X

Greenwashing: Büyük şirketlerin “yeşil” yalanları

Birkaç gün önce ailecek oturmuş televizyonda bir film izliyorduk. Reklam arasında, karbondioksiti oksijene çevirebilen bitki liflerinden üretildiği için çevre dostu olduğunu iddia eden bir bebek bezi reklamına rastladım. Öncelikle, bütün yeşil bitkiler karbondioksiti oksijene çevirir zaten ve ikinci olarak, bunu canlıyken yaparlar. Siz bu bitkileri koparıp, ağartıcılarla beyazlaştırıp, sentetik liflerle karıştırıp bir ürün ortaya çıkardığınızda o bitkinin kendine bile bir hayrı dokunacak hali kalmaz. Bunu ben biliyordum ama bilmeyen tüketicilerin “Bak bu bezi alalım, ne güzel oksijen üreten, havayı temizleyen bez yapmışlar” diye düşüneceğini de biliyordum. Bu konu üzerine araştırma yaptım ve Greenwashing (yeşil aklama/ yeşil yıkama/ yeşil göz boyama) terimi ile tanıştım. Bu yazıda sizlere bu terim hakkında öğrendiklerimi aktarmaya çalışacağım.

Greenwashing nedir?

Beyin yıkama (brainwashing) teriminden türetilmiş olan greenwashing Türkçeye kelime anlamı olarak “yeşil aklama” şeklinde çevrilebilir, ancak ben ona “yeşil dolandırıcılık” demeyi daha uygun buluyorum. Cambridge Sözlüğü’nde greenwashing “İnsanları bir şirketin çevreyi korumak için gerçekte olduğundan daha fazlasını yaptığına inandıran davranış veya faaliyetler” olarak tanımlanır.

Greenwashing, mevcut bir ürünü alıp, hiç öyle olmasa bile çevre dostu özellikleri varmış gibi gösterilmesine dayalı bir pazarlama taktiğidir. Bir firma ürününü, öyle olmadığı halde çevre dostuymuş gibi göstererek çevreye duyarlı müşterileri “kandırıp” satışlarını arttırmayı amaçlar. Bu firmalar sürdürülebilir olmakla veya ekolojik sorunlarla ilgilenmezler, tek dertleri kar etmektir.

Greenwashing günlük hayatta karşımıza pek çok farklı şekilde çıkabilir, bilinçli ve dikkatli olmadığımız takdirde gözümüzden kolaylıkla kaçabilir. Ünlü eko-blogger Gittemary Johansen, greenwashing yöntemlerini 5 farklı kategoriye ayırıyor:

Doğrudan Greenwashing

Markalar ürünlerinin çevre dostu olduğunu açıkça belirtir. Doğal / Natürel, ekolojik, sürdürülebilir vb. dikkat çekici terimleri sıkça ve bolca kullanır. Çünkü bu terimleri kullanmak için herhangi bir kanıt ya da sertifika gerekmez. Herhangi bir sektördeki herhangi bir markanın herhangi bir ürünü için doğrudan greenwashing yapılabilir. Örneğin; üzerinde sıfır atık yazan naylon poşetler.

Markalar ürünlerinin geri dönüştürülmüş, biyobozunur veya kompost edilebilir materyalden yapılmış olduğunu da iddia edebilir. O halde birer tüketici olarak şunu sorgulamalıyız; ne kadarı geri dönüştürülmüş? Bir ambalajın ya da kıyafetin sadece %5’i geri dönüştürülmüş materyalden üretilmiş olabilir. %100 geri dönüştürülmüş materyalden üretilmiş olsa bile bu o ürünün sürdürülebilir olduğunu kanıtlamaz. %100 doğal içerikli bir cilt bakım ürününün içerik listesine bakıyorum ve sülfatlar ile petrol türevleri görüyorum. Çünkü petrol de doğadan çıkmıyor mu? Dolayısıyla bir şeyin tamamen doğal olması da onu çevre dostu yapmıyor ama büyük markalar bu terimleri kullanarak sanki çok mühim işler yapmışlar gibi ürünlerini pazarlamaktan geri durmuyorlar.

Biyobozunur için de bir örnek vermek istiyorum; toprakta 8 hafta içinde çözündüğü söylenen plastik şişelerde satılan çamaşır suları ve deterjanlar. Bir plastik şişenin toprakta çözünmesi demek, olduğundan daha küçük plastik parçalara ayrılması demektir. Mikroplastiklerin zararsız olduğunu kim söylemiş? Üstelik (firmalara hitap ederek söylüyorum bunu) sen şişeyi muz ağacı yaprağından yapsan bile bu, içine koyduğun çamaşır suyunun canlılara vereceği zararı hafifletmiyor.

Dolaylı Greenwashing

Ürünün ismi, amblemi, ambalajı, reklamı, afişi, vb. tüketicilere ekolojik duyarlılığı ve doğalı anımsatır. Firmanın ya da ürünün çevre dostu olduğu üstüne basılarak belirtilmez. Ancak saydığım bu küçük detayları ekleyerek öyleymiş izlenimi yaratır ve tüketicinin algılarıyla oynar; arka planına sık ağaçlarla kaplı bir orman fotoğrafı olan, ambalajı yeşil nane yapraklarıyla süslenmiş bir sakız reklamı gibi.

Gizli Greenwashing

Üçüncü dünya ülkelerinde, sosyal adalet ve işçi hakları kavramlarının esamesi bile okunmayan fabrikalarda ucuz işçi çalıştırıp bütün sanayi atıklarını filtreden geçirmeden denizlere, nehirlere, atmosfere salarak üretim yapan çok yönlü büyük bir şirket hayal edin (zor değil, çok örneği var). Bu şirketin satışları azalmış, kar oranı düşüşe geçmiş çünkü üretimin arkasındaki acı gerçekler basına sızmış. Tüketiciler, çalışanlarına ve doğaya daha saygılı, yerel, küçük işletmelere destek vermeyi tercih ediyor. Bu büyük şirket de çözüm olarak hâlihazırda var olan yerel bir işletmeyi satın alarak ya da küçük yerel bir işletme gibi görünecek bir marka yaratarak, normalden biraz daha çevre dostu ürünlerini bu işletme aracılığı ile satma yoluna gidiyor. İşte, gizli greenwashing böyle bir şey.

Günümüzde tüketiciler daha küçük, yerel ve daha ekolojik işletmeleri desteklemeyi tercih ediyorlar. Büyük şirketler de piyasadaki bu değişimi görüp müşterileri kaçırmamak için bu yola başvurabiliyorlar. Detaylı incelenmediği sürece bu küçük (gibi görünen) işletmelerin büyük şirketlere bağlı olduğunu anlamak neredeyse imkânsızdır. Satılan ürünler de ilk bakışta çok harika ve çevre dostu görünürler ama aslında uzak durmaya çalıştığınız ya da boykot ettiğiniz şirkete aittirler. Bu duruma, dünyanın en büyük plastik atık üreticisi olan bir içecek markasının, kendisine ait başka bir marka adı altında cam şişelerde organik sebze ve meyve suyu satması örnek verilebilir. Firma gezegeni kirletmeye devam eder, tüketiciler de farkında olmadan uzak durmaya çalıştıkları sisteme maddi destek vermeyi sürdürürler.

Politik Greenwashing

Bir firma ağaç dikme ve deniz/okyanus temizleme gibi ekolojik çalışmalara yatırım yaparak çevre sorunlarına duyarsız kalmadıklarını kanıtlamaya çalışır. Bunu gezegenin yüzü suyu hürmetine değil, sırf reklam olsun diye yapar, bu firmanın ürünlerinin ya da üretim yönteminin çevreye ne kadar zarar vermekte olduğu ise göz ardı edilir. Örnek olarak bir petrol şirketinin yağmur ormanlarını kurtarmak için yatırımlar yapması verilebilir. Bu durumun Türkiye’de de çok güzel bir örneği var; geçtiğimiz aylarda büyük bir deterjan firması İstanbul Boğazı’nda plastik çöpleri toplayacak çöpkaparları faaliyete soktu ve tv reklamları, boy boy afişler ve kalabalık etkinlikler ile göğsünü gere gere havasını attı. Ürünlerinin sebep olduğu plastik ve kimyasal kirlilikten ise söz eden çıkmadı.

Eklenti/İlaveten Greenwashing

Bu yolla firmalar, kendisi ve üretim yöntemleri ile doğaya zarar veren ürünlerin yanında ek olarak çevre dostu ürünler de üretip piyasaya sunar. Gizli greenwashing yönteminin aksine farklı bir marka adı altında değil, kendi isimleriyle her iki çeşitten ürünleri pazarlarlar. Gizli greenwashing’de şirketler, sürdürülebilir yöntemler şirketin imajı ve vizyonuyla uyuşmadığı için üstü örtülü yollarla çevreye duyarlı tüketicileri elinde tutmayı amaçlarken eklenti greenwashing yolunu seçen firmalar isimlerini ve imajlarını temizleme derdindedirler.

Hayvancılık sektörünün karbon ayak izi çok yüksek olduğu, hayvanlara acı verdiği ve ambalajları geri dönüştürülemeyen plastikten yapıldığı için her geçen gün daha fazla müşteri kaybeden bir süt firmasının, cam şişelerde bitkisel süt satmaya başlaması bu duruma örnek verilebilir. Ağız sağlığı ürünleri satan bir markanın plastik diş fırçaları yanı sıra bambu fırçalar üretip her ikisini de satması ve su kaynaklarını kirlettiği bilinen bir tekstil markasının geri dönüştürülmüş ipliklerden üretilmiş bir bahar koleksiyonu çıkarması da güzel örneklerdir.

Şimdi şunu düşünebilirsiniz: çevreyi kirleten markaların çevreye duyarlı işler yapmaya çalışması, gizli veya aleni, neden kötü bir şey olsun? Değişim bu şekilde, yavaş yavaş olmaz mı? Haklı olabilirsiniz ancak grenwashing’deki asıl sorun, bunu yapan şirketlerin ekolojik bir değişim istemiyor oluşu. Bu şirketler çevreye duyarlı olmak istemiyorlar, daha az maliyet ve daha fazla kar istiyorlar. Bunun için de küçük kelime oyunları ve yaprak desenleri ile, yeşil rengi baskın kullanarak, tüm ürünleri ve tüm üretim bandını ekolojik hale getirebilecek imkana sahipken sadece tek tük çevre dostu ürünler çıkararak tüketicileri kandırmaya çalışıyorlar. Eleştirdiğimiz kısım ve düşmemeye çalıştığımız tuzak tam olarak bu.

Greenwashing’den nasıl korunabiliriz?

Satın alacağınız ürünlerin üretim yerlerine bakabilir, içerik listelerinde toksik kimyasallar ve petrol türevleri (plastik materyaller) avına çıkabilir, markanın kimlere ve hangi büyük şirketlere ait olduğuna bakıp şeceresini çıkarabilirsiniz. Dürüst olacağım, altı üstü bir pantolon almak için alışveriş öncesinde böylesine doktora tezi yazar gibi ön araştırma yapacak kaç kişi var aramızda? Bir şey ancak uygulanabilir olduğunda sürdürülebilirdir. Her alışverişten önce böylesine detaylı bir ön araştırma yapmanın sürdürülebilir olmadığı aşikâr. Ancak sertifikalar, greenwashing’den korunmak adına çok işimize yarayabilir. İçerik avına çıkmaktansa sertifikalara bakmak daha kolay ve güvenilir bir yol.

Bir ürün gerçekten, kanıtlanabilir şekilde çevre dostuysa, hayvanlar üzerinde test yapmıyorsa ve/veya vegansa, bunu belgelemiş olmalıdır. Görselde örnek olarak yer verdiğim amblemler ve benzerleri satın alacağınız üründe yer alıyorsa, o ürün gerçekten ekolojik ve doğaya, canlılara duyarlı demektir. Şirketler bir paket sakızın üzerine bile %100 doğal yazabilirler ama sertifikalar ve belgelerde sahtekarlık yapamazlar.

Hepimiz her gün daha çok kirlenen ve dengesi gittikçe bozulan gezegenimiz için elimizden geleni yapmak istiyoruz. Biz tüketicilerin bu eğilimi, gerçek değişiklikler yapmayı reddeden şirketler tarafından müşteri çekme aracı olarak kullanılıp sömürülüyor. Daha çok okuyup bilinçlendikçe ve daha dikkatli oldukça, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek gezegenimize yardım edebileceğiz. Tek yapmamız gereken gözümüzü dört açmak.

Hepinize yemyeşil günler dileklerimle…

Kaynaklar
Cambridge Dictionary: https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/greenwashing
The Caring Vegan – Greenwashing In Beauty: http://theethicalevolution.com/greenwashing-in-beauty/
Ziveli – How To Tell If A Brand Is Green Or Just Greenwashing: https://ziveliblog.wordpress.com/2020/04/10/how-to-tell-if-a-brand-is-green-or-just-greenwashing/
Gittemary Johansen – 5 Types Of Greenwashing: https://www.youtube.com/watch?v=BjZzLGj5yGM

İlginizi çekebilir: Küresel su krizi: Suyumuz nereye gidiyor ve onu nasıl koruyabiliriz?

Çağla Lotinac Akman: AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz kenarında sabah koşusu yapıp koşarken kumlardaki çöpleri toplayıp ayrıştırmak en büyük hobileri arasında. Uplifers'ta 2018'den beri çevre kirliliği, sıfır atık, gezegen dostu yaşam, koşu, kişisel finans ve bütçeleme konularında yazılar hazırlamakta, gezegenimiz için farkındalık yaratmayı ve finansal okur yazarlığı arttırmayı hedeflemektedir. Kendisine ulaşmak ve ücretsiz finansal danışmanlık almak için: (0530)-767-24-64.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale