X
    Kategoriler: EXPLORE UP

Hindistan Günlükleri: Del(h)i Divane

Hümayun’un Türbesi

“Coğrafya kaderdir” demiş İbn-i Haldun. İşte Hindistan’a ayak bastığım andan itibaren bu cümleyi çok kuracağımı fark ettim. Hiçbirimiz nasıl bir coğrafyaya doğacağımızı bilmediğimiz gibi, hangi ülkede, şehirde dünyaya geleceğimizi, hangi anne, babanın çocuğu olacağımızı, ekonomik durumu nasıl bir aileye mensup olacağımızı, ünlü mü, zengin mi, fakir mi,  hırsız mı, sağlıklı mı, sağlıksız mı, güvende mi, tehlikede mi… olacağımızı bilmeden geliveriyoruz dünyaya. Hiçbiri bizim seçeneğimiz olmuyor, nasıl olsun? Dünyaya gelmek isteyip, istemediğimizi bile sormuyorlar ki! Bir noktadan bakınca büyük bir talihsizlik Hindistan’da doğmak, diğer açıdan bakınca da bir erdem bana göre. Çünkü Hindistan’da doğmak, yaşamak; hayata 1-0 yenik başlamak, pisliğe, açlığa, sefalete, çaresizliğe göğüs germek demek. Hepimiz gündelik hayatımızda kendimize göre kocaman sorunlarla uğraşıyoruz. Herkesin sorunu bir diğerine göre daha önemsiz ya da daha büyük görünüyor. Ama inanın, Hindistan’a gittiğiniz anda her şeyi bir yana bırakıp, şükretmeyi öğreniyorsunuz…

Qutub Minar’da

Dinler, diller, kültürler mozaiği…

Hindistan; yaklaşık 1,2 milyar nüfusuyla Çin’den sonra dünyadaki en kalabalık ülke! Ülke bu denli kalabalık olunca, bazı durumlarla başa çıkmak da daha zor oluyor herhalde, diye düşündürüyor insana. Çünkü bu kadar insanın iş ve konut bulması gerçekten inanılmaz zor. Sadece bu sebepten midir bilmem ama sokakta yaşayan insan popülasyonunun bu kadar fazla olduğu başka bir ülke daha görmedim ben! Bir Güney Asya ülkesi olan Hindistan; dünyanın yedinci en büyük coğrafi alanı aynı zamanda. Muhteşem bir doğaya, fazlasıyla nemli, bunaltıcı bir iklime, yer yer tropik biraz da ütopik bir yaşam felsefesine sahip, şahsına münhasır bir ülke burası. Tam anlamıyla dinler, diller, kültürler mozaiği!

28 eyalet ve 7 birlik bölgesinden oluşan Hindistan’ı keşfetmek için öyle 1 hafta, 10 gün, 1 ay yetmez. O kadar çok zaman yoksa da defalarca gidildikten sonra ancak ben Hindistan’a gittim denilecek kadar büyük bir coğrafya. Ben de sizlere Incredible India (İnanılmaz Hindistan)’ dan sadece 16 günlük bir kesit sunacağım.

Lal Qila

Rupi’nin fendi TL’yi yendi

Hindistan turumuzun ilk durağı; Yeni Delhi. Şehre ayak basar basmaz nem, sıcaklık, yağmur, pazarlık, trafik ve daha bir sürü şey karmaşasının içinde buluyoruz kendimizi. Indira Ghandi Uluslar arası Havaalanı’ndan Delhi’nin en işlek caddesi olarak bilinen Connaught Place’deki otelimize gitmek üzere taksi ayarlamak için kolları sıvıyoruz. Ve ülkenin ilk gerçeğiyle yüzleşiyoruz; turist kazıkçılığı/ pazarlık! Bir durak 2000 rupiye götürebileceğini söylerken, hemen yandaki amcalar 500 rupi diyor. Yani hadi siz yandaki adamlarla karşılaştırma yapmayacak kadar salaksınız da kendinizi akıllı zannediyorsunuz, bizim de hiç sormayacağımızı mı zannediyorsunuz diyeceğim ama hakikaten öyle bir pratik zeka söz konusu değil adamlarda.  Biz de Türk olmanın verdiği gururla, pazarlık yeteneğimizi konuşturarak 400 rupiye şoför amcayla anlaşıyoruz. Bu arada 100 rupi yaklaşık 3TL’ye denk geliyor, yanlış olmasın. Yani pazarlık yaparken de bazen kendinizi kaptırıp 3 liranın peşine düştüğünüzü fark etmeyebiliyorsunuz! Bu arada bana sorarsanız Hindistan’da en lüksünden en ucuzuna, her türlü tatili yapabilirsiniz. Çünkü hem dünyanın en ucuz yerlerinden biri, hem de lüks seyahat algısının bayağı gelişmiş olduğu bir ülkeden söz ediyoruz! Eğer tarih konusunda esnek olabiliyorsanız muson yağmurları zamanında (Haziran-Eylül arası) Hindistan’a gitmemenizi tavsiye ederim. Ben tam musonun göbeğinde gittim, acayip bir yağmura maruz kalmadım ama rotamı daha az yağış alan yerlere göre çizmek durumunda kaldım. Bir de tabii yağmur olunca, ülke genelinde nam salmış pislik daha da hatırı sayılır bir hal alıyor tahmin edersiniz ki!

Jantar Mantar

Taksiden, otele, restorandan, kıyafet alış verişine kadar her yerde pazarlığın dibine vuracağınız için gitmeden önce ya bir kurs alın, ya da yanınıza iyi pazarlık yapabilen birini alın derim. Ben gerçekten zaman zaman pazarlık yapmaktan ve insanlara laf anlatmaya çalışmaktan yorgun düştüm. Turistik yerlere adım attığınız anda yanınızda bir adam belirip size rehberlik yapmak istediğini, o tapınağın çok büyük olduğunu, kendi kendinize gezemeyeceğinizi, yılmadan, en az on kere söyleyerek içinizi kıymakla kalmıyor, “istemiyorum” lafından da anlamıyor! Bunu tam 16 gün boyunca yaşadığınızı bir düşününün. Gerçekten muazzam bir sabır gerektiriyor insanda. Bir sabır hapı falan olsa atın, kafa rahat dolaşın diyeceğim, o denli! Bu rehberleri minimum düzeyde kale alarak gezeceğiniz yerlerden bazıları; UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü)’nün Dünya Mirasları arasında bulunan, Hindistan’ın en yüksek minaresi olma özelliği taşıyan; Qutub Minar (Kutub Minar) ve Babür İmparotoru Hümayun’un, karısı Hamida Banu Begüm tarafından yaptırılmış türbesi; Humayun’s Tomb ( Hümayun’un Türbesi). “Mezar dediğin böyle olur aga” dedirtiyor insana gerçekten de! 18.yy başlarında kurulmuş astroloji gözlem evi Jantar Mantar; hiçbir yere çıkmayan merdivenleri ve güneş, ay, gezegen hareketlerini incelemek üzere kurulmuş 13 ayrı mimari yapıdan oluşuyor. Bu enteresan gözlem evinin aynısından bir tane de Jaipur’da bulunuyor. Babür İmparatorları’nın Delhi’deki kalesi Lal Qila (Kızıl Kale) de görülmesi gereken mimari yapılardan biri. Ve yine, bir başka Lal Qila’yı da Taj Mahal’in de bulunduğu Agra’da görmeniz mümkün. Onlarca mimari ödüle layık görülen, meditasyon merkezi Lotus Temple (Lotus Tapınağı) ve Delhi’nin sembolü olan India Gate (Hindistan Kapısı)’nı da görmeden şehri terk etmemelisiniz. Bütün bu türbe, tapınak, barınak tadındaki yapılara kısa bir ara vererek Lodi Gardens (Lodi Bahçeleri)’ni gezmenizi, bahçenin içindeki kafede bir şeyler içerek, klimanın altında ferahlamanızı şiddetle tavsiye ederim.

Lotus Tapınağı

  

Oteller, barlar, restoranlar, yemekler ve daha bir sürü şey

Hindistan’daki temel sıkıntılarımız olan yeme-içme hususunda da birkaç öneride bulunmak farz! Her türlü fast food restoranlarını bulabileceğinizin garantisini verebilirim. Ayrıca Tay mutfağı seven arkadaşlarımız bayağı bir memnun kalacaktır, çünkü inanılmaz bir Tay restoran bolluğu var. Hatta normal restoranların da birçoğunda Çin ve Tay mutfağı seçenekleri bulunuyor. Özellikle tavsiye etmekten gurur duyacağım Sidewok’ta bir öğlen ya da akşam yemeği yiyin bence. Ultra ucuz bir Hint fast food zinciri Haldiram’s; zengin menüsüyle Hint mamasını seven arkadaşlarımızın yüzünü güldürecektir. Çünkü gerçekten hem lezzetli, hem de çok ucuz. Ama tabii, bu kadar çok baharatlı, acı ve cambul cumbul yemekler “İçin için yanıyor, yanıyor bu gönlüm” şarkısını da söyletmiyor değil insana! Bu arada Olive bar&Kitchen hem yemek hem de içki için çok şık bir seçim olacaktır. Taj Palace Hotel de hem kalmak için çok kral bir otel hem de içindeki restoran ve barlar yine kaliteli kontenjanından. Biz biraz daha ucuz olsun diye Hotel Bright’ta kalmıştık ama erken check-inden dolayı bir güzel kazıklamışlardı. Ucuz etin yahnisi hesabı. Yemenizi önermek istediğim bazı spesiyaller ise; paneer denen, bildiğiniz peynir. Ama soya peyniriymiş efendim. Biz onu çok sevmiştik, hem ıspanaklı, körili, falanlı bir sürü soslusu var hem de daha sade olarak da yiyebiliyorsunuz. Bizim favorimiz ıspanaklı olanı, namı değer “palak paneer”di. Bir de naan dedikleri, gözlemeden hallice, ince, yağlı ekmeklerinden yemenizi şiddetle tavsiye ederim. Favorimiz; sarımsaklı olanı. Yiyin ve hohlaya hohlaya dolaşın.

Lodi Bahçeleri’ndeki Cafe

“Coğrafya Kaderdir”

Başta söz ettiğim gibi coğrafyanın bir kader oluşunu iliklerimize kadar hissettiren; sokaklardaki çiş ve ağır gül suyu kokusu, sefalet içinde etrafta dolaşarak içinizi parçalayan insan manzaraları, trafik, korna, kalabalık ve keşmekeşi anlatmak için daha önümüzde birçok keşfedilecek şehir var. Dünyanın diğer ucundaki insanlarla empati kurmak, kendi gündelik dertlerinizi bir kenara bırakıp bambaşka bir coğrafyadaki insanların hayatına konuk olmak için haftaya hepinizi kutsal topraklara, Varanasi’ye davet ediyorum…

Lodi Bahçeleri’nde ünlü olmak

Önemli Detaylar:

  • Ünlü olmak nasıl bir şey görmek istiyorsanız mutlaka Hindistan’a gidin. Zira buradayken Andy Warhol’un “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” cümlesini zikretmemek mümkün değil. Tipimizin onlardan farklı olduğundan mıdır, giyim tarzımızın onlara değişik gelmesinden midir, nedendir bilinmez, günde en az 25 kişi fotoğraf çektirip, el sıkışmak istiyor. Ben sıramı savdım, kendimi Madonna gibi hissettim valla. Ünlü olmak zor işmiş, Allah yardımcıları olsun…
  • Hindistan toprakları içinde ünlü olan herhangi birini Seda Sayan’ı tanıyandan daha çok kişinin tanıdığı gerçeğine parmak basmak isterim. 1,2 milyar insandan söz ediyoruz sonuçta, boru değil!
  • Kulağı hassas olanlar yanına mutlaka kulak tıpası alsın. Böyle bir korna sesi yok! Arabaların arkasında “Lütfen korna çalın” yazıyor. Değişik bir algı…
  • Kakasitalı sulardan geçebilecek hastalık tifo ve cırcıra karşı uyarmadı demeyin. Benim gibi susuzluktan bayıldığınız noktada seyyar limonatacıdan ne idüğü belirsiz limonatadan içerseniz midenizdeki tırtılların, enginlere sığmayıp taşarak kelebek olma evrelerini an be an yaşayabilirsiniz. Yapmayın.
  • Hintliler bizim gibi hanım evladı değiller, orijinal bir ekosistemleri var. Çıplak ayak sokaklarda dolaşırlar, en baharatlı, acı yemekleri yerler, yağlı, baharatlı, soya sütlü garip çaylarından içerler yine de sırtları yere gelmez. Ama siz geçmişinizi inkar etmeyin, kendinizi Hintli sanmayın, önleminizi alın!

 

Yazarın tüm yazıları için tıklayın.

Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale