X

Kadının kurtarıcısı dişil doğasıdır

Günümüzden 167 yıl önce bugün Amerika’da bir felaket yaşandı. Bir tekstil fabrikasında çalışan kadınlar, zorlu iş koşullarına dikkat çekmek ve daha insani şartlarda çalışabilmek üzere greve başladı. Haklarını talep ettikleri grev, polisler tarafından engellenirken, kadınlar fabrikaya kilitlendi. Bu esnada çıkan yangın içeride bulunan 120 kadının can vermesine neden oldu. Hayatını kaybeden işçilerin cenazesine 10 binlerce kadın katıldı ve bu tepkisel direniş, 8 Mart’ı kadın hakları için simgesel bir gün olmaya götürdü.

Takvim yaprakları 2024’ü gösterirken dünya düzeninde pek bir değişim yaşanmış değil. İş dünyasında halen iki kategori var: Kadınlar ve erkekler. Sistem özünde insan emeğine dayansa da, eril gücün hakimiyet kurduğu bir gerçeklik söz konusu. Hal böyle olunca kadınlar, erkek egemenliği içerisinde var olmaya ve hak mücadelesi vermeye devam ediyor.

Peki bu hikaye nereye dayanıyor? Geleceğimizi şekillendirmek için, geçmişin desteğini almanın şart olduğunu düşünüyorum. Çünkü ataerkil sistemin bizi dişil doğamızdan nasıl uzaklaştırdığını bilmeliyiz. Bilmeliyiz ki nasıl geri kazanacağımızı da anlayabilelim.

Sistem nasıl değişti?

Sanılanın aksine dünya her zaman ataerkil düzene tabii değildi. Yerleşik düzenin ilk dönemlerine  kadar anaerkil bir sistem hakimdi. O dönem için iş hayatı demek temel yaşam gereksinimlerini karşılamak yani beslenmekten ibaretti. Ve beslenme konusunda kadının ciddi bir etkisi vardı, bu da dişilliğin saygınlığını arttıran en önemli etkendi. Anaerkil düzende kadınlar hem bireysel hayatları hem de içinde yaşadıkları toplumda rahat ve özgür biçimde söz hakkına sahipti. Hatta lider konumundaydı.

İnsan ırkının ilk yaşam biçimi olan avcı toplayıcı dönemde erkekler de kadınlar da avlanırdı. Antropolojik kaynaklar gösteriyor ki, o dönemde kadınlarla erkeklerin fiziksel olarak büyük farklılıkları yoktu ve dolayısıyla birbirlerine fiziksel güç üzerinden tahakküm kurmuyorlardı. Ne var ki aradaki biyolojik farklılığı yadsıyamayız, kadınlar dişil bir bedene yani doğurganlığa sahip. Fakat o dönemde bu bir zayıflık olarak algılanmamış, aksine 3 boyutlu hayatta dişile güç vermiş.

Erkeklerin temel ihtiyaç olan beslenmeye ilişkin aktif olduğu tek alan avlanmakken ve bu garanti bir iş değilken -çünkü av her zaman bulunamaz ya da yakalanamazdı- kadınların sorumlu olduğu alan daha çeşitliydi ve devamlılığa sahipti: Doğadan toplamak. Annelik deneyiminin içinden geçen ve minik bebeğine annelik yapmakta olan kadın, sabit halde yaşayıp ava çıkmazken doğanın verdiklerini topladı. Doğa ana, hayvana nazaran daha bereketli ve devamlılığı olan bir besin kaynağı olduğu için; bunu sağlayan kadın da daha saygın bir konum edindi. Beraberinde tarım toplumuyla tam yerleşik düzene geçmeden önce arada ‘bahçecilik’ denen bir yaşam biçimi vardı; büyük işgücüne gereksinim olmayan, kendi bahçemizde bir şeyler yetiştirmeye benzetebiliriz bu dönemi. Bu dönemde avcılık da devam etti ve bahçecilik düzeninde yine kadının gücü varlığını sürüdürdü. Kırılma ne zaman yaşandı peki? Tarım toplumuyla tam yerleşik düzene geçilmesiyle ataerkil düzenin önünü açıldı.

Depolamanın keşfedilmesi tarımın büyümesini sağladı bu da daha fazla işgücü demekti. Nüfusun artması bir ihtiyaç haline gelince kadının doğurgan doğası önem kazandı ve kadınlar daha fazla evde yaşamaya zorlanır hale geldi. Tarımla yerleşik hayata geçiş döneminde ayrıca, avcılık bırakılıp hayvancılığa geçiş yapıldı ve böylece erkekler de tamamen yerleşik hayatın parçası oldu. Hayvanların yönetilmesinde ya da tarladaki ekin işlerinde daha büyük işgücüne ihtiyaç duyulunca erkekler ön plana çıktı. Bu da ekonomide ve gündelik hayatta eril doğanın daha fazla söz sahibi olması anlamına geliyordu. Böylece patriyarka iş hayatına da dünyaya da hükmedeceği gücünün ilk tohumlarını attı. Güç ve dolayısıyla servet erkeğin eline geçince, kadının elindeki son kale de düştü: Soy devamlılığı. Erkekler sahibi olduğu ekonomik gücü kendi soyuna aktarmak istedi. O güne dek kadın üzerinden devam eden soy sistemi, erilin bu tahakkümüyle erkeğe geçti ve böylece soy erkekle devam eden bir düzen halini aldı.

İnsanlığın uzun bir dönemini kısacık bir paragrafla özetledim ve sizler de birçok kaynakta karşılaşabileceğiniz bilgileri buraya kadar okudunuz. Ancak anaerkil düzenin önce var olup sonra yıkılmasına neden olan bir büyük gerekçe daha bulunuyor. Yazının geri kalanı bunun üzerine olacak ve pek de karşılaşılan bir bakış açısı olmayacak. İlham vermesini, yeni pencereler açmasını diliyorum.

Kadını güçlü kılan neydi?

Tarım toplumuna kadar anaerkil düzeni sürdüren ve kadını güçlü kılan sadece beslenme üzerindeki etkisi miydi? Böyle bakmak sığ kalır ve aslında patriyarkayı yeniden inşa etmek olur. Çünkü kadının, dünyayı temelinden etkileyen dişil gücü var ve bunu görmezden gelmek hikayeyi yanlış anlatmak anlamına gelir.

Evrenin üzerine kurulu olduğu eril ve dişil prensipte, dişil prensibin insan tezahürüdür kadın. Dişil; yaratımdır, olma halidir, hislerin ve sezgilerin rehberliğiyle hareket etmek, yaratıcı kanalla bağlantı kurabilmek demektir. Dişil prensibin dünyadaki en büyük tezahürüyse doğadır. Gaia, doğa ana, toprak, yaşamın madde hali… Dişildir. Ve anaerkil düzene baktığımızda kadının gücünü doğadan aldığını görüyoruz. Tarımla ilgilenenin kadın olmasının bir tesadüf olmadığını görebilecek kadar kalplerimiz açık olsa gerek… Sistem zaten bu; doğa ve kadın bir. Ve o dönemde bu kadını zayıf kılmıyor; aksine saygın, değerli ve güçlü bir pozisyona getiriyor. 

Kadın da özgür alanında kendi olabiliyor, yani dişil doğasını yaşatabiliyor. İşte onu güçlü kılan aynı zamanda bu oluyor. Örneğin; Şaman toplumlarında kadının ve dişil doğanın gücünü çok net biçimde görüyoruz. Kanama günleri kadınların sezgilerinin en kuvvetli olduğu günlerdir ve güçlerini birlikte kullanmak üzere şaman kadınları bir araya geliyordu. Kadınlar regl zamanlarında hep birlikte ‘ay çadırlarında’ toplanıyordu. Gece boyunca toplu dualar ve meditasyonlarla yaratıcı kanalla, doğayla bağ kuruyorlardı. Buradan aldıkları bilgileri de erkeklere iletiyor ve gündelik hayat akışını organize ediyorlardı. Böylesi bir kaynak olabilmek kadını toplumda daha saygın bir konuma getiriyordu şüphesiz. Yaratıcı kanaldan ve doğadan rehberlik almanın, aslında rahimden rehberlik almanın sadece şaman kültürüne değil dünyanın farklı yerlerindeki yerel bazı topluluklarda da kullanılan bir yöntem olduğunu belirtmek isterim.

Dişil doğa; olma haliyle ilgilidir, sezgiler ve yaratımdır kadının gücü. Dolu dolu şefkat ve sevgi demektir. Bu aynı zamanda ne anlama gelir? Rekabete, egoya, fiziksel tahakküme pek de yer olmaması anlamına gelir. O nedenledir ki anaerkil dönemdeki güç kavramıyla, ataerkil dönemdeki güç kavramı birbirinden farklı şekillenir. O nedenledir ki erkekler gücü eline aldığında dünya farklı biçimde yeniden kurulur. İlerlemek elbette kötü değil ancak ilerlemek için seçilen yollar onu kötü yapıyor. Yani yapmak yani eril prensip değildir kötü olan, sürekli yapma haline saplanmak ve işin içine hırsın, bencilliğin girmesidir.

Tarım toplumuyla yerleşik düzenle geçişle beraber işte bunun önü açılmış oldu. Erkekler gücü eline geçirince kadın değersizleşmekle kalmadı gücünü kaybetti. Erkeğe bağımlı hale geldi ve dişil doğasının saygınlığını yitirdi. Özünde sevgi ve şefkat olan dişil doğa, yerini korku ve rekabete bıraktı. Kadınlar hislerini görmezden gelmeye başladı, yaratım gücünün değil patriyarkanın kurguladığı başarı kavramının peşinden gitti. Kadın, doğasına aykırı bir sistemde var oluş mücadelesine girişti. Bir kedinin denizde yüzmeye çalışması kadar acımasız buluyorum ben bu düzeni, yani kadının eril düzendeki yerini. Kadın o denizde yüzemez çünkü, keyfine varamaz, ilerleyemez; ancak var olmaya çalışabilir.

 

Eril düzen kadınları yönetici koltuklarına oturtmak istemediğinde kadınları duygusallıkla ya da yeterince zeki olmamakla yaftaladı. Dişil doğanın gücü olan nitelikler, kadınların aleyhine kullanıldı. Böylelikle düzen iyice çarpıklaştı. Hissetmenin değeri, fazla duygusallık ya da akıllı olmamakla yer değiştirdi. Ve kadın çalışabilmek, ekonomik olarak özgürleşmek için ruhsal tutsaklıklığa mahkum oldu.

İşte 8 Mart tarihini dünya çapında bir anma gününe çeviren de kadının eril düzendeki yeridir. Toksik hale gelmiş eril dünyanın inşa ettiği sistemde yönetici koltuklarını dolduranlar erkekler, kadınları tahakküm altına aldığında çıktı isyan. Kadınlar da kendi olarak yaşamanın mümkün olmadığına kanaat getirdi ve erilleşmeye başladı. Kadınlar iş dünyasında ancak bu eril tavırla yükselebildi. Peki bu tavır kadını özgürleştirdi mi? Görüyoruz ki hayır. Kadın iş hayatında başarı basamaklarını çıktıkça, ruhsal aleminde ve özel hayatında düşüşe geçiyor ya da büyük zorluklarla baş ediyor. Bunun farklı sebepleri var. Kadın eril yaklaşımla çalışmaya çalışınca doğasına aykırı hareket ediyor ve bu onu içten içe kemiriyor. Aynı zamanda eril düzen kadından hem anne, hem eş, hem iş kadını kimlikleri eşit derecede mükemmel yapmasını bekliyor. Ancak bir erkekten aynı hayat performansının beklenmediğini biliyoruz.

Kadınlar nasıl özgürleşecek?

Peki bu ne demek? Kadın iş hayatından çekilsin, yönetici olmasın ya da dünyanın gelişiminde pasif bir yerde mi kalsın demek? Hayır. Ataerkil düzenin bir diğer çarpıtması: Dişil enerji pasifize olmaktır şeklinde bir algı pompalanıyor ve bu çok tehlikeli. İhtiyaç olan şey dünyanın tıpkı kendisi gibi eril ve dişil niteliklerle birlikte düzenlenmesidir. İkisinin birlikte dans ettiği, gereksinim neyse onun ön plana çıktığı seçimlerle bir düzen kurulmasıdır. Ne sadece eril, ne sadece dişil. Bu hayatta ikisi de varsa, ikisinin de kullanılması gerekiyor. Yin ve yangı hatırlayalım, birinin içinde diğerinden de var. Bizlerin de insan olarak her ikisine ihtiyacımız var.

Ve bunu eril düzen yapmayacak. Bunu biz kadınlar yapacağız. Eril düzenin içinde dişilliğini unutmuş kadınlar, önce dişil bilgeliği hatırlayacak. Bir kurtarıcının gelip ataerkil düzeni kurmadığı gibi, anaerkil düzeni de gelip kimse yeniden kurmayacak. Nasıl mı yapacağız? Yazının başında bahsettiğim gibi; tarihe bakıp ilham alacak, anlayacağız. Neydi dişili özgür ve güçlü kılan? İşte her şey oradan filizlenecek!

Tesadüf olmasa gerek bu simgesel tarihin bahara denk gelişi, doğa uyanırken bize de enerji versin dilerim. Dişilliğin yaratımını, renklerini, dokularını hatırlatsın her birimize 8 Mart… Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun!

İlginizi çekebilir: Dişil bilgeliğin yolu rahimle bağ kurmaktan geçiyor

Burcu Durmuşoğlu: Merhaba. Çocukluğumda saç fırçasını haber sunup röportajlar yapmak için kullanınca, ruhumun çağrısını dinleyip Anadolu Üniversitesi Basın ve Yayın Bölümü’nü okudum. Aynı yıllarda tutkum olan futbolla işimi birleştirip spor muhabirliği yaptım. Sektörün yıpratıcılığı sebebiyle ömür boyu medyada kalamayacağımı hissedip farklı alanlara yöneldim. Ayrılma kararını verirken yaşım 28’di ve telaşlı bir haldeydim. 30’undan sonra yeni bir kariyer kurulamayacağına dair köklü bir inancım vardı, ancak o inanç yıkıldı. 40’ıma yaklaşırken yolumu henüz buluyorum. Yogayla birlikte özüme indikçe, döndüm dolaştım ve yeniden anlatıcı oldum. Sormaya ve anlatmaya olan tutkum beni içerik üreticiliğine taşıdı. Dişil ve eril alan üzerine çalışıyor, kadın özgürlüğünü gözetiyor ve yogamı paylaşıyorum. Hayatımı içerik üreticisi, bireysel danışman olarak sürdürüyorum. Uplifers ailesinde kaleme aldığım yazılarımla, okuyucularda soru işaretleri uyandırmayı diliyorum. Sevgiyle…

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale