X

Hayatın karanlık yanını kucaklamak: İkinci dalga pozitif psikoloji ve iyi oluş (wellbeing) kavramı

Daha önceki bir yazımda da bahsettiğim gibi pozitif psikoloji, insan deneyimlerinin anormal ve karanlık yönlerine odaklanmaktan ziyade insanın gelişime açık yönlerini, mutluluk, akış, otantiklik gibi pozitif yapıların incelenmesini ve desteklenmesini savunan bir yaklaşım. Pozitif psikoloji kısaca, hayatı yaşamaya değer kılan şeylerin ve optimal insan işlevselliğinin ne olduğunu inceliyor.

Optimal insan işlevselliği ile kastedilen şey ise psikolojik işlevsellik kavramı. Psikolojik işlevselliğe genel olarak “iyi oluş” (wellbeing) da diyebiliriz. Pozitif psikolojinin kurucusu Martin Seligman (2011) iyi oluşu PERMA adını verdiği beş boyutlu bir model ile açıklıyor. Olumlu duygu (positive emotion), hayata bağlılık (engagement), olumlu ilişkiler (positive relationships), anlam (meaning) ve başarı (achievement) ise PERMA iyi oluş modelinin bileşenleri.

İkinci dalga pozitif psikoloji

Pozitif psikoloji yaklaşımına başlarda hayatın olumsuz yönlerini görmezden geldiği yönünde eleştiriler oluyordu. Bu nedenle alan yazılarına baktığımızda olumsuz duygular ve deneyimlerin psikolojik işlevselliğe katkı sağladığı yönlerin incelenmesinde artış olduğunu görüyoruz.

Dr. Itai Ivtzan ve arkadaşları (2015) tarafından ikinci dalga pozitif psikoloji olarak tanımlanan bu yaklaşım, “hayatın karanlık yanını kucaklamak” sloganıyla betimleniyor. İkinci dalgaya göre pozitif psikoloji kuram ve araştırmalarının sonuçları her zaman iyi olsa da bireylerin bu sonuçlara giden yolda yaptıkları seçimler ve yaşantılar acı verici olabiliyor ve pozitif psikoloji bu yolculuğu da kabul ediyor.

Wong (2011) tarafından “Pozitif Psikoloji 2.0” olarak tanımlanan yaklaşımla ikinci dalga pozitif psikoloji arasında ciddi örtüşme var. Wong’a göre pozitif psikoloji tartışmalı yönlerine rağmen ana akım psikolojinin dilini ve yönelimini çoktan etkiledi bile. Ve pozitif psikoloji öğretim, araştırma ve uygulamalarıyla hızla yayılıyor. Uluslararası Pozitif Psikoloji Derneği’nin kurulması da pozitif psikolojinin küresel ölçekte ilgi gördüğünün bir kanıtı.

Pozitif psikoloji sadece psikoloji literatüründeki negatifliğe yönelik yanlılığı telafi etmek için oluşan bir yönelim de değil. Temel amacı yaşamı yaşamaya değer kılan şeylerin ne olduğunu ve herkes için yaşamı nasıl iyileştirebileceğimizi tespit etmek. Pozitif Psikolojinin en çok eleştirildiği nokta negatif duygu ve deneyimlerin faydalarını ve gerçekliğini görmezden gelmesi ve insanların pozitif özellikleri ve duyguları artırmaya odaklandığında negatiflerin yok olacağı düşüncesiydi. Wong’a göre pozitif duyguların her problemi çözeceği vurgusu zararlı bir vurgu, çünkü pişmanlık, engellenme, suçluluk ve öfke gibi negatif duyguların hepsi bireyi pozitif değişime yönlendirme potansiyeli taşıyor. Wong bu savının gelecekteki araştırmalarla desteklenmeye ihtiyaç duyduğunu da belirtiyor.

Pozitif psikolojiye yönelik ikinci eleştiri ise pozitif ve negatif olguların adeta siyah-beyaz ikili (kutuplu) düşünceyle incelenmesi. Oysa ki birçok deneyim hem pozitif hem de negatif bileşenlerden oluşur. İşte Wong pozitif ve negatif olguların diyalektiğinin anlaşılmasının da pozitif psikolojinin geleceği açısından önemli olduğunu ifade ediyor. Net olmayan, öznel iyi oluş gibi geniş kavramların daha spesifik süreçlerle ele alınmasını, ilgili bağlam ve bireylerden ayrı değerlendirilemeyeceğini savunurken, zorluklar ve fakirlik içerisinde öznel iyi oluş düzeyi yüksek olan bir birey ile refah içinde yaşarken öznel iyi oluşu yüksek olan bir bireyin aynı şekilde değerlendirilemeyeceğini vurguluyor.

Wong iyi oluşu dört bileşene ayırıyor:

1. Hedonik mutluluk: Kişinin yaşamına ilişkin doyuma, daha yüksek miktarda olumlu duygulanıma ve daha düşük negatif duygulanıma sahip olması.

2. İşlemsel mutluluk (prudential happiness): Yaşama bağlılıktan doğan mutluluk. Çoğunlukla akış deneyimlerini ve yaptığından keyif almayı içeriyor.

3. Ödomonik mutluluk: Çoğunlukla psikolojik iyi oluş bileşenlerini içeriyor: erdem, mükemmellik, içsel motivasyon, otantiklik, anlam, gaye gibi.

4. Kaironik mutluluk (manevi mutluluk da denebilir): Hayranlık duygusu, kendini şanslı hissetme, başına gelen iyi şeyleri takdir etme, dua veya Tanrı ile birliktelik ile ilişkili.

İkinci dalga pozitif psikolojiyi açıklayan Dr. Itai Ivtzan (2016), hayatta karşımıza çıkan olumsuz duygularla baş etmede pozitif psikolojinin önemli bir etkisi olduğunu söylüyor. Negatif duyguların insanı pozitif duygulara götürebileceğini vurguluyor ve devam ediyor: “İyi oluş için negatif yönleri de kucaklamak önemli. Karanlık yönler, sıkıntı oluşturan duygu ve deneyimlerin üzerine gitmek potansiyel iyileşmeyi getirecektir. Negatif duyguyla mücadele etmek yerine onu görmek, kabul etmek ve içselleştirmek onu yönetmeyi de beraberinde getiriyor. Uyum sağlayarak ondan bir şey öğrenmek ve sonrasında da onu yönetebilmek mümkün.” 

Negatif duygulardan pozitif sonuçlar çıkarılabilir. Travma sonrası büyüme veya gelişme de bunun bir göstergesi. Aslında pozitif psikoloji hayatın olumsuz ve karanlık yönlerini de kucaklıyor. Pozitif psikolojinin ikinci dalgasında ortaya çıkan bu görüşle üzüntü, ölüm, hayatın anlamını sorgulama gibi duygular hayatın doğal bir parçası olarak kabul ediliyor. Bu nedenle negatif ve karanlık yönleri yönetebilmek için bunları kabul etmek gerekiyor.

Sonuç olarak ikinci dalga pozitif psikoloji iyi oluşa ve hayatı yaşamaya değerli kılan şeylere odaklanmakla beraber, hayatın negatif yönlerini de yok saymıyor. Hatta bunları kabul etmekle kalmayıp dönüştürebileceğimizi savunuyor. Bu noktada hayatı negatiften pozitife doğru bir öğrenme yolculuğu olarak düşünebiliriz. Sizin kendi hikayenizdeki yolculuğunuzda negatiften pozitife çevirmek istediğiniz ne var? Şimdi bunu yeniden değerlendirmek ve dönüştürmek istemez misiniz? Peki, bunu yapmaya hazır mısınız? Bu süreçte tüm korkularınız su üstüne çıksa bile devam edebilir misiniz? Kısaca hayatınızın sorumluluğunu almaya hazır mısınız? Eğer öyle ise bir psikolojik danışman olan benden profesyonel destek almak için ayselkeskin2004@yahoo.com adresine eposta göndererek bilgi alabilirsiniz. Sevgiyle kalın.

Kaynaklar 
Ivtzan, I., Lomas, T., Hefferon, K., & Worth, P. (2015). Second wave positive psychology: Embracing the dark side of life. Routledge.
Ivtzan, I. (2016). “İkinci Dalga Pozitif Psikoloji: Hayatın Karanlık Yönlerini de Kucaklamak” Üsküdar Üniversitesi 1. Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresi.
Kaya, Ç. (2019). Bağlamsal pozitif psikoloji yaklaşımına dayalı grupla psikolojik danışmanın psikolojik işlevsellik göstergeleri üzerindeki etkisi, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bilim Dalı, İstanbul.
Seligman, M. E. P. (2011). Flourish: A visionary new understanding of happiness and well-being. New York, NY: Free Press.
Wong, P. T. P. (2011). Positive psychology 2.0: Towards a balanced interactive model of the good life. Canadian Psychology/Psychologie Canadienne, 52(2), 69–81. https://doi.org/10.1037/a0022511.

İlginizi çekebilir: Pozitif psikoloji kafayı kuma gömmek midir: Pozitif psikoloji aslında nedir?

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale