X

Hayatın sunduğu fırsatlara yepyeni gözlerle bakmaya hazır mısınız?

“Fırsatlar gelmez, onları sen yaratırsın.” Chris Grosser

Bazılarının bizden daha şanslı olarak dünyaya geldiğini düşünürüz. Örneğin daha fazla paraya sahiptir veya daha güzel bir vücuda sahip de olabilir. Kıyaslamalarımız “daha” üzerine kurulmuştur; daha iyi olmak, daha farklı olanaklara sahip olmak, daha farklı yaşam akışına sahip olmak, daha fazla seyahat edebiliyor olmak, daha fazla para harcayabiliyor olmak… İşte tümünü topladığımızda hayatın sunduğu fırsatlar deriz değil mi? O kişi bizden daha farklı fırsatlara sahip olmuştur… Daha fazla fırsat demek “daha fazla olduğu” anlamına gelir…

Ben bugün sizlerle birlikte bu inancımıza daha yakından bakalım istiyorum; gerçekten sadece “bekleyerek” öyle daha farklı yaratılmış olsak da aynı fırsatların bizlere akması mümkün müdür yoksa bu fırsatlar ile ilişkili her ne durumda olursak olalım yine de yapabileceklerimiz var mıdır? Peki, neden bazılarımız bazı fırsatlar ile karşılaşabilirken diğerlerimiz hayatımızda tesadüf bile edemeyiz? Neden bazılarımız gerçekten “hadi canım oradan olur mu öyle şey” diyebileceğimiz hayaller kurabilirken (ve evet bunları birebir hayatlarında bir gün gerçekleştirebilirken) diğerlerimiz ise nasıl olsa bana mı olacak, bana mı bakacak, beni mi beğenecekler, beni mi seçecekler diye düşünerek kocaman bir hayatı “hayal bile kurmadan” tamamlarız?

Bu sorulara yanıt verebilmek için öncelikle “fırsat” kelimesinin anlamına daha yakından bakalım istiyorum sizlerle. Gerçekten nedir bizler için fırsat? Kimilerimizin bazı anları veya olayları fırsat olarak tanımlayabilmesi için her şeyin açık açık olması gerekir; örneğin ünlü biri ile karşılaşmak. Güzel şarkı söylediğimizi ve orta popüler bir mekanda sahne aldığımızı varsayalım. O güne kadar bizi canlı performansımız ile dinlemeye gelen bir ünlü isim olmamış, bu akşam yine sahnedeyiz. İçimizden aklımızdan geçen düşünce sadece yine aynı sahne akşamlarından biri de olabilir veya neden olmasın ya bu akşam gerçekten ünlü biri veya bir sanatçı beni dinleyebilir de olabilir… Fakat bu iki ifade arasında fırsat inancı açısından dağlar kadar büyük farklılıklar vardır…

Birinci inanç yani “nasıl olsa” bakış açısı var olan fırsatları dahi görebilmemizi engellerken ikinci inanç yani “ya olursa bugün olabilir” ve hatta “neden olmasın” inancı tüm enerji akışını değiştirir… “Gerçekten istemek” vardır içerisinde bu ifadenin, duygu vardır, kalbimizden çıkan kocaman bir elektrik akımı vardır; hayata verilen yüksek sesle duyurulmuş mesajlar vardır: “Ben buradayım sevgili evren bana getireceğin o kişiyi bu sahnede beni dinleyecek olduğu anı biliyorum, bekliyorum ve bu fırsatı görüyorum…” Hatta bu bakış açısıyla o ikinci ifadeye inanan kişi davetler yapar evet yanlış görmediniz, okuduklarınız doğru o kişileri bir akşam söyleyeceği mekAna davet eder… Ve sonra bizler bugün meşhur olmuş o kişiyi izliyor oluruz ekranlarımızda veya canlı konserlerinde…

Hemen kendimden bir örnek vererek bir yaşanmışlığı paylaşmak istiyorum sizlerle. Yaklaşık sekiz yıl önce İngiltere’de Oxford Üniversitesi’nde çalıştığım alan ile ilgili sınırlı sayıda kişinin katılacağı bir eğitim görüp çok heyecanlanmıştım. Öncelikle müdürümü ikna etmem gerekiyordu (ki bütçe açısından bu eğitime katılabileyim) bu basamağı tamamladım. Sonra eğitimde dünya genelinde sadece belirli sayıda kişinin katıldığı bu içerik için iki kişilik yer olması gerekiyordu ki bu basamakta takıldım… Sınıfta yer kalmamıştı ve biz iki kişi olarak bu eğitime gitmek durumundaydık yani bir kişilik yer açılacak olsa da diğer iş arkadaşımı bırakıp da katılabilme olasılığım bulunmuyordu…

Asla pes etmedim. İlgili sorumlu kişiye her gün ama istisnasız her gün tekrar tekrar yazdım “biz gelmek için hazırız”… O her ne açıklama yaparsa yapsın her ne yazarsa yazsın yerimiz doldu derse desin ben her gün bıkmadan usanmadan defalarca aynı cümleyi tekrarladım “biz gelmek için hazırız, bu eğitime katılmayı o sınıftaki herkesten daha çok istiyoruz ve gerçekten orada olmayı çok fazla hayal ediyoruz”… Ve artık eğitime çok kısa bir süre kala bir sabah öyle bir mesaj geldi ki, evet kabul edilmiştik ve bizi eğitime davet ediyorlardı… Katılımcılarda bir sorun olmuştu ve yerine alınacak adaylar hakkında düşündüklerinde bizi “ilk” olarak tercih etmişlerdi; çünkü “gerçekten” orada olmayı ne kadar çok istediğimizi biliyorlardı…

Şimdi bu örneğe baktığımızda sadece bir kez “rastlantı” eseri yer soran bir katılımcı adayı ile her gün size yazan, her gün ben orada olmak için canımı bile vermeye hazırım noktasındaki bir adayın fırsat karşılığı eşit olabilir mi?

Biri “olursa olur olmazsa olmaz” diye bakarken diğeri olması için “ne gerekiyorsa yapmaya hazırım” dediği noktada vücutlarından yayılan enerji aynı seviyede midir, aynı titreşimde midir? Biri nasıl olsa diye bir kenara bırakırken diğeri her ne olursa olsun ben bu işi yapacağım, ben bu hayali gerçekleştireceğim, ben bunu çok istiyorum diye hayata meydan okuduğunda aynı fırsatlar ile karşılaşmaları mümkün müdür? Evet, aynı fırsatları yakaladıklarını düşünelim, bunu aynı şekilde değerlendirebilirler mi? Biri nasıl olsa bakış açısıyla sadece zaman geçirirken diğeri olmazsa olmazıyla sonuna kadar var gücüyle çalışmaya devam etmeyecek midir?

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız hayatınızda karşınıza çıkan “fırsatlara” çok daha yakından bakmanızı dilerim… Hayatta önemli olan daha şanslı veya daha şanssız olmak değildir, başkası ile karşılaştırma yapmak değildir… Önemli olan kendi bakış açımız, kendi fırsatlarımızı yaratmak ve bunları en iyi şekilde değerlendirebilmektir…

Bugün, kendinize olan inancınızla, en güzel fırsatları kendiniz için oluşturmaya, yolunuzu gül bahçeleriyle donatmaya ve diken de olsa patika da olsa yağmur çamur da olsa bıkmadan yılmadan o eşsiz yollarınızı yürümeye gerçekten hazır mısınız?

 

 İlginizi çekebilir: Evrensel niyet: Bizi şimdiye getiren gizli güç

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale