkmamışken de bulaşabildiği için öksürüyorsanız ya da hapşırıyorsanız da maske takmanız gerekiyor. Ancak ne kadar etkili ve koruyucu olursa olsun sadece maske kullanmak virüsten tam anlamıyla korunmanız için yeterli değil. Alkol içeren dezenfektanlar ve ellerin sabunla sık sık yıkanması maske önlemiyle birlikte dikkat edilmesi gereken hijyen kurallarının başında geliyor. Corona virüsünden korunmak için maske kullandığınızda maskenin nasıl kullanılacağını bilmeli ve kullandıktan sonra uygun koşulları göz önünde bulundurarak maskeyi imha etmelisiniz.

Maske nasıl takılır, kullanılır, çıkarılır ve atılır?

  • Koruyucu maskenizi takmadan önce ellerinizi bol su ve sabun ile, suya ve sabuna erişiminiz olmadığındaysa güvenilir bir dezenfektan jel ile güzelce temizleyin.
  • Maskeyi ağzınızın ve burnunuzun tamamını içine alacak şekilde yüzünüze yerleştirin ve yüzünüzle maske arasında en küçük bir boşluğun bile olmadığından emin olun. Korunmaya çalıştığınız şeyin bir virüs olduğunu ve en küçük bir boşluktan bile sızabilecek boyutta olduğunu aklınızda bulundurun.
  • Maskeyi yüzünüze yerleştirdikten ve sabit durduğundan emin olduktan sonra tekrar dokunmaktan kaçının. Dokunduğunuz takdirde ellerinizi en kısa sürede su ve sabunla yıkayarak ya da alkol içeren bir dezenfektanla sterilize edin.
  • Maske nefesinizdeki su buharı nedeniyle bir süre sonra nemlenmeye başlayacaktır. Nemlenen maskenizi en kısa sürede yenisiyle değiştirin. Tek kullanımlık maskeleri kullanımınızdan sonra çöpe atın ve kesinlikle tekrar kullanmayın.
  • Makenizi çıkarırken ağız ve burnunuzu çevreleyen kısma dokunmayın, arkasından tutarak çıkarın ve hemen bulabildiğiniz en yakın çöp kutusuna atın. Mümkünse bir poşete koyup ağzını bağlayarak çöpe atın. Maskenizi çıkardıktan sonra da ellerinizi dezenfekte etmeyi unutmayın.

Belirtilerinizin ve güncel gelişmelerin farkında olun

Ateş, öksürük ve nefes almada zorluk gibi korona virüsünden kaynaklanan COVID-19 hastalık belirtileriniz varsa mümkün olabilen en çabuk şekilde bir doktora görünün. Kendinizi iyi hissetmiyorsanız evden dışarı çıkmayın. Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü gibi resmi kuruluşlar tarafından yapılan tüm açıklamaları ve korona virüsüyle ilgili güncel haberleri güvenilir ve resmi kaynaklardan takip edin.

Neden?

Semptomları fark ettiğiniz an en erken şekilde tıbbi yardım almak, doktorunuzun sizi en hızlı şekilde uygun tedaviye yönlendirebilmesini ve hastalığın tehlikeli boyutlara ulaşmadan önlenebilmesini sağlayacaktır. Kaynağı belli olmayan çarpıtılmış bilgilerin ve spekülatif haberlerin sosyal medyada korona virüsünden daha hızlı yayıldığı bir dönemdeyiz. İnsan sağlığı gibi hassas ve ciddi bir konuda, hem de küresel bir alarm durumu söz konusuyken resmi merciler ve yerel yetkililer yaşadığınız bölgedeki durum hakkında en güncel bilgileri en güvenilir yoldan takip edebilmenizi sağlayacaktır.

 

 

Kaynaklar:

1. Worldometers – https://www.worldometers.info/coronavirus/

2. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) – https://www.who.int/news-room/q-a-detail/q-a-coronaviruses

3. Boğaziçi’nde Bilim – https://bogazicindebilim.boun.edu.tr/content/yeni-virusler-nasil-evrimlesiyor-ve-yayiliyor

4. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) – https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019/advice-for-public

5. Evrim Ağacı – https://evrimagaci.org/sabun-koronavirus-da-dahil-virusleri-bakterileri-ve-diger-mikroplari-yok-etmekte-neden-bu-kadar-etkili

6. Self – https://www.self.com/story/heal-dry-cracked-hands-from-washing

7. Well and Good – https://www.wellandgood.com/good-advice/how-to-stop-touching-your-face/

8. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) – https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019/advice-for-public/when-and-how-to-use-masks

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale