X
    Kategoriler: EXPLORE UP

Hindistan Günlükleri: Havada Ganj kokusu var

Köylülerim, hediye keçim ve ben

Açlık, sefalet, fakirlik, çaresizlik, yokluk, hastalık, pislik, olmayan ve bayağı uzun bir süre daha umutla bakılamayacak kadar uzakta olan gelecek ve bütün bunlara karşı kapı gibi duran inanç, umut, sevgi, saygı ve en önemlisi sabır! Hindistan’da bu tabloyu en açık şekilde görebileceğiniz, bugüne kadar girmiş olduğunuz bunalımlar için kendinize küfür edip, ibret alacağınız, hayatı sorgulamayı bırakıp, insanların bütün negatifliklere karşı nasıl bir erdemle ayakta durduğunu görünce saygıyla önlerinde eğilmek isteyeceğiniz şehir; Varanasi. İşte gatların (Ganj Nehri’ne inen merdivenler) arka sokaklarından nehre yürürken kafamda savaşan duygular bunlar. Ganj Nehri’yle tanışmam, bir akşamüstü, günün diğer saatlerine göre nispeten daha sakin olan bir saat dilimi. Gördüğüm manzara karşısında büyüleniyorum. Uçsuz bucaksız bir nehir, nehre inen uzun merdivenler, etrafta oturan yarı çıplak adamlar, Hindular, nehre girenler, dua edenler, yıkananlar ve arkadan duyulan ince bir müzik. İlk anda Ömer’e dönüp, “Ben bu nehre dizlerime kadar girerim, kollarımı, bacaklarımı da nehrin sularıyla sıvazlarım” diyorum. Bana böyle düşündürtecek kadar kutsal, farklı bir yer. Hindistan’ın kuzey topraklarından başlayıp, Bangladeş’ten geçerek, Bengal Körfezi’ne açılan ve Pakistan’a kadar değinerek devam eden bu kutsal nehir için böyle iddialı cümleleri biraz erken kurmuşum. Çünkü bu nehre tahminen her gün 1 milyar litre lağım dökülüyor ve Hindular buranın her ne olursa olsun pislenmeyeceğine inanıyorlar. Ama görünen köy de kılavuz istemiyor bir yerde!… Devletin aklı bir kuple başına gelmiş de 33milyon dolarlık bir harcama yapmış bu kutsal nehri temizlemek için ama nafile. Bir o kadar daha harcarlarsa pisliğin binde biri belki temizlenir diyeyim size…

Nereye bakıyor bu adamlar

Merdivenler çamur içinde, hele gatlara gelene kadar geçtiğimiz yollar; pislik içinde, etrafta ağır bir koku, kalabalık ama hayal edemeyeceğiniz kadar kalabalık, trafik, korna sesleri, inekler, motorsikletler, tuktuklar (motorlu taksiler)… Karmaşanın ve pisliğin kucağında kutsal bir şehir burası. Sokaklardaki kalabalığın hiç bitmediği, 7 gün 24 saat dua edilen, ayin yapılan, ölü yakılan, uyu(ya)mayan bir şehir. Tüm bu pislik ve çaresizlik içinde insanların bu denli inançlı olduğunu görmek belki de beni bu kadar etkiliyor. Çünkü Varanasi’de; sokaklarda ciddi anlamda bir yerleşim var. İnsanların evi yok. Ve öyle bir, iki, on iki, yüz iki kişi falan değil. Binlerce kişinin evi yok! İnsanın evi olmaması ne demek? Bunu ilk kez düşünmüyorum tabii; ama burada, bu soruyu ciğerlerime kadar hissediyorum.

Bakanın getireceği yemeği bekliyorlar

Gelecek; gelecek mi?

Herkes gibi ben de gelecek üzerine çok düşündüm. Özellikle bu yıl, tam arada bir yaşta olduğumdan mıdır nedir (25), epey bir kafa yordum bu gelecek düşüncelerine. Hayatı çok sorguladım. Ama bu topraklara ayak bastığım andan itibaren, kafamda çarpışan tüm bu seslerle “işte” dedim “Irmak; koca bir yıl boyunca her şeyi çok fazla düşündün, sorguladın. Bugünden itibaren biraz daha sorgusuz, basit, açık yaşa. Belki de bunu görmek için buradasın! Tutturdun bir gelecek de gelecek. Ne geleceği, insanların bu akşamı yok!” Peki hayata olan bu bağ, bu yaşama sevinci ve inancı, umut, sabır… nereden geliyor? Yaşamak için nasıl oluyor da bu denli motivasyonları olabiliyor? İşte burada da devreye din giriyor. Milyarlarca insan, dine olan inançları ve bağlılıklarıyla dünyanın birçok yerindeki insandan daha sorgusuz, sualsiz yaşıyor hayatını. Şükretmeyi biliyor, bilmeyene de öğretiyor!

Gatlarda dua eden teyze

Tapınaklar, barınaklar, parklar, kutsal topraklar ve daha bir sürü şey…

Delhi’den Varanasi’ye, yerel havayolu Spice Jet’le bir buçuk saat süren uçak yolculuğumuzun ardından varıyoruz. İner inmez, taksi kuyruğunda beklerken bir rehber peşimize takılıyor. Takılmakla da kalmıyor, sınır tanımayarak bizimle birlikte taksiye biniyor. Allahım yarım saat boyunca durmadan konuşuyor. Bizi ertesi sabah şafak sökerken Ganj Nehri’ne bot turuna çıkaracağını, raconun böyle olduğunu, Ganj Nehri’ni en güzel sabah güneş doğarken görebileceğimizi, ardından Monkey Temple (Maymun Tapınağı) ve Sarnath’ı gezdireceğini, kendisine ne kadar para vereceğimize sonradan hizmetine olan beğenimiz doğrultusunda karar verebileceğimizi söylüyor. İstemediğimizi söyleyince de bir yüzümüze tükürmediği kalıyor. Biz Delhi’den randımanlı olduğumuz için önümüze çıkan ilk rehbere kapılmak istemiyoruz haliyle! Yani buradan çıkaracağınız ders, rehberlere boş yere para vermeyin. Alın bir Lonely Planet efendime söyleyeyim bir Berlitz kitabı, tatlı tatlı gezin kardeşim. Bu arada Sarnath; Gautama Buddha’nın Dharma felsefesini ilk düşündüğü yer olarak geçiyor ve ilk öğreti sohbetini yaptığı yer aynı zamanda. Bu sohbeti Sarnath’ın içindeki Ceylan Parkı’nda yaptığı için de bu önemli vaaz, Ceylan Vaazı olarak geçiyor tarihte! Bir de Sarnath, Varanasi’deki milyon tane kutsal yerden sadece bir tanesi. The Kashi Vishwanath Temple, Annapurna Temple, Sankatha Temple… Ziyaret edebileceğiniz yüzlerce tapınaktan bir kaçı.

Sabah seremonisi

Söz konusu Varanasi olunca önünüzde ucu bucağı olmayan bir dinler, diller, kültürler mozaiği beliriveriyor. Her dinin, kültürün kitaplarını da alsanız, aylarca da okusanız pek içinden çıkılacak gibi değil. Çünkü adamlar tapmaya doyamamış, “tapa tapa buraları dolaşıyorum” demişler adeta. Adını bildiğim bilmediğim, dur şurada yol üstünde iki adım tapayım dedirten minicik tapınaklar var. Bir noktadan sonra gerçekten ambale ediyor insanı. Varanasi’yle ilgili birkaç önemli bilgi daha: 7 bölgeli, 9 oturaklı bu ülkenin, Uttar Pradesh bölgesinde bulunan Varanasi; diğer adıyla Benares, Hindularca kutsal sayılan bir şehir. Burası; Tanrı Şiva Vishwanat (Varanasi’nin koruyucu Tanrısı)’nın şehri olarak da biliniyor. 2500 yıldan bu yana, tüm inananlar ve özellikle Hindular hac için geliyorlar, Ganj Nehri’nde yıkanarak günahlarından arınacaklarını, bu topraklarda ölerek ve yakılarak yeniden dünyaya gelmeyi engelleyeceklerine inanıyorlar. Sokakta tanıştığım ve iki günümde bana dostluk ve rehberlik eden Hindu, Baba ve gerçek adını bilmediğim Pablo lakaplı arkadaşlarım; Ganj Nehri’ne bebeklerin, hamile kadınların, kutsal adamların, hayvanların ölülerinin, yılan sokması ve cüzzam hastalığından ölenlerin bedenlerinin yakılmadan, direk olarak atıldığını anlattılar. Bu bilgileri benle paylaşırken de Ganj Nehri’nin üzerinde bir saatlik bot turumuzu yapıyorduk ve “Aa bak orada ne var” dedi. Demez olaydı. “Çocuğum manyak mısın, ne gösteriyorsun ölü bebeği” diyecektim ama kelimeler boğazıma düğümlendi. Günlerce rüyalarımdan çıkmadı o ölü bebek!

Akşam seremonisi

Bir de akşam seremonisini izleyip, ardından ölü yakma törenine katıldıktan sonra tamamlanıyor her şey. Günlerdir burnumun ucundan gitmeyen ağır kokular, bünyemi terk edemeyen mide bulantısı, ölü bebek bedeni ve yanı başımda yanan kafatasları gözümün önünden gitmiyor. Gece boyunca rüyalarımda ayinler, zikirler, garip müzikler, maymunlar, fil tanrılar peşimi bırakmıyor…

Kadınlar, bizim kadınlarımız
Kanım çabuk kaynar

Gat’tan Gat’a

Ganj Nehri’nin etrafını saran neredeyse 100 gattan sadece iki tanesinde ölü yakılıyor. Bunlar da Manikarnika ve Harishchandra gatları. Yolda tanıştığımız Avustralyalı arkadaşımız Mason, ben ve Ömer gecenin karanlığında ölü yakılan gatlardan birine yürüyoruz. Yerler tezek, balçık içinde, nehrin kenarından bir gattan diğer gata atlıyoruz. Bir adam oradan gitmeyin diye uyarıyor bizi, ne var da öyle dehşetle uyarıyor acaba? Yani neyin kafasını yaşıyoruz bilmiyorum gerçekten de. “Ne işin var kızım gecenin köründe buralarda?” diyorum kendi kendime. Evde millet kuş tüyü yastığında mışıl mışıl uyuyor, biz boğazımıza sarılmış maymunlarla gattan gata koşuyoruz! Nehre düşsem, ömür boyu toparlayamaz kimse beni. Bir de küçüklüğümden beri hep yüksekten veya böyle alengirli yerlerden düştüğümü görürüm rüyalarımda. Al sana, burada rüyaya gerek olmadan kendimi gatlardan gatlara atarak ne yapmaya çalıştığımı inanın bilmiyorum! Neyse, yolun sonunda Manikarnika Gatı’na ulaşıyoruz. Yanı başımızda 5 adet ölü beden yakılıyor. Tarif edemeyeceğim kadar garip bir his, ağır bir is ve koku eşliğinde ölü kaynatıcı amca verdiği bilgilerle aydınlatıyor bizi. “Burada 365 gün 6 saat ölü yakılıyor” diyor. Bayram yılbaşı, hiçbir tatil olmadığını, 24 saat boyunca ölü yaktıklarını ve sadece bağışla çalıştıklarını söylerken ağzından bal damlamıyor elbette! Bağışımızı yapıp, dehşet içinde terk ediyoruz bu garip yeri…

Gatlardan insan manzaraları
Gatlardan insan manzaraları 2

Mason

Hayatımda gittiğim en enteresan yerdeki, yaşadığım en garip anda yanımızda olan, tanıştığım en garip adam, Avustralya’lı Mason; Hindistan’a gelmeden önce vosvosunu bir kıza satmış ama üzerinden iki ay geçmesine rağmen hala parasını alamamış. Ve Ocağa kadar Hindistan’da vakit geçirmek için üzerinde sadece 800 rupisi var (800 rupi 24 dolar ediyor yanlış olmasın!). Biz çocuğu dinlerken gözlerimiz fal taşı gibi açılıyor, çünkü her ne kadar ucuz bir yer de olsa yeri geliyor bir yemeğe bu para veriliyor! Mason’ın üzerinde bir pantolon, uzun kollu bir bluz, bulunduğumuz sıcağa göre aşırı kaçacak bir bot var. Yanındaki tek kıyafeti de bu! Küçücük bir sırt çantası ve parklarda yatmak üzere bulunan bir mattan başka hiçbir şeyi yok yanında. Yani “Bir çanta ve anılar koyulmuş yola, cebinde de ucu ucuna yetecek bir para”. Tek farkı” Akdeniz merhaba” demiyor! Bu enteresan çocuğa bir bira ısmarlamak istiyoruz ve bir gece düzgün uyuyabilmek için kaldığı misafirhane; Shanti Guest House’a gidiyoruz. Bira içerken derin bir sohbete koyuluyoruz. Mason; Avustralya’da hapishanede çalışıyormuş. Çok affedersiniz birisi orta yere s*çtığında veya bir tarafını kestiğinde ya da intihar ettiğinde etrafı temizliyormuş. Ve bunun için iş başına 200 dolar alıyormuş. Hayatımda duyduğum en saçma iş. “Ama pis bir iş olduğu için kimse yapmak istemiyor, o nedenle parası iyi, benim için de önemli olan bu” diyor. Cebinde üç kuruş parasıyla, hesap gelince parayı bölüşmek isteyecek kadar gururlu olan Mason; bir ibret tablosu olarak tatilimize adını altın harflerle yazdırıyor! Azmine, bakış açısına, hayat felsefesine, karakterine sağlık diyorum, ne diyeyim. Hayatımda tanıştığım en orijinal adamlardan biri. Yolu açık olur inşallah…

Mason ve ben

Şükretmek; her ne olursa olsun şükretmek, umut etmek, hayal etmek, vazgeçmemek, sabretmek bir erdem bence. İlk zorlukta vazgeçmediğimde, daha iyisi için çabaladığımda, sabrettiğimde, şükrettiğimde ve ne olursa olsun umut ettiğimde “İşte yaşamayı öğrendin!” diyebileceğim kendime. Mevlana bile öyle dememiş mi zaten?..

“Üzülme” der Mevlana ve;

“bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun;

tek kanatla uçulmaz zaten.

sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil kilimin tozunu almaktır.

Allah sana sıkıntı vermekle kirini, tozunu alır,

niye kederlenirsin?

taş taşlıktan geçmedikçe, parmaklara yüzük olamaz.

yüzük olmayı dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır”

VE SON OLARAK

“Üzülme” Der Mevlana.. Ve Devam Eder; “Kaybettiğin Her şey Bir Gün Başka Surette Geri Döner”..

Domdom kurşunu

Önemli Detaylar:

  • Hindistan’da uçak yolculuğu yapmadan önce mutlaka biletinizin çıktısını yanınıza alın, çünkü hava alanına girmeden önce kapıda polis bileti soruyor. Eğer üzerinizde yoksa bilin bakalım ne yapacaksınız? Bir şey yapamazsınız kardeşim fellik fellik fotokopici ara ki bulasın…
  • Spice Jet; bir Hindistan hava yolu şirketi olup hizmetinden oldukça memnun kaldığımız bir şirketti. Aklınızda ola… Biletler için: www.spicejet.com
  • Varanasi’de mutlaka ama mutlaka iyi bir otelde kalın derim, zira gatlarda üzerinize yapışacak olan çamurlardan Mason’unki gibi geceliği 5 lira olan bir yerde kalarak kurtulamazsınız. Çünkü o misafirhanelerde sabun yok, duvarlarında kertenkeleler, şiltelerinde böcekler cirit atıyor. Demedi demeyin… (Ramada veya Radisson’da kalın, muson zamanı gecesi 20 euro)
  • Varanasi’de her yere tuktuklarla gidebilirsiniz. Çok ucuz ama saatte 62,5 kere trafik kazası geçirme tehlikesi atlatacaksınız. Metin olun.
  • Anam yemeğe gitmek için bir yer aramayın. Ya paşa paşa otelinizde yiyin ya da Ramada’nın hemen yakınındaki Brownie Restaurant’ta yiyin. Orası bayağı iyi, belli ki Avrupa, Amerika görmüş bir genç açmış. Pek nezih ve turistik. Yemekler de harika…
  • Nehrin kenarında dua eden teyzeler fakirlikten kırılırken, burunlarındaki 10 tonluk, sizden benden çok para eden hızmaları nereden bulmuşlar, hangi anadan yadigar kalmış ben çözemedim. Hinduca öğrenirseniz siz sorun, bana da anlatın…
  • Eğer Hindistan’ı trenle gezmek istiyorsanız bilet alamamak için www.yatra.com u ziyaret edebilirsiniz. Ne yaparsanız yapın olmuyor.
  • Kafasında turuncu saçları olan bir tuktuk şoförünün bu dünyada görebileceğiniz en gururlu, kibar ve ölçülü bir insan olabileceğini unutmayın. Ön yargılarınızı evde bırakıp “bu akşam tuktukları evde bıraktım, körkütük sarhoş oldum umrumda değil” şarkısını söyleyerek kendinizi ön yargılı olduğunuz için cezalandırın…
  • Benim yaptığım gibi BABA adındaki sözde falcıya 2000 rupi- 40 euro bayılın ki üzerinizdeki yüklerden kurtulun, hafifleyin. Bir daha da kendini nasıl pazarlarsa pazarlasın, bir falcının Alaaddin’in cini olamayacağını öğrenin!
  • Mutlaka kalabalık grupla nehir turuna çıkın. Baş başa çıkanlar romantizm yapacağım derken kelleden olabiliyorlarmış. Şehir dedikoduları bu yönde…
  • Gatlarda kafanıza yağ sürdürüp, masaj yaptırın ki bitlenesiniz. Bir de insanlar dua ederken benim gibi burunlarının dibine kadar girip fotoğraf çekin ve insanların ne kadar sabırlı ve özgün bir duruşu olduğunu görün. Aynısını bana yapsalar ana avrat küfrederdim. Dua ediyoruz lan!…
Hint kocam ve çocuğumla

 

Yazarın tüm yazıları için tıklayın.

Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale