X

Hindistan’da ilk ay: Görme engellilerin yolu yoga ile aydınlanıyor

Kaderci bir yoga eğitmeniyim. Akışta kalmak… Kulağa çok yogik geliyor değil mi? Niyesiyle, nedeniyle, nasıl olur ki gibi sorularla zihnimi fazla bulandırmadan harekete geçip, sonra sonuçlarına katlanıyorum. Çünkü düşündüğümüzde sorun ettiğimiz bazı olasılıklar o deneyimde zaten belki hiç karşımıza çıkmıyor oluyor. Yani sadece zihin oyunları.

Kısacası neden bu uzun yolculuğu karar verdim bilmiyorum ama Hindistan’dayım işte. 365 gün olarak planladığım bu Hindistan yolculuğunun 1 ayı geçti bile. Günleri saydığımdan ya da çeteresini tezkereyi bekler gibi tuttuğumdan değil, ama kaç gün geçti biliyorum, çünkü Instagram’da günlük tutar gibi her gün kaçıncı gün olduğunu yazıp, o güne ait bir gönderme yapıyorum.

Ama ilk yazımda kendimi ve Hindistan’ı değil, burada tanıştığım muhteşem insanları sizlerle paylaşmak istiyorum. Görme engelli olup, yoga eğitmeni olmak üzere Hindistan’a gelen bu grupta bir de 70 yaşında, kendi manastırı olan budist bir rahibe var.

Yoga yol gösterir. Göremiyor olsan da…

Bilinçli, bazen de bilinçsiz olarak yollar bizi bir yerlere getirir. Bazen yolun kendisi ve yolda yaşadıklarımız öğretici olur, bazen de yollarda tanıştığımız insanlar. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inananlardanım. Yolun beni niye tekrar Hindistan’a ve Ashrama getirdiğini bu insanları tanıdıktan sonra anladım. Kalbimden gelen bir ses bana bu özel insanlarla tanıştıktan sonra hayatımdaki hiçbir şeyin aynı olmayacağını fısıldıyor.

Yoganın birlik, bütünlük demek olduğunu yoga dersinde öğrenmiştim. Ruh, zihin ve beden bütünlüğü ile renk, dil, din ve ırk ayrımı olmadan, hatta bedensel yetersizliklerin bile yoga yolunda hoşgörü ile karşılandığını görmek yoganın birlik halini ve ayrımcılık olmadığını en güzel şekilde bizlere kanıtlıyor. Tayvan’dan NeyyarDam’daki Sivananda Aşram’a gelmiş olan bir grup görme engelli bireyin yoga eğitmeni olmak için burada olduklarını öğrenmek beni çok etkiledi. Hem de içlerinden birinin hem görme engelli, hem de 70 yaşında olduğunu ve yoga eğitmeni olmak istediğini öğrenmek beni neredeyse şoka uğrattı. Bazen kendimize bahaneler buluruz ve yapacağımız şeyleri hep erteleriz ya da bazen de “Yapacağım şeyler bitti artık” deriz. İşte bu ilham verici insanlar bana her zaman yapabileceğimiz bir şeyler olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Alev Tetik: Jyoti Dev (Li, Jain-Lung) öncelikle seni tebrik etmek isterim. Toplumun dayattığı hayata sıkışıp kalmadan, hayallerinin peşinden gitmek cesaret ister. Ben de inandığın yolda gösterdiğin cesarete ve güçlü duruşuna hayran kaldım. Seni biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Jyoti Dev: Adım Li, Jain-Lung, ruhani adım Jyoti Dev. 47 yaşındayım, Tayvan’da yaşıyorum. Sahne sanatları okudum ve sahne görselleri tasarlıyorum.

Alev: Yoga ile nasıl tanıştın, niye yoga eğitmeni olmak istedin?                                                                 

Jyoti Dev: İlginç bir hikayesi var. Yoga ile ilk tanıştığımda yaptığım şeyin yoga olduğunu bile bilmiyordum. Gittiğim atölye çalışmasında sahne sanatçıları esnekliği artırmak için bazı beden hareketleri yapıyorlardı. Derse başlarken “Hadi yoga yapıyoruz” demediler “Biraz bedeni ısıtıp, esnetelim” dediler. Ben de onlarla beraber yaptım. Bedenime çok faydası olduğunu, bedenimde alan açtığını fark ettim.

Sadece bedenim değil bu çalışmalardan sonra nefes alış verişlerimin bile değiştiğini hissettim. Sonra hayat beni 2001 yılında eğitim için Tayvan’dan Japonya’ya getirdi. Japonya’da gittiğim spor salonunun çalışma programında yoga diye bir aktivite olduğunu gördüm ve merak ederek denemek istedim. Ve daha ilk derste kendi ülkemde de yaptığım şeyin aslında yoga olduğunu anlamış oldum. Japonya’daki stüdyoda yaptığımız Hatha ve Power Yoga karışımı idi. O zamanlarda bir öğrenci olarak, beden gücü ve esneklik benim için önemliydi. Beden odaklıydım, yani yoga benim için sadece bir egzersizdi.

Phd yapmak üzere 2007 yılında hayat yine beni başka bir ülkeye, Shang Hai şehrine getirdi. Şimdi geri dönüp baktığımda anlıyorum ki kader ağlarını örüyordu ve beni yogaya daha çok yaklaştırıyordu. Ben kendi küçük dünyamda, kendi kariyer geleceğimi oluşturduğumu sanıyordum ama yollar beni ruhani tarafa doğru taşıyordu. Bulunduğum şehirde bedenime iyi gelen yoga hala hayatımın vazgeçilmezi idi.   Budizm ile Yoga’yı harmanlayan Niguma Yoga yapıyordum. Bu yoga pratiğinde çakralar ön plandaydı. Seride çakra açıcı pozlar, güneşe selam, dualar ve meditasyon vardı. Enerjiyi bedene toplamak ve enerjiyi içeride tutmak üzerine kurulu bir çalışma idi.

Okulumu bitirdikten sonra tekrar Tayvan’a döndüm. Yoga pratiğimi derinleştirmek, yoga hakkında daha çok bilgi edinmek istiyordum. 40 yaşında idim ve bedenim havalı yoga pozları gösterip, öğretebilecek yapıda olmadığı için yoga eğitmeni olamam diye düşündüm. Bu nedenle sadece kendi yoga pratiğimin derinleşmesine yardımcı olabilecek 100 saatlik Niguma Yoga kursuna gittim. Kurstaki Jivamukti tabanlı konuk eğitmenlerimizden biri kendi deneyimini paylaşırken bağımlı kişilerle ve hapishanlerde yaptığı çalışmaları anlattı.

Bu bana büyük bir ilham oldu. Ben de bu bedenimle zor yoga pozlarını yapamıyor olsam da ulaşabileceğim ve yogayı paylaşabileceğim hasta, bedeni daha kapalı ya da engelli gruplara ders verebilirdim. Önce kimlerin yogaya ihtiyacı var diye düşündüm. İlk olarak hastanelerde kanser hastalarına ve onların ailelerine sandalye yogası, nefes terapisi vermeye ve meditasyon yaptırmaya başladım. Yoga dersleri verirken aldığım 100 saatlik eğitimin artık yeterli olmadığını yoga felsefesi, anatomi ve daha birçok konuda daha fazla şey bilmek gerektiğini anladım.

Kendi yoga eğitmenim Sivananda mezunu idi ve bana 200 saatlik eğitim için Sivananda ekolünü önerdi. Aynı yıl hayatımı derinden etkileyen başka bir şey daha oldu. Kız kardeşimin eşi 44 yaşında kanserden öldü. Ben de 43 yaşındaydım. 44 olmaya 1 yaş kalmıştı. Bu ölümden sonra kendimin de 44 yaşında öleceğime dair bir korku geldi. Gerçekten ne yapmak istiyorsam onu yapmalıydım. O an fark ettim ki gerçekten ne istediğimi kendim bile bilmiyorum.

Her şeyi geride bırakıp eğitmenlik eğitimi yapmak üzere Hindistan Neyyar Dam’a geldim. İngilizcem iyi değildi ama şanslıydım ki başka bir Japon grubu vardı ve bu grubun tercümanı vardı. 2015 yılında TTC’mi bitirerek ülkeme geri döndüm. Artık pek çok şey daha berraktı ve hayatıma sahip çıkmam gerektiğini biliyordum. Anne gibi sarmalayan Hindistan ve TTC bana kendimi hediye etmişti. Benim için gerçekten bir yeniden doğum gibiydi. Dönüşte bambaşka bir insandım ve yoga yoluna kendimi adamıştım. Çok korktuğum ölüm korkumu da yenmiştim. İlk önce meditasyon ve nefes teknikleri ile insanların bu tip korkularını nasıl yenebileceklerini öğretmeye başladım.

TTC’den bir yıl sonra 2016 da New York’taki Yoga Range’e gittim. Burada yeni bir ilham meleği ile tanıştım. Lila Lolling sağır ve dilsizlere dersleri ve mantraları dilsiz alfabesi ile anlatıyordu ve 50 kişinin yoga eğitimini bitirmeleri için öncülük ediyordu. Ben de ülkemdeki böyle zorluklar yaşayan kişilere yardım etmeliydim. Bir şeye niyet edince ve çok isteyince hayat da o yönde kapılarını açıyor sanki. Bir öğrencim körlere yoga atölyesi yapmak üzere beni davet etti. Bu grupta kör olduğu halde Japonya’ya turist götürüp şehri gezdiren bir rehber ile tanıştım. İnsan istediği zaman her şeyi yapabilirdi. Galiba o an bu özel kişiden ilham alarak “kim yoga eğitmeni olmak ister?” diye sordum. Ve kalkan parmakları görünce bu kişileri organize etmeye ve Hindistan’daki Yoga Eğitmeni Eğitimine getirmeye karar verdim. Hindistan’daki eğitimdeki sınıf arkadaşım Sri Devi de tercüman olarak bana yardım etmeyi kabul etti. Hayal ettik, adım attık ve işte buradayız.

Alev: Peki nasıl geçti bu dönem? Yaşadığınız zorlukları, deneyimleri bizlerle paylaşır mısın?

Jyoti Dev: Bu kişiler yoganın birleştiricilik özelliğini ve kimseyi ayırmadığını burada yaşamış oldular. Aşrama gelirken barış, sevgi ve servis vermek misyonumuz idi. Daha önce aşram kör öğrencileri misafir etmemişti. Güvenlik açısından onların hayatını kolaylaştıracak bazı önlemler aldık. Daha önce kendi yaşamlarında sürekli hizmet ve yardım eden kişileri olanlar, kendi işlerini yapmakta zorlandı. Bazen çok yoruldular ve ders çalışacak zaman bulamadıklarından şikayet ettiler. Ama inanılmaz bir şey daha yaşandı. 70 yaşındaki, kör budist rahibe öğrencimiz Zhi De Shi Fu meditasyon sırasında sesler duydu, sanki biri kulağına “dünya barışı var, bütünlük var, dil ve din ayrımı yok” tekrarını yapıyordu. O an niye burada olduğu anladığını fark etti, bunun bir mesaj olduğunu, kulağına gelen sesi dinleyeceğine ve bu yolda devam etmeye karar verdiğini söyledi.

Bu gruptan mezun olanlar belki dünyanın ilk kör yoga eğitmenleri olmayacaklar ama Tayvan için ilk olacaklar. Ve ülkemizde yoga felsefesini ve öğretisini paylaşmaktan çok mutlu olacaklar.

Jyoti Dev’den sonra, orada bulunan görme engelli öğrencilerle de sohbet ettik. O sohbeti de bir sonraki yazımda paylaşacağım. Yolculuğumdan kesitler için deneyimlerimi paylaştığım Instagram hesabımı takip edebilir, alevtetik@gmail.com adresinden bana mail atabilirsiniz.

Alev Tetik: Yoga ile 2000-2003 yılları arasında 3 yıl Bangkok, Tayland’da yaşarken tanıştım. Asya’da yaşıyor olmanın avantajını da kullanarak, Singapur, Malezya, Endonezya ve Uzakdoğu’daki pek çok merkezde yoga yaparken yoganın bedenimde, ruhumda ve zihnimde yarattığı mucizeler şahit oldukça yoga pratiğime daha da çok sarıldım. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul’daki farklı yoga merkezlerinde yoga pratiğimi devam ettirdim. Julia Roberts’in “Ye, Dua et, Sev” filmini seyrettikten sonra zihnimde canlanmaya başlayan sessizlik ihtiyacı süreci ve Aşram hayatını deneyimlemek için Katmandu, Nepal’deki Kopan Manastırında bir süre inzivaya çekildim. Meditasyonlar sürecinde düşünmemenin düşünmekten, hareketsizliğin hareket etmekten, susmanın konuşmaktan daha zor olduğunu anlamaya başladım. Himalaya Dağlarına yaptığım uzun tırmanışlar sürecinde yaşamın değişim ve dönüşüm olduğunun farkındalığı ile var olma amacımı sorguladım. Bütün sıfatlarımdan ayrıldığım zaman “BEN kimim?” Bu sorgulama ile de hala yollardayım ve konfor alanlarımı sınayıp duruyorum. Bu yıl 365 gün Hindistan'da kalmayı planlamaktayım. Endülüs, İspanya’da katıldığım yoga kampından sonra Ürün Kurtiç, Uma, Yara ve Ken DeRolfer gibi kıymetli hocaların verdiği geleneksel Hatha Yoga eğitimini tamamlayarak, Yoga Alliance sertifikamı aldım. İlerleyen süreçte yoga tarihi, felsefesi, nefes teknikleri eğitimleri, anatomi dersleri, yogadaki duruşlarda derinleşme, mantralar, mudralar gibi önemli konularda eğitimim devam etti. Gülnaz Dashti, David Cornwell, Hart Lazer gibi eğitmenlerin atölye çalışmalarına katılarak kendimi geliştirmeye devam ettim. Dr.Neslihan Iskit'ten hamile yogası eğitimi aldım ve farklı dönemlerde, İstanbul'daki Acıbadem Hastanelerinde prenatal yoga derslerini verdim. Hindistan ve Tayland'da farklı tekniklerdeki Thai Masaj eğitimlerini bitirdim. Kökleri Vedik dönemlere kadar uzanan ve yoganın kız kardeşi olarak da nitelendirilen Ayurveda eğitim sürecim hala devam etmektedir. 2015 yılından beri her sene Hindistan'a gidip, 3 aydan uzun dönemler kalarak yoga ve doğal tedaviler konusunda kendimi geliştirmekteyim. 2015 yılında Auroville'deki ekolojik köylerde gönüllü yoga eğitmenliği, 2016 yılında Sri Lanka'daki Barberyn Ayurvedic Resort'ta ve Abihanga Yoga Center'da yoga eğitmenliği yaptım. 2017 yılında Tayland'ın Phuket adasındaki Life Co'da çalışmalar yaptım. Hediyesi kişisel bağımsızlık olan yoga yolunda her zaman bir öğrenci ruhu ile kendi pratiğimi yapmaya devam ederek derinleşmeye çalışıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale