X

”Hayata bir kez gelmiyoruz bizler, doğan her güneş yeni bir şanstır” – Emine Yeşim Aydın röportajı

Pek de kısa olmayan bir süredir, bu satırlar aracılığıyla, bana enerji veren; neşeme neşe, gücüme güç katan etkinlikleri, ilginç bilgileri ve tanımaktan memnun olduğum kişileri paylaşıyorum sizlerle. Amacım, sadece kendimi anlatmak; “Şunu yapıyorum, bunu yiyorum, şöyle koşuyorum, aman ne de hızlı bisiklete biniyorum.” demek değil, olmayacak da… Bir şeyleri yaparken içinde bulunduğum ruh halini, bana kattıklarını, başkalarına da katabileceklerini, tanıdıkça tanımak istediklerimi anlatmaya doyamıyorum. Daha fazlasını yaşamak, daha fazlasını söylemektir niyetim.

Bugün, hayatıma henüz girmesine rağmen enerjime enerji katmayı başaran birinden bahsetmek istiyorum size: Emine Yeşim Aydın; nam-ı diğer Sincap. O gerçekten de bir Sincap çünkü sabah İznik Gölü fotoğraflarını paylaşırken, sonra Sapanca’daki ağaçların arasında, aynı günün akşamında da Caddebostan’da pilates dersi verirken görebiliyoruz kendisini. İlk olarak Runtalya fotoğraflarını paylaşırken, sonra Sapanca’daki ağaçların arasında, aynı günün akşamında da Caddebostan’da pilates dersi verirken görebiliyoruz kendisini. İlk olarak sırasında çıktı karşıma. Sanki otelin kapısından girerken kurmuşlar da üzerimize doğru salmışlardı. Öylesine bir tükenmez enerji, öylesine bir iyilik peşinde koşma arzusu… Sosyal medyadan takip ettikçe daha da merak ettim kendisini ve tanıdıkça siz de tanımalısınız diye düşündüm. Koşuyorsanız eğer, zaten bir gün mutlaka yolunuz kesişecektir. Aramanıza gerek yok, o nasıl olsa bulur sizi.

Bakalım kimmiş bu Sincap, ben sordum, o cevapladı. verdiği kimi cevaplar tek başına ders olabilecek nitelikte. Anlayana tabii.

Bana ilham veren, neşelendiren kişileri paylaşmaya devam edeceğim sizlerle. Şimdilik bazılarını kendime saklıyorum ama söylemiş olayım.

Kim bu sincap?

Ben dedemin seslenmeyi istediği, yücelttiği adımla Yeşim’im kısaca. Ancak beni koşucular artık ‘SİNCAP’ diye tanıyor ve bu daha mühim benim için; çünkü bu, beni sosyal statümden, ‘yabancı’ olmaktan ve en önemlisi sadece ‘biri’ olmaktan arındırıp, özgürleştiriyor.  En güzel yanı da, beni adımın önüne gelmeye meyilli olan sıfatlardan kurtarıyor. (En bilindik örnek olarak ‘Mini Cooper’ Yeşim’i verebilirim. Bunun dışında ‘Sarışın’ Yeşim ve ‘Koç’tan’ Yeşim geliyor mesela şu an hemen aklıma…)

Ne yapmaya çalışıyorsun? Her şeyin parayla ölçüldüğü şu dünyada neden bedava ders veriyorsun, STK’lara yardım ediyorsun, İyilik Peşinde Koşuyorsun? Amacın nedir?

Çocukluk hayallerimin peşinden koşmaya çalışıyorum ben; esasında sadece ve o zamanlar inandığım doğruların koruyuculuğunu üstlendim artık. Madem bu kadar yıl geçmesine rağmen, o küçük çocuğun ruhu silinmedi benliğimden, belki de benim dünyaya gelme amacım da buydu diye düşünüyorum. Hatta kim bilir, belki de o hep haklıydı: sevgi, her şeyden öte bir huzur kaynağı ve güçtü.

Ben çok zengin bir annenin kızı olarak büyüdüm. Ailemin köklerini ve gerekliliklerini hep bilerek; gurur duyarak ama yalnız büyüyerek bu sebepten.Hani şu bakıcıların, gündelikçilerin evde aile fertlerinden daha çok vakit geçirdiği ‘cadde’ kızlarından biriydim lise bitene kadar. Piyano çalan, tenis ve kayak okullarına gönderilen ve pek tabii ki buna bağlı olarak özel yabancı okullarda eğitim gören zengin, aydın, eğitimli bir genç kız olarak büyüdüm. İpek boyardım hobi olarak ve satranç oynardım.

Ancak bütün bu annemin benim için heveslenerek ve gayret göstererek yetiştirmek ve oluşturmak istediği hayatın yanı sıra ben, ağaçlara tırmanmayı seven, dağlardan aşağı koşarak inen, bisikletle ellerini kaldırıp yokuş aşağı kendini bırakan, kısaca ‘erkek’ gibi davranan yaramaz bir çocuktum.

Eve bisikleti başkasına hediye etmiş olarak dönerdim genelde ya da çamur içinde en önemlisi.

Kapıcı çocuklarıyla oynamak daha zevkliydi komşuların kızlarıyla evcilik oynayıp barbie bebek istemekten. Bu hala hiç değişmedi üstelik!

  

Paranın getirdiği yoğun ve sisli yalnızlığı ise çok iyi biliyorum; gerekenden fazlasının insanlara mutluluk değil hüzün soluttuğunu yani… Bu zengin hayatın bedeli olarak çok yoğun bir iş hayatı olan bir kadın genel müdürün kızıydım ben, anne özlemiyle büyümüş olan. Bundan mütevellit de farklılaşarak ve deneyerek koparak kendine has yaşam köklerini büyütüp uzaklaşan…

Bedava ders veriyorum, çünkü bunu özellikle sahilyoluna belediyenin metal fitness alanları kurulduğundan beri insanları düzeltmek, uyarmak ve onlara zarar gelmesini önlemek gibi belki de kulağa çok lüzumsuz gelen bir vazife edindim zaten. İnsanlarla iletişime geçmek ve onlara bir şeyler aktarmak ise 16 yaşımdan beri ne öğrendiysem özel dersini veriyor olmamdan dolayı çok gelişmiş olan bir kontrolüm dışı tepkim oldu. Bilgi ve sevgi aktarımının hayatımdaki yeri çok büyük. Takas usulüyle yaşanan ilk uygarlıkların masumiyetine olan inancımın da katkısı olmalı elbette bir sosyolog olarak.

Ben hem eğleniyor ve sevdiğim şeyi yapıyorum, hem de kendini bana teslim ederek takip edenlerden mutluluk, neşe ve sevgi alıyorum üstüne üstlük! Ve her şey bitip evime gittiğimde, içim rahat uyuyabiliyorum “bugün de işe yaradım…” diyebilerek. Bunun bir devamı STK’lara olan desteğim ve ‘iyilik peşinde’‘iyilik peşinde’ koşuyor oluşum da. Bir mum, bir mumdur zifiri karanlıkta aydınlığa kavuşurken kendini güneşleştiren yandıkça. Üstelik benim “mum”laşmış tablomda ben eriyip yitmiyor, aksine daha çok büyüyor ve kendim de aydınlanabiliyorum hikayeden farklı olarak.

Pilates workshoplarındaki temel amacım, arkadaşlarıma bir hayrımın dokunması; gördüğüm o muazzam sevgiye karşılık ufacık bir şey yapıyor olmak temelinde. Bu işe ilk giriş hikayem ise çok komikti: ben onlar gibi koşamıyor ama esnemelerde, patikalarda onlardan daha iyi performans gösteriyordum, onlar sürekli sakatlanıyor ve ben ise bunu gözümle görerek biliyordum ki iyi ısınamıyor yada soğuma hareketleri yapamıyorlardı. Onlar benim çaylak dönemimde beni hiç yalnız bırakmadılar ve hemen aralarına aldılar madem, ben de onların sakatlanmasına göz yumamazdım artık ve başladık pilates dersleri ile onların bedensel kapasitelerini arttırmaya. Küçük bir event serisi ile Koşuyoruz ve Kadıköy Runners üyelerine dersler verdim. Çok eğlendik, dost olduk artık kardeştik!

Bu sene bunu genişletmek ve herkese yayabilmek istediğim için AdımAdım, Hareket Candır hangi grup olursa olsun gelmesine dair çağrılar yaptım… Şimdi bu workshopları şehirden şehre taşıyarak ülkedeki bütün koşuculara ulaşmayı hedefledim sonunda.

Geleceğe yönelik hedeflerin neler?

Çocukluk hayalim spor yapmak, doğada olmak ve yaşadığımı hissetmekti, oldum olası küçücük bir masada bilgisayar başında, güneşsiz ortamlarda çalışmak bana göre olamadı maalesef. Ancak aldığım eğitim beni mevcut kapitalist düzene ayak uydurabileceğim şekilde oldu.

Gelecek ile ilgili kafamda bir pilates ve beden eğitimi, sağlıklı yaşam merkezi açmak var son üç yıldır. Hali hazırda esas mesleğim olan tasarımcı iç mimarlık maalesef beni doyurmuyordu. Bu ülkede tasarımcı değil genelde sipariş üzerine çizim yapan biri oluyorsunuz. Burada paralı müşteriler seni özgürleştirmiyor sana emrediyor.

Duvarımdaki bunca belge ise bana hayallerimin kurulum aşamasında yüksek avantaj sağlıyor, hele ki pazarlama ve marka yönetimi bilgim beni güçlendiriyor. İletişim ve toplum üzerine okuduğum onca kitap ve makalenin de inanılmaz yardımı oluyor. Kısaca arada sırada “iyi ki okumuşum” diyebiliyorum ama yetmiyor bana daha fazlasını öğrenmek hep içimde bir ivme kazandırıyor, çünkü oldum olası öğrenmeyi sevdim ben. Hareketli yaşamdan kasıt koşucu bir arkadaşımın bana dediği gibi “ayarsız” olmak ise, bu enerji ve yorulmama özelliklerim gelecek hayallerimin kulisinde en büyük koz.

Pazartesi akşamı Caddebostan Beltur önünde  yapılacak olan pilates dersleri dışında seni başka nerede bulabiliriz? Yakın zamanda katılacağın ve dolayısıyla ders vereceğin koşular hangileri?

Her Pazar bir yarıştayım Haziran’ın ortasına kadar:

20 Nisan – Alanya “wings for life world run” yada İstanbul “salomon trail runs – aydos”

10 Mayıs – New Balance Bozcaada

11 Mayıs – İstanbul – İntercity koşu ve bisiklet şampiyonası

18 Mayıs – Kaş 361 yüzme yarışı

25 Mayıs – Kıbrıs – Two Castles and an Abbey Trail Ultra

1 Haziran – New Balance Eskişehir

8 Haziran – Çekmeköy patika koşusu

Koşmaya yeni başlayacak olanlara ne önerirsin?

Koşmaya yeni başlamak diye bir şey yok bence esasında, yeniden başlamak var. Büyüdükçe unuttuğumuz o eğlenceli oyunların ve hayatın temelinde, çocuk olmakta koşmak vardı hep hem de hiç sakatlanmadan. Benim birincil ve belki de tek tavsiyem ise, bedenlerini dinlemeyi  ve yeniden hissetmeyi öğrensinler. Beden, zihin komutasında yeniden şekillenir çünkü. Pes etmeden, dinleye konuşa kendilerine, içlerine dönsünler öncelikli olarak. Yorulacaklarını ve ara ara pes etmek için bahaneler bulacaklarını bilsinler. Ancak bu, geçici bir süreç en fazla üç koşu kadar sürüyor. Koştukça, kimliklerinden, sebeplerinden ve sorunlarından sıyrıldıkça daha çok koşacaklar zaten.

Bir pilates eğitmeni olarak ise iki önerim var:

-beni bulsunlar ve ben onlara ne katabilirsem katayım.

-ben yoksam dahi, Google var; araştırsınlar bütün fizyolojik ve anatomik makaleleri. Ben koşuda kendimi akıl vermeye yetkin bulmuyorum, ve deneme yanılma yoluyla kendimi keşfetmeye devam ediyorum. Lakin biliyorum ki, eğer 70 yaşında bir abimiz bizden uzun ve rahat koşuyorsa şu an halen, herkes koşabilmeli.

Bizler bunu önce kendimize, sonra ise bunun için hayatındaki her şeyi feda edebilecek insanlara, tanrıya borçluyuz. Hareket edebiliyor isen et! Bu sana bahşedilmiş en kutsal hediye çünkü.

Eklemek istediğin başka bir şey var mı?

Kendi yazmaya başladığım üçüncü blog ile devamlı aktarımlarda bulunmaya çalışacağım zaten ama kısaca söylemek istiyorum son kez: hayata bir kez gelmiyoruz bizler, doğan her güneş yeni bir şanstır; ve en önemlisi o şansı kullanacak cesareti bulana dek güneş inadına doğmaya devam edecek. O yüzden hayatta bir şeyleri değiştirmek isteyen herkesi, yarın sabah yeniden doğmaya davet ediyorum!

Pastasını beraber üfleriz merak etmesin…

 

Hafta sonu İznik’te görüşmek üzere…

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. tıklayınız. 

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale