X

Hikayesi nedir acaba: Hippiler, Lale Pudding Shop’ta ne yapıyordu?

Sultanahmet’in 1960’lı yıllarda hippilerin uğrak noktası olduğunu biliyor muydunuz?

Şahsen ben ilk duyduğumda çok şaşırmıştım. O zamanlar Sultanahmet’ten otobüsle Katmandu’ya gidilebiliyor olması beni hala çok şaşırtıyor. İstanbul’daki hippilerin sürekli uğradıkları ve çokça zaman geçirdikleri mekanın ismi ise Lale Pudding Shop, bugün hala Sultanahmet’te hizmet vermeye devam ediyor. Eğer bir gün yolunuz düşerse içeride hala hippilerden kalan mektuplarla ve o dönemden kalma birçok fotoğrafla dolu bir panoyla karşılaşabilirsiniz. Hatta o dönemlerde telefon olmadığı için hippilerin bu pano yoluyla birbirleriyle iletişime geçtiği biliniyor. Yola çıkacak olan, motorunda fazladan yer olan, yolda arkadaşını kaybeden, yola çıkmak için yeterli parası olmayan bütün hippiler tüm iletişimi buradan sağlıyordu. Hatta o zamanlar çocuklarıyla iletişime geçemeyen hippilerin ailelerinin bile bu pano yoluyla onlarla iletişime geçmeye çalıştığı biliniyor.

1960’lı yıllarda hippiler hakkında Türkiye’deki gerek gazeteler, gerek çeşitli medya kurumları kötü eleştiriler ve yorumlar yapsa da o zamanlarda hippilere en çok Sultanahmet semti sahip çıkıyor. O yıllarda Avrupa’dan Hindistan’a sadece 45 dolara “Magic Bus” denilen otobüslerle giden bu çiçek çocuklar hep merak ettikleri doğu felsefesini anlamak için yola çıkıyorlar. Dünyanın bir ucundan bir ucuna giden “Magic Bus”lar bu yolculuklar için aslında hiç de konforlu değildi, yolda sürekli arızalandıkları biliniyor. Bu kadar konforsuz olmasına rağmen talep o günlerde oldukça fazlaymış. Haftalarca çölde kalmak zorunda kalmış hippiler bile var.

Sultanahmet’te o yıllarda hippi turizminin etkisiyle birçok otobüs markası çıkıyor ve öyle bir noktaya geliyor ki bu otobüs firmaları arasında rekabet oldukça artıyor. Onların da kendilerine özgü sloganları ve broşürleri oluyor, “Gelin Sizi Uçuralım!” gibi. Tüm bunların arşivlerde ve internette kolaylıkla bulabileceğimiz fotoğraflarının olması bizim o zamanları daha kolay anlamamıza ve etkilenmemize vesile oluyor. Goa’da bir yerliyle sohbet eden, Hindistan’da bir köyde duş alan, bugün çok tehlikeli olan Irak, Suriye, Afganistan sınırlarında kitap okuyan, rahiplerle kafa kafaya vermiş hippilerin fotoğraflarını görmek mümkün. Hippiler o dönemde, aynı zamanda zaman geçirdikleri her durağın ekonomisine de can veriyor diyebiliriz.

Avrupa’dan İstanbul’a hippi olarak gelip imam olan, İstanbul’dan Hindistan’a gidip Budist olan ve geri dönmeyen hippiler de var, her birinin etkileyici bir öyküsü var çünkü hepsi arayışta olan insanlar, tüm bu arayış süreçleri de onları kolaylıkla sıra dışı kılabiliyor.

Hippilerin neredeyse hepsine özgü olan yerel halkla iyi anlaşabilme özellikleri ve yerlilere duydukları sevgi onları yaşadıkları topraklarda daha da mutlu ediyor. Öyle ki ince belli bardağında kahvehanelerde çay içen, okey oynayan hippiler o dönemde çok normal karşılanıyor ve yerel halkla genellikle çok iyi anlaşıyorlar fakat kadın-erkek ilişkilerindeki rahat tutumları, hayata bakış açıları muhafazakar kitle tarafından onlara epey sıkıntı çıkardığı biliniyor. Onların tüm bu zorlukları görmezden gelip kimi zaman da zekalarıyla problemlerin üstesinden geldiklerini görebiliyoruz.

Yıllar önce Lale Pudding Shop’tan aldığı tuzluğu 18 sene sonra restorana geri getiren hippi bile var. Öyle ki Bill Clinton sırf merakından Lale Pudding Shop’u 2 kez ziyarete gelmiş.

Onlar özgür olmak ve belki de köksüz olmak uğruna o yıllarda yolda olmayı tercih etmişler. Günümüzde her yere, her şeye kolaylıkla ulaşabiliyoruz, herkesin her şeye erişimi eskiyle kıyaslandığında çok çok daha kolay. Bu kolaylık bizi muhtemelen çoğu zaman organik akıştan çıkarıyor, daha basit ifadeyle “yolda olmayı” ya da bir şeyin hazır ve güzel olması için onun bir mayalanma sürecinin olması gerektiğini unutuyoruz, her şeyi müthiş bir hızla tüketiyoruz.

Özetle bir zamanlar çiçek çocukların da yolu İstanbul’dan geçmiş, kendi yollarında kendi hedeflerini belli ki gerçekleştirmişler ama aynı zamanda tüm dünya için de müthiş bir şey denemişler. Yolda olmayı, sürece inanmayı hatırlamak dileğiyle…

Konuyla ilgilenenler için “Lale Puding Shop” adlı kitabı tavsiye ederim.

İlginizi çekebilir: Hikayesi nedir acaba: Dadaizm akımı neyi temsil eder?

Pınar Özpak: Selam, ben Pınar! 2017 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra meşgul olacağım her şeyin sevdiğim, istediğim, en önemlisi inandığım şeylerin olmasına özen gösterdim ve hala da bunu başarmaya çalışıyorum. Farkında olduklarımı paylaşmak, araştırmak, yeni bir şeyler öğrenmek en büyük motivasyonum. Hep birlikte fark ettiğimiz günlere! :)

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale