X

İznik Ultra Maratonu: Benim meskenim dağlardır dağlar

İznik Ultra Maratonu

 

Antalya‘dan dönüp de artık asfaltta uzun mesafe koşmamaya karar verdiğimden beri aynı şeyi düşünüyorum; aynı asfaltta bir kez, bir kez, bir kez daha koşsam ne değişir ki? En fazla iki evin perdesi, iki sokağın başındaki market… Başka? Yok başkası, o kadar işte. Peki ya arazi koşusu? İşte o tam bir sürpriz yumağı.

Her yıl aynı tarih, aynı saatte de koşsanız pek çok şey değişmiş olabilir doğada. Bkz. İznik. Geçen sene yağmura maruz kalıp da hipotermiye uğrayanları bildiğimizden, kim bilir bizi de neler bekliyor düşüncesiyle gittik ama hiç de beklediğimiz gibi karşılanmadık. Olması gerektiği gibi; baharİznik. Geçen sene yağmura maruz kalıp da hipotermiye uğrayanları bildiğimizden, kim bilir bizi de neler bekliyor düşüncesiyle gittik ama hiç de beklediğimiz gibi karşılanmadık. Olması gerektiği gibi;dan bir gündü yaşadığımız. İçlikler fazla geldi, koşanlar soyunma yarışına girdiler hatta bir ara.

‘Anlatılmaz yaşanır’ cinsinden bir deneyimdi; o yüzden çok fazla anlatmak değil, yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Ben susuyorum, fotoğraflar konuşsun şimdi.

Cuma günü iş çıkışı çıktık yola ve İznik’e girip de bize tarif edilen köye ulaştığımızda başladı tüm eğlence. Merkezden uzak bir noktadaydık ve çok yaklaşmıştık, ama bulamamıştık gideceğimiz yeri. Mekanın sahibini aradık ve bize nerede olduğumuzu sordu J Nereden bilebilirdik ki? O anda bir nevi David Lynch filmindeydik adeta; arabanın sol tarafında bir durak, yanında da dev bir kantar duruyordu, başka da bir şey yoktu. Adam defalarca sordu “Neredesiniz?” diye, biz de defalarca cevap verdik “Kantarın yanındayız.” diye.

Gittik uyuduk ve sabah çok erken uyandık. O kadar erkendi ki kafa lambası ile çıkabildim bahçeye. Evet, o köyün delisi bendim o dakikalarda.

İznik Ultra Maratonu’ndaki 42k ve 80k etapları sabah 07:30’da başlayacağından düşüverdik yollara. 130k gece yarısı başlamıştı, 10k da bir gün sonra koşulacaktı.

Start verildi ve yavaş yavaş şehirden uzaklaşmaya, kırlara, dağlara doğru koşmaya, yokuşa doymaya başladık. Rakım bin küsur metreleri buldu bir ara. Ama her çıkışın bir inişi vardı elbet ve oldu da.

Bir ara, bir sürü bulmanın sevinciyle iki minik keçi de aramıza katıldı. Bizlerle birlikte koşuyor, ilerledikçe ilerliyorlardı.

Az gittik, uz gittik; check-point’lerden geçiverdik ve 36. kilometrede vardığımız Müşküle Köyü öyle hareketli bir şekilde karşıladı ki hepimizi. Kadınlar güzel güzel giyinmiş, kapılara dizilmiş, geçenleri alkışlıyor, laf atıp, gülüyorlardı. Yolda karşılaştığım genç kızlar, seneye kendilerinin de koşuya yazılacağını söyleyince pek sevindim; demek ki bir farkındalık yaratmış ve ilgilerini çekebilmiştik. Seneye olmasa da kim bilir, belki bir gün.

Son 5-6 kilometrede, 80k koşacak kişilerle bir arada ilerlemek güç verdi bana ama keşke bir daha hiç çıkmasaydık asfalta, onca güzellikten sonra.

Telefonumun şarjı bitti, herkesin saati farklı bir kilometre gösteriyordu, sorduğumuz herkese göre önce 6k, kısa bir süre sonra da 300 metre yolumuz kalmıştı. İlerledik, sorduk; yine 300 metre vardı. David Lynch filmi devam ediyordu anlaşılan. Ve bir anda 42k finish noktası göründü.

Maraton bitmiş, çiniyle bezenmiş madalya hak edilmiş ve artık tembellik zamanı gelmişti.

İnanılmaz bir gündü ve ben de ‘Dağlar kızı Reyhan’ olduğumu bir kez daha anlamıştım. 1 senedir beklediğim bu mükemmel organizasyonu gerçekleştiren güler yüzlü Macera Akademisi ekibine, sabahın köründe gittiğimiz start noktasını kırmızı rujlu dudaklarımızla renklendirmemize ön ayak olan Sevgili Yonca Tokbaş’a ve masallardan çıkmış mekanı ayarlayarak, bizlere hayal gibi 2 gün yaşatan Sevgili Aykut Üstündağ’a teşekkür etmeden bitiremem bu yazıyı. Sevgili antrenörüm Koşan Adam’ın da yeri ayrı elbet.

Ayşeee, seneye 80 80 80…

Not: Önümüzdeki 2 ay aktivite konusunda pek bereketli geçecek gibi. Lütfen takipte kalınız ve hatta ilginç bulduklarınızı benimle de paylaşınız ki buradan duyurabilelim.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.  tıklayınız. 

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale