X

Hayatın her anında seçmen olmak: Oyumuzun hakkını veriyor muyuz?

Ülkemizde yepyeni bir dönemin başladığı günlerden geçiyoruz. Perdenin önündeki sahnede doğal afetler ve siyaset var gibi görünse de perdenin arkasında gezegen geçişlerinin etkisine maruz kalan farklı ve dönüştürücü hareketler söz konusu: İçimizde ve dışımızda, aile ve birey arasında uyumsuzlukla gelişen mücadeleler, toplumsal rekabetler ile ülkelerin birbiri ile olan mücadelesini tetikleyerek dönüşümüne destek olan gezegen geçişinin etkileşimleri.

Böylesine derin ve böylesine büyük etkiler yaratan dürtüsel ve eylemsel hareketliliğin içinde hissettiklerimizden hoşnut olmamamızın temeli “sonlandır ve dönüştür” diyen etkileşime girdiğimiz iletişim ve etkileşim ağlarıdır. Her birimiz farklı etkileniyoruz ve her birimiz bu etkilerin ortaya çıkmasını sağlayandan kurtulmaya çalışıyoruz. Oysa varlığımızın sebebi olandan kurtulmak değil olana rağmen gelişebilmektir. Çünkü her canlı ortak yaşama hizmet eden en büyük yaşam kuvvetidir. Ve keşfedilmesi gereken günümüzün ortak algısı tam olarak budur.

Kurtulmak ve ummak gibi seçimlere yatırım yapmak hayatımızı iyileştirmiyor:

  • Kurtulmayı düşünmek,
  • İyileşmek için mücadele etmek,
  • Duygusal tepkiler vermek,
  • Davranışları düzenlemek,
  • Sosyal medyada paylaşmak…

Enerjimizi bu yönde harcadığımız her defasında bir seçim yapıyoruz yani herhangi bir şeyin var olmasına bir oy vermiş oluyoruz. Oylar hep benzer şekilde olunca da benzer şeyleri yaşamaya devam ediyoruz ve kurtuluş hiç gelmiyor. Çünkü her kullandığımız oy çoğunluğun seçeneklerinden iki yönden birine veriliyor: Taraf olmaya yönelik oylar veya karşıt olmaya yönelik oylar veriliyor. Yenilikçilik ve henüz var olmamış seçeneklere oy vermek gittikçe yok oluyor gibi. Oysa dünyayı bizim oylarımız dönüştürüyor. Sosyal ve teknoloji çağına yenilikçi insanların hayal gücüyle geldik. Kendimizi bu denli zorlayarak ite kalka bir hayat yaşamaktan kurtarmak istiyorsak yenilikçi olmayı öğrenmeliyiz. Yenilikçi olmanın yolu da taraf veya karşıt olmamaktan geçer.

Hadi gelin ilk oyumuzu bugün kullanalım ve taraf ve karşıt olmama seçeneğine oyumuzu verelim. Sonra arkamıza yaslanıp gelişimimizi ve ilerlememizi izleyelim. 

  • Barış istiyorsak kendimizle ve yaşamla savaşmayı bırakalım.
  • Huzur istiyorsak kendimize acımayı ve yaşamın desteklemesini beklemeyi bırakalım.
  • Denge istiyorsak kendimizle ve toplumla yarışmayı bırakalım.
  • Bağırıp çağırmayı, korkup korkutmayı, suçlanıp suçlamayı, utanıp utandırmayı, yargılayıp yargılanmayı en önemlisi de saygısızlığı bırakıp değer arayışlarından çıkmayı kendimize öğretelim.
  • Özetle taraf veya karşıt olmayı bırakıp kurtulmak için değil oldurmak için harekete geçelim.
  • Biz bir seçmeniz ve her zaman tek bir oy kullanma hakkımız var. Tek oy kullanma hakkı hem kendi alanımızı hem ortak yaşam alanımızı hem de ülkemizi etkileyen önemli bir seçimin hareketini başlatır.

Gerçek seçmen olumsuzluklara odaklanmaz, yargılamaz değer biçmez oy için uğraşmaz kendi oyuna sahip çıkar ve bilinçli oy kullanır. Kendini ispatlamak için veya birilerini etkilemek için değil kalben ve ruhen sahip olduğu tek ve yenilikçi oyuna sahip çıkar ve kendi oyunun hakkını verir. O yönde düşünür duygularını o yönde aktarır ve davranışlarını o yönde yansıtır. Siyaset yapmaz; karşıt olarak muhalefete girmez, taraf olarak örtbas etmez.

Hayatın her anı’nın bir seçimden ibaret olduğu idrak edilmeden de gerçek seçmen olunamaz:

  • Bitmeyen mücadelelerinin kendi oyunu kullandığı içsel süreçleriyle bağlantılı olduğunu göremez.
  • Kendini yargılayan konulara odaklandıkça yargılanmaya dair oy kullandığını kabullenemez.
  • Hayatın olumsuzluklarını görme eğilimiyle sürekli olumsuzlukların var olmasına dair sürekli oy verdiğini kaçırır.
  • Güvensizliğe dayalı kargaşalara oy verir.
  • Geçmiş tecrübelerden kanıtlar toplamaya ve o kanıtlarla oy kullanmaya eğimli olur.
  • İnsanların sırrını çözmeye ve ifşa etmeye oy kullanır.

Yaşamın sürekli bir seçim ve sürekli bir oy kullanma hakkı olduğunu görebilmek bugünlerde oldukça önemli. İçinden geçtiğimiz dönüştürücü gezegen etkilerinden dönüşümün ve gelişimin hatta refah ve tatmin içinde ilerlemenin kapılarını açar.

Kendi seçimlerimize kullandığımız oyların yaşattığı tatminsizlik ve mücadele baskıları sınırlı zihniyetlerin içinde karmaşa yaratıyor. İçinden geçtiğimiz dönüştürücü gezegen etkilerinden dönüşümün ve gelişimin baskısıyla son vermenin kapıları açılıyor. Bu son verme her türden son vermeyi temsil eder: Düşüncelere son vermek, duygulara son vermek, ilişkilere son vermek, fiziksel olanlara son vermek gibi eskiden yeniye geçiş noktasını temsil eder. Artık ya bilinçli oylar kullanacağız ya da oylarımızın hiçbir hükmü olmayacaktır; boşa harcanan enerjiler, heba edilen emekler kargaşanın parçası haline gelecektir.

Artık ya seve seve ya öpe öpe dönemlerinden geçiyoruz; ya dönüşüme oy kullanarak huzuru çağıracağız ya da sahip olduklarımıza sıkı sıkıya tutunarak son buluşları yaşayacak ve dönüşüme tanık olacağız.

Arkasında durduğumuz, desteklediğimiz veya karşıt olduğumuz her ne varsa ona oy veriyoruz ve yaşamda onu büyütüp karşımıza çıkarıyor. Bu bilinci fark etmeyen bir toplum olarak daha fazla acı çekiyoruz daha fazla mücadele içinde kıvranıyoruz. Gittikçe artan ve daha fazla içinden çıkılmaz bir hal alan yaşamın tek mesulleriyiz. Çünkü mevcut olan seçenekten başka seçeneğimiz yok sanıyoruz. Oysa sonsuz ve sınırsız olasılıklar okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz ve ihtiyacımız olan her zaman başka bir seçeneğin daha var olduğunu hatta içinde dolandığımızı fark etmek.

Herkes kendi düşüncelerinde, duygularında ve davranışlarında kullandığı oyları görebildiğinde sonuçların bireyselden topluma yansıyanlardan öte bir sonuç yaşanmadığını görebiliyoruz. Taraf veya karşıt olmadığımızda görebiliyoruz.

Bu makaleyi okuyanların durup kendi duygu-düşünce ve davranışlarını gözlemlemeye davet ediyorum. Aslında nerede bir seçmen olduğunuzu ve oyunuzu sandık başında vermediğinizi görmeye davet ediyorum.

Seçmen olmak meselesi kimlerin aday olduğundan daha derin bir konudur. Mesele içinde yaşamakta olduğumuz toplumda etkimizin nedenli kuvvetli olduğunu keşfetmektir.

İki veya üç taraftan birini seçmek zorunda olmamızın tek nedeni bireysel haklarımıza sahip çıkmamaktan gelir. Yoksa 70 yaşına geldi diye yok sayılan kayda alınmayan anne babaların yaşadığı bir toplumda 70 yaşındaki insanlara oy vermek zorunda kalmazdık.

Devir değişti, jenerasyon değişti, yaşamın akışı değişti sosyal ve teknoloji çağında var olan bir insanlığı eski jenerasyon zihniyetinin yönetmesine izin veren biziz; bireysel haklarına sahip çıkmayan toplumun parçalarını oluşturduğunu görmeyenler.

Taraf veya karşıt olmadan doğru seçmen olabiliriz. Sosyal ve teknoloji çağındayız yani sosyal medya bizim seçmenliğimizin yansımasıdır. Öyleyse bize huzuru, barışı ve tatmini getirecek lider seçimlerimizi öne çıkanların tarafı veya karşıtı olarak değil, ne istediğimizi yansıtarak hemen şimdi bireysel haklarımızın kullanıma geçebiliriz; hakiki ve öz bir seçmenlik ruhuyla oylarımızı önce düşüncelerimizde duygularımızda ve davranışlarımızda paylaşabilir ve dönüşümü gerçekleştirebiliriz.

Gezegen geçişlerinin baskısı bu yönde sonlandır ve dönüştür diyor. Yaklaşan seçimde bize büyük bir fırsat sunuyor. Hiçbir şey yapamıyorsanız dahi bir durun! Taraf olduğunuz veya karşıt olduğunuz paylaşımlarla insanlığı kışkırtmayı bırakın. Her kışkırtma eskinin devamına yenin sıkışmasına vesile oluyor. Yüreği yetenleri kışkırtmak yerine kendilerine dürüst olmaya davet ediyorum. Asıl marifet kışkırtıcı paylaşımlarda bulunmak değil kendi öz varlığından paylaşmaktır.

Birlikte sevgi ve saygıyla dönüşmek dileğimle…

İlginizi çekebilir: Tefekkür sanatı: Kelimelerin gücünün farkında mısınız?

Nalan Kahraman: Merhaba, Ben kimim? – Neden varım? – Önemli olan akıllı olmaksa hissettiklerim niye var? türünden bitmek bilmeyen sorularımın cevaplarını 2008 yılında tanıştığım Human Design sisteminde bulmaya başladım. Tam bir adanmışlıkla sistemi öğrenme yolculuğuna adım atarak 2018 yılında Uluslararası Human Design okulundan mezun oldum. 3 yıldır Human Design okulundan aldığım profesyonellik lisansımla online Human Design eğitimleri ile “Zihni Anlamak” üzerine atölyeler düzenliyorum. Yaşam deneyimlerimle edindiğim kazanımları sosyal medya hesaplarımdan paylaşıyorum. Aynı zamanda “EUREKA Yorumunu değiştir hayatın değişsin” kitabının yazarıyım ve yeni kitaplarım yolda. Kendini bilmek üzerine yola çıkanlar için elimden ne geliyorsa…

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale