X

İlişkilerde ilk adımı atabilmek üzerine: Cesaretin var mı aşka?

“Her neyse başlayın. Cesaretin dehası, kudreti ve büyüsü vardır.” -Goethe

Evet, kırılma noktasıdır… Çokça hikaye biliriz değil mi böyle “tam başlayacakken” vazgeçivermişizdir… Veya “cesaret” edememişizdir. Hani o “ilk adım” vardır ya, en zoru orasıdır işte. Hani deriz “bir atabilsek bir açıklayabilsek, biraz olsun belli edebilsek belki akıp gidiverecektir her şey”… Ama öyle olmaz, sürekli bir engel olur, bizim önümüze ördüğümüz duvarlar vardır sonra egomuz vardır “ben mi atacağım canım o ilk adımı” diye içimizden geçenler vardır, belki biraz toplumsal anlayışımız vardır “ilk adım erkekten beklenmelidir bir kere kadın başımıza o ilk adımlar öyle kolay kolay atılmamalıdır” sonra algımız “kolay elde edilebilir” olmaya kadar gidebilir örneğin…

İşte tüm bunlar içimizde dalga dalga büyürken, sevgili okuyucum Aysun bana çok güzel bir soru ile ulaştı… Ve işte bugün bu yazımda hani “kelin ilacı olsa kendi başına süreceği” diye tanımlayabileceğim aslında bir kadın olarak hem de bir evlilik geçirmiş ve 33 yaşına gelmiş bir kadın olarak benim de sıkça zorlandığım (zamanlaması muhteşem benim için de kendimi aştığım bir noktadayım bu açıdan birçok başlangıç yapmıştım bu yüzden sevgili Aysun’a kalpten teşekkür ediyorum) tam olarak şu soruyu sizlerle yanıtlamaya çalışacağım; (sevgili Aysun’ un kelimeleri ile) bir hoşlanmadan sonra ilişkinin baslayacağı evrede neden kaçıyoruz, cesaretle atılmak gereken yerde kaçmayı tercih etmenin sebebi nedir ve buna nasıl engel olabiliriz?

Şimdi bu soruyu yanıtlayabilmemiz aslında kendimize daha yakından bakmamızdan geçiyor. Çok önemli olan sorumuz “bizim gerçekten ne istediğimiz” veya ne hissettiğimiz. Bu kendimizi yakından tanımak ve öncelikle bir hissimiz var ise bunun “gerçek” bir his mi, gerçek bir hoşlanma durumu mu ya da sadece egomuzun bizi yönlendirdiği bir durum mu olduğu konusunda emin olmaktan geçiyor. Örneğin, sadece bir arkadaş grubunda bir kişi ile ilişkide olmak için bir şey hissettiğimizi düşünüyorsak bu zaten aksiyona geçiş aşamasında “kendimize dürüst” olmadığımız için daha da zor bir durum yaratacaktır. Diğer bir tabir ile “zaten gönülden hissetmediğimiz” bir şey için cesaretle aksiyon almak üzere yaklaşmamız da gerçekten uzak bir durum olacak ve mümkün olmayacaktır…

Evet, hislerimizden emin olduğumuzda ise, şimdi önümüze çıkan engelleri bir inceleyelim. Neden ilerleyemeyiz? Öncelikle ilk aklımıza gelen tabii ki “ya reddedilirsem, ya beni beğenmezse, ya o da aynı şekilde hissetmiyorsa” ve benzeri “diğer kişi odaklı” varsayımlarımızdır. En büyük hatamız tam olarak bu noktada başlar. Bizler “öz” durumumuzdan uzaklaşırız ve “diğer kişinin” önceliklerine göre durumu yargılamaya ve hatta “boşlukları doldurmaya” henüz onun görüşünü bile almamışken zaten negatif bir cevap almış olacağımıza odaklanır ve “reddedilme korkusu” olarak tanımlayacağımız bu faktör ile adım atamayız… Oysa ki diğer kişinin özgür iradesine göre “pozitif ve negatif” cevabı her ne olursa olsun bizim muhteşem bir aşk olmak halimizin elimizden alınamayacağını, bunu paylaşmakta hiçbir ayıp olmadığını ve sadece “dürüstçe” içimizden geçenleri paylaştığımız için kimsenin bizi yargılayamayacağı, suçlayamayacağı veya hissiyatımızı etkileyemeyeceğini unutuveririz…

Peki biraz daha ilerleyelim, nedir biz durduran diğer kavramlar? Egomuzu biraz geri plana ittiğimizde “ben ona uygun değilim, ben onun için yeterince iyi değilim” yani “ben ona layık değilim” inanıncı gelir kapımızı çalıverir… İşte bir boşluğu daha “kendimizce” doldurmakta ve yine varsayımlarda bulunmaktayızdır. Aslında bu karşılaştırmaya kim karar verebilir? Siz bu kişi için gerçekten neyin iyi veya kötü olduğuna nasıl karar verebilirsiniz? Bir insana aşk hissetmek, güzel duygularla yaklaşmak zaten başlı başına çok güzel bir akıştır, sevgi muhteşem bir duygudur… Bunu dürüstçe paylaşmak durumunuz ve sizde yeşeren bu duyguların güzelliği, sizin “diğer bir kişiye göre” yeterince olmak haliniz gibi bir karşılaştırma ile ölçülebilir mi? Ama durum budur işte; siz “ben layık değilim” dersiniz ve adım atmaktan geri durursunuz…

Bir sonraki durum örneğimiz hislerimize karşılık kişinin içinde bulunduğu medeni durumu olabilir. Bu kişi evli olabilir, bir kız veya erkek arkadaşı olabilir veya bir ilişki düşünmüyor ve bunu sizinle daha önce farklı ortamlarda açıkça paylaşmış olabilir. Bu noktada hissedebiliriz ama söylemekten çekinebiliriz. Fakat işte yine kendi hislerimizi ve cesaretimizi “bir diğer kişinin” durumuna, önceliklerine, ve tabii ki öngördüğümüz “olumsuz” cevabına göre konumlandırmış oluruz. Bu aslında hislerimizi değiştirebilir mi veya dürüstçe paylaştığımız durumda bizi ‘’kötü’’ bir insan yapmaya yeterli midir? Bu soruların hepsine kocaman bir hayır ile cevap vermek istiyorum, bizler hislerimizi kontrol edemeyebiliriz fakat asıl önemli olan onlarla ne yapacağımızdır.

Örnek verecek olursak, ben de çok yakın zamanda uzun süredir “kabul etmediğim” bir hissi açıkladım, evet korkmadan ve hayatımda ilk defa “reddedilecek miyim, rezil olacak mıyım, hor görülecek miyim, bu kişi beni beğenmekte midir, beni yanlış anlayabilir mi, benim hislerime karşılık verebilecek mi” gibi “endişe, korku, önyargı ve varsayımlardan” tamamen uzaklaşarak… Sadece dürüstçe, olduğu gibi, hissettiğim gibi ve apaçık bir şekilde paylaştım… Kendimi o kadar rahatlamış ve hafiflemiş hissettim ki sanki içimde uzun zamandır görmeyi reddettiğim bir güneşe ilk defa bakıp onun muhteşem ışınları ile aydınlandım… Apaydınlık oldum, kendime dürüst ve ona da dürüst oldum, ve bunun için “bir karşılık beklentisinde değildim”… İşte en önemli nokta burada oluyor, bizi en çok korkutan şey “karşılık” yani “sonuç” beklentisi…

Biz bu sonuç beklentisi odağından uzaklaştıkça aslında sadece “aşk olmak” halinde kalıyoruz. Evet, kabul etmemiz gerekiyor ki “özgür irade” bu dünyada bizlere verilmiş olan en güzel şey ve işte “sevdiğimizin’”özgür iradesini “evet” cevabı kadar “hayır” cevabını da “onu sevmek halimiz” dolayısı ile sevmemiz gerekiyor… İşte biz aslında bu sevmek noktasına vardığımızda aşk olmuş oluyoruz… Sadece aşk ile yaşadığımız ve hislerimize şükranımız kalıyor, yaşayabileceklerimiz evet bir diğer kişi ile olursa muhteşem oluyor ama diğer yandan bir insan olarak “hissedebildiğimiz” aşk halinin güzelliğini, mümkün olabilmesinin ne kadar zor olduğunu ve bunun için kaç kez şükretsek az olduğunu bildiğimiz durumda (ki gerçekten aşık olabilmek haline varabilmenin çok zor olduğuna inanan bir insanım; günümüz ilişkileri bu konuda eleştirmiyoruz fakat çok farklı bakış açıları, hızlıca başlayan hızlıca bitiveren sözde “aşklardan” bahsetmiyoruz tabii ki burada) bu “ilk adımı atmak” bizim için küçücük bir şey oluyor aslında; çünkü kalbimiz o derece genişlemiş oluyor ki reddedilmek olasılığını da egonun “ya seni beğenmezse’”mesajlarını da eritip bitiriveriyor… Bizim tek bildiğimiz olağanüstü bir aşk hali oluyor…

Bu yüzden “ilk adımı atmak” aslında “zor” değildir, aslında “kaçınılması” gereken bir durum da değildir. Kendimizi gülünç duruma düşüreceğimiz, reddedileceğimiz için dünyalarımız yıkılacak veya bizi kaldıramayacağımız bir “yenilgiye” uğratacak bir durum da değildir. Eğer bir “his” duyabiliyorsanız önce bundan emin olun, saflığından, gerçekliğinden ve kendinize olan samimiyetinizden. Sonra bunu “hissedebildiğiniz” için o kişiden, sizi beğenmesinden, size karşılık vermesinden ve sizinle “birlikte olabilmek” olasılığından bağımsız olarak çok çok şükredin…

Bu hissiniz muhteşem bir hediyedir; sevebilmek, aşık olabilmek Tanrı’nın insanlara bahşettiği en güzel yetilerden bir tanesidir… Sonrasında hepimiz için bir zaman vardır, eğer sizin için diğer kişinin bunu bilmesi veya bunu paylaşabilmeniz sadece ve “öncelikle” sizin için önemli ise bunu paylaşın, yani”’ilk adımı” cesaretle atın… Fakat bu adım öncesinde içinizde barışçıl bir şekilde şu noktaya erişmenizi öneriyorum; sonuçta reddedilebilirsiniz, kişi hislerinizi anlamayabilir, kişi sizinle alay edebilir, kişi size bir ilişkinin mümkün olmayacağını söyleyebilir veya hislerini açıklayabilir; yani olumlu veya olumsuz tüm durumlar aynı olasılıkta ve özgür iradenin parçaları olarak “mümkündür”…

Bu noktadan sonra hayatınızda bir adım daha ilerlemiş olacaksınız, cesaretle, korkmadan “diğeri ne düşünür benim hakkında, ne der” diye düşünmeden siz kendi özünüz için bir adım atmış olursunuz… Aşkınız için cesaretle yürümüş olursunuz. Bu sizi büyüten güzel bir tecrübe olarak her zaman yüzünüzü güldürecek bir hatıra olarak sizinle olmaya devam eder…

“Aşk” ile atılmış her adım muhteşemdir… Aşka cesareti olan tüm kalplere; ilk adımı atmaya hazır mısınız?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale