Kadın-erkek eşitsizliğini yıkmak için neler yapılabilir?

Günümüzde tıp ve hukuk gibi çok fazla emek isteyen alanlarda eğitim alan kadınların ve erkeklerin sayısı neredeyse eşit. Artık üniversitelerden mezun olan kadın sayısı, erkeklerin sayısından daha fazla. Kadınlarla erkekler arasındaki fark gittikçe kapanıyor.

Ancak bunlar yine de yeterli değil. Fortune 500 listesindeki CEO’ların sadece yüzde 4’ünü kadınlar oluşturuyor. Üst düzey makamlarda oturan kadınların sayısı hala çok az. Kadınlar hala erkeklere göre daha az para kazanıyor. Üst makamlarda hala erkeklerin dünyasının kuralları geçerli.

Kadın-erkek eşitsizliğini yıkmak için neler yapılabilir?
Uzmanlar, günlük dildeki eşitsizliklerle ilgili farkındalık çalışmalarının sadece ailede kalmaması gerektiğini, bunun üniversite seviyelerine kadar çıkarılması gerektiğini söylüyor.

Sadece eğitim konusunda bile, ABD’de anaokulu öğretmenlerinin dörtte üçü kadınlardan oluşuyor. Ancak anaokulu yöneticilerinin sadece dörtte biri kadınlar. Finansal konularda da durum farksız. Yine ABD’de yapılan bir araştırmaya göre kadınların maaşı, erkeklerin maaşının ortalama yüzde 77’si kadar.

Harvard’lı araştırmacıların yaptığı yeni bir çalışma, insanların kökleşmiş önyargılarının kadınlar hakkındaki yanlış bilgileri desteklediğini ve bu önyargıların toplumda adil olmayan uygulamalar ortaya çıkarabildiğini gösterdi.

İlgili yazı: Çocuklara toplumsal cinsiyet eğitimi nasıl verilir?

Büyüme ekonomisi üzerine çalışan Jeni Klugman, son yıllarda dünya çapında kadınlar ve genç kızların eğitim alanında büyük kazanımlar elde ettiklerini, anne ve çocuk sağlığı verilerinin de gittikçe iyileştiğini söylüyor. Ancak, cinsiyet eşitliğine giden yolda hala birçok engel var. Harvard Kennedy School’da kendisi de cinsiyet eşitliği dersleri veren Klugman, iş gücü paylaşımı konusunun hala aynı seviyede veya düşmekte olduğunun altını çiziyor.

ABD’de kadınların iş gücüne katılımı göreceli olarak biraz daha yüksek. Ancak 2000 yılında yüzde 70,7 olan bu oran, son yıllarda yüzde 67,6’ya kadar geriledi. Kadınların iş gücü anlamında büyük bir potansiyel oluşturduğunu söyleyen Klugman, “Ancak bazı normlar henüz değişmedi veya çok yavaş değişiyor” diyor.

Yöntemlerin ve rollerin değişmezliği

Kadın erkek eşitliği konusunda en büyük engellerden biri, kadınların iş gücü piyasasına daha fazla katılımından ziyade iş gücü piyasasında başarılar elde etmelerine engel olan geleneksel kariyer yöntemleri ve kültürel roller.

İlgili yazı: Yeni çocuk sahibi olan anneler, sanılanın aksine iş yaşamında çok başarılı

Harvard Üniversitesi Sanat ve Bilim Fakültesi’nden Claudia Goldin, “geçici esneklik” adını verdiği bir kavram üzerine çalışıyor. Goldin, makalelerinden birinde kadınların şimdiye kadar çok yol kat ettiklerini ancak yine de bir noktada sıkışıp kalmış olduklarını belirtiyor. Örneğin ABD’de 1980’den bu yana üniversiteden mezun olanlar arasında kadınlar çoğunluğu oluşturuyor. Hukuk ve tıp gibi üniversitelerin en zor bölümleri olan alanlarda öğrenim gören kadın ve erkek öğrencilerin sayısı ise neredeyse eşit. Ancak buna rağmen kadınların gelirleri ve kariyer yolculuklarıyla erkeklerinki arasında büyük bir farklılık bulunuyor.

Kadın-erkek eşitsizliğini yıkmak için neler yapılabilir?
Cinsiyetçi bil dil kullanmamak ve çocukları da aynı şeye teşvik etmek, kadın-erkek eşitliği konusunda çok önemli ilerleme sağlayabilir.

Bu farklılığı özellikle de işe geç gelme toleransı göstermeyen veya uzun çalışma saatlerini gerektiren finans ve kurumsal iş yerlerinde görmek mümkün. Bunun sebebi ise kadınların hala aileyi bir arada tutan ya da en azından çocuk bakımını kariyerinden önemli gören kültürel bakış açısı. Bu keskin farklılıkların etkileri çok çeşitli olabiliyor. İyi eğitim almış bir kadın çocuk sahibi olduğu zaman iş gücü piyasasından çekildiğinde, iş yeri de önemli bir insan gücü kaybına uğruyor. Bu durum, çocuk sahibi olan kadın bir süre sonra işine geri dönse bile maaş artışını engelliyor. Bu eşitsizliği gidermek adına bazı İskandinav ülkelerinde kadınlar kadar erkekler de doğum iznine ayrılıyor ve bu politika 1970’lerden beri uygulanıyor. İsveçli erkeklerin günümüzde “Doğum izni almak benim de hakkım” şeklindeki söylemleri, bu politikanın aslında ne kadar işe yaradığını gösteriyor.

İlgili yazı: Kadınların eşitlik, huzur ve güven içinde yaşamasına en elverişli ülkeler

Kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği gözler önüne seren bir başka araştırmada ise genç kızların yüzde 23’ünün kadınlar yerine erkek politikacıları tercih ettiğini gösteriyor. Katılımcıların sadece yüzde 8’i kadın liderleri tercih ederken, görüşülen erkeklerin yüzde 40’ı erkek liderleri, yüzde 4’ü ise kadın liderleri tercih ettiklerini söylüyor. İyi haber ise araştırmada elde edilen bulgular, sosyal varsayımlarla ilgili yapılacak basit bir farkındalık çalışmasıyla bu konuda ilerleme kaydedilebileceğini gösteriyor. Toplumda kadın-erkek eşitliği konusunda farkındalık yaratmak için yapılabilecek çalışmalar günlük konuşmalardaki cinsiyetçi tabirlerden vazgeçilmesinden ve aileden başlıyor. Cinsiyetçi bil dil kullanmamak ve çocukları da aynı şeye teşvik etmek, kadın-erkek eşitliği konusunda çok önemli ilerleme sağlayabilir.

Harvard Üniversitesi’nden Rİchard Weissbourd, günlük dil ve ailede uygulanacak bu dikkatli davranışların önyargılar konusunda harekete geçilmesini kolaylaştıracağını söylüyor ve şöyle devam ediyor:

Cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırma fırsatına sahibiz. Bir sonraki neslin bunu yapacağını umuyorum.

Uzmanlar, günlük dildeki eşitsizliklerle ilgili farkındalık çalışmalarının sadece ailede kalmaması gerektiğini, bunun üniversite seviyelerine kadar çıkarılması gerektiğini söylüyor.

Kaynak:
Harvard gazette

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!