X

İlk adımı atma cesareti: Yenilsem de yeniden denemeye hazırım!

Bu ay güneşimiz Terazi burcunda, ben de bir Terazi olarak yazılarımı genel başlıklarımdan biraz daha farklı olarak “ilişkilerimize” kaydırmak istiyorum. Evet, özellikle gönül ilişkilerimize odaklanacağız bu ay. Bazı sözler vardır kelin merhemi olsa kendine sürer” gibi, bundan haberim var ama kendimce gördüklerimce, yaşadıklarımca, başıma gelenlerce sizlerle bu ay boyunca paylaşalım istiyorum…

Belki kimselere söyleyemediklerimiz, belki çok açılmak isteyip de bir türlü açılamadıklarımız, belki “oldu olacak” dedik bekledik ve olmadı, bir de tabi denedik ve olmadı olanlarımız da var… Unutmak istiyorum unutamıyorum, kıskanıyorum söyleyemiyorum, gurur yapıyorum dediklerimiz. Türlü türlü ilişkilerimiz, bilincimiz ve farkındaysanız tüm bu olasılıklarda “tercihlerimiz”, yani hangi adımları attığımız, kendimize ne kadar dürüst olduğumuz, dünyaya ne kadar güçlü olduğumuzu göstermeye çalışırken belki de tüm açıklığı ile kaybettiklerimiz…

Bugün sizlerle “ilk adım” için derin derin inceleme yapalım istiyorum. Sizlerden çok fazla soru almaktayım, “ilk adımı atmak nedir, ilk adımı atsam ne olur, ilk adımı atamıyorum, açılamıyorum, açılsam şöyle olabilir böyle negatif olabilir” gibi… İlk adım genel olarak “endişelerimiz” ile birleşmiş durumda. Şimdi kendimize soralım, kadın veya erkek olmamız çok da fark etmiyor, neden ilk adımı atmak bu derece zordur, neden bu kadar düşünürüz? Altı üstü bir “ilk adım”dır işte…

Öncelikli bileşenimiz ilk adımı açıklamaktır. Bizler eğer ilişkilerimizin kendi seyrinde gelişmesine, tanışmaya ve tanımaya zaman vermeden bir adım atmışsak, tabi ki negatif bir sonucu olabilir. Fakat belirli bir flört dönemi ertesinde ilk adım zamanı gelecektir. Detayına baktığımızda “ilk adım” için bizi düşündüren nedir?

Bir kere kocaman kocaman bir risk almak vardır. Evet, karşımızdakinin de boş olmadığını biliriz fakat “yanlış mı anladım, o beni yanlış anlamasın, ya beni yanlış anlarsa, ya bunu açıklarsam benimle ilişkisini keserse veya ya benim hissettiğim gibi hissetmiyor ise” gibi düşünceler üşüşüverir değil mi zihnimize? Bunların hepsini bir yana bırakmanızı öneriyorum, hepsinin ortak noktası “henüz yaşanmamış” olmalarıdır, yani tüm senaryoları aslında bizler yazmaktayızdır, aynı bu yazımı şu anda oluşturduğum gibi… Bir senaryoda mutlu olabiliriz yani duygularımıza karşılık buluruz, ilk adımı atabilmişizdir; diğerinde ise negatif bir cevapla karşılaşırız belki yol almamız ve artık bu beklentimizden veya bakış açımızdan ilerlememiz gerekmektedir… Yani sonuçta kazanan hep bizlerizdir de “yenilgi” diye nitelendiriveririz o güzelim ilk adımlarımızı…

Bizi alıkoyan bir diğer faktör ise aslında hayatımızın genelinde bizi ikinci plana koyan bir kavramdır yani; öz güven. “Başkası ne düşünecek, beni küçük görebilir, benim söylediklerimi dikkate almayabilir, benimle alay edebilir” düşünceleridir. Ve inanın bunun yaşı yoktur yani bu öz güven sorununu belki sadece gençlik yıllarımızda yaşayacağımızı düşünürüz, fakat orta veya ileri yaşlarımızda da konu özellikle özel ilişkilerimize geldiğinde aynı “diğeri ne der” kaynaklı “öz güven” sorunu karşımıza çıkıverir.

Oysa tarafsız olarak düşündüğümüzde, ilk adım kıskançlığımız gibi, heyecanımız gibi veya sadece acıkmak gibi bir “insan” oluşudur yani bir duygu durumudur. Bunu açıkladığımızda, ilk adımı korkusuzca attığımızda özümüze tam olarak güvenmemizde hiçbir sakınca yoktur. Başkası ne der düşüncesiyle hayatımızın en güzel zamanlarını belki muhteşem bir ilişkiyi veya sadece denemek istediğimiz bir birlikteliği de ertelemiş oluruz. Bu durumlarda aslında kısacık bir uygulama bizlere yardımcı olur. Eğer endişemiz var ve öz güven konusunda sıkıntı yaşamaktaysak sadece şunu düşleyebiliriz “aynı şey bize yapılsaydı nasıl karşılık verirdik ne hissederdik”?

Örneğin, o güzel ilk adımınızı planlamaktasınız fakat bir türlü kendinize güvenemiyorsunuz. Ne yapardınız, siz kendinize gelip, “ben senden gerçekten çok hoşlanıyorum ve seninle bir kahve içmek istiyorum” deseydiniz bu dünyaların sonu mu olurdu veya alacağınız cevap ben istemiyorum olsaydı bile dünyanız yıkılır mıydı? Bu durumları, yani tüm olasılıkları “en kötü ne olabilir” sorusu ile birlikte hayal ettiğinizde, öz güveninizi yıkacak olası tüm senaryolar ortadan kalkacaktır. En kötü reddedilebilirsiniz, en kötü bir daha aynı kişiyi göremeyebilirsiniz, en kötü bir kahve içme teklifinizin geriye çevrilmiş olması sizi bir süre üzüntüye boğar ve en kötü o çok istediğiniz buluşma gerçekleşmemiş olur ama yine de ilk adımı “denemişsinizdir”…

İlk adım atmadan hemen önce gelen diğer bir his ise adeta uçurumdan atlamak üzere olmak gibidir yani aslında “bilinmezlik” bizi bir türlü bırakmaz, bu adımdan sonra nereye uçacağımızın ve ne ile karşılaşacağımızın o muhteşem bilinmezliği… Bizler özel ilişkilerimiz için bu durumu oldukça “abartılı” şekilde yaşarken öyle mi doğru böyle mi doğru şöyle mi söylemem lazım öyle dediğimde yanlış bir algı mı olur gibi düşünürken, aynı bilinmezlik aslında hayatımızın her anında bir arada olduğumuz çokça tanıdığımız bir kavramdır. “Bir dakika sonra yaşayacak mıyım” sorusunu da sorsak aynı bilinmezlik ile karşılaşırız…

Hemen bir örnek ile açıklamak istiyorum, çok uzun zamandır özellikle ilişkiler konusunda “katı” düşüncelere sahiptim. Evet, ilk adımı atmak benim için çok ama çok zor bir şey, bir kadın olarak öncelikle bir erkeğe açılabilmek ve “bana öğretilmediği şekilde” davranmak demekti. Fakat, öyle bir an yaşadım ki ertesi saniye yaşayamayacağımdan korktum. O an düşündüm, o anda ölmüş olsaydım içimde bu hayata duyuramadığım neleri götürecektim belki söze dökülmesi gereken kelimeler, hayallerim, henüz seyahat etmek fırsatı bulamadığım topraklar… İşte en önemlisi ilk adım olması gereken bir akıştı ve bunu korkmadan, düşünmeden, sonunu “beklemeden” ve en güzeli bir “beklentiye girmeden” yaptım… Çok yüksek bir dağın en üst noktasına tırmandığınızda hissettiğiniz o “oldum” hissini o an yaşadım, çünkü gerçekten ben olmuştum, korkmadan, gizlemeden, saklamadan, utanmadan, ne olur diye düşünmeden, neden nasıl diye sorgulamadan sadece içimden geldiği ve içimden geçtiği gibi olarak…

İşte ilk adım böyle bir güzelliktir, her nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, eğer o noktadaysanız eğer can-ım kalbiniz atıyorsa atışı hızlanıyorsa ve eğer hayatınızda size tanınan nefes alabildiğiniz bu sürede “yapmadım, göremedim, denemedim” demek istemiyorsanız, korkmayın, durmayın, bugün heyecanla ilk adımınızı atın…

Yazarın diğer yazıları için tıklayın. Yazarın diğer yazıları için tıklayın. 

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale