X

Hayatın dogmalarını, o yıkılmaz duvarlarınızı yıkmaya hazır mısınız?

Yabancı değiliz hiçbirimiz öğretilmişlere. Bu dünyanın kuralları olanlara. Ülkeler arasında çizilmiş aslında dünyanın “yaradılışında” olmayan o “sınırlara”. Sonra “insan” olmaktan uzak bir mantıkta “kültürel fark” olarak dayatılanlara… Bazen çocuk aklımızın almadığı anne uyarılarına “o çocukla oynayamazsın”, “bununla arkadaş olamazsın” ve sonrasında bizler kaç yaşına gelirsek gelelim bitmeyen dogmalara; “o kadınla evlenemezsin, o adam ile birlikte olamazsın”lara…

Peki bunlar nasıl da hayatımızın bu kadar içine gayet normal bir şeymiş gibi girebiliyor? Ve biz nerede yanlış yaptık, ne zaman çocuk güzelliğimizi, kişilere ve şeylere karşı olan açıklığımızı can-ım önyargısızlığımızı yitirdik ve bu dogmaların kurbanı olmaya başladık? Adım adım, yavaş yavaş ve her anımızda hissedeceğimiz şekilde bunu nasıl normal olarak nitelendirebildik?

Ben bugün bu soruları sizlerle birlikte kendimize  soralım isterim… Hepimiz aynı beklentilerin kurbanıyız aslında. Ben sizler için kendi hayatımdan hemen örneklemeye başlıyorum. Bir ailenin büyük çocuğu olarak en başarılı öğrenci dogması; her sınavdan en iyi notu almak için büyütüldüm. Bu başarıyı gerçekleştirmek olmazsa olmazdı. Başka bir yol yoktu. Sonra en iyi öğrenci olmak gayesi üniversiteye girdiğimde de devam etti. Nasıl olsa benim değişmez kabulüm yani dogmam buydu. Bir bölüm yetmedi bir diğer bölüme girdim. Herkes muhteşem vakit geçirmekteyken ben hayatın tüm değişkenliğine rağmen iki bölüm diye ısrar ettim. Hayatta hep “çok çalışmak” gerekliydi. Bir şeyin hep “en zor” olanını seçmek… Hep bir şeyleri “en iyi” yapabilmek için çalışmak…

Peki ya bir kez başarısız olsaydım yani “mükemmel” olmasaydım bu dogmaya inanmaktan vazgeçseydim? Ben de insandım değil mi; bunca yılda bunca öğrencilik zamanında bunca hayat yaşanmışlığında sadece bir kez ben de “dogmalara karşı gelmek” hakkımı kullansaydım ve bu akışa bir “dur deseydim(!)… Ne olurdu? Hayatım nasıl olurdu?

Tabi ki burada bitmiyor sorularımız… Sonra her şeyde mükemmel olmak, mükemmel eş, mükemmel kız arkadaş olmak “görevine” döndü… Ve işte hayatı yaşamayı, hayatta “yaşamak istediklerini” ve hayatın anlamını unutmaya geldi dayandı. Misyonu başarmak dogması inancıyla ve hiç sorgulamadığım başarıya odaklanmak “bilinci” (aslında bir çeşit bilinçsizlikle) ben kendi kendimi çoktan unutuvermiştim…

Sonunda ne oldu diyeceksiniz; kocaman bir “mükemmelsizlik”. Ve ben önce kendimi, sonra çok sevdiğim bir adamı kaybettim… Zamanı çoktan gelmişti belki de; hep yıllardır içten içe soramadığım bir kere bu “dogmaya dur” desem bir kere mükemmel olmasam, bir kere ben de “başarısız” olsam ne olur diye sormaya başladığım an hayatımda bunun yansıması gerçekleşivermişti…

Ve ben işte asıl o zaman “hayatın” hayat olduğunu bir hedef olmadığını, bir otomatik pilot şeklinde yaşanmaması gerektiğini ve eğer doğru kadar yanlış var ise sevmek kadar nefret de var ise, nefes almak kadar nefesimizi tutmak var ise “başarı” kadar ve bunu dogma olarak kabul etmek kadar, herkese ve her şeye rağmen başarı olarak nitelendirilenin “tam tersine” yoluma tek başıma devam etmek kararı almıştım…

Bakın sevgili Vishen Lakhiani güzel eseri Olağanüstü Yaşamlar İçin Olağandışı Hayaller ile dogmalardan kurtulmayı nasıl yorumluyor;

“…Olağanüstü akıllar dogmaları görmede iyidirler ve sorgulanacak ya da görmezden gelinecek olanların yerine benimsenecek kuralları ve şartları seçmede yeteneklidirler. Bu nedenle, bu insanlar daha az kullanılmış olan yolda gitmeye ve gerçekten yaşanmaya değer fikirler üzerine yenilikler yapmaya meyillidirler.

…Dogmaların kurallarından sıyrılmak korkutucudur, ama fark ettim ki sık sık tekrarlanan bir kalıp mevcut. Dibe vurmak, daha sonra yaşam kalitesinde daha keskin yükselişleri sağlayan şaşırtıcı bilgileri içeriyor. Fakat dibe vurmanın bu geçici acılarına karşı cesur olmak zorundasınız. Emin olun buna değer…

…X Ödül Vakfı’nın kurucusu ve başkanı olan arkadaşım Peter Diamandis şöyle der: Kazanamıyorsanız kuralları değiştirin. Kuralları değiştiremiyorsanız görmezden gelin. Bu tavsiyeyi seviyorum. Fakat dogmatik kurallara meydan okumadan önce sizi geri tutan sınırlayıcı kuralları tespit etmek zorundasınız. Bu, benimsediğiniz ve (farkında olsanız da olmasanız da) emrinde hareket ettiğiniz kuralları keşfetmekle başlıyor.”

Bugün hayatınızdaki dogmalarınız, değişimini bile sorgulamadığınız inançlar neler? Örneğin çok mutsuz bir evliliğe sırf aileniz, toplum, diğerleri “ne diyecekler” diye katlanmaya devam mı etmektesiniz? Çoktandır hiç zevk almadığınız yaratıcılığınızı, özelliklerinizi ve sizi yansıtmayan bir işte sırf bir kaç ay geçinecek birikiminiz yok diye her gün şikayet ederek hayatınızı devam mı ettiriyorsunuz? Ya korktuğunuz kilo almak, sadece kalori hesabı yaparak yaşamak yerine neden daha fazla spor ve sağlıklı yaşam ve istediklerinizi yemek içmek gibi bir değişime karşı durmaktasınız, şekerli her şey kilo aldırır dogması hayatınızın tek gerçeği olmuş durumda mı?

İşte bugün farkında olmadığımız tüm bu gerçekler hayatımızın “her anını” yönetmektedir. Özel ilişkilerimizden kişisel bakım tercihlerimize kadar her detay bu inançlar ile şekillenir. Öğretiliriz, öğrenmek durumunda bırakılırız ve işin en garip tarafı ise “sorgulamadan” inanırız. Ve hayat boyu da inanmaya devam ederiz.

Bugün bu yazımı okuyorsanız tek bir dogmanızı bile sorgulamanız beni mutlu eder… Neden, kesinlikle böyle olacağını nereden bilebilirim, beni sınırlandıran nedir, neden cesaret edemiyorum, bunu değiştirmek mümkün mü? Sadece tek soru kadar uzağımızda muhteşem sınırsızlık bizi beklemektedir… Haydi tek soru ile sınırlarınızı “dogmalarınızı” bugün yıkın…

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale