X

“Kalbimin zarif efendisi, hayatımın kıymetlisi; en uzun yol arkadaşım” dediklerimize!

Bugün 14 Şubat, bu ay özellikle ayın başından başlayarak bugüne kadar aşkın hallerini, aşık olmayı, aşk ile dönüştüklerimizi ve aşkın en güzel sebeplerini, sonuçlarını, yaşanmışlıklarını farklı farklı açılardan değerlendirmeye çalıştık. Tabi burada yazdıklarımız kadar yazamadığımız kısmı da var aşkın, hepimizin farklı tecrübeleri var, farklı dönemlerde, hayatlarımızın en olmadık dönemlerinde belki de en beklenmedik anlarında karşımıza çıkıveren…

Bugün sadece aşkı anlatmak, vermek, içimizden dışarıya dünyamıza yansıtmayı paylaşacağız… Gelin hep birlikte şunu soralım kendimize; sevdiğimizi ne kadar gösterebiliyoruz? Örneğin 14 Şubat olmayan günlerde de bizler için çok değerli olan o aşk dediklerimize rahatça, usanmadan ve yılmadan “seni seviyorum” diyebiliyor muyuz ve bu çok önemli enerjinin hakkını verebiliyor muyuz? Diyeceksiniz ki Pınar bu konuya nereden geldik hani güzel şeylerden konuşacaktık?  Ben burada bu 14 Şubat’tan başlayarak size yepyeni bir bakış açısı önermek istiyorum, biraz da kendi tecrübelerimden kaynaklı olarak aldığım hayat derslerinden tabi ki…

Hayatta “sahip olduğumuz” bilincine kapıldığımız anda, o an olduğumuz her şey “değersizleşiyor” yani, sahip olmuş, edinmiş, bulmuş ve hatta “elde etmiş oluyoruz”. Bu nokta en tehlikelisi aslında teşekkür etmeyi, şükretmeyi ve o sahip olduğumuzun muhteşem kıymetini yeterince bilmeyi bir kenara bırakıyoruz, çünkü “nasıl olsa hayatımız boyunca bizimle kalacak, nasıl olsa bizi çok seviyor, nasıl olsa hep yanımızda ve nasıl olsa ne yaparsak yapalım hep yanımızda olacak”… İşte o “sahip olma” bilincimiz, şükran ile kutlamamız gereken güzellikleri egonun müthiş çöllerine sürüveriyor; cümleler şöyle dönüşüyor “o benim kıymetimi bilsin, o bana değer versin, ben değer verirsem ve sevdiğimi gösterirsem beni elde ettiğini düşünür”… Şu an yazarken bile bu düşüncelerin içimizden akacak can-ım sevgi sözlerine göre ne derece sığ olduğunu hissedebiliyorum…

Biz öyle yetiştirilmedik diyeceksiniz, sevgimizi öyle her yerde gösteremeyiz. Örneğin; herkesin içerisinde seni seviyorum diyemeyiz, veya sarılıp öpemeyiz. İşte bu yazı bunun için… Hayat muhteşem güzel ve aynı muhteşemlikte kısa… Bugün ben örneğin 33 yaşındayım yarın ayrıca bir 14 Şubat daha olmayacak… 33 yaşımın 14 Şubatı bugün bu sabah ile birlikte çoktan başladı ve bu akşam çoktan bitmiş olacak… O yüzden tabi ki sevdiğinizi sizce uygun olan şekilde paylaşabilirsiniz ama o sevdiğinizi takdir edebilir, her gününün daha güzel olması için katkıda bulunabilir yani kısaca verdiğiniz değeri bir şekilde onunla paylaşabilirsiniz… Kendinizi blokladığınız veya ben bunu yaparsam şöyle düşünür böyle olur, başkası ne der gibi dış etkenlerden kaynaklı tüm blokajlar aslında ilişkinizin orta yerine yerleştirilmiş mayınlar gibidir…

Diğer bir bakış açısı ise bu konuda; önce dışarıdan, yani diğer kişiden bekliyor olmak. Neden diğer kişiden bekleriz, yani bugün içimize dolan bir sevgiyi anlatabilmek için başka bir kişinin ifadesi neden bağlayıcı bir unsur olur? Evet diyeceksiniz bu noktada ama ben korkuyorum veya ben bunu söylediğimde beni elde ettiğini düşünür veya bunu daha önce yaptım ve o ilişkide sevgimi gösterdiğim için kaybettim, değersiz oldum gibi tecrübeler yaşamış olabiliriz. Fakat sevgi ifade etmek yani öncelikle sevgi ile bakabilmek ve bunu gerçekten paylaşabilmek kendimize verebileceğimiz en güzel hediyedir. Çünkü biz bugünkü farkındalığımız seviyesinde evrendeki bu en muhteşem duyguyu hissedebiliyor ve ayrıca paylaşabilecek cesareti de kendimizde bulabiliyoruzdur. Eğer bu konuda herhangi bir şekilde hayal kırıklığına uğradıysak veya daha önce ilişkilerimizde sevgilerimizi sakladıysak, bugün kendimize bir iyilik yapıp tüm kırılmışlıklarımızı, utanmışlıklarımızı, diğer bir ifade ile egomuzun bizi ele geçirdiği bu geçmiş tecrübelerin ağırlığını üzerimizden atalım ve muhteşem 14 Şubat gününde o kalbimize kıstırdığımız duygularımızı yüksek sesle paylaşalım; içerisinde “sevgi” olan her cümle sihirlidir, sevgi evrendeki en sihirli duygudur…

Eğer bu yazımda bana aşkla eşlik ediyorsanız bugünden başlayarak her gün sevdiğinize onu çok sevdiğinizi, bunun için teşekkürünüzü, sizinle paylaştığı anların güzelliğine şükrettiğinizi, onu takdir ettiğinizi, hayatınızda olduğu için çok mutlu olduğunuzu, size öğrettiği ve kattığı her şeyin hayatınızda çok büyük bir anlamı olduğunu ve sadece onun sevgisi ile aynaya bakar gibi kendinize bakabilmenizin bu dünyadaki tezahürü olduğu için “paylaşın”… Sizin söylediğiniz güzel sözler, ilişkinizi büyütürken size aynı zamanda muhteşem bir sevgi yansıması olarak geri dönecektir…

Bir kişi hayatımızda aşk ilişkisi yoluyla tezahür etmiş ise bu muhteşem bir öğretmeniniz var demektir. Sevgililer, aşık olduklarımız belki şu anda içimizde bizimle yaşayan ama bu durumu bilmeyen sadece varlığına minnettar olduklarımız, her daim “en güzel” dizeleri duymayı hak etmektedirler. Ben de bugün 14 Şubat’ın bana verdiği aşk hissiyatının bu yazı ile hayat bulması aracılığı ile, bugüne kadar hayatımda beni en çok etkileyen böyle bir anlatım nasıl ve kim için yazılabilmiş, bunu yazan sevgili Sezen Aksu ve Meral Okay’ınbu dizeleri bir insana nasıl söyleyebilmişler, ne yüce hissetmişler” diye beni ilk duyduğum andan bugüne kadar hep çok etkilemiş olan aşk deyişini sizlerle paylaşıyorum;

“Sen kalbimin zarif efendisi, hayatımın kıymetlisi, en uzun yol arkadaşım, şimal yıldızım…”

Sevgili Sezen Aksu’nun yorumuyla, sevgili Sezen Aksu ve Meral Okay’ın birlikte tamamladıkları muhteşem dizelerinin yine muhteşem bir müzikle kucaklaştığı Şimal Yıldızı sizler için… Bu 14 Şubat’ ta evrenin tüm sevgisinin ve en güzel aşk kelimelerinin sizden sevdiklerinize ve onlardan da size özgürce, cesaretle ve aşkla akması dileklerimle… Aşkla kalın…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale