X

İş yerinde daha sağlıklı, daha verimli ve ağrısız hissetmenizi sağlayacak 7 püf noktası

Burada yazdığım pek çok şeyi biliyorsunuz zaten, ama maratonlar birçok adımın birbirine eklenmesiyle tamamlanıyor. O yüzden tekrar etmekte yarar var. Olumlu veya olumsuz yönde atacağınız her adımın size iyilik veya hastalık olarak geri döneceğini unutmadan yapabildiğiniz kadarını yapın. Her gün, her hafta yenilerini ekleyin. İş yerinde daha sağlıklı, daha verimli ve ağrısız olmanın ipuçlarını sizin için yazdım. Zaten topu topu 7 madde var, bence yapabilirsiniz.

1. Su için
Susuz kalan beyin yavaşlıyor, karar verme ve muhakeme yeteneği azalıyor.

Hayatımızı güzelleştiren ilk adım; su içmek. Senelerdir uzmanlar televizyonda, radyoda, gazetelerde söylüyor, yazıyor, çiziyor. Peki, gerçekten söz dinleyen ve günde en az 1,5 litre su içen kim? Bu 1,5 litre içine çaylar, kahveler, meyve suları dahil değil biliyorsunuz…

Yeteri kadar su içmek, ve vücudumuzu ve beynimizi susuz bırakmamak kendinize yapacağınız en büyük iyiliklerden biri. Susuz kalan beyin yavaşlıyor, karar verme ve muhakeme yeteneği azalıyor, konsantrasyon kaybı başlıyor, migren ve gerilim tipi baş ağrıları tetiklenebiliyor.

Özellikle sabah yataktan kalkınca, 8 saatlik susuzluğun sonunda içmek önemli. Çok çay ve kahve içiyorsanız, içtiğiniz çay ve kahveden biraz daha fazla su içmeyi unutmayın. Tansiyon hastasıysanız, idrar söktürücü ilaç alıyorsanız, ağır spor yapıyorsanız, aşırı sıcak veya kaloriferli ortamlarda bulunuyorsanız en az 2 litre içmeye gayret gösterin.

2. Şeker ve rafine karbonhidratı hayatınızdan çıkarın
Özellikle hareketsizseniz ve her öğün karbonhidrat tüketiyorsanız kısa süreler içerisinde insülin direnci gelişiyor.

Tüm rafine karbonhidratlar, yani unlar, nişastalar, hamur işleri, börekler çörekler; bağırsaklardan emilirken basit şekerlere indirgenerek emiliyor. O yüzden sofra şekeri ve beyaz ekmek arasında son tahlilde fark yok.

Şeker ve rafine karbonhidratlar emildikten sonra vücutta insülin salgılanmasına neden olur. Ne kadar çok ve ne kadar hızlı yerseniz salgılanan insülin miktarı artıyor. Özellikle hareketsizseniz ve her öğün karbonhidrat tüketiyorsanız kısa süreler içerisinde insülin direnci gelişiyor; yani vücut kendi salgıladığı insülin miktarını beğenmeyip devamlı kana insülin pompalıyor.

İnsülinsiz bir yaşam sürmek mümkün değil ama fazla insülin de bizi hasta ediyor. Tüm vücutta yaygın enflamasyon yani yangıya neden oluyor. Tüm vücut kavramına elbette beyin de dahil. Enflamasyon demek, bağışıklık sisteminin teyakkuza geçmesi, devamlı ya savaşa hazır halde olması, daha da kötüsü dokularda devamlı düşük yoğunlukta savaşın olması demek. Takdir edersiniz ki bu istediğimiz bir şey değil.

İnsülin ayrıca yağ yıkımı ve kullanılmasına da engel oluyor. Engel olmakla kalmayıp yediğiniz içtiğiniz tüm kalorilerin yağ dokusuna döndürülmesi için elinden geleni yapıyor. Sonuçta kilo veremediğiniz gibi tüm dikkatinize rağmen kilo alıyorsunuz.

İnsülin direnci ve enflamasyonun bizi ilgilendiren bir boyutu daha var: Ağrılar! İnsülinin yarattığı enflamasyon yağ dokusundan kaynaklı enflamasyonla birleşince ortaya çıkan çifte enflamasyon hem migren, hem gerilim tipi baş ağrısı hem de fibromiyalji ağrılarının en önemli tetikleyici veya artırıcılarından biri. Bu kadar enflamasyon ayrıca depresyona eğilime de neden oluyor; çok şeker ve karbonhidrat yemek bir yandan da serotonin metabolizmasını bozduğu için: yediğiniz tatlılar ve börekler size kilo dışında mutsuzluk olarak geri dönüyor.

Karbonhidrat içerikli besinlerin pek çoğu biliyorsunuz gluten içeriyorlar. Gluten, bağırsak geçirgenliğini artırarak vücutta enflamasyonun ortaya çıkmasına neden oluyor, enflamasyon demek ağrı demek, hastalık demek.

3. İçtiğiniz çay ve kahve miktarını azaltın
Kafein vücutta stres reaksiyonun ortaya çıkmasına neden olarak bizi daha stresli, daha sinirli ve gergin yapıyor.

Kahve ve çayın içerisindeki kafeinin iki önemli özelliği var. Birincisi vücutta stres reaksiyonun ortaya çıkmasına neden olarak bizi daha stresli, daha sinirli ve gergin yapıyor; stres yanıtı nedeniyle çarpıntı, tansiyon yüksekliği, ellerde titreme oluyor. Kafein aynı zamanda idrar söktürücü, çoğunuz fark etmişsinizdir zaten, kahve içtikten 20 dakika yarım saat içerinde hemen tuvalete gitmek isteriz. Böbrekten atılan sadece su değil, beraberinde vücut için gerekli mineraller, özellikle magnezyum da atılıyor. Vücutta magnezyum azalması pek çok başka problemlerle birlikte migren, gerilim tipi baş ağrısı ve fibromiyalji ağrılarının artışına; düzenlenen ağrı kesici tedavilerin etkisiz olmasına neden oluyor.

4. Dik durun
Dik durmak ve karnınıza derin nefesler almak demek vücudunuza gönderdiğiniz bir sakinlik mesajı, her şey yolunda demenin bir şekli aslında.

Dik durun ve diyafragmanızı kullanarak nefes alın. Dik durmak; yani başın omurganın tam üstünde yer alacak şekilde, omuzlar geride, ense düz, çene içeride ve yere paralel, göğsün önü açık duracak şekilde durmak neden önemli?  Ve bunun karından nefes almakla ne ilişkisi var?

Dik durmanın ilk şartı başın omurganın tam üstünde yer alması. Bu şu demek, cep telefonu kullanımı, tablet kullanımı ve saatler boyu ekrana bakmaktan hepimizin başı vücudumuzun en az 10 cm ilerisinde. Başın ağırlığını omurga değil, zavallı omuz, sırt ve boyun kasları taşıyor. Ben size saatler ve günler boyu elinizde ağır poşetler taşıtırsam kol kaslarınıza ne olursa boyun ve sırt kaslarınıza da aynı şey oluyor. Yoruluyor, kasılıyor, sertleşiyor ve esnekliklerini kaybediyorlar.

Dik durunca, omuzlarınızı geriye alıyor ve göğsünüzün önünü açıyorsunuz. Bunun iki anlamı var: hem nefesinizi dolacağı hacmi genişletiyor, hem de yıllardır yorulmuş olan yardımcı solunum kaslarına dinlenme imkanı veriyorsunuz.

Dik durmak göğüs ile birlikte aynı zamanda karnınızı da sıkışıklıktan kurtarmak demek. Karın boşluğunda daha çok yer açılınca, karnınıza nefes almak da kolaylaşır.

Nasıl korkunca nefesimiz sıklaşır, anne karnındaki pozisyona yakın büzülürsek; dik durmak ve karnınıza derin nefesler almak demek vücudunuza gönderdiğiniz bir sakinlik mesajı, her şey yolunda demenin bir şekli aslında. Bir çalışmada migren hastalarından sadece dik durmaları istenmiş, başka ilaç, girişim vesaire verilmemiş. 8 haftanın sonunda hastaların hem ağrıları azalmış, hem de depresyonları gerilemiş, kendilerini daha iyi hissetmişler.

5. Hareket edin
Egzersiz yapmak sizi yavaş yavaş adım adım ağrısız ve migrensiz günlere taşıyacak.

Gün içinde yarım saatte bir ayağa kalkarak, su almaya giderek, tuvalete giderek, esneyerek, arkadaşınızla ayakta sohbet ederek, masa başı hareketleri yaparak hareket edin.

Masa Başı Çalışanları İçin Yoga Hareketleri videomu aşağıdan seyredebilirsiniz:

Ama bu yetmez tabii. Sabahları işe varış rotanıza 10-15 dakikalık bir yürüyüş rotası ekleyin. Uzağa park edin, bir durak önce inin, ofise uzun yoldan gidin, merdiven kullanın ya da daha iyi bunların hepsini yapın. Öğlen yemeğine uzun yoldan gidin, masanızda yemeyin, mümkünse 10 dakika dışarıda durun, yürüyün. Akşamları da aynı şekilde 10-15 dakikalık bir yürüyüş rotası ekleyin. Uzağa park edin, bir durak önce inin, eve uzun yoldan gidin, merdiven kullanın; evet, mümkünse bunların hepsini yapın.

Yeter mi? Yetmez. Akşamları (veya gün içi) en az yarım saat yürüyüş yapın, yoga dersine katılın, kendiniz evde yoga yapın, spor salonuna gidin, dans edin, koşun, bisiklete binin.

Boyun ve Omuzları Rahatlatan Yoga Hareketleri için aşağıdaki videoya göz atabilirsiniz:

 

Tüm bunlar hem kalp damar sağlığınız koruyacak ve düzeltecek, dolayısıyla beyin damar sağlığınızı koruyacak ve düzeltecek. Beynin büyüme ve gelişme faktörü BDNF artacak, serotonin ve dopamin düzeyleriniz artacak, Sempatik baskınlığınız azalacak. Daha kolay formda kalacak ve insülin direnciniz gerileyecek. Bunlar da sizi yavaş yavaş adım adım ağrısız ve migrensiz günlere taşıyacak. 

6. Sigarayı kesin, alkolü çok nadir alın

Sigaranın neler yaptığını biliyorsunuz zaten! Kalp damarlarını ve beyin damarlarını sertleştiriyor, oksidatif stresi artıyor, stres yanıtını ortaya çıkartıyor, hücreleri yaşlandırıyor. Ve evet, daha fazla ve sık migren, gerilim tipi baş ağrısı ve küme baş ağrısı çekmenize neden oluyor, kas ağrılarınız bir türlü geçmiyor.

Alkol kendisi bir şeker (bkz madde 2). Ayrıca şarabın içindeki maddeler ve biranın içindeki gluten birebir migren ağrılarını tetikleyebiliyor. Tüm alkollü içecekler bağırsak geçirgenliğini artırarak sizi hasta ediyor. Uzun vadede B12 eksikliğine neden olarak ağrılarınızı ve kronik yorgunluğunuzu artırabiliyor.

7. Uykunuza dikkat edin
Uyku beynin içerisindeki atık maddeleri temizlediği çok değerli bir zaman.

Uyku vücudun kendini tamir ettiği, sizi sağlıklı yapmak için kendini bakıma aldığı, beynin içerisindeki atık maddeleri temizlediği çok değerli bir zaman. Az uyuyanlar daha sinirli, daha negatif ve suratsız oluyorlar. Beyinlerinde enflamasyon ortaya çıkıyor, ayrıca BDNF salgılanması azaldığı içinde hem mutsuz oluyorsunuz, hem ağrılarınız artıyor, hem gün içi muhakemeniz bozuluyor, uygunsuz davranabiliyor ve kararlar verebiliyorsunuz. Bu kadarı yetmezmiş gibi ileride Alzheimer olma riskinizi artırıyorsunuz. Son sözüm de güzelliğine düşkün olanlara; uykusuzluk cilt altı dokularınızı olumsuz yönde etkileyerek sizi cansız ve yaşlı gösteriyor. Kaliteli uyuyan baş ağrısı hastaları, tedaviye daha iyi yanıt veriyor, daha az ağrı çekiyor, daha seyrek atak geçiriyor.

Beyin sağlığı üzerine daha fazla bilgi için ‘Beynini Doğru Besle’ kitabımı okuyabilir, sorularınız için bana www.banutascifresko.com veya Instagram hesabım üzerinden ulaşabilirsiniz. 

 

 

İlginizi çekebilir: Sağlıklı beyne giden yol bağırsaklar ve bağırsak bakterilerinden geçer.

Dr. Banu Taşçı Fresko: Dr. Banu Taşcı Fresko, 1969 senesinde İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1992 senesinde bitirmiş, ihtisasını İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’nda 1997 senesinde tamamlayıp Nöroloji Uzmanı olmuştur. Birçok özel hastanede çalıştıktan sonra şimdi çalışmalarını muayenehanesinde sürdürmektedir. Uzun yıllar kronik ağrılardan mustarip olduğu için, hastalara yol gösterecek, hayatlarını kolaylaştıracak bir kılavuz yazmak istemiştir. Ekim 2017de ‘Beynini Doğru Besle’ isimli kitabı çıkmış, kitapta migren ve fibromiyalji ağrılarıyla nasıl başa çıkılacağını, beslenmenin önemini ve tüm kronik hastalıklarda yoganın iyileştirici etkisinden bahsetmiştir. 2017 senesinde Arzu Rezzan Sunam ve Yelina Tayfur’dan Temel Yoga Hocalık Eğitimi ve Banu Çadırcı’dan 100 saat yoga terapi ve yoga anatomi eğitimi almıştır. Aynı zamanda Ahmet Güllü ve Vedat Örs atölyelerinde eğitim almış, profesyonel bir ressamdır, bu güne kadar 7 kişisel sergi açmıştır. Bugünlerde bir yandan Mayıs 2018’deki sergisine hazırlanmaktadır.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale