X

Kaç defa kırıldın, ufalandın ve kendine geri döndün?

…İnci küçük ve kırık bile olsa hasta göze tutya olur. Ey inci, kırıldığına acınma… Kırılmakla parlayacak, apaydın olacaksın… Buğday, kırıldı, ufalandıysa zayi olmadı ya… Un haline geldi de dükkana girdi, ekmek oldu. Ey aşık, senin de suçun belli oldu. Artık suyu yağı bırak da kırık dökük bir hale gel!” – Mesnevi

Ne kadar vurucu değil mi? Tekrar tekrar başa dönüp okuduğunu görebiliyorum. Her bitişinde paragrafın sonundaki sessizliğini… Çünkü ne kadar da derin! Her okuduğunda ne kadar da “sana” işliyor. Çünkü sen de kırıldın, defalarca… Ve biliyorsun ki, zaman içerisinde kim bilir daha kaç defalarca kırılabilme ihtimalindesin. Buğdayın kırılması, buğdayın un ufak olmasında kendini nasıl da gördün, değil mi? Şimdiye kadar belki de sadece her kırıldığında “nasıl da kırıldığını” düşündün sen de. Belki ilk kez bu satırlardan sonra kendine soracaksın; “evet, filanca zamanda, filanca şeye nasıl da kırılmıştım”.

“Buğday, kırıldı, ufalandıysa zayi olmadı ya… Un haline geldi de dükkana girdi, ekmek oldu.”

Günlerce belki aylarca düşündün. Belki halen aklına geldiğinde durup da nasıl kırıldım, nasıl acıdı canım diye düşünüyorsundur… Peki ya, kırıldıktan sonraki ben? “Aynı mıydım?” diyeceksin. Belki geçmiş zamanlarına bir/birçok yolculuğa götürecek seni üstadın sözleri. Gittiğin yerlerden yeniden doğarak geleceksin bu gününe, bugünündeki sana.

Evet, hayat… Hayatın içinde bir nefes, bedenin aracılığıyla süregelen… Emanet bedenlerimizle “biz” olmaya çalıştığımız her anın içinde birden fazla biz varız. Kırılarak, parçalanarak, parçalarımızı tekrar birleştirip, tekrar ayağa bambaşka kalkarak… Burası incecik bir çizgi, yanlış anlaşılmasın. Kırıldınsa ve tekrar ayağa kalktınsa eğer, burada bir yüceltme yok. Ya da bir dram, hayır asla yok! Sen kırıldın diye drama düşmez burada senaryo…  Sen, sen olmak için kırıldın, ve oldun. Bu kadar. Bu bir devamlılık, bu bir akış hali, bu bir dönüşüm hali.

Bazen baş üstü durmak gelir içinden. Belki içeriden bir ses diyor, hep ayakların üzerindesin…

Hayat pratiğimizin içinde nasıl da dönüşüyoruz zamanla. Hayata nasıl da tutunuyoruz, ayaklarımız nasıl basıyor yere? İşte tüm bunları gördüğün yer bazen bir matın üzerindeki pozda, bazen eğer görebilmene izin veriyorsa zihnin, yaşadığın an… Bazen baş üstü durmak gelir içinden. Belki içeriden bir ses diyor, hep ayakların üzerindesin, hep vücudunun en ağır yerini yukarıda tutabilmek için ayakların uğraşıyor. Hayatın karışık belki, tetikliyor seni. Baş üstü duracaksın diyor için, belki o zaman terse akan zaman, terse dönen kan dolaşımın, nötrler her şeyi. Nitekim kimi zaman bu hissi yaşıyorsun da izin verdiğin ölçüde.

Bazen çok daha hızlı gelişiyor düşünceler, belki gün içinde verdiğin bir karar ve bu kararın ne kadar manasız olduğu geliyor aklına. Tesadüf mü? Hayır. Aklına gelen şeyi yaşamışsın, aslında yanlış karar olduğunu içten içe biliyorsun ancak bir güce, bir dayanağa ihtiyacın var bunu kendine itiraf etmek için. Bunu belki matta buluyorsun. Belki yemek yaparken, belki koşarken, belki sadece bir müziği dinlerken… Ama tam olarak yaptığın eylem olurken, izin veriyorsun akmasına. 

Bugün kendine izin ver, aksın senden sana… Bugün, o gün olsun. Bugün kırık dökük hale gel! Bana sebnemmpinar@gmail.com  adresinden ve sosyal medya hesaplarımdan ulaşabilirsin. Kırıklarının çatırtılarını duyabilmen dileğimle!

 

İlginizi çekebilir: Zihnin bir yere koşarken sen bunun neresindesin?

Şebnem Pınar: Merhaba! Yazılarımda benim 'anlama yolculuğumu' okuyor olacaksınız. Beni anlamak için yazan birisi olarak tanımlamak da isteyebilirsiniz. Şimdi daha önceden edindiğiniz tüm varsayımları ve okurken yapacağınız tüm kritikleri bir kenara bırakıp, sadece okuyun. İdraki de doğal sürecine bırakın... Okuduğunuz an anladığınız şey az sonra değişebilir! Bunu hatırlayın. Bu sizin size yapabileceğiniz en güzel şey!

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale