X

“Kaldırın bütün taşları dünya hemzemin olsun” dedirten bir Edirne turu

Bazen olur öyle. Kelimeler gelmez birden bire ama bir yerde, bir şey, bir kelime gözüne ilişir bir anda ve sende ışık yanar. İlham bu mudur? Bilmiyorum. Ne kadar, nereye kadar bilmediğim ama çok sevdiğim bu alanda ben kelimelerle uğraşıyorum. Hobi gibi. Benim evrenim de kelimelerden oluşuyor sanırım, çok yazmam da çok konuşmam bundan belki de…

Bu sefer Edirne için sabrettim.

Geçen hafta çok istediğim Edirne yazısı bir türü çıkmadı. Başlangıçta ve devamında kelimeler akmadı. Dedim ya olur öyle bazen. Böyle zamanlarda bana hiç uymayan tez canlılık hep zarar verir- kendime düşünme süresi vermediğimden- bekleme moduna geçtim. Bana uymaz. Tez can işte. Maalesef. Ama bu sefer Edirne için sabrettim.

Alelade bir yazı olmasın, o da aksın kelimeler de diye… İşte onun zamanı da bugünmüş. Şimdi sürekli dinlediğim eski bir Mabel Matiz şarkısı bu yazıya ilham oldu. “Nereden çıktı?” dedim bende sizin gibi. Bazı şeylerin gerçekten zamanı var. Bekletmiyor aslında, senin onu bulmanı bekliyor. Aşk gibi… Neyse şarkı ne mi? Adı şaşırtmayacak; “Geziyorum dünya işte.

Sözleri var ki hele, nasıl insanı etkilemesin? “Kaldırın bütün taşları yollardan dünya hemzemin olsun!” Bazen ufacık bir taş bile yetmez mi tökezlemeye? Hem de nasıl yeter! Ya da şarkıdaki şu söz yok mu, slogan olmalı! “Apoletlerini yırt, kavminden kaç!” Hiç olmanın ederinden bahsetmeyeceğim, ulaşacağımız hedef o çünkü. Ulaşamadan çoğumuz göçüp gideceğiz maalesef. Önemsizliğine ne denir, aslında sahip olduğun kartvizitteki ünvanın ya da arabanın markasının, oturduğun semtin, kaç kişinin seni beğendiginin, harcadığın onca zamanın. Konforlu o alanların, senin sığınağın değil hapishanen olduğunu anladığın o an başlıyor asıl hikayen. Anladım. Anlamak da asıl mesele ya zaten. Uyanmak.

Şimdi Edirne gezisine başlasam fena olmaz gibi, ne dersiniz? Uzun ve çok detaylı bir gezi değildi. Ama keyifli geçti. Mabel’in şu şarkısını keşke Edirne yolunda giderken dinleseydim. “Baharda bir Edirne daha yapacağım” diyerek kendime not ediyorum. Dinlenecek.

Bu sabahta aklımda kalan sadece Meriç Köprüsü görüntülü manzara

Edirne öyle bir şehir ki İstanbul’a saat ve km açısından çok yakın ama bir o kadar da fersah fersah uzak. Havası ağır, kaldırabilen olur olmaz. Kasveti ve bir hüznü var. Enerji alan bir yer. Senden beslenen. Bana bunları hissettirdi. “Gitmem bir daha” diyordum ama gideceğim işte, baharda yeşillenirken de göreceğim. Yine yazarım farkı varsa. Kışın soğukluğuyla hem zaman dondu hem biz donduk orada çünkü…

Bu gezide bana çok sevdiğim arkadaşlarım eşlik ettiler. Hep keyiflidir onlarla geziler ve zaman iyi geçer. Okuyorlarsa ne mutlu bana. İyi ki varlar. Edirne gezisi de ne zamandır bizim planlarımızda olan bir geziydi. Yukarıda hissedilen ağır hava hepimizde aynıydı. Bizi içine pek alamadı Edirne. Hazır mı değildik ya da o mu bize hazır değildi, bilmiyorum. Bazen bazı şeylere insan hazır olmalı. Bizim enerjimiz fazla geldi galiba.

İçinin o mistik ambiyansı fotoğraflarda yansıyor mu size de?

Şimdi kronolojik olarak geziyi ele alalım. Erkenden yola çıkılan bir sabah (arkadaşlarla olduktan sonra erken olması dert değil) ve kahvaltıya Edirne’deyiz. “Peki nerede yapılacak bu kahvaltı?” derdine düşmeyelim diye birkaç öneri de yanımıza almıştık neyse ki. Lalezar Restaurant’tayız nehir manzaralı. Maalesef yağmurlu bir sabah. Acele yapılan bir kahvaltı. Gün bitmesin derdindeyiz tabii. Bu sabahta aklımda kalan sadece Meriç Köprüsü görüntülü manzara. Akıp giden nehir…

Edirne klasiği olan cami gezileriyle başlıyoruz o halde. Biri var ki, evet etkilendim. Hala da anımsıyorum etkisini (ilk içeri girdiğim andaki etkiden bahsediyorum). Eski Cami. İçinin o mistik ambiyansı fotoğraflarda yansıyor mu size de? Belki de ilk defa farklı hissettim. Gerçekten en güzel cami şimdilik benim için, anlamlı demeliyim ya da.

Edirne klasiği olan cami gezileriyle başlıyoruz o halde.

Selimiye Camii de çok heybetli ve yine gezilmeli kesinlikle Edirne’de ancak Eski Cami kadar etki bırakmadı. Değeri paha biçilemez tabii ki haddime de değil tartışmak. Fikrimi söylemek bu.

Bu 2 cami turundan sonra yemek molası için tercih tabii ki ciğer. “Sever misin?” derseniz hayır ama arkadaşlarıma Edirne köftesi ile eşlik ettim. Oyunbozan olmak yok. Edirne ucuz bir şehir. İstanbul’a göre tabii, her şey yaklaşık yarısı fiyatına. Lezzet ama tartışılmaz. Bir de bir tatlı var ki “Tahinli Hayrabolu” adı. Müthiş. Evet ben baharda yine gideyim. Yazarken bile gidesim geldi. “Gitmem bir daha” demiştim ama yok, bir şans daha vereceğim Edirne’ye.

Burası Trakya Üniversite’sine bağlı müthiş donanımlı ve çağdaş bir müze.

Şimdi sırada son durak olan, çok beğendigim ve etkilendiğim yer var: Sultan 2. Beyazıd Külliyesi Sağlık Müzesi. Trakya Üniversite’sine bağlı müthiş donanımlı ve çağdaş bir müze. Böyle bir gezi yapılacaksa olmazsa olmazalardan. Osmanlı zamanında nasıl ileri tıp teknikleri varmış aklım almıyor. Tabii o zamana ve şartlara göre. İlim ve irfan boyutu şaşırtmadı değil. Sağlık ve tıp üzerine ilgim olduğundan belki beni etkiledi. Şartların yetersizliği onların gelişimini durdurmamış aksine onlara daha çabalamak için neden vermiş. Peki biz ne yapıyoruz sınırsız kaynaklarla? Kendime bu gezide bunu sordum hep. Ondan mı rahatsız oldum ben bu geziden acaba? Kendimi çok bedava yaşar gördüğümden mi? Konforlu alan ezber sever. Biraz ezber bozmaya ne dersin? “Varım!” diyenlerden olmak ve bunun için cesaretimizin olması dileğiyle. Sevgiler.

 

İlginizi çekebilir: “Az çoktur” diyen bir bardak: Pisagor Bardağı ve yeni yıl hedefleri üzerine notlar

Pınar Cengizoğlu: Uplifers yolculuğuna pandemiden önce gezdiklerimi aktarmak icin başlamıştım. Daha sonra malum bu gezme süreci aksayınca izlediğim, okuduğum ya da gördüğüm bir şeyden etkilenerek bir şeyler yazma serüveni başladı. Olay sadece gezmek değilmiş ki; kelimeler bir yerlere sürükledi diyorum şimdi... İlham mi deniyor buna bilmiyorum ama yazıya dökülecek bir konu, bir olay, çekiyor seni yazmaya diyelim. Uplifers ailesinde yazmaya devam ediyorum bu yüzden seve seve .. Hepimize bol okumalar!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale