X

İlişkilerde beklenti tuzağı: Sizin beklenti paketinizde neler var?

İlişkilere elimiz boş gitmiyoruz. Elimizde genellikle bir paket oluyor ve bu paketin içinde de o ilişkiden beklentilerimiz, ihtiyaçlarımız ve ilişkiye atadığımız görevler listesi… Yaşam boyu her neye ihtiyacımız varsa neredeyse tamamını ilişkimize de bir görev olarak atıyoruz. Ve ilişki başladıktan bir süre sonra -özellikle de aşkın bazı gerçekleri maskelediği dönem geçince- bu defa hüsran paketi devreye giriyor ve şikayetler birer birer sıralanmaya başlıyor.

“Evin dekorasyonunda anlaşamıyoruz. Ben modern seviyorum, o klasik şeyler istiyor.”
“Sinir bozucu ailesine aşırı düşkün. Haftada bir iki kez onlarla görüşecekmişiz.”
“Halı saha maçlarından vazgeçmiyor. Ne buluyor anlamıyorum.”
“Kamp yapmayı sevmiyor. Oysa ne güzel olurdu baharda çadırla tatile gidebilsek.”
“Kutu oyunları oynayalım diye tutturuyor. Tüylerimi diken diken ediyor o oyunlar.”
“Acı yemeği sevmiyor. Acı, yemek pişerken eklenirse daha güzel.”
“Sürekli dizi izliyor. Çıkalım biraz gezelim. Yok!”
“Ben erken yatalım istiyorum o ise sabahlamaya bayılıyor. Babaannem akşam yatmayı bilmez, sabah kalkmayı bilmez derdi böylelerine.”
“İştahı çok açık sürekli yemek istiyor, onun yüzünden kilo aldım. Pastaneden, restorandan çıkamıyoruz.”
“Para biriktirelim biraz güvencemiz olsun diyorum. Üç günlük dünyaymış, günümüzü gün edecekmişiz!”

Onu hala seviyoruzdur, beraber mutlu olmak istiyoruzdur ama bu şikâyet sözleriyle beraber ilişkinin yükü de giderek artar. Yük arttıkça bize öğretilen ilişkiyi yaşama biçimimiz zamanla imkânsızlaşır, karmaşıklaşır. Öyle ya! Bir elmanın iki yarısıyızdır ve bu hayatı böyle yapışık sürdürmemiz gerekmektedir. Filmlerde de böyledir. Aşıklar beraber güler, beraber ağlar, beraber yemek yer, beraber kitap okur, birbirine hediyeler alır, özel evlilik teklifleri yapılır, düğünler aşkın yüceliğini temsil eder ve onlara çok çok para harcanır. Aşıklar aynı yerde yaşar, aynı şeyi izler, aynı kişilerle görüşmek ister, aynı politik görüşe sahip olur, aynı ideali paylaşır, aynı harcama alışkanlıklarına sahip olur, aynı konuları konuşmaktan zevk alır…

Bunlar kulağa bir ütopya olarak fena gelmese de gerçek yaşamı cehenneme çevirebilecek kadar korkunç ve uzun bir beklenti listesinin maddeleri… Yaptığımız, yapacağımız, yapmak istediğimiz her şeyi paylaşabileceğimiz veya bunlar hakkında uzlaşabileceğimiz bir ideal insan peşinde olduğumuz anlamına geliyor. Ne yazıktır ki bunun mümkün olmadığını anlamamız uzun sürmüyor. Velev ki, böyle insanı bulsak dahi iki farklı bireyin böyle bir ortamda uzun süre var olabilmesi mümkün görünmüyor. Biz de hemen kolları sıvayıp partnerimize yeni alışkanlıkları nasıl kazandırabileceğimiz, onu nasıl değiştirebileceğimiz, yeni yaşam modeline onu nasıl ikna edebileceğimiz hakkında stratejiler üretmeye başlıyoruz. Bunun için bazen aşkın gücünü, bazen kaprisin gücünü, bazen dayatmanın gücünü, bazen kavganın gücünü, bazen de direnmenin gücünü kullanıyoruz. O anda elimizdeki en uygun araç neyse…

Bu araçları kullanmaya başladığımızda işe yaramadıklarını görmemiz uzun sürmüyor; aşkı, sevgiyi kurban vermeye, ilişkideki uyum ve şefkati tüketmeye ve kendimizi mazlum, eşimizi de zalim olarak nitelemeye başlamamız da cabası… Bir türlü istediğiniz gibi olamayan bir “aşk katili”ne dönüşüyor o eşsiz sevgili! Oysa onu sevmeye ne kadar hazırdırdınız! Keşke biraz daha istediğiniz gibi biri olabilseydi…

İlişkilerin bu kadar karmaşık ve hırslı olması gerekir mi? Gelin beklentilerimize biraz temel kavramlar üzerinden bakalım ve biraz sadeleştirelim. Bu sadeleşmeyi ilişkilerimizdeki en temel ihtiyaçlarımızı belirleyerek yapabiliriz.

Buna dair elimizde bazı veriler var. Pozitif İlişkiler Akademisi olarak yaptığımız “İlişkilerimizde Beklenti ve Yaygın Sorunlarımız Anketi”nde çıkan çarpıcı sonuç şu oldu. Sorunlar ve beklentilerin en üst sırasında “anlaşılmak” ile ilgili maddeler vardı. Eşimizden en çok bizi anlamasını bekliyoruz ve anlayış göremediğimiz zaman da hayal kırıklıklarının en büyüğünü yaşıyoruz. Çünkü “anlayış” dopdolu bir kavram ve birçok başka alt kavramla beraber var.

Romantik ilişkimizi ilişkiler halkasındaki en iç halka -yani bize en yakın halka- olarak tanımlayacak olursak orada kendimizi rahatça açmak ve en naif, saf, savunmasız halimizle dahi yargılanmadan kabul görmek istiyoruz. Her insan gibi kırılganız, kusurlarımız var, sevilmek ve kucaklanmak istiyoruz. İşte anlayış tüm bunlara hizmet eden bir temel ihtiyacımız. Anlayışın içinde “nezaket” var; kusurlarımızı olgun ve nezaketle kabul edebilen bir partner istiyoruz. İçinde “paylaşılan kırılganlık” var. En mahrem ve en doğal halimizle durabildiğimiz, maskeler ve zırhlar bürünmek zorunda kalmadığımız, kaygılarımızı, korkularımızı, dengemizi bozan durumları açıkça konuşabildiğimiz, dürüst olabildiğimiz bir beraberlik arıyoruz. İçinde “kucaklamak” var. Zihnimizin ve duygularımızın yansımalarına ilgi duyan, dünya görüşümüze katkı sunan, uzlaşmadığımız durumlarda dahi bizi kucaklayan partnerlere ihtiyaç duyuyoruz. Ve tabii ki partnerimiz de bizden aynı şeyleri umuyor.

Eğer bu bileşenler ilişkide varsa ya da kurulabilirse, diğer alanlarda ortaya çıkan farklılıkları göz ardı edip sevildiğimizi ve tatmin olduğumuzu yine de hissedebiliriz. Belki arkadaşlarımız ortak olmayabilir, belki ailesinden hiçbir zaman hoşlanmasak da nezakette kusur etmemeye karar verebiliriz, belki ortak hobiler yerine ortak başka konular bulabiliriz veya ayrı ayrı vakit geçirebiliriz, belki sosyal varoluşumuzun her detayında hemfikir olmayabiliriz, belki aynı cüzdandan para harcamayabiliriz, hatta aynı evde dahi yaşamayabiliriz, ama yine de kendimizi yalnız ve yoksun hissetmeyiz. Böylesi bir durumda takıntılı ve huysuz beklentilerle hem canımızı yakmaz hem de ilişkimizi hırpalamayız.

Daha basit ve daha sade bir ilişki içinde “geleneksel beklenti çarkından” kurtulabilir ve farklı bir ilişki resmi çizebiliriz. İki insan arasındaki bağ; günlük pratikler, arkadaşlar, hobiler, aileler ve yaşamın diğer tüm pratik unsurlarıyla değil “görülme, anlaşılma ve kucaklanma” ekseninde güçlü ve eksiksiz olabilir. Yeter ki biz de diğerinden beklediğimiz kadar bunlar uğruna çaba harcayalım, yeter ki karşılıklı temel ihtiyaçlarımızı görelim ve dikkatimiz amaca hizmet etmeyen detaylarda değil kurmak istediğimiz derin bağda olsun!

İlginizi çekebilir: “Eyvah! İlişkimizde tutku kalmadı!”: Eros’un okları ilişkiden çekildiğinde

Ela Uysal: Hacettepe Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra global firmalarda çeşitli görevler aldı. Kurumsal kariyerine devam ederken bir yandan kişisel gelişimle ilgili çalışmalara başladı. 2000’li yılların başında, Türkiye’de eğitimler veren İngiliz Psikolog Stephen Bray’in eğitim tercümanlığını ve 2005 yılında Amerikan The Coaching Institute’un Türkiye’deki eğitimlerinin çevirilerini yaparken ilişkilerin insan mutluluğundaki temel fonksiyonunu derinden sorgulamaya başladı. 2007 yılında bilişsel-davranışçı ekol ve felsefi danışmanlık gibi etkili sonuçlarını gördüğü metotlarla tanıştı. Felsefenin Pratiği, Davranış ve Duygu Değiştirme Teknikleri, Alışkanlık Değiştirme, Davranış Teorileri, 16 PF Kişilik Envanteri, Stresle Başa Çıkma, Aşılama Teknikleri, İlişkilerde Davranışçılık gibi teorik ve uygulamalı dersler aldı. Bireysel terapi seanslarına co-terapist olarak katıldı. Stonebridge College – Advanced Life Skills Coaching / İleri Yaşam Becerileri Koçluğu ve Psikoterapi diplomalarını aldı, Princeton University "Modern Psikoloji ve Budizm" ve "Uygulamalı Etik" (online) sertifikasyonlarını tamamladı. Gelişim ve bilgelik yolunda çok değerli bulduğu nefes ve mindfulness öğretilerini derinleştirmek için Türkiye'de ve dünyadaki ünlü nefes okullarından (Buteyko, Breatheology, Nefes Okulu) nefes eğitimleri aldı, Mindfulness Academy uluslararası akredite mindfulness eğitmeni oldu. Eğitim, seminer ve atölyelerlerle pek çok kurumsal ve bireysel ortamda ilişkiler, mindfulness, duygu ve davranış değişimi hakkında bilgi ve deneyimini aktardı. 2016 yılında "Mutluluk Atlası" 2020'de "Bulut Olmak" kitapları ile okurlarıyla buluşturdu. Kurucusu olduğu Ela Uysal Pozitif İlişkiler Akademisi’nde (PİA) daha iyi ilişkiler için çalışıyor ve ilkeli, itibarlı ve yetkin ilişki koçlarını dünyaya kazandırmak için eğitim programlarını sürdürüyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale