X

Kapsayıcı bir şehir inşa etmek mümkün mü?

Yaşadığımız şehirlere şöyle alıcı bir gözle baksak, toplumsal algının ve güç ilişkilerinin onları nasıl şekillendirdiğini görebilir, bir yandan da kendimize şu soruları sorabiliriz:

  • Bu şehirler kimlerin hayatlarını yansıtmak için inşa edildi?
  • Şehirlerin inşasına kimler dahil edildi ve kimler buralardan hariç tutuldu?
  • Ve şehir planlamaları farklı insan gruplarının hayatlarını etkilemeye ne şekilde devam ediyor?

Derinlere daldığımızda iş ve ev organizasyonlarının nasıl ayrıştığını ve toplumsal geçerliliği olan algıya uygun yaşayan erkeklerin yolculuklarını kolaylaştırmak için nasıl düzenlendiğini gözlemleriz. Yaşadığımız şehirler, kadınların ücretsiz ev içi emeklerinin yanı sıra ücretli işlerinin biçimlerini de hiçbir şekilde yansıtmaz. Bu da onların gündelik yaşamlarını ve şehirde hareket etme yollarını çok daha karmaşık hale getirir.

Kadınlar, engelliler ve azınlık etiketi yapıştırılanlar sürekli olarak karar verme ve politika oluşturma süreçlerinden dışlanmaktadır. Halihazırdaki şehirler, bu grupların kamusal ve özel yaşamı deneyimleme biçimlerini şekillendiren başlıca eşitsizlik ve baskı alanlarıdır. Çoğu ideoloji, modernitenin şehirlerde yaşanan son halini daha temiz ve daha güvenli bir yaşam olarak anlatsa da her zaman “Hangi insanlar için?” diye sormamız gerekiyor. Herhangi bir çocuğun, bebek arabası ile yürüyen birinin, kendisini toplumsal kabulün ötesinde tanımlayan birinin veya bastonla yürüyen birinin gözünden şehir planlamacılığını uygulamak geleceği oldukça farklı bir noktaya götürecektir.

Bütünleyici ve kapsayıcı olan bir şehir; cinsiyet, ırk, sınıf, fiziksel yetenek, cinsellik gibi konulardan bağımsız olarak şehrin fırsatlarına ve kaynaklarına herkesin erişmesini sağlayabilecek olan temel bir özgürlük alanıdır. Çünkü şehir bir fırsat ve özgürleşme yeri olabilse çeşitli istihdam türlerine, çeşitli kültürel deneyimlere ve eğitime ulaşabilmek herkes için daha da kolaylaşabilecektir. Bu konuyu sadece felsefi olarak değil de fiziksel altyapı tasarımı ve kamu politikası açısından da yorumlayabilmek birçok sorunun çözümünü de sağlayacaktır.

Bugün toplumların temelini oluşturan ekonomik mantık, bir şehrin (veya toplumun) “başarısını” yalnızca nicel göstergelerle ölçebileceğimiz, ekonomik büyümeyi ve ataerkil idealleri insanların ve gezegenin refahının üzerine yerleştirebileceğimiz fikrine dayanan ilkel bir mantıktır. Bu yönergelerle işleyen ataerkil ekonomik mantık; “rasyonel”, bilginin deneyimsel bilgiden daha meşru ve kazanmanın önemsemekten daha önemli olduğu fikrine dayanır.

Elbette rasyonal bilgi ve kazanmak temelde kökünden kötü şeyler değildir ancak toplumsal deneyim temelli bilginin, günlük bakım ve işbirliği uygulamalarına daha fazla değer vermenin de zamanı artık gelmiştir. Çünkü şehirde yaşayan toplulukların deneyimsel bilgilerini ihmal etmek, olumsuz sonuçlara yol açar. Bu sonuçlar ise erkekler de dahil herkesi negatif bir şekilde etkiler. Ama en başta şehrin en savunmasız demografisi en kötü şekilde muzdarip olacak olan kesimdir. Hesaba katılmayan insan topluluklarının yaşamlarının nasıl zorlaştırıldığına örnek olarak şehirlerin soylulaştırılması politikalarını verebiliriz.

Soylulaştırma kavramı ilk olarak 19. yüzyılın sonunda İngiliz kırsal aristokrasisinin “taşrayı sahiplenmesi” hareketine atıfta bulunan Ruth Glass tarafından kullanılmıştır. Daha sonra, 1960’larda Londra’nın merkezi işçi semtlerinin orta sınıflar tarafından işgal edilmesi sürecini tarif etmek amacıyla kullanılmaya başlanmıştır. Bu anlamda, İngilizce tabiriyle “urban gentrification” dar gelirlilerin, değeri gittikçe yükselen tarihi mekânlardan kovulması ve dışlanması olarak tanımlanmıştır. Şehirlerin merkezlerinde yoksulların oturduğu, standardın altında olan eski evlerin modernize edilmesi ve buralara orta-sınıf ve varlıklı ailelerin yerleştirilmesi soylulaştırma politikalarının uygulamalarındandır. Güç sahipleri önce bir şehri inceler ve onun çeşitli sıfatlar altında restore edilmesini kararlaştırarak başka bir kesimin lehine yenilenmesini sağlarlar. Bunun adına yeşillendirme, güzelleştirme, yaşanabilir çevre vs. dense de aslında gerçekte yaşanan orada eskiden yaşamakta olan nüfusun, daha yüksek gelirli nüfusla yer değiştirmesidir.

Dışlayıcı, ataerkil ve ekonomik büyüme odaklı bir toplumsal algının diğer sonuçları; şehirlerin otomobillerin egemenliğine girmesi, kamusal ve toplumsal alanlarının sürekli olarak özelleştirilmesi ve ev fiyatlarının hiç durmadan artış göstermesidir. Böyle bir yapıda ise farklı dinamikleri olan yaşam tarzları nefes alacak alanı bulamaz hale gelir.

Şehir planlaması yaparken; herkesi merkezileştiren ve yerel toplulukları belediye işleyişine katılmaları ve mahallelerini etkileyen kararlar almaları için yetkilendiren siyasi süreçleri güçlendirmek önemli bir adım olabilir. Bu süreç Hindistan’da uygulanan temsili komiteler benzeri kurumsal süreçler aracılığıyla gerçekleştirilebilir. Bu tür komitelere bağımsız olarak çalışabilmeleri için gerekli mali ve işlevsel yetkiler verilebilir ve özellikle marjinalleştirilmiş gruplardan olan kişilerin komitelerdeki zorunlu temsili sağlanabilir.

Tüm grupların merkezileştirildiği alanda güvenlik denetimleri, keşif yürüyüşleri, katılımcıları haritalama gibi araçların kullanımını ve mahallelerindeki ihtiyaçların ve hizmetlerin sağlanması önem taşır. Bunun yanı sıra insanların kendi mahallelerinde müdahale ve kalkınma öncelikleri olan alanlarını belirlemek için kadınları ve diğer marjinalleştirilmiş grupları da içeren yaklaşımlar tercih edilebilir. Örneğin, kentsel planlama süreçlerinde cinsiyete göre ayrıştırılmış verilerin doğru bir şekilde toplanması ve belediye planlamasına dahil olan tüm ilgili paydaşlar için feminist yöntemlerle eğitim ve duyarlılaştırma programlarının yürütülmesi gibi yöntemler bu yaklaşımlara dahil edilebilir.

Barselona merkezli, feminist şehir bakış açısına sahip bir hareket olan Collectiu-Punt 6, “insanların deneyimlerinin çeşitliliğini şehir planlamasına dahil etmek” için insanların hayatlarını kentsel kararların merkezine koymayı önermektedir ki aynı yöntem tüm toplumun deneyimlerini ortaklaştırmak için de geçerlidir. Ekonomik ve toplumsal paradigmayı değiştirmek oldukça büyük bir zorluktur, bu nedenle Collectiu-Punt 6’nın vurguladığı gibi, günlük yaşamın ihtiyaçlarını dikkate alan, kendine ve başkalarına özen gösterilmesine izin veren kentsel alanlar yaratmakla işe başlanması akıllıca olabilir. “Dikkatli ve özenli” kentsel alanlar ve girişimler yaratmak, çocuklar için daha fazla rekreasyon alanı oluşturmak , sokak aydınlatmalarını iyileştirmek, güvenliği arttırılmış ulaşım taşıtları tasarlamak vb. projelerle şehirleri tüm insanların günlük yaşamlarına ve ihtiyaçlarına daha uygun hale getirmeye çalışan küçük girişimler büyük değişimler yaratabilir. Topluluk oluşturma, paylaşma, işbirliği yapma ve kollektifleştirme benzeri pratiklerinin çoğaldığı daha “özenli” kentsel alanlar yaratma çabası bile dünyanın geleceğini etkileyebilir.

Bugün dünyanın bazı şehirlerinde, belirli demografik özelliklerle, özellikle de kadınların kentsel planlama ve tasarımdan temelden dışlanmasıyla aktif olarak mücadele ediliyor. Barselona’da çalışan feminist belediye başkanı Ada Colau, yalnızca kadınların değil, diğer marjinalleştirilmiş grupların kentsel deneyimlerini iyileştirmek için de gerekli yasaları geçirerek ve ilerici kentsel tasarım girişimlerini uygulayarak aslında “siyasetin kadınlaştırılması” politikasını hayata geçiriyor. Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo ile birlikte Colau, Habitat III konferansında herkesin ihtiyaçlarının şehir planlamasına dahil edilmesini sağlamak için mücadele ediyor.

Ayrıca Viyana’da da toplumsal cinsiyet eşitliği uygulamaları, şehri daha feminist hale getirmek için son yirmi yıldır kullanılıyor. Sonuç: Viyana, dünyada yaşanacak en iyi şehirler listesinde sürekli olarak üst sıralarda yer alıyor.

İsveç’te de cinsiyete dayalı bütçeleme uygulaması ile bu yönde adımlar atılıyor, diğer yandan da otobüsler için “gece durakları” projesi hayata geçirilerek yolcuların karanlıkta yürümek zorunda olmadan kendilerine uygun duraklar arasında inmeyi talep etme hakkı sağlanmış oluyor. Keşke böyle bir projeye gerek olmasaydı diye düşünülebilir ancak ataerkil mantık, bütünsel mantık ile yer değiştirmediği müddetçe ancak böyle metodlarla güvenlik alanları sağlanmaya devam edilecektir.

Bu tür çalışmalar sayesinde sadece kadınların değil, geleneksel olarak kentsel haklardan mahrum bırakılan herkesin hakları için savaşmak mümkün olabilir. Biriken deneyimler ise ana akım görüşlerin içine girdikçe toplumun bakış açısı da değişmeye başlayacaktır.

Virginia Woolf’un yazdığı gibi, özgür ve bağımsız hayatlar yaşayabilmek için sadece “kendimize ait bir odaya” ihtiyaç duymuyoruz. “Kendimize ait bir şehre” de ihtiyacımız var. Böylesi bir şehir yaşamı; insanların ve gezegenin refahının ekonomik büyümenin üzerinde tutulduğu bir alan açar. Aynı zamanda bu yaşam aslında dikkatli ve şefkatli topluluk ekonomilerini yaratmak için de gerekli olan özgürlüğü hepimiz için ulaşılabilir kılar. Başka türlü bir yaşam her zaman mümkün…

Kaynak

Lily Maxwell/ How to create more feminist cities?
Finbarr Toesland / What makes a city feminist?
Britta Shoot/ Unsurprisingly, a Feminist City is Actually a Better City for All
Leslie Kern/ Feminist City
Mehmet MEDER, Selda Bal/ SOYLULAŞTIRMA VE ANKARA DİKMEN VADİSİ ÖRNEĞİ

İlginizi çekebilir: Hangi Medusa: Bir kadının hikayesi nasıl kadın merkezli olur?

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale