Kendinizi dürüstçe ifade etme özgürlüğünüz ilişkinize zarar veriyor olabilir

Dürüstlük, yani tüm düşüncelerimizi, duygularımızı ve bakış açımızı karşımızdaki kişiye olduğu gibi aktarmak çocukluğumuzdan beri bize öğretilen en önemli etik değerlerden biri. Tüm ikili ilişkilerde olduğu gibi dürüstlüğün olmadığı romantik ilişkilerde yakınlık kurulması ve ilişkinin sağlam temellere oturması oldukça zor.

Romantik bir ilişkide daima dürüst olup hiç yalan söylememek paylaşılan güvenli duygusal bağı zedeliyor olabilir mi?

Yalan söylemenin ilişkide güven duygusunu zedelediğinden ve güven duygusu olmayan bir ilişkinin devamlılığının mümkün olamayacağından daha önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Ancak psikoloji literatüründe geniş bir yer kaplayan bağlanma teorisine göre tamamen dürüst olmak ilişkinin devamlılığı için aslında son derece tehlikeli olabilir. Bağlanma teorisine göre karşımızdaki kişiyle aramızdaki sevgiyi ve bağlılığı korumanın ve geliştirmenin ön koşulu kendimizi güvence altına almak ve güvende hissetmek. Ancak bağlanma teorisinin öne sürdüğü bu yaklaşım, ilişki dinamikleriyle ilgili çok önemli bir konuyla çelişiyor: İlişkide özgürlük duygusu mu yoksa sağlıklı bağlanma mı daha önemli? Romantik bir ilişkide daima dürüst olup hiç yalan söylememek paylaşılan güvenli duygusal bağı zedeliyor olabilir mi?

Özgürlüğün ve bağımsızlığın görünmeyen yüzü: Narsisizm

Narsisizm, yani ben merkezcilik ve kendini beğenme duygusu her insanın içinde az ya da çok var. Patolojik seviyede olmadığı sürece narsistik davranışlar göstermek ve ben merkezci olmak her insan için oldukça normal ve beklenen bir durum.

Kişinin kendisini özgürce ifade edebilmeye başladığı dönem, kişisel gelişiminde önemli bir dönüm noktasıdır.

Hayata ilk gözlerimizi açtığımız andan ölene kadar tüm düşüncelerimiz, davranışlarımız ve duygularımız bireysel ihtiyaçlarımızı karşılamaya ve kendimizi tatmin etmeye yönelik. Başka insanlara yardım ederken bile aslında başkalarına değil kendi duygularımıza ve ihtiyaçlarımıza hizmet ediyoruz. Çevremizdeki insanlara karşı dürüst olup her şeyi olduğu gibi söylemekle, doğru ve net olmakla övünerek kendimizi doğru bir şey yaptığımıza ikna ederken, aslında karşımızdaki kişiyle hiç empati kurmadan, sadece kendi vicdanımızı rahatlatmak ve kendimizi iyi hissetmek için karşı tarafın söylediklerimizi nasıl algılayacağını düşünmeden dürüst davranmayı seçiyoruz.

Kişinin kendisini özgürce ifade edebilmeye başladığı dönem, kişisel gelişiminde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu evrede çocukluktan getirilen travmalar ve kötü yaşantılar, hak edilen saygıyı görmemiş olma hissi ve bastırılmış duygular kişinin kendisini istediği gibi ifade edebilmesi ve ideal benliğini gerçekleştirebilmesi ile onarılmaya çalışılır. Kendi düşüncelerimizi özgürce ifade edebildiğimiz zamana kadarki dönemde başkalarının fikirleri ve yorumlarıyla şekillendirdiğimiz benliğimizde daima bir şeylerin eksik olduğunu hisseder ve başkalarının bizimle ilgili duygu ve düşüncelerini kendimizinkilerin önüne koyma eğiliminde oluruz. Başkalarının istek ve arzularını kendi isteklerimizi önüne koyma alışkanlığı bir anda ortadan kalktığında ise “Benim de kendi deneyimlerimle gurur duymaya, hislerimi ve düşüncelerimi kimsenin etkisi altında kalmadan söylemeye hakkım var” diyerek bir anda aydınlanma yaşayıp özgürlüğümüzü ilan ederiz.

Bütün dürüstlüğümüzle yalnızca gerçeği söyleme özgürlüğü en büyük gücümüzdür. Her şeyi olduğu gibi söylemek rahatlatıcıdır. Söylediklerinizde tutarsızlık olmayacağını bilmek gergin ve stresli olmanızı, zihninizin sürekli söylediklerinizin tutarlılığıyla meşgul olmasını engeller. Ancak kişi bu dürüstlük halini abartır ve her şeyi olduğu gibi söylemek konusunda takıntılı hale gelirse ve karşısındaki kişinin duygularını, düşüncelerini ve değerlerini dikkate almaksızın, empati kurmadan dürüst olma çabasına girerse, işler tehlikeli bir hal almaya başlayabilir.

Kendi hislerimizi ve düşüncelerimizi daha iyi anlamaya ve ifade etmeye başladıkça ikili ilişkilerimizde bizi bir hayli zorlayacak bir problemle karşı karşıya kalırız: Yaşadığımız tecrübeleri karşımızdakinin güvenini kırmadan paylaşmak. Yaşadığımız tecrübeleri paylaşırken ilişkideki güven duygusunu zedelemeden paylaşabilmek kendimizi derinden tanımayı, gerçek duygularımızı anlamlandırabilmeyi, söyleyeceğimiz şeyin doğru olup olmadığını fark edebilmeyi ve en önemlisi söylemek istediklerimizi nasıl söyleyeceğimizi kurgulayabilme becerilerini gerektirir.

İlişkide güven duygusunu korumak

Romantik ilişkilerin başarılı ya da başarısız sonuçlanmasının en önemli belirleyicilerinden biri iki tarafın da birbirini nasıl ve ne kadar etkilediğinin farkında olması. Söylediklerimizin ve davranışlarımızın karşımızdaki insanlarla olan iletişimimizde ne kadar etkili olduğunu gerçekten anlama becerisi uzun bir kişisel gelişim yolculuğunun ürünü. Kişi kendine olan güvenini artırdıkça ve kendini daha değerli görmeye başladıkça karşısındaki kişiyle olan iletişiminde de değişimler meydana gelir.

Kelimelerimizin başkaları üzerindeki etkisinin farkında olmak bize durmamız gereken yeri anlama becerisi verir.

Kendisini değersiz hissederek büyümüş bireyler söylemlerinin ya da davranışlarının başkalarının üzerinde ne kadar etkili olduğunu düşünmeden kırıcı sözler söyleyebilirler ya da bencilce davranışlar sergileyebilirler, çünkü kendilerinin başkalarını etkileyebilecek güce sahip olmadığını düşünürler. Kelimelerimizin başkaları üzerindeki etkisinin farkında olmak bize durmamız gereken yeri anlama becerisi verir. Özellikle romantik ilişkilerimizde, karşımızdaki kişiyi çok iyi tanıdığımız için konuştuğumuz konular üzerinde derinleşebilir, partnerimizin duygusal tepkilerini ön görerek aramızdaki ilişkiyi zedelememek adına aktarımlarımızda daha az dürüst olma eğilimi gösterebiliriz.

Birinin bize istemli ya da istemsiz olarak zarar verdiğini ya da aşağıladığını hissettiğimizde savunma mekanizması olarak saldırıya geçme eğiliminde olabiliriz. Bunu yaparken de dürüstlük adı altında karşımızdaki kişinin zayıf noktalarını kullanarak onu suçlama, yargılama, eleştirme ve aşağılama eğilimi gösterebiliriz. Ancak takıntılı şekilde dürüstlüğümüzün arkasına sığınarak “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” düşüncesiyle hareket ettiğimizde, söylediklerimizin karşı tarafı ne kadar incitebileceğinin farkında olmadan, empati kurmadan hareket ettiğimizde ikili ilişkilerimizde güven duygusunu zedeleriz. Karşımızdaki kişi değer ve saygı görmediğini hissettiğinde bizden uzaklaşabilir.

Karşımızdaki kişi değer ve saygı görmediğini hissettiğinde bizden uzaklaşabilir.

Görüldüğü gibi ikili ilişkilerde dürüstlük ve güvenli ilişkiler kurma arasında çok ince bir çizgi var. Bu nedenle ne tam anlamıyla dürüst olmak ne de karşımızdaki kişiyi kaybetmemek için ilişkimizi yalanlar üstüne kurmak tek başına yeterli olmayacaktır. Bu ikisinin dengesini sağlamak, ağzımızdan çıkan her kelimeyi karşı tarafın nasıl algılayabileceğini, sınırlarını aşıp aşmayacağımızı ölçüp tartmak güvenli ve sağlıklı ilişkilerimizin oluşması için son derece önemli. Hissettiğimiz her şeyi olduğu gibi karşı tarafa aktarmak ilişkimizi zedeleyebileceği gibi, hissettiklerimizin ne kadarını karşımıza nasıl aktaracağımızı öğrenmek sağlıklı ve dengeli duygusal ilişkiler kurabilmemizin en önemli koşullarından biri.

Kaynaklar:
Psychology Today
Psych Central

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!