X

Kahkahayı meditasyonla buluşturan adam: Laraaji

Meditasyon denince akla genellikle iç huzura ulaşma, anda kalma ve zihni denetleme gibi şeyler geliyor. Kahkaha ise daha çok sosyal bir eylem. Genellikle gülmek veya kahkaha atmak için biriyle ya da bir şeyle etkileşime geçmeniz gerekiyor. Her ne kadar birbiriyle taban tabana zıt 2 eylem gibi görünse de, Laraaji gülme meditasyonu sayesinde hem bu iki zıt kavramı bir araya getiriyor hem de insanların gerçek ve özgün gülüşlerine gerçekten temas etmesine yardımcı oluyor. Dilerseniz artık sözü Laraaji’ye bırakalım:

Klasik meditasyon yöntemleri yerine gülme tekniği kullanmanızın nedeni nedir? Diğer meditasyon yöntemlerini uyguladıktan sonra mı kahkaha meditasyonunun size daha iyi geldiğini düşündünüz? Farklı neler hissettiniz?

Laraaji

Bu tekniği meditasyona ek olarak tercih etmiyorum, bunun tek nedeni gülmenin iç huzurumu korumama yardımcı olması. Meditasyon elimizden geldiğince evde kalmakla, düşünen bir zihnin uzağında olmakla ve ebedi anda var olmayı sürdürmekle ilgilidir. Ve düşüncelerin etrafta uçuşmaları, yapacak işlerimizin olması, aklımızda tutmamız gereken önemli tarihler olması nedeniyle o anda kalmak bazen zordur.

Kahkaha ise yalnızca düşünme sürecine müdahale etme yöntemlerinden birisidir ve bu sayede düşünme sürecini sıfır düşünce düzeyine indirebiliriz. Yani gülmek nefes çalışmasıdır ve aynı zamanda düşünen zihnin, eylemin ve toplumun tüm enerjisini izlemede kullanmanız gibi duruşa yaymakla ilgilidir. Gülmek kendinizi parçalara ayırmanın, çözmenin ve açmanın yoludur, zihinsel veya psikolojik ajanda olmaksızın anda kalmaktır. Gülmek sizi zihinsel farkındalık halinde tutar, tıpkı bize anda olma, var olma veya içimizdeki kozmik benliği hissetme konularında yardımcı olan durağanlık veya nefes alma veya başka bir yaratıcı eylem gibi.

Bu meditasyona rehberlik ederken insanlarda ne tür değişiklikler olduğunu fark ediyorsunuz? Gülmenin bu uyarımını deneyimledikten sonra onlardan ne tür tepkiler alıyorsunuz?

Pek çok değişiklik görüyorum. İnsanlar atölyeye geliyor, meraklılar, endişeliler, saçma şeyler yapma havasında olmuyorlar ve atölyenin saçma veya ciddiyetsiz bir şekilde geçip geçmeyeceği konusunda kaygıları oluyor. Yani bir zırha sahipler ve bu atölyenin başında o zırhı kuşanıyorlar. İhtiyatlılar. Bazı insanlar atölyenin amacının ne olduğuna bakmaksızın gülme isteği ile geliyorlar. Atölye çalışması ilerlerken, benim kolaylaştırıcı olarak sahip olduğum rol, katılımcıları oyun oynamaya açık bir doğaya bürünmeye çağırmak. Bu da bütün vücudu, neşeli, gevşemiş, açık ve akışkan bir hale sokan bazı egzersizlerin yapılmasını gerektiriyor.

Böylece her bir katılımcıyı açık ve bir diğeri ile neşe içinde etkileşime girme noktasına bir kez getirdiğimiz zaman, bu çocuksu aydınlık ve yumuşaklık ortaya çıkıyor. Bu durum ise bütün katılımcıları etkisi altına alıyor ve gülme egzersizlerine başladığımızda ve sonunda herkesin uzanarak yattığı, keşfettiği ve deneyimlediği noktaya ulaştığımızda, insanların şüphelerini bir kenara bıraktıklarını görüyorum. Açık, savunmasız, yumuşak ve sıcaklar. Atölyenin sonunda ise, insanlar gevşemiş oluyorlar ve uzun süredir birlikte oldukları gerçek ve özgün gülüşlerine gerçekten temas etmiş olduklarına inanamıyorlar. Zırhlarına tutunmayı sürdüren çok az kişi atölyeden bir şey elde edememiş oldukları için bir tür hayal kırıklığı yaşıyorlar. Ama aralıklarla insanlar biraz daha gevşemiş oluyorlar ve sessiz süre esnasında daha derin bir dinginliği deneyimliyorlar. İnsanların beden dillerini, seslerini değiştirdiklerini görüyorum ve gözlerine baktığınız zaman, anda daha fazla varlar ve göz temasını sürdürmeye daha fazla istekliler. Atölyeden egzersizleri kendi başlarına denemekle ilgili bir kararlılık duygusu ile ayrılıyorlar. Eğer onu kendi özgün gülüşleri olarak dışarı çıkarma konusunda isteklilerse, kaybetmiş olduklarını düşündükleri şeyin tam da orada olduğu hakkındaki güven duygusu ile ayrılıyorlar.

İnsanların yeterince gülmediklerini mi düşünüyorsun?

Bu soru dünyadaki insanların ne kadarını tanıdığımla alakalı. Rusya’ya gitmedim, Çin’de bulunmadım, Japonya’ya 15 yıl önce gitmiştim. Gülmenin Japonya’da zor bir eylem olduğu anlaşılıyor. İtalya’da sıcaklık vardı ve Güney Amerika’da ise Brezilya’da bazı insanları gülme bölgesine dahil edebildim. ABD’de lokantalara veya halka açık yerlere gittiğim zaman insanların güldüğünü görüyorum, bazı durumlarda etkileşime giren ve kıkırdayan insanlar görüyorum. Ama gerçek, derin ve bütün bir vücut gülüşünü görmüyorum. Belki de bunun nedeni yüksek stresli bir kent olan New York’ta yaşayan insanların başkalarıyla yakınlaşma konusunda endişeli olmalarıdır, yani zırhlarının, imajlarının arkasına saklanıyorlar. Sıcak, dostane aile ortamlarında insanların çok fazla güldüklerine inanıyorum. Halka açık alanlarda insanların o kadar da çok güldüklerini görmüyorum.

Sizin meditasyonunuz hakkında fikir sahibi olmayan insanları ne bekliyor? Nasıl tepki vereceklerini düşünüyorsunuz?

“Gülme” kelimesinin aldatıcı olması nedeniyle insanlar merak içinde, endişeli ve biraz şüpheci bir şekilde geliyorlar. Eğer bana beni güldüreceğinizi söyleseydiniz, muhtemelen aptalca veya saçma bir şey sergileyeceğinizi veya bana çok iyi bir espri yapacağınızı düşünürdüm. Ama benim atölyedeki amacım birilerini güldürmek değil, onlara bunu yapabileceklerini, pratik ile gülme bölgesine girebileceklerini, kalplerini açabileceklerini ve eğer savunmasızlığa güvenebilirlerse savunmasızlık alanına geri gelebileceklerini göstermek. Ve yaşamlarında daha sıcak, daha açık ve spontane kişiliğe sahip olabileceklerini bulmalarını sağlamak. Böylece, atölyelerin ardından çoğunlukla daha fazla güven duygusuna sahip oluyorlar ve bunu görmekten dolayı şaşırıyorlar. Bazıları atölyeden bunu gülme olarak değil, kutlama, mutluluk, coşku, yaşama sevincine dalma olarak adlandırdığımızı bilerek ayrılıyorlar. Yani, atölyeye katılan insanlar gülme konusundaki tutumlarını değiştirebiliyorlar, “gülme” kelimesini kullanma gereksinimlerini değiştirebiliyorlar ve bu yere ulaşmak için başka bir sözcük kullanabiliyorlar: kutlama, mutluluk, keşif.

Eğer bu gülme seansları ile bir ilginiz olmasaydı, yaptığınız müzik daha farklı olur muydu? Bu seansların müziğine etkisi var mı?

Esas mesleği müzisyenlik olan Laraaji, gülme meditasyonunun müziğini derinden etkilediğini belirtiyor.

Müziğimi oldukça derinden etkiliyor. Çünkü gülme meditasyonu daha derin soluma, tüm vücudu parmak uçlarından kulaklara, buruna kadar zihinsel olarak meditasyona dahil etme gibi çeşitli şeyleri beraberinde getiriyor. Böylece vücudumun daha fazla bilincinde oluyor, vücutta daha fazla var oluyorum. Eğer vücudunuz açıksa, nefesiniz de diyaframdan başınızın tepesine kadar açıktır, vücut hareketi açıktır. Böylece katı bir kişiye veya duvara tutunup kalmıyorum; ortaya çıkarma. Aslında, vücut çoğunlukla sıvılardan oluştuğu için atölyelerde su formundaki vücutta bulunmayı keşfediyoruz. Ve bu da kendini müzikte açığa vuruyor. Müziğimi yaparken sergilediğim hareket, müzik enstrümanımı kullanma biçimimle ilgili olarak büyük öneme sahip. Yani müzik benim enstrüman ile girdiğim etkileşimimin bir yan ürünüdür. Ayrıca, tüm yaşam enerjisi alanına girmek için gülme meditasyonu sırasında hayal gücüm de açıktır. Yaşam enerjisi tam şimdi ve burada bulunuyor, müziğim ise performans sırasında iç dünyamla ve bu yaşam enerjisi alanıyla olan etkileşime odaklanmamı sağlıyor. Böylece müzik o anda doğrusal olmaktan daha çok dikey ve spontane bir hal alıyor. Hepimizin çevresinde var olan bu yaşam enerjisi alanının varlığını koruduğum ve yönlendirdiğim veya ona sahip olduğum ölçüde dinleyici için çalıyorum. Gülme meditasyonu benim bilinç duygumu ve müziğin icrası ve yönlendirilmesi anındaki tutumumu geliştirdi.

Laraaji’nin, 19 Mayıs saat 17.00’de Cappadox Bezirhane’de vereceği konseri ve 20 Mayıs’ta yine Cappadox’ta gerçekleştireceği “Huzur Bahçesi” başlıklı meditasyon seansını sakın kaçırmayın!

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale