X

Y jenerasyonundaki bireylerin mutsuzluğunun ve tatminsizliğinin arkasında ne var?

Y Jenerasyonu Nedir? Problemleri Nelerdir?

Y jenerasyonu, 1970’lerin sonundan 1990’ların ortasında doğmuş olan bireylere günümüzde verilen isim. Bu bireylerin kendilerinden önceki ve kendilerinden sonraki jenerasyonlardan bir çok farklı kişilik özelliği ve yaşam stili olmakla beraber, kendi içlerinde de farklı karakteristik özelliklere sahip bireyler bulunduruyorlar.

Y jenerasyonunu diğerler jenerasyonlardan ayıran ve bizim de bugün üzerinde duracağımız, en belirgin özellikler ise sınırsız özgüven ve diğerlerinden farklı olma düşüncesi. Y jenerasyonundaki bireyler hayatlarından zevk alan ve kendileri olmaktan gurur duyan kişiler. Ancak tüm bu pozitif olgulara karşın bu jenerasyonun en büyük problemi, mutsuzluk.

Bu mutsuzluğun sebebini derinlemesine inceleyebilmek için öncelikle bir bireyi mutlu ya da mutsuz edebilecek kavramların neler olabileceğini tanımlamaya ve bunu kısaca formüle dökmeye çalışalım:

 Mutluluk = GerçeklerBeklentiler

Bu formülün açıklaması oldukça basit: Yaşadığınız hayat beklentilerinizin ötesindeyse, mutlusunuz demektir. Yaşadığınız hayat beklentilerinizden daha düşük olmaya başladığındaysa, mutsuzluğu beraberinde getirecektir.

Mutluluğun ve mutsuzluğun ne olduğunu kısaca tanımlayarak formulize ettikten sonra, konuyu daha geniş bir çerçeveden ele alabilmek adına bu jenerasyondan bir önceki jenerasyonu, yani Y jenerasyonunun aile yapısını biraz incelemekte fayda olacaktır:

Y jenerasyonunu ortaya çıkaran bireyler, yani Y jenerasyonunun anne ve babaları ortalama olarak 1950’lerde doğmuş bireyler. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, savaş nedeniyle meydana gelen ölümleri tolere edebilmek adına ani bir nüfus artışının olduğu bir dönem yaşandı. Y jenerasyonunun anne ve babaları, bir çoğu 2. Dünya Savaşı’nda savaşmış olan, ekonomik krizlerden etkilenmiş kendi anne babalarının korumacı ve riske yer verilmeyen ortamında büyüdüler. Bu büyük değişim ve yaşanan sosyal olaylar, Y jenerasyonu ve X jenerasyonu (1950’li yıllarda büyümüş olan jenerasyon) arasındaki farkın en büyük sebeplerinden biri. 

Bu durum bizi Y jenerasyonundaki bireylerin mutsuzluğunun kaynaklarından birine getiriyor. Y jenerasyonunun anne ve babalarının, garantici ve ekonomik açıdan risk içermeyen kariyerlerde ilerlemeleri; tamamen kendi anne babalarının beklentileri ve onları yetiştirme tarzlarıyla alakalı. X jenerasyonunun anne ve babaları, çocuklarının kendi çektikleri zorlukları, ekonomik çöküntüleri, yoklukları yaşamamaları için stabil ve değişime açık olmayan, garantisi olan meslekler edinmelerini istediler.

Bu bireylere, kariyer konusunda iyi bir yere gelebilmek için aynı işte yıllarca çalışıp deneyim kazanılması gerektiği öğretildi.

X jenerasyonu bir dönem hippi kültürüyle iç içe yaşadıktan sonra, kariyer yolculuğuna başladı. ‘70, ‘80 ve ‘90’lı yıllardan sonra, dünya üzerinde daha önce hiç yaşanmamış bir ekonomik bolluk dönemi yaşandı. X jenerasyonu bu ekonomik refahla beraber, beklentilerinin çok daha üstünde bir yaşama sahip oldu.  Bu nedenle X jenerasyonu anne ve babalarından daha tatmin olmuş ve optimistik bir çizgide ilerledi.

Kendi anne babalarından daha rahat ve pozitif bir bakış açısı geliştiren X jenerasyonu, Y jenerasyonunu oluşturacak olan çocuklarını daha optimistik ve daha özgür bireyler olarak yetiştirdi. Bu yalnızca Avrupa ya da Amerika’da yaşanan değil, küresel olarak etkileri hissedilen bir hareketti. Dünyanın her yerinde 70’lerin sonları ve 90’ların başlarında doğan çocuklar nasıl davranmak istiyorsa öyle davranan, özgür, kendi kimliklerinin farkında olan ve genellikle çevrelerindeki diğer insanlara ve olaylara göre yaşamlarına şekil veren bireyler haline geldi.

Tüm bu özgüven ve inanç, Y jenerasyonunu kariyer seçimi konusunda da yalnız bırakmadı. Y jenerasyonu anne ve babalarının beklentilerinin üzerinde yaşadıkları hayatla yetinmeyerek çok daha fazlasını istedi ve inancını hep en yüksek seviyede tutu.

Bu durum bizi Y jenerasyonunun kişilik yapılarıyla ilgili varabileceğimiz ilk noktaya getiriyor:

”Hırs ve tutku”

Y jenerasyonu kariyer konusunda tatmin olabilmek için meslek garantisi ve tutarlılıktan çok daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Yeterince farklı olmayan bir kariyer yolu, bir Y için asla yeterli değil. X jenerasyonunun ‘Amerikan Rüyası’ (American Dream), Y jenerasyonu için ‘Kendi Rüyaları’.

Aslında Y jenerasyounun ekonomik açıdan erişmek istediği refah seviyesi anne-babalarınınkiyle (X jenerasyonu) aynı. Bu bireyler tıpkı anne babaları gibi beklentilerinin fazlası olan bir yaşam hayal ediyorlar.
Fakat, Y jenerasyonunu bu hayale ulaşmak konusunda engelleyen bir durum var: Y jenerasyonunun git gide daha hırslı ve farklı olmaya çalışmasının nedeni, çocukken ona atfedilen ‘Sen özelsin’ düşüncesi.

Bu durum, bizi Y jenerasyonu hakkında bir noktaya daha taşıyor:

”Hayalperestlik”

Y jenerasyonundan olan herkesin kariyer hedefi konusunda tek bir düşüncesi vardır: “Herkesin eninde sonunda onu tatmin edebilecek bir mesleği olacak, ama ben diğerlerinden çok daha özel yetkinliklere sahibim. Benim kariyerim herkesten farklı ve olağanın dışında olacak.”  Yani her Y bireyi, kendisini bekleyen müthiş ve olağandışı bir kariyerin olduğuna inanır.

Y jenerasyonu çalışmaya başladığında, hayalperest yönü devreye girer. İşe başlayan bir Y nin anne ve babasının beklentisi, çocuklarının kariyerine uzun yıllar aynı yerde devam edeceği ve burada yükselerek mutlu bir birey olacağı yönündedir. Ancak Y için bu başlangıç, herkesten farklı olacak olan kariyerine giden yolda yalnızca bir basamaktır. 

Ne yazık ki bu süreç, Y jenerasyonunun hayallerindeki kadar kolay ilerlemiyor. İş yaşamında gerçekten iyi yerlere gelmek isteyen bir bireyin, isteklerine ulaşabilmek için yıllarca çalışması gerekiyor. Dünya üzerindeki başarılı kişileri düşündüğümüzde, pek azının 20’li yaşların ortasında hayal ettikleri başarıya ulaştıklarını görüyoruz.

Y jenerasyonunun  mutsuzluğunun en büyük sebeplerinden biri, bu gerçeği kabul etmiyor oluşları.

New Hampshire Üniversitesi’nde professor olan Paul Harvey’nin yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, Y jenerasyonu gerçekçi olmayan beklentilere sahipnegatif geri bildirimlere açık değil ve özgüven patlaması yaşıyor. Harvey’e göre bu jenerasyonun yaşadığı mutsuzluğun sebebi, kendisine çok güvenen bir insanın hayal kırıklığına uğradığı andaki hissettikleri sonucu ortaya çıkan nedenler.

”Hayal kırıklığı”

Y jenerasyonundaki bireylerin anne ve babalarının, lise ya da üniversite arkadaşları arasında mutlaka kendilerinden daha iyi yerlere gelmiş olan kişiler vardır. Bu kişilerden bazılarından haberdar olan X’ler, zaman geçtikçe kimin nerede olduğunu merak etmez ve önemsemez.

Fakat Y jenerasyonundaki bireylerin, bu konuda ne yazık ki teknolojinin gazabına uğradıklarını görüyoruz: Facebook.

Günümüzde sosyal medya, Y jenerasyonundaki bireyler için, içinde yaşanılan ayrı bir dünya gibi

  • Kimin ne yaptığı herkes tarafından biliniyor.
  • Bir çok insan fotoğraflarıyla mükemmel bir hayata sahip olduğu imajını çiziyor
  •  Sosyal medyada ilişkisi ya da kariyeri hakkında sürekli bir şeyler paylaşan insanlar, genelde beklentilerinin çok üstünde bir kariyere ve ilişkiye sahip olan bireyler.

Yani, sosyal medyada negatif hiç bir deneyime ve kişilerin mutsuz hallerine rastlamak mümkün değil. Bu nedenle Facebook’tan başkalarının muhteşem ve problemsiz hayatlarını takip eden bireyler, yalnızca kendi hayatlarının problemli olduğunu düşünerek başarısızlık hissine kapılıyor.

Y jenerasyonunun neden mutsuz olduğunu, yetersiz hissettiğini ve kafa karışıklığını yaşadığını kısaca anlatmaya çalıştık.

Peki, Y jenerasyonundaki bireyler bu mutsuzluklarının üstesinden nasıl gelebilir?

1) Hırslı ve tutkulu olun. Günümüz dünyasında iyi bir kariyere, başarılı bir mesleğe sahip olmanın en önemli kurallarından biri, hırsınızı koruyabilmektir. Sonunda nereye ulaşacağınız belli olmasa da, her zaman yapabileceğinizin en iyisini yapmaya çalışmalısınız.

2) Özel ve herkesten farklı olduğunuzu düşünmeye son verin. Siz özel değilsiniz. Siz de çevrenizdeki herkes gibi kariyer yolunun başında olan ve deneyimsiz bir çalışansınız. Özel ve diğerlerinden farklı olabilmenizin tek yolu, sıkı ve uzun bir çalışma.

3) Diğer insanları önemsemeyin. Diğer insanların hayatlarının daha ilgi çekici oluşu son yıllarda ortaya çıkan bir kavram değil; fakat daha önce de bahsettiğimiz sosyal medya gerçeği, diğer insanların muhteşem hayatları varmış gibi bir algıya kapılmanıza neden oluyor. Herkesin hayatında problemleri olduğunu, herkesin en az sizin kadar karmaşa yaşadığını ve kimsenin mükemmel olmadığını kabullenin.

 

 Kaynak: Huffingtonpost

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale