X

Güneydoğu size neden çok iyi gelecek?

2017’nin ilk 3 ayında, eğitim ve koçluk çalışmaları için Şanlıurfa’ya 7 defa gidip gelme şansım oldu… Ve uzun zamandır erteleyip durduğum Güneydoğu Anadolu seyahatini yapmaya da o zaman karar verdim. Kız arkadaşım da “Güneydoğu Anadolu mu, kesin gidelim” dedikten sonra kısıtlı zamanda çok yer görmek üzere Anı Tur’la yola çıktık… Anı Tur hariç harika bir gezi oldu ve size bu coğrafyada neler gerçekten iyi hissettirir, anlatacağım.

Antakya

Neden Anı Tur’la seyahat etmemek gerektiğini öğrenmek isteyenler bu yazıyı okuyabilir: Anı Tur ile asla seyahat etmemek için 7 sebep.

İlk durak hoşgörü

“Dünya Hoşgörü Başkenti” Hatay, durup dururken almamış bu unvanı… Camisi, kilisesi, sinagogu yan yana, hatta neredeyse iç içe bu ilin merkezi Antakya’da keyfinizi yerine getirecek çok şey var. Hiç kimsenin birbirine dinini, dilini, ırkını, kimlerden olduğunu falan sormadığı, herkesin olduğu gibi kabul edildiği bu şehrin havasında huzuru koklayabiliyorsunuz.

Türk Katolik Kilisesi

600 yıl sonra Antakya’ya geri dönen Katoliklerin, 19. yüzyılda Sultan Abdülmecit’ten aldıkları özel izinle eski bir Antakya evinden dönüştürdükleri kilise hemen Sarımiye Camii’nin arkasında yer alıyor ve kilisenin çanıyla Sarımiye’nin minaresini aynı karede görüntüleyen milyonlarca klişe fotoğrafın kendi çekmiş olduğum versiyonunu da bir başka klişe fotoğrafla aynı kare içinde dikkatinize sunuyorum.

Bahçeye girdiğiniz anda içiniz rahatlıyor… “Herkes gitsin ben burada kalayım”… Hatta, “burada ev fiyatları ne acaba, bir ev alsam da buraya mı yerleşsem” sorusunu sorarken buluyorsunuz kendinizi… Nefes aldığınızı, yaşadığınızı ve bunun ne kadar keyifli olduğunu hissediyor, şükrediyorsunuz. Dünyanın başka hiçbir yerinde kolay kolay göremeyeceğiniz; evden kiliseye dönüştürülmüş bu küçük yapı herkesi bağrına basan sihirli bir enerjiye sahip.

Şu bahçeye baksanıza!

Türk Katolik Kilisesi bahçesi

Tarihin 10 Mayıs olmasına rağmen sıcağın kendini yoğun biçimde hissettirdiği bu bölgede Antakya’nın dar sokakları serin mi serin… Ana caddeye, meydana falan çıkasınız gelmiyor. Bir yandan da küçük bir alanda labirent gibi iç içe geçmiş bu sokaklarda kısa süreli kaybolmalar yaşıyorsunuz.

Bu kısa süreli kaybolmalarda Antakya’nın dar sokaklarının size sevimli sürprizleri de oluyor. Karşınıza pencerede oturmuş şarkılar söyleyen ve yaptığınız şakaya tatlı tatlı karşılık veren 4-5 yaşlarında bir çocuk da çıkıyor, bahçesine girer girmez huzurlu bir Anadolu kasabası sessizliğine adım attığınız bir ilkokul da, rengârenk duvarlar ve cenneti andıran bahçesiyle şık ama sade bir butik otel de…

Antakya’nın dar sokakları

Bu dar sokaklarda dolaşırken rastlayacağınız güzel kapılardan açık olan birinden görünen bahçeye dayanamayıp, “Aaa… Ne güzel bahçe.” deyip de içeri daldığımız Jasmin Konak Butik Hotel’in sahibi Yılmaz Bey ve işletmecisi Selma Hanım bütün yüzleriyle gülerek karşılıyorlar bizi ve sanki kırk yıldır tanışıyormuşuz gibi sohbet etmeye başlayınca birer kahve söyleyip oturuyoruz.

Gerçekten cennet gibi bir bahçede, Antakya’da insanların nasıl da eğlenerek ve birbirlerine saygıyla yaşadıklarını dinliyoruz. İçtiğimiz kahveler için para almayı şiddetle reddederek uğurluyorlar bizi. Bir daha sefere geldiğimizde bu 7 odalı butik otelde konaklamayı kafamıza koyarak ayrılıyoruz.

Müzeler sizi şaşırtacak
Hatay Arkeoloji Müzesi

Güneydoğu’da gezdiğimiz ilk müze Hatay Arkeoloji Müzesi oldu… En büyük ve en eski Dünya medeniyetlerine ev sahipliği yapmış bu coğrafyanın tarih ve kültür birikimi açısından ne kadar zengin olduğundan etkilenmemek mümkün değil. Ayrıca bölgedeki müzelerimiz de modern müzecilik açısından da son derece gelişmiş durumda, gerçekten büyük keyif ve gururla dolaştım. Zeugma ve Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi’ne de ayrıca değineceğim.

Gaziantep, Mardin ve Şanlıurfa’nın mutfağı bizi beklerken mide bayramına Antakya’da başladık. Şelaleleriyle meşhur Harbiye bölgesindeki Grand Boğaziçi Otel’in en üst katındaki yemyeşil Harbiye manzaralı restorana gittik. Gitmişken yörenin kendine has içli köftesi Oruk’un, fıstıklı kebabın ve kağıt kebabının tadına baktık. Yemekten sonra da, başta tereyağlı humus olmak üzere mezelerin ve fıstıklı künefenin tadı damağımızda Harbiye şelalelerinin arasına serpiştirilmiş hediyelik eşya dükkânları ve restoranların arasında serinliğin keyfini çıkardık.

Antakya Şelalesi

Tur şirketinden kaynaklanan bütün tatsızlıklara rağmen yüzümüzden kocaman gülümseme hiç eksik olmadı… Bulduğu her delikten fışkıran serin suyun sesi, yemyeşil ağaçların gölgelediği vaha gibi bu yerde kendimizi neredeyse kutsanmış hissediyorduk. Güneydoğu Anadolu, daha ilk günden bizi bağrına basmış, güzelliklerini gözlerimizin önüne sererek “Hoş geldin” diyordu.

Beş günde beş şehir gezeceğimiz bu yoğun programa sahip turun ikinci günü Nemrut ve civar bölgelerine ayrılmıştı; ertesi gün sabahtan Birecik baraj gölü üzerindeki Halfeti’ye gidecek, gün içinde hala kullanılan 1900 yıllık Cendere Köprüsü’nü görecek ve Nemrut’ta güneşi batıracaktık. Bu heyecanlı günden evvel dinlenmek için Adıyaman’daki otele doğru hareket ettik.

En iyi zaman

Bölgeyi ziyaret etmek açısından bizim için en doğru zaman olan ilkbahar aylarında bu yolculuğu yaptığımız için mutluyum çünkü Mayıs ayı başından itibaren havalar ısınıyor ve doğa da en yeşil haline bürünüyor. Bu yüzden Güneydoğu Anadolu gezimizin ikinci günü benim için müthiş eğlenceli bir deneyimdi.

Kelaynakları sevmek

2. günün ilk durağı Birecik’teki kelaynak çiftliğiydi. Aslında Koruma Alanı ve Üreme İstasyonu demek daha doğru olur… Nesilleri tehlike altında olan bu kuşların güvenli ortamlarda üreyip yetişebilmeleri için bu doğal parkı oluşturmuşlar. Parkın benzerleri Irak, Suriye ve İran’da da var ve hepsi birbiriyle haberleşiyor. Kendini gerçekten bu kuşlara adamış bir idealist olan Mustafa Çulcuoğlu’nun kelaynaklara sevgisi anlatılamaz… Onun bu kuşları bu kadar sevmesinin de etkisi olsa gerek, kısa turun sonunda sadece uzaktan görebildiğimiz bu hayvanları gönülden seviyorduk.

Çoğalmaya başladıklarını duymaktan mutlu olduğumuz kelaynaklara veda edip; Halfeti’ye yola çıktık. Uzun yıllar evvel Birecik Baraj Gölü’nün oluşturulup yükseltilmesi sırasında, kendisi su altında minaresi su üstünde bir camiye dair haberi okuduğumdan beri merak ettiğim bu kasabayı daha da cazip kılan başka bir sebep vardı.

Cittaslow

Halfeti, Türkiye’de Cittaslow unvanını almış 12 şehirden biri. Cittaslow kavramını öğrenmek ve Türkiye’nin diğer Cittaslowları hakkında detaylı bilgi sahibi olmak için tıklayın: Cittaslow Türkiye web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

CittaSlow unvanı alan camii

Fırat’ın sularından biriken Birecik Baraj Gölü’ndeki tekne gezintisi insana gerçekten yavaşlamanın ne kadar iyi olabileceğini hatırlatıyor. Sakin dalgasız bir su, tertemiz hava, sükunet ve binlerce yıllık tarihin ortasında telaşla akan hayat sakinleşiyor, kısa bir süreliğine zaman duruyor ve kendinizi harika hissediyorsunuz!

Doğanın içinde tarih

Öğle yemeğinden sonra 14 kişilik iki minibüsle hayatımda yaptığım en keyifli minibüs yolculuğu diyebileceğim bir tecrübe için yola düşüyoruz: Tüm gün boyunca geçtiğimiz yerlerde alabildiğine uzanan geniş alanlar, dağlar, akarsular ve yemyeşil bir doğa bize sürekli eşlik edecekti.

Nemrut’a doğru

İnsana huzur veren doğanın güzelliklerine hayran hayran bakarken, hiçbir yerin ortasında devasa anıtların kalıntılarıyla çevrili Karakuş Tümülüsü’nü görmek için duruyoruz. Uçsuz bucaksız bir arazinin ortasında M.Ö. 36-38 yıllarında inşa edilen bu anıt mezar iki bin yılı aşkın bir zamandır bu topraklarda olan bitene şahitlik ediyor.

Tümülüs’ün tepesine çıkıp sonsuzda bekleyen ufka uzanan yemyeşil topraklara bakıyorum… Özgürlük hissim gerçek bir sonsuzluğa karışıp önemsizleşiyor; bir, tam ve bütün hissediyorum. 360 Panoramik bir fotoğrafla o sonsuzluk hissini dijital dünyaya hapsetme yersiz gayretinden sonra Cendere Köprüsü’ne doğru yola çıkıyoruz.

1900 yıldır kullanılan köprü

Neredeyse iki bin yıldır kim bilir kimlerin kullandığı Cendere Köprüsü’nün üstünden geçmek eğer biraz özen gösterirseniz gerçekten insana varlık sebebini ve burada ne yaptığını sorgulatan benzersiz bir duyguya dönüşebiliyor… Düşünün; öyle bir yapı ki bundan 1900 yıl önce yapılmış olmasına rağmen sadece yaya köylüleri değil, yakın bir geçmişe kadar ağır kamyon trafiğini de sırtlamış… Adıyaman’ın Kahta ilçesinde, bölgede binlerce yıl hüküm sürmüş medeniyetlerin bıraktığı tek iz bu köprü değildi şüphesiz.

Karakuş Tümülüs

Nemrut’a tırmanmadan önceki son durak yine muhteşem doğa manzaraları eşliğinde yol kat edip, kısa bir yürüyüşle tırmanarak ulaştığımız dağlara oyulup işlenmiş Arsemia Tapınağı oldu…

Adıyaman’ın Kahta ilçesinin en değerli tarihi yerleşim bölgelerinden biri olan Arsemia Antik Kenti, kendi döneminde krallığın yazlık başkenti ve idare merkeziymiş.  İl merkezine 63 kilometre uzaklıkta olan antik kent, M.Ö ll. yüzyılda Kommagene’lerin atası olan Arsemia tarafından kurulmuş bu antik kentte, Anadolu’nun bilinen en büyük Grekçe yazıtı bulunuyor. 

Tepe üzerinde konumlanmış olan Mithridathes Callinichos’un mezar tapınağı ile sarayın yanı sıra çok sayıda heykel, bir kraliçe ve Antiochos başı da görebileceğiniz önemli kalıntılar arasında… Arsemia Antik Kenti’nde Alman Arkeolog tarafında keşfedilen 158 metrelik tünelin girişinde ki yazıtta Komagene Kralı 1. Antiochos babasına ait mezar olduğu yazsa da tünelin sonunda herhangi bir mezara rastlanmamış.

İnsan merak ediyor: Acaba doğanın ortasında, doğayla iç içe ve onunla uyumlu böyle bir medeniyette yaşamak nasıl olurdu? Hiçbir zaman kesin bir cevabını bilemeyeceğim bu sorunun cevaplarına dair varsayımlarla güneşi uğurlamaya Nemrut’a yola çıkıyoruz. Nemrut’un benzersiz manzarasında güneşi batırmadan evvel bir temiz sopa yiyeceğimizi henüz bilmiyoruz…

Gün batımından evvel dayak

Nemrut’un zirvesine kalan son 150-200 metreyi yaya olarak tırmanıyorsunuz. Özel olarak düzenlenmiş patika nedeniyle bu yürüyüşün bir tehlikesi yok bununla birlikte nefes alıp verişimize dikkat etmemiz gerekiyor çünkü artık 2150 metre yüksekteyiz ve basınç da oksijen değerleri de alıştığımızdan çok daha farklı.

Zirvede farklı olan bir şey daha var: Rüzgar… Esmiyor, bildiğin dövüyor! Bir o yandan bir bu yandan, yer misin yemez misin? “Böyle gün batımını izleyeceksen bedeli bu, işine gelirse” der gibi.

Nemrut

Nemrut’un manzara konusunda hiç de cömert olmadığı; misafirlerini sisle, bulutla yağmurla ağırladığı geçmiş zaman turlarını anlatan rehberimizi dinlerken masmavi açık gökyüzünde yavaş yavaş alçalan güneşi görebildiğimiz için şanslı hissediyoruz. Bu, rüzgarı biraz daha katlanılabilir hale geliyor. Nemrut zirvesindeki Tümülüs’ün iki tarafında yer alan teraslarında bulunan muhteşem heykelleri ve zirvenin dört bir yanında göz alabildiğine uzanan sınırsız araziyi görünce, yine o -özgürlük hissini de içinde eriten- huzurlu duygu gelip yüreğinize yerleşiyor… Ondan sonraysa bırakın bu sert rüzgara katlanmayı, rüzgar eğlenceli bir hale bile geliyor.

Güneş ufka yaklaştıkça; rüzgâr, soğuk, manzara, keyif, yorgunluk, huzur hepsi karışıp bir oluyor. Kâinatı ve o sınırsız gücünü hissediyorsunuz. Siz o güce bağlanırken güneş masmavi gökyüzünü portakal rengine ve asılı tek tük bulutu da eflatundan menekşeye, yavru ağzından mora olmadık türlü renge boyayarak ufukta kayboluyor… Unesco Dünya Kültür Mirası listesinden yer alan Nemrut’un neden ölmeden önce yapılacaklar listesine de girmesi gerektiğini yüreğinizin derinliklerinde anlıyorsunuz.

Nemrut

Yoğun programı nedeniyle sabah yedide otelden çıkıp, akşam dokuzda-onda başka bir şehirde başka bir otele girdiğimiz bu turun temposuna rağmen; durup gördüğümüz her yerde zamanın daha yavaş aktığı, her daim huzurlu hissettiğimiz bambaşka bir ruh halinde geçen bu gezinin kalan 3 gününü de gelecek hafta yazacağım.

Siz de o tarihe kadar size çok iyi gelecek yerlerde size çok iyi gelecek şeyler yapmaya bakın. Bana ulaşmak isterseniz: tolga@tolgahanci.com 

V. Tolga Hancı: Doğma büyüme İstanbul'lu Tolga, 20 yıllık reklamcılık kariyerini danışmanlığa, ve oradan da koçluk ve eğitmenliğe dönüştürmüş bir yüksek performans stratejisti. Çalıştığı kişi ve kurumların; hayatın her alanında sınırsız potansiyellerinin % 100'ünü kullanarak, daima yüksek performansta kalabilmeleri için stratejiler üretiyor. Power Coaching'in ve Anthony Robbins Türkiye oluşumlarının kurucu ortağı. Birlikte çalışacağı kişi ve kurumların hedef ve hayallerini merak ediyor ve şöyle söylüyor: "İstiyorsan yaparsın! Asıl soru şu: Harekete geçmek için ne kadar isteklisin?"

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale