X

Hikayesi nedir acaba: Dadaizm akımı neyi temsil eder?

Birinci Dünya Savaşı ile tüm dünyanın kana bulandığı yıllarda, savaşların hala mantıklı bulunduğu düzene ve onun savunduğu tüm kalıplara karşı başlatılmış bir akım dadaizm. Hatta öyle ki kendileri bunun bir akım olduğuna bile karşı. Bu akımın Birinci Dünya Savaşı ile başlayıp 1922 yılının sonlarına doğru bittiği biliniyor ama aslında hiçbir zaman sonlanmıyor, sadece başka bir şeye evriliyor ve başka bir akımın temeli kabul ediliyor. Akımın bittiği kabul edildikten sonra bile birçok sanatçı kendi eserinde, gerek albüm kapağında, gerek klibinde, birçok farklı platformda dadaist yaklaşımları ile adından söz ettirmiştir. Özellikle “Sex Pistols” müzik grubunun bazı albüm kapakları dikkatimi en çok çekenler arasında, mutlaka incelemenizi öneririm.

Entelektüel katılığa karşı olan ve onların kalıplarını da reddeden bir akım dadaizm. Her şeye karşılar ama çıkış noktaları haklı bir isyanla başlıyor diyebiliriz. Tarih boyunca uygun görülen, kabul edilen ve dolayısıyla uygulanan tüm katı kurallar insanların hala savaşmasını gerektiriyorsa bu kalıplara meydan okumamak bir şeylerin yolunda gitmediğini gösterirdi zaten. Sanat da zaten böyle bir şey değil midir? İnsanların içinde bulunduğu durumdan en çok etkilenen kavramlardan biridir. Her şeyde olduğu gibi sanatın belirli kalıplar içinde icra edilmesi de onların bütünüyle karşı durduğu bir alandı. Eserlerinde alışılagelmiş tüm estetik değerleri ve burjuvanın kabul ettiği ve değer verdiği her şeyi reddederler.

Dada hareketinin öncüsü Hugo Ball, 1916 yılında kendi açtığı kafede diğer savaş karşıtları ve genç sanatçılar ile buluşur ve ilk dada bildirisini burada paylaşır. Her şeye karşı diye tanımlanan bu akımın savaş karşıtlığına karşı olmadığını vurgulamak gerekir. Yaşadıkları ve şahit oldukları döneme ve otoriteye itaat etmeyi reddetmişlerdir. Dadaistlerden Richard Huelsenbeck eline bir sözlük alıp tesadüfen bir sayfayı açıp o sayfaya bir bıçak atar ve denk gelen kelime “dada” olur, akımın ismi tam olarak bu şekilde kararlaştırılır. “Dada”nın anlamını ise birçok kaynak Fransızca “tahta at” olarak belirtir.

Birçok düşünüre, sanatçıya göre özgürlüğü en iyi temsil eden eylemdir sanat. Öyle de olmalıdır, daha doğrusu özgürlüğü bir şey sembolize edecekse onu ancak sanatçı yapabilir diye düşünüyorum. Özgürlüğe ket vurulduğunda her sanatçının önce buna meydan okuması ve özgürlük için savaşması, mücadele etmesi gerekir. Sanatçı bağımsızlığı için savaşmadan ortaya bir eser çıkarırsa, özgürlük karşıtı düzene itaat ederse onun eseri de bağımsız ve gerçek bir eser olmaktan uzaklaşmaz mı sizce de? Bugün çağdaş sanat adı altında değerlendirdiğimiz eserler sizce özgür olabilmeyi ne kadar başarmış?

Aslında buradaki temel mesele sanatçının ne kadar hür olduğu değil, istediği kadar özgür olabilmek için mücadele edip etmemesidir. Sanatçı için hür iradesizlik, bir insanın nefes almadan yaşamaya çalışmasıyla eş değer olmalıdır. Sanatçı her durumda bağımsızlık için en çok direnen, özgürlük uğruna en çok mücadele eden, bu yolda ısrar eden olmalıdır ki onun eseri de özgürce değerlendirilebilsin. Hala temel haklar için mücadele etmek zorunda olduğumuz bir dünyada sanatçıların ortaya çıkardığı eserin nasıl olduğu, ne kadar estetik olduğu değil de sanatçının o eseri ortaya çıkarırken ne düşündüğü, neye karşı olduğu, neyi savunduğu çok daha değerli olmalıdır. Diğerleri değersiz midir? Tabii ki hayır. Eğer sanatçı özgürlük timsali olarak tanımlanıyorsa bağımsızlık davası olan sanatçı her zaman çok daha değerlidir, olmalıdır da böyle bir dünya düzeninde.

Günden güne daha çok ve daha hızlı tükettiğimiz ve temel haklarımızın hala sorgulandığı, birçok temel haktan mahrum kaldığımız bu dünya gerçeğinde, “Sanat sanat içindir” kisvesi altında hiçbir mesaj kaygısı olmayan, sadece vergi kaçırmak için alınan, satılan, gerçekten neredeyse hiçbir şey anlatmayan çağdaş sanat eserlerinin (!) bize “-miş” gibi yaptırmasına izin vermemeliyiz. İşte dadaizm de savaşın yaşandığı o yıllarda insanların düştüğü ümitsizliği, buhranı ve belki de en isyankar gözüken, her şeyi reddeden bu akıma dahil olanların kabul edilmiş çaresizliğini ifade ediyor. Tam da bu yüzden tüm estetik değerleri, kültürel kalıpları reddediyorlar. Gelişen teknolojiyle birlikte savaşların ve insanların mücadele şekli de değişiyor. Şu anda da dünya çok farklı bir mücadelenin içinde… Dadaizmin dirilmesini elbette dileyemeyiz ama sorgulayan, umudu olan, bazı şeyleri reddetme cesareti gösterebilecek insanlara, özellikle sanatçılara bu mücadelenin çok ihtiyacı olduğu ortada.

Sanatın sorgulayan insanların tekelinde olmasını ve onlarla özdeşleştirilmesini çok isterdim. Günümüzde her şeye hükmeden kapitalizm burayı da tamamen kendi kontrolüne almış durumda. Sadece bir sınıfa dahil olduğunu kanıtlamak adına markalarla var olan insanların sanat savunuculuğu yapması, en çok sanattan bahsedenin onlar olması çok çelişkili ve çok tehlikelidir. Her sektör ele geçirilebilir ama sanatın, sanatçının bu kadar itaat etmesi ve ele geçirilmesi kabul edilebilir bir şey olmaktan çıkar, ortaya çıkan da eser diye tanımlanamaz. Yeni dünya düzeninde sanatçı tanımını da gözden geçirmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Bu şartlar altında gerçek bir sanatçı sistemle el ele ilerleyen değil de, aksine uyumsuz, asla itaat etmeyen, bireysel özgürlükler uğruna her şeyi göze alan, bir gruba ait olamayan, köksüz olmayı başarabilmiş insan olarak tanımlanmalıdır. Filtreye takılan bunun gibi belli başlı özellikleri olmalıdır.

Yaşadığımız salgınlar, savaşlar, hızla gelişen teknoloji (!) ve ortaya çıkardığı bayağı sorunlar, kadınların, ten rengi farklı olanların, cinsel yönelimi topluma ters düşenlerin (!), hala açlıktan ölen insanların, dünya korona aşısı problemini çözerken hala kızamık aşısına çare bulamamış Afrika’nın sorunlarını konuşmayan, bireysel temel özgürlükler için ses çıkarmayan, sanat icra ettiği varsayılan insanlar, öğretmeniyle iyi anlaştığı için matematiği beş gelen çocuktan farklı değildir. Çağdaş sanat önce özgürlük için mücadele etmelidir, hatta en çok o etmelidir, aksi taktirde bu sanatın sıfatını “çağdaş” kabul etmek çok yersiz olacaktır. Özellikle içinden geçtiğimiz bugünlerde dadaizmi bir kez daha anmak, onu gerçekten anlamaya çalışmanın çok yerinde olacağını düşünüyorum.

İlginizi çekebilir: Hikayesi nedir acaba: Harry Lenas, Baylan Pastanesi’ni nasıl kurdu?

Pınar Özpak: Selam, ben Pınar! 2017 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra meşgul olacağım her şeyin sevdiğim, istediğim, en önemlisi inandığım şeylerin olmasına özen gösterdim ve hala da bunu başarmaya çalışıyorum. Farkında olduklarımı paylaşmak, araştırmak, yeni bir şeyler öğrenmek en büyük motivasyonum. Hep birlikte fark ettiğimiz günlere! :)

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale