X

Hem eğlenelim, hem öğrenelim: Hindistan Günlükleri’nden önemli detaylar

Hindistana Gideceklere Tavsiyeler – Ekstra –

Delhi – Del(h)i Divane

  • Ünlü olmak nasıl bir şey görmek istiyorsanız mutlaka Hindistan’a gidin. Zira buradayken Andy Warhol’un “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” cümlesini zikretmemek mümkün değil. Tipimizin onlardan farklı olduğundan mıdır, giyim tarzımızın onlara değişik gelmesinden midir nedendir bilinmez, günde en az 25 kişi fotoğraf çektirip el sıkışmak istiyor. Ben sıramı savdım, kendimi Madonna gibi hissettim valla. Ünlü olmak zor işmiş, Allah yardımcıları olsun…
  • Hindistan toprakları içinde ünlü olan herhangi birini Seda Sayan’ı tanıyandan daha çok kişinin tanıdığı gerçeğine parmak basmak isterim. 1,2 milyar insandan söz ediyoruz sonuçta, boru değil!
  • Kulağı hassas olanlar yanına mutlaka kulak tıpası alsın. Böyle bir korna sesi yok! Arabaların arkasında “Lütfen korna çalın” yazıyor. Değişik bir algı…
  • Kakasitalı sulardan geçebilecek hastalık tifo ve cırcıra karşı uyarmadı demeyin. Benim gibi susuzluktan bayıldığınız noktada seyyar limonatacıdan ne idüğü belirsiz limonatadan içerseniz midenizdeki tırtılların, enginlere sığmayıp taşarak kelebek olma evrelerini an be an yaşayabilirsiniz. Yapmayın.
  • Hintliler bizim gibi hanım evladı değiller, orijinal bir ekosistemleri var. Çıplak ayak sokaklarda dolaşırlar, en baharatlı, acı yemekleri yerler, yağlı, baharatlı, soya sütlü garip çaylarından içerler yine de sırtları yere gelmez. Ama siz geçmişinizi inkar etmeyin, kendinizi Hintli sanmayın, önleminizi alın!
Hindistana Gideceklere Tavsiyeler – Ekstra –

Ganj – Havada Ganj kokusu var

  • Hindistan’da uçak yolculuğu yapmadan önce mutlaka biletinizin çıktısını yanınıza alın, çünkü hava alanına girmeden önce kapıda polis bileti soruyor. Eğer üzerinizde yoksa bilin bakalım ne yapacaksınız? Bir şey yapamazsınız kardeşim fellik fellik fotokopici ara ki bulasın…
  • Spice Jet; bir Hindistan hava yolu şirketi olup hizmetinden oldukça memnun kaldığımız bir şirketti. Aklınızda ola… 
  • Varanasi’de mutlaka ama mutlaka iyi bir otelde kalın derim, zira gatlarda üzerinize yapışacak olan çamurlardan Mason’unki gibi geceliği 5 lira olan bir yerde kalarak kurtulamazsınız. Çünkü o misafirhanelerde sabun yok ve duvarlarında kertenkeleler, şiltelerinde böcekler cirit atıyor. Demedi demeyin… (Ramada veya Radisson’da kalın, muson zamanı gecesi 20 euro)
  • Varanasi’de her yere tuktuklarla gidebilirsiniz. Çok ucuz ama saatte 62,5 kere trafik kazası geçirme tehlikesi atlatacaksınız. Metin olun.
  • Anam yemeğe gitmek için bir yer aramayın. Ya paşa paşa otelinizde yiyin ya da Ramada’nın hemen yakınındaki Brownie Restaurant’ta yiyin. Orası bayağı iyi, belli ki Avrupa, Amerika görmüş bir genç açmış. Pek nezih ve turistik. Yemekler de harika…
  • Nehrin kenarında dua eden teyzeler fakirlikten kırılırken, burunlarındaki 10 tonluk, sizden benden çok para eden hızmaları nereden bulmuşlar, hangi anadan yadigar kalmış ben çözemedim. Hinduca öğrenirseniz siz sorun, bana da anlatın…
  • Eğer Hindistan’ı trenle gezmek istiyorsanız bilet alamamak için www.yatra.com’u ziyaret edebilirsiniz. Ne yaparsanız yapın olmuyor.
  • Kafasında turuncu saçları olan bir tuktuk şoförünün bu dünyada görebileceğiniz en gururlu, kibar ve ölçülü bir insan olabileceğini unutmayın. Ön yargılarınızı evde bırakıp “bu akşam tuktukları evde bıraktım, körkütük sarhoş oldum umrumda değil” şarkısını söyleyerek kendinizi ön yargılı olduğunuz için cezalandırın…
  • Benim yaptığım gibi BABA adındaki sözde falcıya 2000 rupi- 40 euro bayılın ki üzerinizdeki yüklerden kurtulun, hafifleyin. Bir daha da kendini nasıl pazarlarsa pazarlasın, bir falcının Alaaddin’in cini olamayacağını öğrenin!
  • Mutlaka kalabalık grupla nehir turuna çıkın. Baş başa çıkanlar romantizm yapacağım derken kelleden olabiliyorlarmış. Şehir dedikoduları bu yönde…
  • Gatlarda kafanıza yağ sürdürüp, masaj yaptırın ki bitlenesiniz. Bir de insanlar dua ederken benim gibi burunlarının dibine kadar girip fotoğraf çekin ve insanların ne kadar sabırlı ve özgün bir duruşu olduğunu görün. Aynısını bana yapsalar ana avrat küfrederdim. Dua ediyoruz lan!…
Hindistana Gideceklere Tavsiyeler – Ekstra –

Agra – Agra beni pulla peni

  • Taj Mahal’in temelini 1632’de atıp, inşaatını 1652’de bitirerek bir sabır tablosu çizen işçiler; ödül olarak kollarının kesilmesiyle taçlandırılıyorlar. Neymiş efendim; Taj Mahal’in aynısından yapılmasın. Şehir efsaneleri bu yönde…
  • Taj Mahal’in girişinin kelle başı 700 rupi ( yaklaşık 23TL) olduğunu belirtir, Cuma günleri de kapalı olduğunu eklerim. Tek kalacağınız günü Cuma olarak ayarlarsanız totingonuza baka baka Dünya’nın 7 harikasından birini göremeden gidersiniz.
  • Turuncu saçlı, tatlı şoförümüz Wenne, namı değer “Wenne the Pooh”ya neden insanların saçlarını turuncuya boyadığını sorduğumuzda “Beyazları kapamak için” cevabını alarak “Başka renk mi yoktu aga” demeden geçemiyoruz. Altında başka anlamlar aramayın, adam beyazlarını kapıyor!
  • Tren’in kapısında Salman Khan, Singh Muttar, Gattarha Ghan tadında isimlerin arasında kendi isminizin nazikçe yazılmış olması gururunuzu okşayacak, ananızı babanızı arayıp size ne muhterem bir isim verdikleri için onlara teşekkür edeceksiniz.
  • Tren’de “çori puri çori puriiiii” ya da ona benzer bir tınıyla seslendikleri şey “su” demek. Korkmayın ama alıp içmeyin de. Her şey sağlığınız için, yoksa başka ne amacım olabilir ki!
  • Taj Mahal olsun, Baby Taj olsun bütün türbelerin içine çıplak ayak giriliyor, bir de üzerine yağmur yağıyorsa tadından yenmiyor, cırcıra davetiye çıkarılıyor. Bak, uyarmadı demeyin, 4.yazı oldu bangır bangır anons ediyorum. Ya olacaksınız, ya olacaksınız. Kaçış yok! (Kötü adam gülüşünü duyun)

Rajasthan – Jaipur Jodhpur’a baka baka kararırJaipur Jodhpur’

  • Özellikle Jaipur’da müze tadındaki yerlerin içindeki ve yakınındaki yerlerden alışveriş yapmayın. Oradan biraz uzaklaştığınızda, yol kenarındaki tezgahlarda aynı pantolon, elbise ve incik boncukları yarıdan da az fiyatına bulacaksınız. Sabreden derviş muradına ermiş, dayanın.
  • Araba yolculuğuna çıkmadan birkaç saat öncesinden su ve herhangi bir sıvı tüketimini kesin, yoksa majör pişman olursunuz. Zira, otoyollarda güzel yurdumuzda olduğu gibi benzinciler, restoranlar falan yok. Ya çocukluğunuza dönüp altınıza yapmak zorunda kalırsınız ya da maymun gibi çalılara koşarsınız. Demedi demeyin.
  • Pushkar’da, adam olmadan cin çarpmaya çalışan bir takım delikanlılar yok değil. Size türlü hikayeler anlatıp, dünya kuru bazında küçük ama kendilerine göre büyük meblağlarda para aşırtmaya sizi ikna etmeye çalışacaklardır. 50-100 rupi ateşleyip, yanlarından uzaklaşabilirsiniz…
  • Özel şoförler, tuktukçular; turistleri hiç paraya saatlerce bekliyorlar. Günlük belli bir fiyata anlaşsanız da kendilerine 2 saat sonra geleceğim deyip, 5 saat sonra döneceğiniz için, onlara da 3-5 bahşiş ateşlerseniz çok sevineceklerdir.
  • Kasım’da Pushkar’da gerçekleşen Pushkar Camel Fair (Deve Festivali)’i de bir görün derim. Tavsiye edeni bol.
  • Jaipur’da file binmeyi de unutmayın. Tabii gönül ister ki daha doğanın göbeğinde bir fil turu yapalım ama bizim gibi musonda giderseniz, şehirde binalar arasında file binmekten başka şansınız olamaz. İlle de fil yine de fil diyenlerdenseniz, bununla yetineceksiniz.
Hindistana Gideceklere Tavsiyeler – Ekstra –

Udaipur – Gözlerin Udaipur menekşesi

  • James Bond Octopussy filmi Udaipur’da çekildiği için pek bir gururlu Udaipur halkı. Şehrin en önemli turist atraksiyonlarından biridir bu, ona göre!
  • Udaipur’da iki gece kalmak yeterli. Bir gününüzü ve gecenizi mutlaka Oberoi’de geçirin, zira dışarıdaki hiçbir yerde bu kadar muhteşem bir gün ve gece geçiremeyeceksinizdir.
  • Hijyen konusunda Hindistan’a pek güvenmesem de, bir cahil cesaretiyle piercing yaptırdım Udaipur’da. Bir çılgınlık da siz yapıp, bir tarafınıza piercing yaptırabilirsiniz. Bir taraf deyince yanlış anlamayın, ben kulağımın tepesine yaptırdım. Daha o kadar cesur olamadım.
  • Oberoi’deki lüks, ihtişam, şaşa, oh ne ala, Mualla’dan sarhoş olup, bütün bu asalet karşısında kendinizi çok paçoz hissedeceksiniz. Metin olun, bavula üç, beş şık parça ateşleyin…
Hindistana Gideceklere Tavsiyeler – Ekstra –

Goa & Mumbai – Evimiz Bollywood’daEvimiz Bollywood’

  • Goa’da İsmail Gracias diye bir cadde bulunduğunu söylemeden edemeyeceğim. İsmail Ağabey’e teşekkür etmekten başka bir çaremiz yok galiba…
  • Candolim Beach’de 2007’den bu yana Goa’nın ilk Uluslararası Dans ve Müzik Festivali Sunburn Festival yapılıyor. Her yıl genellikle 27-29 Aralık tarihleri arasında oluyor. Cozutmayı sevenler kaçırmamalı…
  • Leopold Cafe’de Bollywood yönetmen ve yapımcılarının cirit atıp, toy turistleri figüranlıkla kandırdıkları söyleniyor. Allah’ın Hindistan’ında ünlü olayım derken rejisörün yatak odasını ziyaret etmek zorunda kalmayasınız, aman dikkat.
  • Bandra, Bollywood camiasının anavatanı dediler, yol teptik, gittik ama bir şey göremedik. Çok yağmur vardı diye arayamadık da, siz giderseniz bana da anlatın.
  • Mumbai Hindistan’ın en zengin şehri dedik diye kızını kapan Mumbai’nin hamamlarında damat ararken bulmasın kendini. Her ne kadar zengin olursa olsun Hintlilerin ne kadar ısrarcı olduğunu bu durumdan dolayı ne kadar bayılma noktasına gelinebileceğini size anlatmıştım. Can çıkar, huy çıkmaz anacım. Demedi demeyin.
  • Mumbai’nin akşam trafiğinin de İstanbul’dan hallice olduğunu unutmayın. Bir buçuk saat boyunca trafikte telefonundan dinlediği korkunç Hint müziklerinden ve oğluyla yaptığı Hinduca konuşmalarından dolayı taksi şoförünü gırtlaklayıp, elinizi kana bulamayın.
  • Gittiğiniz dönemin en meşhur Bollywood filmini izlemeden sakın dönmeyin. Biz Ek Tha Tiger’a gittik. Başrol oyuncusu Salman Khan adamların Tanrısı tövbe ya rabbim. Bir de film başlamadan önce sinemada milli marşları çalıyor, ayağa kalkıp söylüyorlar. Allah akıl fikir versin… 

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale