X

Kendinizi geliştirmek için mükemmel bir hediye: Sevgili

Bilenler biliyor eski bir reklamcıyım. Aslında hala ucundan içindeyim sektörün zira ben bıraksam da o beni bırakmıyor. Reklamcılık sektörünün en hareketli haftalarından ikisi Şubat’ın ilk iki haftasıdır zira 14 Şubat’a yetişecek çok iş vardır. Genellikle oldukça durgun geçen Ocak ayı sonrasında sektörün hareketlendiği bir vaha gibidir o iki hafta.

Buradan hareketle yazının Sevgililer Günü’nün ne de ticari bir hadise olduğuna dair akacağını bekleyen değerli okurlar, sabredin! Akışta geleceğimiz yer çok farklı.

Evet, ticari faaliyetin, reklamların, alışverişin gaza bastığı ve bir miktar da yapay olarak pompalanan bir gün 14 Şubat. Ancak çiftler ve ilişkiler açısından iş biraz daha farklı. Çiftlerin bir şeyler yapmak zorunda hissettiği günlerden biri bu ve bir şey yapmazsan ciddi dertlere de neden olabiliyor. Yapılan bir araştırmaya göre, en çok ayrılığın yaşandığı günlerden biri Sevgililer Günü!  Beklenen hediye ya da sürpriz gelmediğinde çıngar çıkabiliyor zira, oraya geleceğiz…

Şu anda sevgilisi olmayanlardan başlayalım:

Sevgililer Günü’nü yalnız geçiren insanlar ağırlıklı olarak ikiye ayrılıyor ve ben sizlerin hangi kategoride olduğunuzu merak ediyorum:

1)Bedbaht olup kendini kedere vuranlar

2) “Oh be bu sene de yırttık” diyenler

Peki, şimdi aranızda sevgilisi olanlara sorayım:

Sevgilisine hediye alanlar var mı? Elbette vardır! Mutlu oldu mu sevgili o hediyeyle? Eğer evetse süper, değmiyorum keyfinize. Çiçek, çikolata, pelüş ayı falan aldıysanız ve henüz kafanızda paralanmadıysa, şanslısınız. Gelecek sene daha yaratıcı olmanız sağlığınız açısından daha faydalı olacaktır 🙂

Peki, hediye almayanların kaçının başı belaya girdi? Muhtemelen hediye almama gafletine düşen erkeklerdenseniz, canınız okunmuş olabilir.

Reklam sektörü kadınlara bayılır!

Bazen kadınların reklamcılarla ortaklaşa çalıştığını düşünüyorum. Öyle ya, Anneler Günü ve Sevgililer Günü’nde hediye baskısı yiyen milyarlarca erkek var dünya üzerinde. Bununla beraber kendisine Babalar Günü’nde hediye verilmedi ya da Sevgililer Günü’nde ona sürpriz yapılmadı diye üzülen, bozulan, karalar bağlayan, sinirlenip olay çıkaran bir erkek tanımadım şimdiye kadar.

Bu da bizi kadınlar ve erkekler arasındaki en önemli farka getiriyor: Hayatı algılama ve onu ortaya koyma şekilleri. Büyük farklar var, bu doğru. Ve komik şeylere de neden oluyor bu farklar, ama esas konu bu değil. İlişkilerde gerçek problemi yaratan ve asıl aşmamız gereken şey aslında kadın ve erkeklerin ortak yönü.

Bu konuya hızla geçmeden evvel Sevgililer Günü’nün hikâyesiyle ilgili dikkatimi çeken bir konunun altını çizmek isterim: Muhtemelen biliyorsunuz Sevgililer Günü adını Aziz Valentine’den alıyor ya da orijinal adıyla St Valentine’s Day.

Sevgililer Günü’nün Hikâyesi

Valentine’in Türkçe anlamlarına baktığımızda, ancak 4. anlamının “sevgili” olduğunu görüyoruz.

Sözlükteki anlamlar şöyle:

1) Resim

2) Mektup

3) Gönderilen Kart

4) Sevgili

5) Sevgililer Günü kartı

6) Sevgililer Günü hediyesi

İnanışa göre Valentine isimli bir din adamı evlenmeleri yasak olan Romalı askerleri evlendirirmiş.

Aynı zamanda Hristiyanlığın da yasaklandığı bu dönemde Valentine bir de üstüne Hristiyanmış, iyi mi? Neyse en nihayet yakalanmış tabi ve zindana atmışlar bunu.

Gardiyanlardan birinin gözleri görmeyen bir kardeşi varmış, Valentine’ın da Tanrı inancı öyle kuvvetli ki, mucizeler yarattığından söz ediliyor halk arasında. Umut fakirin ekmeği! Gardiyan kız kardeşi Julia’yı getirmiş Valentine’e, belki bir mucize de o yaşar diye.

Kız; “Ben çok inançlıyım” demiş, “Her sabah ve her akşam Tanrı’ya dua ediyorum, gözlerim görsün diye. Tanrı istediğimiz şeyleri bize verir mi, Valentine?”

“Bil ki yavrum” demiş Rahip Valentine, “Tanrı, sadece bizim için en iyi olanı yapar”

Beraberce duaya başlamışlar.

Birden hücrenin duvarları altın renkli bir nur ışığıyla aydınlanmış ve kız mutlulukla bağırmış:

“Şükürler olsun! Görüyorum! Görüyorum!”

Ertesi gün Valentine’in ölüm emri gelmiş ve Valentine, Julia’ya bir not yazıp göndermiş. Notta Tanrı’ya hep yakın olmasını öğütlüyormuş. Ve notu da “Senin Valentine’in” diye imzalamış. Bu not bir sonraki gün Julia’ya ulaştığında tarih 14 Şubat 270’i gösteriyormuş ve bu aynı zamanda Valentine’in de idam edildiği tarihmiş.

Çok duygusal, mucizevi, acıklı falan ama bu anlatılan hikâyenin gerçek olup olmadığına dair en ufak bir somut kanıt yok. Bu da bize toplum dediğimiz ortak bilincimizin en tuhaf alışkanlıklarından birini hatırlatıyor: Kendi uydurduğumuz yakıştırma hikâyelere (efsanelere) kendi kendimize inanmak.

Bu konudaki tek somut gerçek şu: Ölümünden 226 yıl sonra Vatikan Hristiyan olduğu için öldürülen bu din adamına Aziz unvanı veriyor ve 14 Şubat “Aziz Valentin” adına bir anma günü/bayram olarak kutlanmaya başlıyor.

Bu hikâye kadar duygusal olmasa da daha net bazı bilgiler de var:

Mesela; Hem Fransa’da hem de İngiltere’de 14 Şubat’ın kuşların çiftleşme günü olarak bilindiği bir gerçek. Günün bu özelliğinden dolayı da – özellikle İngiltere’de – sevgililer ve/veya sevgili olmak isteyenler birbirlerine güzel sözler yazan küçük pusulalar verirmiş.

Ticaret başlıyor

Buradan ilham alıp almadığını bilemediğimiz uyanık bir girişimci olan Massachusettsli Esther Howard, 1847’de tarihin ilk Sevgililer Günü kartını üretiyor. Dantel işlemeli bu kart sayesinde ilerleyen yıllarda paraya para demeyecek olan bu çakal ruhlu kadın, Sevgililer Günü hadisesinin geniş kitleler tarafından tanınıp duyulmasına da böylece ön ayak oluyor. Ve sonrasını biliyorsunuz zaten, her yıl Noel/Yılbaşı ile birlikte en çok hediye trafiğinin yaşandı muazzam bir küresel ticari olguya dönüşüyor.

Elbette bu kadar sığ bakmayalım hadiseye! Dedik ya; kadınların beklentileri var bu günlerde ve şu iki salak bahanenin arkasına sığınmak ilişki için yapılabilecek en kötü şeylerden biri:

1) “Ben kapitalizme karşıyım o yüzden Sevgililer günü kutlamam”

2) “Sevgi benim için öylesine geniş bir kavram ki bunu bir tek güne sıkıştırmanın ticari mantığından tiksiniyorum”

Sevgililer Günü’nde sevgilinize onu ne kadar sevdiğinizi gösterin

Bak sevgili erkek kardeşim; hiçbir kadın bunları yemez! Ama sen kafaya topuklu ayakkabıyı yiyebilirsin, dikkat et!

Ne demiştik; sevgililer gününde kadınlar hediye almazlarsa erkeklerin canına okurken, erkeklerde bu duruma rastlamak oldukça zor. Ve yine dedik ki, temcit pilavı gibi ısıtılıp önümüze konulan kadın-erkek farkı değil ilişkileri zora sokan, İlişkilerdeki problem; kadın ve erkeklerin ortak bir yönlerinden kaynaklanıyor ve sadece 14 Şubat’la da ilgili değil, yılın her gününde bu ortak yönümüz, tuzaklar kurup duruyor bize!

Asıl aşmamız gereken ortak sorunumuz

Hadiseyi bir örnekle anlatayım:

Belki bir on yıl olmuştur. Cumartesiye denk gelen bir Sevgililer Günü’nün ertesiydi. Benim o dönem bir sevgilim yok fakat bir arkadaşımın bir sevgilisi var, bayılıyor çocuk kıza. Kız çok güzel, çocuk yakışıklı ve varlıklı. Acayip de yakışıyorlar birbirlerine, kızı da çok seviyoruz bütün ekip. Çocuğun bütün erkek arkadaşlarıyla oturur, muhabbetler, maç geyiği yapar. Adeta bizim kankamız gibi bir kız.

Gerçek isimleri vermeyeceğim. Kıza Sinem, arkadaşıma da Volkan diyelim. Bir yandan da ekipten bir başka arkadaşın eşi var ona da Nilay diyelim. Nilay’la Sinem çok samimi olmuşlar, kız kardeş gibiler. Süper bir ortam oluyor Sinem ve Volkan katıldığında.

Neyse, haftalar evvel de planlarını yapmış Volkan, bize ballandıra ballandıra anlatmıştı Sevgililer Günü planlarını. Şimdi size o Sevgililer Günü’nün çapraz kurgu hikâyesini anlatacağım.

Kâbusa dönen muhteşem Sevgililer Günü

Pazar öğlene doğru kahvemi yapmışım, müziğimi koymuşum ve gazetelere bakıyorum, birden telefon çaldı, bu arıyor. Telefonu açtım, sırıta sırıta “Len Kazanova, dünyanın en romantik Sevgililer Günü gecesinin sabahında beni niye arıyorsun?” dedim. Felaket bir sesle; “Abi müsaitsen bir uğrayacağım” dedi.

Geldi. Nasıl kötü size anlatamam.

“N’oldu olum?” dedim. “Sorma” dedi, “Sinem beni terk etti”.

Ağzımı kapatmam ne kadar sürdü, hatırlamıyorum. “Baştan anlat” dedim.

“Sabah çiçeklerle doldurdum, arabayı aldım Kuruçeşme Ottoman Hotel’de kahvaltı ettik. Manzara, sofra, müzik, ortam muhteşem; Sinem’in ağzı kulaklarında, çok mutlu. O mutlu olunca nasıl hissettiğimi biliyorsun abi”

‘Biliyorum’ dedim.

***

Bu sırada aynı Pazar günü Sinem Nilay’ı arıyor. O da çok kötü ve konuşmak istiyor, bunlar da buluşuyorlar. Daha sonradan biz Nilay’la konuşuyoruz olanı biteni ve çapraz kurgu dediğim şey de burada başlıyor. Sabah kahvaltısıyla ilgili Sinem’in Nilay’a anlattıkları mealen şöyle:

“Sabah geldi, arabayı doldurmuş çiçekle. Yemin ediyorum oturmak için zor yer buldum. Götürdü Ottoman’a kahvaltıya; iki tane kıçı kırık zeytinle peynire dünyanın parasını verdi, neymiş manzaraymış! Gösteriş de gösteriş!”

***

Volkan, garibim bana anlatmaya devam ediyor: “Kahvaltıdan sonra, aldım onu Hyatt’ın spasına götürdüm. Önce buhar banyosu ve sauna, şok havuz derken çift masajı yaptırdık. Masaj yaptırırken, el ele tutuşmuş göz göze bakıyoruz. O kadar romantikti ki…”

“Eee?”

***

Sinem’in versiyonu: “Onca şeyi yedikten sonra nereye gittik bil bakalım? SPA’ya! Buhardı saunaydı derken taşikardi geçiriyordum. Bir de üstüne masaj! Yemin ediyorum neredeyse çıkaracaktım bütün yediklerimi!”

***

Volkan devam etti… “Öğleden sonra hazırlandık, akşam Lacivert’te hazırlattığım çok özel bir masada yemek yedik. Garsonları önden besledim, kendisini prenses gibi hissetsin diye her şeyi yaptım. Çok mutluydu abi. A’jia Otel’de, denizin üstünde bir oda tutmuştum, oraya gittik. Çok güzel bir ince kolye ve takım küpelerini verip günün crescendosunu yapacağım”

“Ulen! Eeeee…” meraktan kıvranıyorum hikâyenin sonu nasıl bitecek diye…

***

O crescendonun, nasıl kroşeye dönüştüğü Sinem’in versiyonunda çıkıyor ortaya:

“Lacivert’teyiz, özel masa yaptırmış yine gösterişli gösterişli. Garsondan geçilmiyor masanın etrafı; yemek mi yedik dayak mı yedik anlamadım kalabalıktan. Sonra orada A’jia Otel’e geçtik. Odaya girdik ne yapsa beğenirsin?!”

Nilay da merak ediyor tabi: “N’aptı?” demiş.

“İnci kolyeyle küpe verdi öküz! Ben de bastım kalayı, çıktığım gibi atlayıp taksiye eve döndüm, 47 kere aradı o saatten bu yana. Mesajları saymıyorum bile. Ulan böyle bir günden sonra insan evlenme teklif eder!”

Gerçek bir hikâye bu. Ayrıldılar ve ayrı kaldılar.

İlişki katili: Beklentiler

İlişkilerde en büyük sorunu yaratan, kadın ve erkeğin ortak özelliği demiştim. Yani beklenti ve isteklerimiz. Karşımızdaki kişinin bizim istediğimiz gibi olmasını, bizim beklediğimiz şeyleri yapmasını istiyoruz. Ve bu çocukluğumuzdan itibaren başlıyor. Anne ve babanın istediği gibi davranan çocuklar ödüllendiriliyor, öğretmenin istediği gibi öğrenciler övülüyor, patronun istediklerini yapan çalışanlar terfi ediyor. Bunun normal bir şey olduğuna inandırılıyoruz ve iş dönüp dolaşıp kendi özel hayatlarımıza gelince, birileri de bizim istediğimiz gibi davransın diye bekliyoruz.

Bu insanlar da sıklıkla en çok değer verdiğimiz, hayatlarımızı birleştirmek niyetinde olduğumuz sevgililer oluyor. Oysa sevgi denen, aşk denen şeyin sınırı, kalıbı, kuralı olur mu?

Konu karşımızdakini olduğu gibi sevmek olunca çoğumuz mangalda kül bırakmayız, idealin bu olduğunu söyleriz, beklentimiz budur çünkü: “Beni olduğum gibi sevsin.” Ama iş bunu yapmaya gelince pek de öyle davranmıyoruz. Ve o “benim istediğim gibi olsun” arzusu, gün geliyor büyük aşkla başlayan ilişkinin celladı oluveriyor.

Ben kendime sık sık bunu hatırlatıyorum: ‘Sevgilim Yeliz, benim istediğim gibi olmak zorunda değil, benim beklediklerimi yapmak zorunda değil. Ve buna da tüm kalbimle minnet duyuyorum; çünkü o kendisi olunca daha güzel.’

Evet, bu beni bazen delirtiyor. Evet, bu yüzden bazen kavga da ediyoruz. Ama bildiğim bir şey var egomu törpülemem, konulara farklı açılardan da yaklaşabilmem ve gerçekten “kendim olabilmem” sadece ve sadece onun kendisi olmasıyla mümkün.

Sevgilinizin olduğu gibi olmasına müsaade ettiğiniz sürece kişisel gelişimde mesafe katedebilirsiniz.

Sevgililer Günü, yıldönümü, yeni yıl… Bu özel günler sevdiğiniz insanı kendi istediğiniz kişiye dönüştürmekten ziyade onu olduğu gibi kabul etmekle ilgili şeyler hatırlatsın hepinize. Sevgiliyi özgür bıraktıkça özgürleşiyor insan ve onda sizi rahatsız eden ne varsa bilin ki kişisel gelişiminiz tam da orada başlıyor. Yani sevgilinizin olduğu gibi olmasına müsaade ettiğiniz sürece kişisel gelişimde mesafe katediyorsunuz.

Elbette bunu yapmanın olmazsa olmazı bunu karşılıklı yapmak. Kendinize şu soruları sormak ilişkinizde size yardımcı olacak:

  • Bu istediğim şeyi neden istiyorum?
  • Bu sadece benim isteğim mi? Sevgilim bu konuda ne düşünür?
  • Bu ilişkinin şu anda olabileceğin en iyi seviyede olması için, ilişkinin neye ihtiyacı var?

Sizi olduğunuz gibi kabul etmiyorsa ve sevgilinizbu konuyla ilgili kavga gürültü oluyorsa; oturup birlikte şunun kararını verin: “Şımartılması, pohpohlanması, çok iyi bakılması gereken şey ben miyim? Sevgilim mi? Yoksa İlişki mi?” Bilin ki ilişkiye asıl önemli yapan şey “Ben”i devreden çıkarmaktır. Sadece ve sadece her iki taraf da “Ben”den vazgeçerse “Biz” olmak mümkün…

Ben’den Biz’e, Biz’den Bir’e

Ben’den Biz’e geçmek iki kişilik bir iştir. Ve ancak, o iki kişi “Biz” olabilirse “Bir”lik bilincine varabilir. “Bir”lik bilinci ise şu anda dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu şey. Dolayısıyla sevgilinizin tekâmül yolculuğunuzda en muhteşem ayna olduğunun ve bunun dünyayı etkileyecek kadar önemli bir konu olduğunun farkına varın. Onda sinir olduğunuz ve değiştirmek istediğiniz şeylerin tamamı sizin içinizde, gelişiminizle ilgili değişmesi gereken şeylere işaret ediyor.

Bu farkındalıkla bile, ilişkiniz bambaşka bir boyuta ilerleyebilir. Yapmamız gereken tek şey; onunla aranızdaki farklara aşkla bakıp ilişkinin size kattıklarının keyfini çıkarmak. Son bir şey daha: İlişki ilerlemiyorsa, sorun yok; çünkü “İlerlemesi gerekir” diye bir şey yok. Tatlı tatlı “Bu iş yürümüyor”a karar verin ve birbirinizi serbest bırakın.

Sevgi ve aşkla dolu muhteşem birlikteliklerde Ben’den Biz’e geçtiğiniz harika ilişkiler dilerim.

  • Sevgiliyle daha sıkı ilişki kurmak,
  • Kadın-erkek ilişkilerinin dinamikleri konusunda bilgilenmek ve
  • Mükemmel sevgili olma yolunda yetkinliklerinizi artırmak istiyorsanız

hayatınızın belki de en önemli konusuyla ilgili çalışmaya hazırsınız demektir. Konuyla ilgili etkinliklerden haberdar olmak ya da çiftlere özel olarak Yeliz’le birlikte hazırladığımız ilişki programları hakkında bilgi almak isterseniz bana ulaşın: tolga@powercoaching.us.

V. Tolga Hancı: Doğma büyüme İstanbul'lu Tolga, 20 yıllık reklamcılık kariyerini danışmanlığa, ve oradan da koçluk ve eğitmenliğe dönüştürmüş bir yüksek performans stratejisti. Çalıştığı kişi ve kurumların; hayatın her alanında sınırsız potansiyellerinin % 100'ünü kullanarak, daima yüksek performansta kalabilmeleri için stratejiler üretiyor. Power Coaching'in ve Anthony Robbins Türkiye oluşumlarının kurucu ortağı. Birlikte çalışacağı kişi ve kurumların hedef ve hayallerini merak ediyor ve şöyle söylüyor: "İstiyorsan yaparsın! Asıl soru şu: Harekete geçmek için ne kadar isteklisin?"

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale