X

Y Jenerasyonunun iş yaşamındaki yeri ve kariyer hedefleri

Ebeveynlerimizle yaptığımız tartışmaların sonu genelde aynı yere bağlanır: “Jenerasyon farkı işte!” Onlar gençken de var olan farklar üzerine bu kadar çok araştırma yapılıyor muydu bilmiyoruz, ama bildiğimiz bir şey var: Jenerasyon (nesil, kuşak) farkı günümüzde, daha önce hiç olmadığı kadar net çizgilerle hayatımıza ve işimize olan bakış açımızı belirliyor.

İlk olarak, Y kuşağına dair araştırma ve anket sonuçlarının oldukça ilginç, zaman zaman da çelişkili olduğunu söylemem gerek. Bu çelişkiler, bizim iki nesil arasına sıkışmışlığımızın bir sembolü olabilir: Bir yandan boğazımıza kadar teknolojiye gömülmüş halde modern hayatın hızına ayak uydurmaya çalışırken, öte yandan eski ve basit olana özlem duyuyor, burun kıvırmaya alıştığımız eski kafalılığın insanı mutlu eden taraflarına karşı bir çekim hissediyoruz. Örneğin, Y kuşağının ebeveynleri boşanma konusunda rekor kırmışken, boşanmaya karşı en tepkili, en “aile düşkünü” kuşak Y kuşağı. Teknolojiyle birbirine bağlanma konusunda önceki nesillere göre çağ atlamasına rağmen, güven problemi en çok olanlar da yine aynı yaş grubuna denk geliyor.

Y kuşağının genel özellikleri ve özellikle iş yaşamına bakışı ile ilgili araştırmaları Uplifers okurları için derlemeye çalıştım.

Y Kuşağı nedir, kimlerden oluşur? 

Baştan başlayalım. Milleniallar, internet nesli, iGen gibi isimlerin de verildiği Y kuşağı genel olarak 1980-1990’lı yıllarda doğanlardan oluşuyor. Y kuşağının belli başlı birkaç özelliği şöyle:

Teknolojiyi yakından takip ediyorlar: Gerek iş, gerek özel hayatta 7/24 çevrimiçi olmak ve boş zamanlarında iş ile ilgili e-postalara tıklamak Y kuşağı için bir yaşam tarzı olmuş durumda.

Aile odaklılar: Özel hayat / iş hayatı dengesinin sol tarafına meyleden, daha az çalışarak ve mesaiden olabildiğince uzak durarak, kendine ve ailesine daha çok zaman ayırabilen kişiler olmak en önemli hedefleri. 

Başarıyı hedefliyorlar: Özgüven, hırs, başarı, sürekli eğitim, yenilik gibi özellikleri ve bir masa başında, aynı işi iyi yapmakla yetinerek geçirmeyecekleri bir ömürleri var. “İnovasyon” sözcüğüyle oldukça içli dışlılar.

Takım çalışmasına inanıyorlar: Takıma kabul edilme, takım içinde kendini gösterebilme amacı taşıyorlar. İş yapış şekillerinde bireyci değiller. 

İlgi odağı olmayı istiyorlar: Geribildirime genelde açık olan, tavsiye alacakları bir koçları olmasını isteyen Y kuşağı için övülmek ve onaylanmak büyük bir motivasyon kaynağı.

Y Kuşağının iş yaşamı

2015 yılı itibariyle dünya üzerindeki çalışan nüfusun %75’ini Y kuşağının oluşturması bekleniyor. Y kuşağının hedef ve beklentileri oldukça yüksek. Öte yandan, küresel ekonomi iyileşme vaat etmiyor ve yine 2015 itibariyle bu gençlerin tümünün iş bulması imkansız görünüyor.

Bu pek de iyimser olmayan tabloya rağmen Y kuşağının özgüveni ve “tek bir kişinin bile pek çok şeyi değiştirebileceği” düşüncesi yine bir çelişki gibi görünse de, iş ortamının ve işteki başarı algısının giderek değişeceğine işaret olabilir. Örneğin, araştırmalara göre finansal olmayan iş performansının ana ölçütü “çalışan memnuniyeti” iken, çalışanların %50’si iş başarısını inovatif olmakla eşdeğer tutuyor, %95’i ise topluma katkı sağlayan inovasyonlardan kar edilmesini kabul edilebilir buluyor.

Asıl beklenti, kaynakların uygunsuz kullanımı, iklim değişiklikleri, gelir eşitsizliği gibi, hükümetlerin yetmediği konularda şirketlerin dizginleri ele alarak topluma ve dünyaya fayda sağlamaları. Gönüllülük esasına dayalı gruplarda ve sivil toplum kuruluşlarında sıkça yer alan Y kuşağı, şirketlerinin de benzer hassasiyetleri olmasını önemsiyor.

Kariyer basamakları yerine ‘’kariyer ağları’’

Y kuşağının iş hayatına dair en dikkat çeken noktalardan biri ise terfi arayışları. Yıllar süren yükselme bekleyişleri yerine, 12-24 ayda bir farklı bir göreve atanmak oldukça önemli görünüyor.

Bu durumda Y kuşağı için kariyer basamakları yerine kariyer ağlarından bahsetmek daha uygun: Basamakları emin adımlarla fakat yavaş yavaş çıkmak yerine, ağın her bir köşesinden farklı bir iş tanımı ve iş yapış şekli kaparak tecrübe kazanmak önemli oluyor. Y kuşağının bu yaklaşımı, şirket yapılarına ve performans değerlendirmelerine etki etmeye başladı bile.

Farklı bir ünvan yerine farklı bir görevden bahsetmemin bir sebebi var: Y kuşağı, uzun süre çalışmadan yönetici pozisyonuna gelmek istese de aslında bunu kartvizitinde yazan ünvan için değil, bu şekilde daha az çalışarak hayatını idame ettirebileceği için istiyor. Bunun dışında, ünvanlara fazla takılmıyor. Bu yüzden de çalışan memnuniyetini arttıran en önemli etkenlerden biri müdürlerini arkadaşları ya da koçları gibi görebilmeleri. Kendilerini bir tehdit olarak görmeyen, onların iyiliğini istediğini belli eden ve tecrübesine güvendikleri bir müdür ile çalışabildikleri oranda işlerine olan bağlılıkları artıyor.

Sonuç olarak, bizden önceki nesillerde sıkça rastladığımız “gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım”cı iş yaklaşımının yerini kişilerin farklı özelliklerini işe yansıtabildikleri, daha doğal ve yenilikçi bir iş ortamına bıraktığını söyleyebiliriz.

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.  

 

Kaynaklar:

–       http://www.psychologytoday.com/blog/our-changing-culture/201410/what-do-millennials-really-want-work

–       http://www.psychologytoday.com/collections/201403/misunderstood-millenials/how-millennials-are-changing-the-workplace

–       http://www.slideshare.net/sparksandhoney/generation-z-final-june-17

–      http://www2.deloitte.com/content/dam/Deloitte/tr/Documents/Other/TR_Y_Kusagi_Inovasyon_Arastirmasi_11072014.pdf

–       http://tr.wikipedia.org/wiki/Y_nesli

 

 

 

Şule Kulein: Lisede “yapabildiği için” sayısal bölümü seçti ve Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’ne girdi. Üniversitede katıldığı Mühendislik Kulübü’nün dergisi StepS’e aşık olduğunda, içine sözelci kaçmış bir sayısalcı olduğunu fark etti. Yazım kuralları konusunda etrafındakileri itinayla delirten Şule, 2 yıl boyunca StepS’in editörlüğünü yaptı, üniversitede ve sonrasında okul ve şirket dergileri ile çeşitli bloglara yazılar yazdı. Seyahat etmeyi, okumayı, öğrenmeyi seviyor. Basılı materyalin hastası, fakat çevrimiçi de fena durmuyor. Şule kendini bildi bileli yazıyordu; artık bir de Uplifers’ta yazıyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale