Neden kıyafet dolabımı düzenleyemiyorum?

Biraz gereksiz bir soru gibi gelebilir. Bunu yazacağıma dolabımı düzeltebilirim mesela. Ama olmuyor işte, hep bir bahanem var. Bugün kararlıydım, “O gün bugündür. Bu dolaptan üç torba çıkacak: Verilecekler, atılacaklar ve terziye gidecekler,” diyerek uyandım. Sonra bahaneler oluşuverdi. Aylardır görmediğim bir arkadaşım Türkiye’den ziyarete geldi. Geleceğini biliyordum tabii ki, ama büyükçene bir valizi olduğunu bilmiyordum. O valizi odama koydum. Sonra birkaç haftanın biriken çamaşırını yıkamıştım, kurutmaya asacak yerim olmadığı için kapıya, sandalyeye çamaşırlar astım. Odam dağınıkken dolabımı toplamak beni çok açmadı diyerek, kendimi bu aktiviteyi ertelemeye ikna etmek çok da zor olmadı.

Oda dağınık, hava aydınlık, dolabımı düzenlememeyi tercih etmiş olmam çok da inanılmaz bir durum değil. Daha önce daha saçma bahaneler bulmamış olsaydım bu yazıyı yazacak raddeye gelmezdim zaten. Durumun anlam veremediğim kısmı başka aktiviteleri tercih etmem değil. Anlam veremediğim kısmı bir gün daha ertelediğim bu işi, içimde yaratacağı sıkıntıyı bile bile ertelemem. Bu sıkıntıyı tanısam da, sevmesem de, kurtulmak istesem de, neden yanımda taşımakta ısrar ediyorum? Anlam veremediğim kısım bu. Soru dolabımı bugün neden toplayamadığımla sınırlı da değil. Neden yapmak istediğim, hayatımı iyileştirecek şeyleri erteliyorum ve sonra bunları yapmamamın sıkıntısıyla yaşıyorum?

kıyafet dolabı toplama

Tanıdığımız sıkıntıları tanımadıklarımıza tercih ediyoruz

Çoğumuzun bu tarz yaptığı yanlışlar var. Olmayanlar da gerçekten hayranlıkla izlediğim ve ben de onlar gibi olmalıyım dediğim insanlar. Ama benim gibi olanlara şunu söylemek istiyorum, benim yanlışım buysa eğer sizinki başka bir şey. Bunun ne olduğunu fark etmek önemli, çünkü yüzleşmek istemediğimiz bazı şeyleri anlamamıza sebep oluyor. Bunun bir örneği, aylarca teslim gününü bildiğin bir projeyi son dakikaya bırakmak mesela. Ve bunu her projede tekrar yapmak. Aklın sürekli ona gitse ve yaptığın her şeyde seni gözünün kenarında hafifçe gördüğün bir karaltı gibi takip etse de, görmezlikten gelmeye çalışmak. Spor ve diyet yapıp kendimizi daha iyi hissetme isteğimizi hep ertelemek. İşimizi sevmediğimiz halde başka işlere bakmamak, başvurmamak veya insanlarla konuşmaya gelince bahaneler bulmak. Bu insan ruhunun en sinir bozucu özelliklerinden biri olabilir. Bu yazdıklarımı okurken birkaçınızın “Düzenle dolabını gitsin, off!” dediğini veya evime gelip kendiniz düzenlemek isteyebileceğini hayal edebiliyorum. Benim saçmalığım sizin için çok saçma olabilir, sizinki de benim için. Ama aslında hepimiz benzer bir şey yapıyoruz, o da tanıdığımız bir sıkıntıyı, tanımadığımız sıkıntılara tercih etmek.

İlgili yazı: Her şeyi ertelemeye başladıysanız bunu okumayı ertelemeyin!

Entellektüelleştirmeye devam etmeden önce şunu da belirtmeliyim ki, dolabımı düzeltmek istemememin en bariz sebebi gerektireceği zahmet. Hem psikolojik olarak hem de fiziksel olarak çok zahmetli bir iş. Düzenleyerek kendimle ilgili karşılaşmam gereken bazı gerçekler var. Birincisi, bu dolap bir noktada organize bir haldeydi. Gömlekler beşli bir askıda, pantolonlar bir tarafta duruyordu. Yaz geldiği için ceketler bir valize kaldırılmış, sadece yazlık kıyafetler askıları donatmıştı. Nasıl bu düzeni yapan insanla, bu dolabı karmaşık ve her şeyi alt alta üst üste hale getiren insan aynı olabilir? Öyle bir durum ki, bazı kıyafetlerimi bulamıyorum ve içimde tatsız bir şüphe var, o da bu bulamadığım kıyafetlerin, birbirinin üzerine asılmış 6 kıyafet bulunduran tek bir askıda olduğu. İşin başka bir kötü tarafı da bu askılardan sadece bir tane yok, bir kaç tane var.

Dolabımı düzenleyerek kendimle ilgili yüzleşmem gereken ikinci bir gerçekse, bir noktada edindiğim veya hiç bir zaman giymediğim ya da bir iki kere giydiğim onca eşyaya sahip olmam. Bir gün giyerim belki diye sakladığım birçok şey var ve inanın, bazen iki sene boyunca yüzüne bakmadığım kıyafetler üçüncü sene en çok giydiğim şey haline geliyor. Ama bu o kadar eşyanın içinde bir veya ikisi için oluyor. Kıyafet yatırımı ne kadar mantıklı bir şey bilmiyorum. Bunları biriktirerek elime kesin geçen bir şey varsa, o da eşya kalabalığı.

Ertelemenin sebebi devamında gelecek şeyleri yapmamanın verdiği rahatlık

erteleme
Bir şeyleri ertelememizin sebebi devamında gelecek işleri yapmamanın verdiği rahatlık olabilir.

Entellektüelleştirmeye devam edip ani ve sert bir geri dönüş yaparsak, sanki bu dolabı düzelttiğim zaman başka ve daha önce düşünmediğim problemlerle yüzleşmem gerekecek gibi geliyor. Çünkü bir görev bitince diğerine geçilir, bir düzeltme yapınca daha neyi düzeltebilirim ona bakılır. Belki bir şeyleri ertelememizin sebebi onları yapmamamın verdiği rahatlıktır. Yanımda taşıdığım sıkıntı tanıdık bir sıkıntı. Bir arkadaşımızın tavrını beğenmeyip, ama onu da hiç uyarmayıp sürekli şikayet etmek gibi. Süt ürünlerinin dokunduğunu bile bile diyetimizden onları tamamen çıkarmayıp sonra bunun derdini çekmek gibi.

Sonucundan hoşlanmayıp da sürekli yaptığınız şeyleri düşünün

Bunu yazmak bana çok iyi geldi çünkü bunları kağıda dökünce o sıkıntı büyüdü kocaman oldu ve “Ne kadar abartıyorum, topla da kurtul artık” durumuna getirdi. Vereceğim 2-3 saat, karşılığında alacağım daha düzenli bir yaşam alanı. Durun ve düşünün, neyi sonucundan hoşlanmasamda sürekli yapıyorum sonra da beni rahatsız ediyor diye. Sadece düşünün. Eğer gerçekten sizi çok rahatsız ediyorsa ve çözümü benimki kadar kolaysa belki daha fazla uzatmazsınız. Zor bir şey ise de eğer aklınızın daha görünen bir köşesine getirin. Onu göre göre ya düzeltmek isteyeceksiniz ya da belki de sizi, düşündüğünüz kadar rahatsız etmediğine karar vereceksiniz. O da düşüncelerinizi düzenlemek gibi bir şey. Ben şimdi ekranımı kapatıp dolabımı ve odamı her askıyı teker teker boşaltarak alt üst edeceğim, çünkü düzen elde etmek için bir şeyleri iyice dağıtmaktan korkmamak lazım.

Merak edenler için ekliyorum. Yazıyı yazar yazmaz dolabımı düzeltmeye koyuldum. Yaklaşık üç buçuk saatimi aldı ve kendimi hafiflemiş hissediyorum. Ama kaybettiğim kıyafetler dolapta değilmiş, acaba neredeler?

Zeynep Lokmanoğlu
Zeynep 26 sene önce Mersin'de doğdu ve simdi Brooklyn'de yasiyor. Boş zamanlarını düşünerek geçirmeyi çok seviyor.