X
    Kategoriler: EXPLORE UP

Hindistan günlükleri: Agra beni pulla beni

Güçlü at Taj

7 bölgeli, 9 oturaklı Hindistan’ın bir başka şehri; Agra. Uttar Pradesh bölgesinin en kalabalık, Hindistan’ın da 19. en kalabalık şehri aynı zamanda. Dünyanın yedi harikasından biri olan Taj Mahal’in bulunduğu bu büyülü şehir; sınırlarında çok değerli hazineleri barındırıyor. Çünkü sadece Taj Mahal değil, şehirde bulunan Agra Fort (Agra Kalesi) ve Baby Taj (Bebek Tac Mahal) da UNESCO ( Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü)’nün Dünya Mirasları Listesi’nde bulunuyor. Hal böyle olunca şehir sizden benden pahalı oluyor tabii. Hindistan deyince akla ilk gelen şey Taj Mahal olmasına rağmen, etrafımda yaptığım küçük minik araştırmalara dayanarak üzülerek söyleyebilirim ki, kimse Taj Mahal’in Agra’da olduğunu bilmiyor. Agra’yı geçtim, nerede olduğunu bile bilmiyor çoğu insan. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp diyerek bu konunun üzerini örterekten “Merhaba Agra” diyorum…

Agra Kalesi’nden bir kuple
Tren garı

Tren Gelir Hoş Gelir

Hindistan’ı trenle gezme fantezisiyle yola çıkıp, hayatın gerçekleriyle yüzleştikten sonra sadece Delhi’den Agra’ya trenle gitmenin bizim için daha hayırlı bir iş olacağına karar verdik. Hindistan’da demiryolu ulaşımı pek bir yaygın, bir o kadar da baygın diyebilirim. Zira birinci sınıf klimalı, ikinci sınıf ve üçüncü sınıf olmak üzere pek de adının hakkını vermeyen bir sınıf sistemine sahip. Şöyle ki; birinci sınıf, klimalı diye nitelendirdikleri “klima”nın karşılığı daha ziyade bir “pervane”. Ama gerçekten ikinci ve üçüncü sınıflara doğru ilerlediğinizde o pervanenin paslı tellerine kurban olasınız geliyor, ki o da bambaşka bir konu.

Evet 1.sınıf klimalı

Delhi’den Agra’ya üç buçuk saat süren tren yolculuğumuzda neyse ki iki arkadaş birinci sınıfa yaraşır bir şekilde yalnız başımıza pervanemiz, ranzamız ve küçük masamızla seyahat edebiliyoruz. Trende tuvalete girmemek ve altımıza yapmamak için de tren saatine kadar minimum sıvı, maksimum umumi tuvalet ziyaretiyle yolculuğa hazırlanıyoruz. İkinci sınıf tarafına doğru baktığımızda perdelerle birbirinden ayrılan bölmeler, her bölmede 2 tane ranza, çoluk çombalak herkesin beraber oturduğunu görüp halimize şükrediyoruz. Aslında Hindistan’a gitmeden önce, bir süre orada yaşayan bir arkadaşımın çektiği bir tren videosunu izlememin üzerine, tren yolculuklarını azaltma kararı almıştık. Zira insanlar; tam anlamıyla birbirlerinin üzerine oturuyorlardı! Bir de trenin içine gelene kadar olan manzara var ki, dillere destan. Ben böyle kalabalık görmedim arkadaş. Bir istasyona kaç kişi sığdırabiliriz diye bir girişimde bulunsalar vallahi billahi Guinnes Rekorlar Kitabı’na isimlerini altın harflerle yazdırırlar… O kadar kalabalıkta kendi treninizin bilgilerini bulmaya çalışırken bir yandan da yanı başınızda tenleri tenlerinize değerek bekleyen, hudut anlayışı sıfırın da altında olan Hintlilere laf anlatmaya çalışıp, yerlerde boylu boyunca yatan ve bavullarını kafalarında taşıyan insanlara şaşırabilir ve küheylan bavulunuzu çeke çeke milyon tane merdiven inip çıkarken delirebilirsiniz…

 

Toplu Taşıma—Toplu Taşma

Hindistan’da gerçekten “Bu insanların ne suçu vardı da bu hayatı yaşıyorlar?” demeden edemiyor insan. Toplu taşıma olanakları herhangi bir Avrupa ülkesine nazaran yeterince gelişmemiş bir ülkenin vatandaşı olarak ukalalık hakkını kendimde tabii ki görmüyorum. Fakat Hindistan’da toplu taşımanın gelişmesi için gerçekten belki de bir milyon yıla ihtiyaçları var. İnsanlar her gün birbirlerinin üzerlerine oturdukları, kapısından, bacasından taştıkları trenle işlerine, evlerine gitmek zorundalar, çünkü başka seçenekleri yok. Ceplerinde paraları, çoğunun başlarını sokacakları bir evleri yok! Neye göre bu hayata geliyoruz, kendi elimizde olmadan dünyanın bir köşesinde doğuyoruz, ya hanlarımız hamamlarımız oluyor, ya gecekonduda oturuyoruz, soğuktan donuyoruz, ya ortalama bir hayatımız oluyor ve memur gibi işe gidip geliyoruz, ona da şükretmeyip “Hayat bu mu?” diyoruz… Bu düşüncelerin gerçekten sonu yok! Bütün bunlar neye göre oluyor? Bu hayatların bir rövanşı olacak mı? Yeniden hayata gelip bunların tam tersini yaşayacak mıyız bilmiyorum ama Hindistan her karışında insana hayatı böyle sorgulatıyor işte!

Yağmurda Taj

Hintliler; Taj Mahal’in gecesinin ayrı, gündüzünün ayrı büyüleyici ve yağmurlu havada da güneşli havada da her şeyden güzel göründüğünü söylüyorlar. Ama yine de sabahın beş buçuğunda bizi ayağa dikip, “Gün doğarken orada olmalıyız” demeden de edemiyorlar. Biletimizi alıp, bir süre yağmurun altında yürüdükten sonra “işte” dedim, “Dünyanın yedi harikasından biri tüm ihtişamıyla karşımızda!” Güzelliğiyle insanı büyüleyen, hikayesiyle hayallere sürükleyen bir yapı Taj Mahal. Babür İmparatorluğu’nun 6. hükümdarı Şah Cihan; 14. çocuklarını dünyaya getirirken ölen eşi Mümtaz Mahal (Ercümend Banu Begüm) için yaptırdığı bir türbe. Bu kadına hayattayken biri “Yatacak yerin yok kadın” demişse eğer, yüzyıllardır ağlıyordur yemin ederim. Bu nasıl sevgiymiş arkadaş, “Bir gün biri bizi de böyle sevecek mi acaba” diye ezikçe demeçler verdiriyor insana.

Barzo Ömer Taj’da

Hee bir de karga kakasitasını yemeden yola çıktığınızda “Aman sabahlar olmasın” diye dolaşıyorsunuz etrafta, zira o günler, geceler sakız gibi uzuyor, bitmek bilmiyor.  Şehre, “Bünyesinde çok değerli hazineleri barındırıyor” yorumunu yaptıktan sonra Baby Taj (Bebek Tac Mahal)’a “mücevher kutusu” da dediklerini öğreniyorum. Burası da, içinde bir sürü farklı yapı ve bahçeleri barındıran, Cihangir’in eşi Nur Cihan tarafından, babası Mirza Ghiyas Beg adına yaptırılmış bir türbe.  Taj Mahal’in ilk aşaması gibi de değerlendiriliyor, bayağı da bir benziyor zaten. Taj Mahal ve Bebek Taj gibi Dünya Mirasları’ndan bir diğeri Agra Fort (Agra Kalesi) da mimaride tavan yapan eserlerden biri. Zaten mimariye ilgi duyan birinin mutlaka görmesi gereken bir ülke Hindistan. Şah Cihan’ın, eşi Ercümend Banu Begüm’ün ölümünden sonra 7 yıl boyunca bu kalede Taj Mahal’e bakarak yas tuttuğu da diğer efsaneler arasında…

Baby Taj
Baby Taj’da bir Rio

Oteller, restoranlar, her şeyler ve Oberoi

Agra’da bahsettiğim türbeler ve kaleleri ziyaret etmek dışında pek bir opsiyon yok. Bu nedenle kaldığınız oteli iyi seçmek önemli bir rol oynuyor. Biz Wyndham Grand’da kalmıştık ve muson zamanında gittiğimiz için geceliği kişi başı 20euro’ya gelmişti. Sezonda da çok pahalı olacağını sanmıyorum ve gerçekten de kaliteli, düzgün bir oteldi. Özellikle sabah kahvaltılarına yıldızlı pekiyi veriyorum. Bizimle aynı günlerde Agra’da bulunan Brezilyalı dostum Frederico; ITC Mughal Agra’da kalmış ve çok memnun kaldığını da söylemişti. Bunun dışında bir otel zinciri var ki uğruna ne danalar, develer kurban edilir! Oberoi Oteller Grubu; bünyesinde 28 otel ve 3 adet cruise (seyahat gemileri) barındıran, uluslararası sayısız ödüle layık görülmüş bir zincir. Agra’daki baş yapıtları Oberoi Amarvilas; Taj Mahal’in 600 metre yakınında olup, tüm odalarından, barından, lobisinden ve daha bir sürü yerinden Taj Mahal’i gören eşsiz bir otel. Hindistan turunuzun bir kenarına, köşesine bütçenizden bir fedakarlık yapıp, bu masalsı oteller zincirinin bir tanesinde kalmanızı şiddetle tavsiye ederim. Agra için bir buçuk günün yeterli olduğunu belirtir, yemek için de naçizane önerim olan Maya Restaurant’ı gururla sunarım. Körili kuzusu, kızarmış tavuğu, Hindistan’ın yıldızı; ıspanaklı peyniri, nam-ı diğer “palak paneer” ve “Hohlaya hohlaya gelin çocuklar, el ele el ele verin çocuklar” diye naralar attıracak sarımsaklı naan (gözlemeden hallice ekmekler)’i yiyin gari derim.

Fatehpur Sikri

Hinduların Israrı, Türkleri Yendi

Bize tren biletlerimizi yaktırıp, Agra’dan sonraki yolculuğumuza arabayla devam etmemize ikna eden pek ısrarcı turizmci Umar Bey sayesinde Rajasthan Bölgesi turunu, turuncu saçlı şoförümüz Wenne’yle yapmak üzere yola koyuluyoruz. “Hedefimiz Jaipur, ileri” demeden önce yol üstünde hala Agra sınırları içinde sayılan Fatehpur Sikri’ni ziyaret ediyoruz. Tren yerine arabayla yolculuk yapmanın en güzel yanı da, yol üzerinde bulunan bu tarihi eserleri ziyaret edebilmek. Çünkü 16.yüzyılda inşa edilen bu yapı; Babür İmparatorluğu’nun en iyi korunmuş mimari eserlerinden biri.

Fatehpur Sikri’nde

Fatehpur Sikri’nde, sabahın beş buçuğunda kalkmış olmanın verdiği yorgunluğu atabilmek için bir kuple oturmayı hayal ederken, etrafımızı saran Hintliler bu hayale kavuşmayı bile hayal ettiriyorlar adeta. Bir anda etrafımızı saran kızlar; Ömer’e benim için “Sevgilin mi, nişanlın mı, karın mı?” diye sorular sorarken acaba neden kardeş olabileceğimizi düşünmüyorlar! Hindistan’da eğer ki bir kız ve bir erkek yan yana geziyorsa ya evli olacak, ya nişanlı, ya sözlü en olmadı sevgili. Aaa sevgili olacaksa da yarın falan evleniyor olması lazım ona göre. Ömer de “Annem” diye cevap verince kızlar gülmeye başlıyorlar. Aman efendim, şarkılar, türküler, danslar derken bir hata yapıyorum ve onlara iki figür oryantal yaparak ölüm fermanımı hazırlamış bulunuyorum. Zira bütün turistlere Madonna muamelesi yapan Hintliler, fotoğraf çekmek ve bana sarılmak için önümde kuyruk oluyorlar. Biz de en yakın arkadaşım Ömer’le el ele verip koşarak Fatehpur Sikri’ne ve Agra’ya veda ediyoruz.

Fatehpur Sikri’nde bir Madonna

Önemli Detaylar:

  • Taj Mahal’in temelini 1632’de atıp, inşaatını 1652’de bitirerek bir sabır tablosu çizen işçiler; ödül olarak kollarının kesilmesiyle taçlandırılıyorlar. Neymiş efendim; Taj Mahal’in aynısından yapılmasın. Şehir efsaneleri bu yönde…
  • Taj Mahal’in girişinin kelle başı 700 rupi ( yaklaşık 23TL) olduğunu belirtir, Cuma günleri de kapalı olduğunu eklerim. Tek kalacağınız günü Cuma olarak ayarlarsanız totingonuza baka baka Dünya’nın 7 harikasından birini göremeden gidersiniz.
  • Turuncu saçlı, tatlı şoförümüz Wenne, namı değer “Wenne the Pooh”ya neden insanların saçlarını turuncuya boyadığını sorduğumuzda “Beyazları kapamak için” cevabını alarak “Başka renk mi yoktu aga” demeden geçemiyoruz. Altında başka anlamlar aramayın, adam beyazlarını kapıyor!
  • Tren’in kapısında Salman Khan, Singh Muttar, Gattarha Ghan tadında isimlerin arasında kendi isminizin nazikçe yazılmış olması gururunuzu okşayacak, ananızı babanızı arayıp size ne muhterem bir isim verdikleri için onlara teşekkür edeceksiniz.
  • Tren’de “çori puri çori puriiiii” ya da ona benzer bir tınıyla seslendikleri şey “su” demek. Korkmayın ama alıp içmeyin de. Herşey sağlığınız için, yoksa başka ne amacım olabilir ki!
  • Taj Mahal olsun, Baby Taj olsun bütün türbelerin içine çıplak ayak giriliyor, bir de üzerine yağmur yağıyorsa tadından yenmiyor, cırcıra davetiye çıkarılıyor. Bak, uyarmadı demeyin, 4.yazı oldu bangır bangır anons ediyorum. Ya olacaksınız, ya olacaksınız. Kaçış yok! (Kötü adam gülüşünü duyun)

 

Yazarın tüm yazıları için tıklayın.

Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale