X

Jane, Ben, Annem: Entelektüel cazibenin peşindeki kadınlar

Aslında bambaşka bir konu vardı bugün aklımda.

Geçen gün Instagram hesabımda yaptığım bir paylaşım üzerine düşünmeye başlamıştım. Tam o sırada benzer düşüncelerde mesaj attı yakın bir arkadaşım. Tamam dedim, bu haftanın yazısı kesinlikle bu olmalı.

Sonra ne mi oldu?

Tabii ki yalan oldu. Olaylar tam olarak şöyle ilerlemişti…

Önce yazımı yazmak için geçtim bilgisayarın başına. Yazılarımı yazarken, ya müzik dinlerim ya da tüm bölümlerini ezbere bildiğim dizilerden birini açarım ekranda dönsün diye. Ne de olsa bir sonraki repliği biliyorum ya, sahneler de gözümün önünde sonuçta, televizyona odaklanmaya hiç gerek yok. Sanki aile ortamı, evimin içerisinde ailemden birileri bıdı bıdı konuşuyorlar ve ben de bu sevgi dolu pıtırcık ortamda yazı yazıyorum havası ya da hissi adeta.

Dedim YouTube’dan Avrupa Yakası’nı açayım bugün de. Aaa bir de ne görsem beğenirsiniz! Çocukluğumdan beri hayranı olduğum ve aylardır dinlemediğim bir parça çıktı karşıma: Philippe Sarde – Martini Dry.

Başlıyordum bu çok sevdiğim şarkı eşliğinde yeni yazımı yazmaya, ki o sırada bahçede açık unuttuğum su aklıma geldi ansızın.

Ah ben ve başladığım işleri yarıda bırakma huyum yok mu! Hemen yoklayıvermişti beni. Suyu kapatmak için çıkmamın ardından, kendimi bahçemdeki beyaz gül ağacını budarken buluverdim bir anda!

Gülün Şubat ayında budandığını biliyorum pek tabii, lakin sizin de gancellinizden* giriş çıkış artık imkansız bir hal almış ise, yılın değişik zamanlarında bu işe girişebilirsiniz inanın. Sakarlıkta bir dünya markası olan Gizem’in yapacağı gibi; budama işlemini gerçekleştirirken kollarımı da çizmiştim elbette.

Her tarafımı bir çocuk gibi ‘güzelce’ pislettikten sonra, üstümü temizleyip geçtim yeniden bilgisayar başına. Martini Dry bitmiş ve üzerinden kim bilir kaç şarkı geçmişti. Neyse ki benzer şarkılar çalmaya devam ediyordu. Tam o sırada eskilerden Fransızca bir şarkı başlamıştı. Televizyona gözümü çevirdiğimde çok güzel bir kadın vardı. Muhtemelen 70’lerin Fransız yapımı bir filminden sahneler paylaşılıyor ve arkada da şarkı çalıyordu. Kadının belli ki aşık olduğu adam ise… Ne bileyim…

Ne bileyim yani, yok da bu dedirten cinstendi adeta. Lütfen beni yanlış anlamayın, hiçbir zaman dış görünüşe önem veren biri olmamışımdır. Zaten beni tanıyanlar, hayatıma giren erkekleri de bildikleri için, her zaman iç güzelliğe, dış görünüşte ise yalnızca gülüşe önem veren bir kadın olduğumu içtenlikle ve hiç çekinmeden paylaşabilirim sizlerle.

Ancak kadın o kadar güzeldi ki, bir içim su tabirinin varoluşuydu adeta. Gözlerini süzerek baktığı bey ise, ondan yaşça büyük gösteren ve anlamlandıramadığım bir karizmaya sahip gibiydi sanki.

Hep mi böyle olur, bu kadın bu adama mı aşık olmuş yani?

Hemen aklıma 70’li yılların büyük aşıkları, Jane Birkin ve Serge Gainsbourg geldi. O derece güzel Jane, acaba ne bulmuştu Serge’de diye düşündüm ki, aslında biliyordum bunun cevabını çok iyi.

Karizma, entelektüellik, bilgelik, liderlik! İşte tam da bunlardı bizim gibi ‘sapioseksüel’ kadınları etkileyen!

Annem ve babamın hikayesinde de bu öyle olmuştu, benim hikayemde de. Ve de tanıdığımız birçok yakınımızın, hayranı olduğumuz birçok ünlünün hikayesinde olduğu gibi.

Adrien Brody mesela, gelmiş geçmiş en çekici aktörlerden olabilir bana göre. Yalnızca karizmatik duruşuyla değil, aynı zamanda entellektüel ve kültürlü kişiliğiyle de dikkat çeken biri kendisi. Baby face yakışıklılığını yerle bir eden bu algı, keşke diyorum kadınlar için de daha sık kullanılabilse

Önce içimizi gören güzel yürekli adamların da varlığını inkar edemem tabii. Ya da tam tersi; dış görünüşünü beğenmediği için karşısındakine bir şansı çok gören kadınların… Ah güzel kadınlarım, ne çok şey kaybediyorsunuz bir bilseniz. O beğenmediğiniz adamlardır belki de sizleri zekasıyla, birikimiyle etkileyecek ve gerçekten mutlu edecek olan.

Elbette var benim de bir hayalim. Netflix Türkiye yapımlarındaki gibi podyumdan çıkmış seksi bir şef ya da Instagram akışımda çıkan yakışıklı İtalyanlar gibi birini hayatımda istemem gibi.

Ama sorarsanız bana: Brad Pitt (eski hali) görünümlü olup da entelektüelliğin E’si ile aynı yöne bile bak(a)mayan biriyle mi, yoksa karizması ve kültürel birikimiyle beni etkileyen, sıradan görünümlü biriyle mi birlikte olmak isterdim diye, onca yazdığımdan sonra bu soruyu sorulmuş olarak kabul etmiyorum bile. Ama benim gibi düşünen insanların azınlıkta olduğunu bildiğim için, bu kişilerin bir araya gelme olasılıklarının da düşük olduğunu biliyorum işte…

Kim bilir belki bir gün gelir, güzellik ve yakışıklılık algılarına boyut atlatılır ve dış görünüşümüzden önce bilgeliğimizle dikkatleri üzerimize çekmeyi ‘daha çok’ başarabiliriz.

Satırlarımı sonlandırırken, bir sonraki yazımın konusuna fikir veren cümleyi ve ‘gancelli’ kelimesinin anlamını da paylaşmak istiyorum sizlerle.

*Gancelli: Kıbrıs’ta, evlerin bahçe kapısına verilen isim, yerel bir kelime.

Bana ilham veren ‘o’ cümle ise: “Gerçekten sevdiğin kişi, seni güldüren, yanında kendin gibi olabildiğin ama en önemlisi sana güven hissettiren kişidir.”

Hadi bakalım, bir sonraki konumuzun da tüyosunu verdiğimize göre bugünün mottosuyla veda edeyim sizlere…

Gerçek güzelliği, sevdiğiniz insanın gözlerinde, aklında, kalbinde bulabilmeniz dileğiyle. Sevgiyle, bilgiyle kalın…

İlginizi çekebilir: Belki bir gün yine buluşuruz özlediklerimizle, kaybettiklerimizle

Gizem Okut: 1986 yılında İstanbul'da doğdum ve Kıbrıslı'yım. 2010 yılında DAÜ'de Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirdikten sonra Londra'da moda yazarlığı da dahil olmak üzere moda ile ilgili kurslara katıldım. Bir buçuk senelik bir Londra macerasının ardından tatil için gittiğim İstanbul'da ailemle kalmaya karar verdim ve İstanbul'da çeşitli firmalarda Stil Editörlüğü, Sosyal Medya Yönetimi, Müşteri İlişkileri gibi farklı pozisyonlarda çalıştım. 2016'da Kıbrıs'a geri dönmem ile birlikte üniversite yıllarımda staj yaptığım ve ülkenin en eski otellerinden olan Dome Hotel'de Misafir İlişkileri ve Sosyal Medya Yönetimi pozisyonlarında 2 yıl çalıştım. Daha sonra turizm sektörüne ait olmadığıma karar vererek ani bir kararla birbirinden tamamen farklı sektörlerde, birbirinden farklı işlerde çalıştım ve çalışmaya da devam ediyorum. Yazı yazmak, kitap okumak, müzik dinlemek, plajda vakit geçirmek gibi vazgeçemeyeceğim hobilerimin yanı sıra, seramik objeler yaratmak, bahçe ile uğraşmak, farklı tarifler denemek gibi hobilerim de mevcut. Şu hayattan istediğim üç şey; sağlık, barış, huzur.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale