İlahi nizam ve kainat 4: İnsan ve nedensellik prensibi

“Nedensellik, etkileşim, koşullar ve ayırt edici algılama… Dört büyük element bunlardandır.”
Buddha

Öyle anlar olur ki, hiç düşünmediğimiz halde kendimizi bir kapının önünde buluveririz. O kapı o anda açılır, yani bir kaşılaşma bir an bir oluş yaşarız. Düşünmediğimiz ve planlamadığımız bir şekile o gün, o noktada, o şekilde karşılaşmamız gerekir. 

Şöyle bir örnek verebilirim, yıllar önce çok üzüntülü ve gerçekten çok kötü bir durumda olduğum bir zamanda, İstanbul’da bir alışveriş merkezinin içerisinde yer alan metro istasyonuna yürümekteydim. Gece geç bir saatti ve hava çok soğuktu. Uzun bir koridoru tek başıma yürürken hem beni derinde yaralayan olayları düşünüyor hem de bu halde kendimi eve kadar nasıl taşıyabileceğim diye dertleniyordum…

Ve tam o anda ne oldu dersiniz? Yıllardır benim dert ortağım olan sevgili arkadaşım koridorun sonunda belirdi ve gerçekten sözleşmeden, haberleşmeden, kocaman İstanbul’da, o saatte, o durumda, o tünelde biz bir araya geldik. “İşte tam ihtiyacım olan şey buydu” dedim, o koridorun ucunda onu gördüğümde kalbim yumuşadı, tabiki kendimi tutamayıp ağladım. Ve onun o gün orada o saatte bulunabilmesi tamamiyle bana iletilmiş bir hediye gibiydi!

Bizler çoğu kez hayatımızda şu cümleyi kendi kendimize mırıldanmışızdır: “Bu şu anda neden benim başıma geliyor?” Neden üzülüyorum, neden aldatılıyorum, neden istediğim bu iş teklifini alamıyorum, neden terfi edemiyorum, neden bütçem giderlerime yetmiyor, neden hoşlandığım kadın bana cevap vermiyor, neden bu adam da beni sevmiyor? Neden bunlar, bu durumlar, bu koşullar hep benim başıma geliyor?

İşte bugün bu yazımda sizlerle birlikte hayat akışımızın nedenlerine başka bir pencereden bakalım istiyorum. Neden tüm akış olduğu şekilde bazen derin dalgaların içinde bizi savururcasına bazen anne kucağı gibi şefkatle bazen baba eli gibi merhametle bazen de adeta okyanusların ortasında tek başına kamış bir balık gibi endişeyle dolmamıza sebep oluyor? Neden bugün ben burada oturmuş bu kelimeleri yazarken, sizlerin gelecekte bir zamanda bunları okuduğunuzda, hayatınızda küçücük de olsa bir değişik yapabilme ihtimalinizi düşünmeyeyim?

Gelin hep birlikte nedensellik konumuzu sevgili Bedri Ruhselman’ın güzel eseri İlahi Nizam ve Kainat ile nasıl açıkladığına daha yakından bakalım:

Evrende hiçbir olay, nedensiz değildir. Evrenin bütün olayları, ilişkileri, tesirleşmeleri, kuruluşları, değişişleri, dağılışları, kısacası bütün madde kombinezonlarının formasyonları, transformasyonları ve deformasyonları; büyük tekamül nedeninin zorunluluklarıyla, birbirinin nedeni ve sonucu halinde ve birbirine bağlı olarak meydana gelir. İşte bu, evrendeki büyük nedensellik prensibinin bir belirişidir.
(…)
Nedensiz ve sonuçsuz hiçbir oluş düşünülemez. Evrende bütün ilişkilerin kuruluş ve dağılışlarına ait mekanizmalar, bu prensibe göre işlemektedir. Hiçbir olay, başıboş ve müstakil değildir. Her olay, dolaysız veya dolaylı olarak diğer olaylara bağlıdır. Böylece bütün evren, bütün cüzleriyle, büyük bir bağ şebekesiyle örülmüştür ki, bu bağların düğüm noktalar nedensellik prensibinin neden-sonuç zorunluluklarıdır. Her olay bir üsttekinin sonucu ve bir alttakinin nedenidir.
(…)
Olayların meydana gelmesi birçok nedene bağlıdır. Fakat her şeyden önce, olaylar, neden-sonuç yasası hükümlerine göre cereyan eder.

Bugün burada sizlerle birlikte yaşadığımız hayata nedensellik yasalarına dayanarak bakalım istiyorum; sorular soralım, aslında kendimizle ilişkili olmadığını düşündüğümüz olayların bile (seçim şansımız olmayan olaylar, örneğin doğduğumuz ailenin anne ve babamız olması gibi veya doğduğumuz ülke şehir gibi) aslında bir sonucun hemen arkasına gelen bir neden olduğunu ve tüm bu olanların, hayatlarımızın ne kadar büyük bir örgünün bir parçası olduğunu bir kez daha idrak edelim.

Basit olarak yorumladığımız insan olma halimizin dahil, bu dünyada bir nedeni ve doğuracağı sonuç vardır. Tükettiğimiz her nefesin tüketeceği oksijeni üretmek için bu dünyada bir bitki yer buldu, biz oksijeni dönüştürdüğümüzde yaşayabilsin diye bazı canlılar burada yer buldu. Güneş, belki de insanlık her uyandığında mutlu olsun diye burada, sadece kısacık bir gülümseme için. Eşimiz ve çocuklarımız, bu hayat yolunda bize eşlik edebilmek ve aslında yol olacağımız gelecek sonuçlara katkı verebilmek için. 
Bu satırlarsa, belki bin yıl sonra okunduklarında bu soruya yanıt bulunabilmesi veya bugün bu kelimeleri okuyan sizlerin aklında sadece bir soru oluşturabilmesi için ya da daha sade olalım, sıcacık kahvenize eşlik edebilmek için.

Hiçbir oluş nedensiz ve sonuçsuz düşünülemez.

İlginizi çekebilir: İlahi nizam ve kainat 3: İnsan ne için dünyada?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam