Hayatınızda sarılmaya daha çok yer açmanız için 3 neden

En son ne zaman birine sarıldınız?
Ya da en son size sarılan kimdi?
Nasıl hissettiniz? Neler duyumsadınız?

Özellikle pandeminin hayatlarımıza girmesiyle birlikte fiziksel temas son 2 senedir minimum düzeye indi. Yapılan en son araştırmalar gösteriyor ki Covid 19 ile birlikte anksiyete, depresyon, panik bozukluk hastalıklarında ciddi bir artış yaşanıyor. Özellikle yoğun bakım süreçleri, sosyal ilgi eksikliği ve zorunlu yalnızlık durumu bu artışın nedenleri olarak gösteriliyor. Sarılmak oldukça özel hissettiren, sıcak ve samimi bir hamledir.

Birçok sarılma türü vardır. Erotik sarılma, dostane sarılma, ebeveyn sarılması, sevgi sarılması, sakinleştirme sarılması gibi… Tüm bu çeşitlerin tek ortak noktası ise sarılmanın sihirli etkileridir. Canı yanan, öfkelenen veya üzülen birine sarıldığınızda nasıl da sakinleştiğini hatırlayın. Üzüntülü zamanlarda, kaygılı zamanlarda en çok neye ve kime ihtiyaç duyarsınız? Sevilen birinin bir sarılışı, bir sırt sıvazlaması ne kadar kıymetli olur bu zamanlarda…

Peki, sarılmak neden bu kadar etkili dersiniz? Sebebi, halk arasında aşk hormonu olarak da bilinen okitosin hormonu. Çünkü sevdiğimiz biriyle kurduğumuz temas ile birlikte bedenimiz oksitosin ve endorfin salgılamaya başlıyor.

Bağışıklığı ve kalp sağlığını destekliyor

Stres, bağışıklık sistemimizin en sinsi düşmanlarından biri ne yazık ki. Sarılmak stres seviyesini düşürdüğünden dolayı, sarılma eylemi aynı zamanda güçlü bir bağışıklığı da destekliyor. Diğer bir etkisi ise kalp sağlığı üzerinedir. Oksitosinin kalp hastalıklarına yakalanma riskini azalttığı bilimsel bir gerçek. Yaklaşık 20 saniye boyunca sarılmanın kan basıncını düşürdüğü ve kalp atışlarını yavaşlattığı biliniyor.

İyi bir ağrı kesici

Sarılma anında gerçekleşen küçük dokunuşlar, “afferent c” denilen sinirleri harekete geçiriyor. Bu sinirler ise endorfin salgılanmasını sağlıyor. Ağrı kesici etkisi yapan endorfinler daha az acı çekmemizi ve sakinleşmemizi sağlıyor.

İkili ilişkilerin olmazsa olmazı

Bu hormon aynı zamanda ikili ilişkilerde kişilerin birbirine bağlanmasını ve aşk duygusunun oluşmasını sağlayan temel bileşendir. Bir grup bilim insanı 22 çifti 32 yıl boyunca inceledi. Çalışmaları, çiftlerin sarılma sırasında solunum ve kardiyak ritimlerinin senkronize olduğunu gösterdi. Sadece bu da değil, her iki tarafın beyin dalgaları da senkronize oluyordu. Diğer bir deyişle, birine sarılınca, o kişinin frekansıyla eşleşiyorsunuz. Duyguların biyolojiyi düzenlediği bir sakinliğe giriliyor.

Şimdi tekrar düşünün? En son ne zaman birine sarıldınız?

Sevgilerimle…

Instagram: @psikolog.ezgiaslantas

İlginizi çekebilir: Yeni sosyal ortamlarda başarının sırrı: Alan bırakmak

Ezgi Aslantas Psikolog
Psikolog Ezgi Aslantaş istanbul Bilgi Üniversitesi İngilizce Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. Lisans hayatı boyunca Kanada Okulları, Humanite Psikiyatri Hastanesi, Çocuk Aile Danışmanlığı merkezi gibi ... Devam