X

İlişkilerimizi ilk gün olduğu gibi canlı tutan sihir: Yıllar geçse de arkadaş kalabilmek

İlişkiler konusu sizlerden oldukça fazla soru aldığım konuların başında geliyor. Genel olarak sorularımız “neden böyle oldu, neden şöyle oldu, neden anlaşamadık, neden iletişim kuramadık, ne demek istediğini anlayamadım” başlıklarından oluşuyor. Tabii bu konuda tabir yerinde olursa kendime bir hayrım var mı tam olarak bilemesem de ben bu yazımda sizlerle başka bir maceraya çıkalım istiyorum…

Bu maceramızı; herhangi bir kafede otururken, sokakta yürürken veya sahilde gezinirken gördüğümüz çiftlerden örneklerle yorumlayalım. Neden zaman geçtiğinde o ilk gün baktığımız gibi bakamaz oluruz? Neden heyecan dediğimiz şey bitiverir? Neden bizler o gözümüzü boyayan güzel günler geçtiğinde “Ben bu adamla / kadınla ne yapıyorum, mutlu muyum, nereye gidiyorum, gerçekten seviyor muyum” diye sorgulayanlara dönüşüveririz? Yıllar geçtiğinde aşk biter mi? Yıllar geçtiğinde bugün sevdiğimiz bir kişiyi, bir adamı, bir kadını “sevmeyen” olabilir miyiz?

Bu soruların cevapları kitaplara sığmayacak kadar hassas dengeler ve çok farklı dinamikler içeriyor aslında ama ben bugün sizlerle birlikte ilişkilerde arkadaş olmaya, yani iletişimimize bakalım istiyorum. Bir sevgili gerçekten bir arkadaş olmalı mıdır? Sadece sevgili olmak yetmez mi? Arkadaş olmak neden önemlidir? Zaman geçtiğinde sevgililik, arkadaşlık, belki eş olmak, belki nişanlı olmak, belki karı ve koca olmak… Bu sıfatlar karıştığında bizler arkadaş olmayı nereye koymalıyız? Arkadaşlığı en sona koyduğumuzda ve muhteşem bir eş olduğumuzda en doğruyu mu yapmış oluruz?

Daha önce de yazılarımda birçok kez bazı gözlemlerimi sizlerle paylaşmıştım. Aynı masada oturup tek kelime iletişimde bulunmayan, yaşadıkları günü bir diğerinin aynısı olarak gören, önlerindeki mesajlardan, ekranlardan kafalarını kaldırmayan, “birlikte olmayı” el tutuşmak noktasına kadar indirgeyen tüm o sözde çiftlerden bahsedelim istiyorum biraz sizlerle. Şunu söyleyebilirsiniz: Her zaman konuşacak ne bulacağız, her an nasıl çok yakın olacağız? İşte buna muhteşem bir cevabımız var, her ne olursa olsun önce arkadaş olarak.

Genel olarak eşimizle, kız arkadaşımızla veya erkek arkadaşımızla önce sevgili olmayı koyuyoruz aramıza. Öyle anlar geliyor ki örneğimizde olduğu üzere, aynı masada oturan birer sevgili oluyoruz ama birer arkadaş olamadığımız için birbirimize anlatacağımız tek kelimemiz olmuyor. Karşımızdaki kadına veya adama baktığımızda o bildiğim insan diyerek konuyu kapatıveriyoruz. Onu dinlemekten ona anlamak için bakmaktan onunla bir muhteşem gün daha geçiriyor olmanın bize bahşedilmiş olan lütfundan bihaber oluyoruz… Nasıl olsa eş olan, kız arkadaş olan, erkek arkadaş olan kısacası sevgili olan karşımızda olduğundan onun aslında bizler gibi gerçek bir dosta gerçek bir arkadaşa ihtiyacı olduğunu unutuveriyoruz…

Bir de şimdi gelin tüm bunların üzerine uzun yılları koyalım. Birlikte geçirilmiş olan uzun yıllar, belki çocuklar… Artık karşımızdaki kişi nasıl olsa kaç yıllık eşimiz oluyor değil mi? Bu sabah sanki onu ilk kez görecekmişiz heyecanı ile uyanabilmek belki mümkün olmuyor ama bir insanın “tarihine” eşlik ediyoruz. Aslında işte o muhteşemliği ile yılardır bizim elimizi tutan adam veya kadın bizim hayat “arkadaşımız” olandır. Bizler bu arkadaşlık kavramını yitirdiğimizde veya sevgili olmaya, eş olmaya tuz biber gibi eklemediğimizde eş oluyoruz fakat aynı masada birer yabancıya dönüşüyoruz.

Evliliğimin son dönemlerinde çok yoğun bir huzursuzluk dönemi geçirmiştim. En büyük eksik ise arkadaşça bir iletişimin ortadan kalkmış olmasıydı. Bunu etkileyen birçok kavram vardı: Kişisel huzursuzluklar, duyarsızlıklar, yalanlar, dürüst olmayan her anın verdiği kasvet ve kaybettiğimiz asıl sihir; arkadaş olmak halimizdi… Bugün geriye dönüp baktığımda bu süreçten asıl öğrendiğim, geçen sekiz yıllık sürenin sonunda biz sevgiden, ilişkiden, aşktan önce asıl olan yılların bile eskitemeyeceği tek şey olan ve bir ilişkideki en değerli şey olanı kaybetmiştik: Arkadaşlığımızı.

Arkadaş olabilmek iki kişinin her daim birlikte yol alabilmesi demektir. Arkadaş olabilmek, diğerini yeri geldiğinde sevgililikten, eş olmaktan bağımsız olarak dinleyebilmek ve o kişiye bir “insan” olarak orada olduğumuzu, var olan tüm sıfatlarımızdan öte onun eşi olmaktan, sevgilisi olmaktan çok daha öte bir sıfat ile bir can arkadaşı, bir hayat yoldaşı olarak yanında olduğumuzu gösterebilmek demektir. Arkadaş olabilmek, bir kişiyi her ne olursa olsun yargılamadan, sorgulamadan ve tarafsızca özgür bırakabilmektir. Onun hayatında yürümesi gereken yolları zaman olduğunca bizimle birlikte ve daha çok tek başına yürüyebilmesi için cesaretlendirebilmek demektir. Arkadaş olabilmek kıskanmak, hor görmek, hayallerinden vazgeçmesini istemek veya kısıtlamak hiç değildir. Sevgiliden, eş olmaktan çok arkadaş olabilmek, yıllar geçtiğinde belki aşkın alevi biraz daha söndüğünde, belki aşk sevgiye dönüştüğünde, belki bizler büyüdüğümüzde, olgunlaştığımızda hayatımızda gerçekten yanımızda kimin yürümesini istediğimiz sorusuna bir cevap verdiren kavramdır…

Bu yazımı okuyorsanız ilişkilerinize ve arkadaşlık kavramı hakkında düşüncelerinize yeniden bakmanızı dilerim… Çok sevdiğiniz ile gerçekten arkadaş olabiliyor musunuz? Yargılamadan onu dinleyebiliyor musunuz? Tüm sıfatlarından sıyrılarak kendini gerçekleştirebilmesi için bu hayatta ona karşılık beklemeden destek olabiliyor musunuz? Çekinmeden anlatabiliyor mu size dertlerini? Beni beğenir mi beni yargılar mı beni sevmez mi diye düşünmeden her ne olursa olsun bir “arkadaş” gibi doğruyu sizinle paylaşabiliyor mu?

Evet, yıllar geçtiğinde belki bizler o yıllanmış ilişkilerimizde, aynı aşkı, aynı sevgiyi, aynı ilgiyi, aynı ateşi bulamayabiliriz fakat asla yitirmeyeceğimiz tek bir hazine mutlaka bizimle kalır; muhteşem bir arkadaş sahibi olmak…

 

İlginizi çekebilir: Geçemeyeceğiniz bir sınavla karşılaşmanız mümkün mü?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale