X

Imposter sendromu nedir: Başarılarınızı sahipleniyor musunuz?

Bu ay size imposter sendromundan bahsetmek istiyorum. Bu konuya olan ilgim bir mentorumun, bu sendromun bende olup olmadığını sorgulaması ile başladı ve araştırdığım kaynaklardan ve katıldığım bir panelden toparladığım bilgileri olabildiğince çok kişiye paylaşmak istedim.

Imposter sendromu kişinin kendi başarılarını içselleştirememesi, kendini sahtekâr gibi hissetmesi ile ortaya çıkan bir psikolojik durum. Kendinden ve başarılarından şüphe etme, bulunduğu yeri şansa bağlama en önemli özellikleriyken, kişi etrafındaki insanları olduğundan daha zeki ya da yetkin olduğuna inandırdığını ve onları kandırdığını düşünür. İnsanların %90’ında bu durum kısmen bulunurken %75’inde ciddi şekilde vardır ve maalesef ki bu grubun baskın çoğunluğunu kadınlar oluşturur.

Bunun nedenlerinden bir tanesi, daha küçük yaşlardayken erkek ve kız çocuklarına farklı özellikler yakıştırılması ya da atfedilmesi. Maalesef bunu yapan ebeveyn ne kadar eğitimli olursa olsun durumun çok da farkına varamıyor. Ebeveynler çocuklarının bazı özelliklerini onların değerini belirlemek için kullanıyor. Örneğin kızlar için genelde sosyal olmak, kibarlık, titizlik, kırılganlık, mutaassıplık, güzellik, şirinlik gibi özellikler değer görürken erkeklerde güç, yüksek ses, konuşkanlık, liderlik gibi tam zıt özellikler değer görüyor. Hatta bazen erkekler için değerli olan özellikler kızlar için onların değerini azaltan özellikler olarak yorumlanıyor. Örneğin tartışmacı olmak, risk alabilmek, iddiacılık vb.

Aynı zamanda erkek çocukları birbirleriyle genelde yarış içinde ve birbirlerinden daha iyi olduklarını kanıtlama oyunlarıyla yetişirler, dolasıyıla iyi oldukları noktaları ya da başarılarını sahiplenirler. Kız çocukları ise kendi değerlerini azaltma üzerine sohbetler eder ve hep birbirlerini daha kötü açıdan yarış içine sokarlar. “Benim vücudum kötü!” “Ay, hayır benimki daha kötü!” Bu yetiştirilme biçimiyle toplumun normları da birleşince çocuğun kendini algılama şekli maalesef sorunlu bir şekilde yerleşiyor ve yetişkinlikte imposter sendromu olarak ortaya çıkabiliyor. Kişi entelektüel sahtekârlık, sürekli olarak kendinden şüphe etme hali, başarıları içselleştirememe, başarıların tadını çıkaramama, maskesinin düşürülecek olmasından korkma hissinden mustarip oluyor.

Çocukluk dönemine ek olarak toplumun kadını konumlandırdığı yer ve kadınların daha karmaşık düşünme yapısı da imposter sendromunun nedenlerinden. Çok fazla başarısı, tutkusu, gelecek ile ilgili umudu olmasına rağmen kadınlar bulundukları noktayı çok daha fazla sorgulamaktadır. Genelde bu sendromdan mustarip kişilerin kendilerine biçtikleri bazı roller var. “Asla başarısız olmamalıyım”, “Herkesi olduğumdan daha zeki olduğum konusunda kandırdım”, “Burada bulunmayı aslında hiç hak etmiyorum”, “Olanların hepsi tamamen şans”… Kişisel olarak bu tehditlerin farkında olsam da bu yazıyı yazarken bile kendimi bunları söylerken bulduğum örneklerle karşılaşıyorum. Örneğin kıtalararası Boğaziçi yüzme yarışına ilk katıldığım yıl, tüm yıl boyunca neredeyse her gün antrenman yapmış olmama rağmen, yarışı 3. bitirmiş olmamı şu an bile herkese “O gün çok şanslıydım, doğru akıntıyı buldum ve şansım sayesinde 3. oldum” diye açıklıyorum ve asla arkasında yatan sporcu disiplinine prim vermiyorum. Hatta o gün 3. olmuş olmanın suçluluğunu mutluluğundan daha çok hissediyorum. Bu başarıyı sahiplenmekte zorlanıyorum. Yani bu kadar farkındalığa rağmen yapılamayabiliyor ve bu durum tabii ki çok üzücü. Eğer başarılarımızın tadını çıkaramayacaksak, biraz oturup, rahatlayıp keyifle olanları izleyemeyeceksek, o zaman neden bu kadar çok çalışıyoruz?

Öncelikle kendi içimizde bile kökleşmiş bilinçsiz önyargıları fark etmeye başlamalıyız. Biz karşımızdaki çocuklara, kadınlara ne gibi tohumlar ekiyoruz ya da onların hangi tohumlarını suluyoruz ki sonrasında imposter sendromu ile karşı karşıya kalıyorlar. Etrafımızdaki kadınlara ve erkeklere davranış biçimi farklılığımızı fark etmek zorundayız çünkü bu süreçte en çok birbirimize yardımcı olabiliriz. Mutlaka arkadaşlarınızın yaptığı imposter sendrom belirtilerini takip edip onlara yansıtma yapın. “Yok ben hiçbir şey yapmadım”, “Bunu herkes yapardı”, “Atla deve bir şey değil” gibi kalıpları yakalayın ve onlara da fark ettirin ve başarıyı sahiplenmelerine yardımcı olun. Tabii bunu onlara yaptırırken kendi söylediğiniz sözleri de fark edin ve cümlelerinizi başarılarınızı sahiplenecek şekilde düzenleyin.

Mütevazılıktan bir süreliğine de olsa vazgeçin. Sizi küçümseyen, değerinizi azaltan kişileri hayatınızdan uzaklaştırın. Özür dilemeyi bırakın. “Çok affedersiniz bölüyorum ama…”, “Çok özür dileyerek şunu söylemek isterim…” iş hayatında kendim dahil birçok kadından sıklıkla duyduğum cümleler. Kendinize güveninizi artırmanız için güçlü taraflarınızı içselleştirmeniz gerekiyor.
Bunu yaparken geçmiş tecrübelerinizden destek alabilirsiniz. Eski fotoğraflara bakmak güzel anılarınızı ve bunların ardında yatan başarıları hatırlamanıza yardımcı olurken aynı zamanda o zamanlarki halinizin hayallerini düzenleme fırsatı verecek. O küçük kızın gözünden dünyaya daha umutla bakarak, ne istiyorsunuz, neleri başaracaksınız, bunları gözünüzde canlandırın ve hataları veya başarısızlıkları değerlendirme şeklinizi de yeniden şekillendirin.

Geçmiş fotoğraflarınıza bakarken, bugüne gelmenize ne ve kimler yardımcı oldu, onları fark edin. Onların sizinle ilgili düşünceleri neydi? Bu insanlar arasında size rol model olabilecek var mı? Hatta hayatınızda bu konuda kendinize örnek alabileceğiniz rol modeller var mı? Varsa ulaşmaktan çekinmeyin. Çocukluğunuzdan bu yana karakterinizde hoşunuza giden şeyler neler? Bunları neden sevdiğinizi değerlendirin. Sizi bugüne getiren azim, kararlılık, dürtü, enerji neydi, bunları anlayın. Özetle bu konudaki perspektifinizi bilinçsiz önyargılarla da savaşarak tamamen değiştirin…

Unutmayın kadınlar yüzyıllar boyunca hep susturuldu, hep bastırıldı. Hala çağımızda hak ettikleri yerlerde erkeklerle aynı koşullarda güç sahibi olamıyorlar. Ancak unutmayın, dünyanın daha çok kadın önderlere ihtiyacı var. Bu liderlik öncelikle kadının kadına olan yardımı ve değişimin bir parçası olmasıyla mümkün.

Bu yazıyı 2013 yılında İstanbul-Balıkesir yolculuğunda kazandığım kız kardeşim A.Y.’ye ne kadar başarılı bir kadın olduğunu ve hayatta her şeyin üstesinden gelebileceğini hatırlatarak bitirmek istiyorum.

İlginizi çekebilir: Senin hikayen ne: Kendi hikayenizi anlatırken nelere dikkat etmelisiniz?

Ayşe Nazar Çoban: ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünden 2008 yılında mezun olduğumdan beri petrol sektöründe çalışıyorum. 3 yaşında başladığım spor ise hayatımın merkezinde. Bugün hala aktif olarak antrenman yapıyor ve rüzgarı yakaladığım her an büyük bir tutkuyla uçurtma sörfü (kitesurf) yapıyorum. Öğrenmek, kendimi geliştirmek ve öğrendiklerimi çevremdekilerle paylaşmaktan oldukça keyif alıyorum. Peki, Upwind hikayem nasıl başladı? Çalışmakta olduğum şirketin yetenekli kadınlar programına seçildim ve bu programda bir koç ile çalışma fırsatı bulduğum zaman, bu işi profesyonel olarak yapmaya karar verdim. ICF onaylı koçluk, NLP eğitimlerinin yanı sıra Toronto Üniversitesi ve Yale Üniversitesi Psikoloji bölümünden eğitimler aldım. Şu an kurucusu da olduğum Upwind çatısı altında yaşam, kariyer ve nefes koçluğu desteği veriyorum.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale