X

Gölgenin farkında mısın: Bir bilinç ötesi hikayesi

Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung “İç sesinin gücünü bilinçli olarak benimseyen insan kişilik sahibi olur” der.

Kişiliğin gelişmesi kolay değil elbette, hatta oldukça sancılı bir süreç. Kişilik gelişimi 9 ay ana karnında karanlıkta beslenen bebeğin donarak, ağlayarak yeni dünyaya doğması gibidir. İçimizden başka bir iç doğurma yolculuğumuzdur. Bilinçsiz bir süreden, bir sürü şeyden ayrılıp bilinçli bir ayrışmayla kendimizi dış gerçeklikte var etme şeklimizdir. (Oldukça tek başınalık içerir.)

İnsanın içinde bir sürü farklı yan vardır, fakat insan içindeki bu farklı yanlarla, içindeki ötekiyle bütünleşmenin bir yolunu bulduğunda, bölünmez bir bütünlüğe kavuşmanın kapısını aralamış olur. Uyumlu, biricik, özgün kendiliğine ulaşmanın önemli bir koşulunu tamamlamış olur.

Kendi gölgesinin seslerini duymaktan kaçınan insanlar, kendi özünü yaşamayı çoğu zaman bencillik olarak görürler. Hatta tehlikeli bile bulurlar. Farklı olmak, özüne ters düşse de başkaları tarafından kabul görmemek ortak bilincimizde ölümle eş değerdir. Ne de olsa sürüden ayrılanı kurt kapar!

Halbuki insanın kendi özüne ulaşması ve özüyle bütünleşmesi onu bireyci ve bencil yapmaz. Aksine özüne ulaşmak, iradeyle ayakta tutulan disiplinin meyvesidir. İradeyi eyleme dönüştürecek kadar güçlü bir arzunun, sevginin ve seçimin bir sonucudur. Kendisine böylesine bir adanmışlıkla hizmet eden kişi bencillikten çok uzaktır. Tabii ki insan öz yolcuğuna çıkarken kendi benliğinde kaybolmaması için yol göstericilere, rehberlere ihtiyaç duyar. Tarihe adını bırakmış büyük düşünürlerin, kaşiflerin, bilim insanlarının hepsi kendilerinden önceki rehberlerin ışığını bir pusula gibi kullanmıştır. Bu yolla da bize, kendi özüne ve ortak bilince hizmet etmenin, gerçek bilgiyi ve sevgiyi aktarmanın haritasını bırakmışlardır.

Jung insanın bütün olması, öz kendiliğine ulaşabilmesi için özde sentezlenen iki evreden söz eder: Dış gerçeklik ve iç gerçeklik!

İnsan dış gerçeklikte, kendisini dış çevresine uydurmayı amaçlar. İnsan bir şekilde dış gerçekliğe ait olmanın ve orada uyumlu bir görünürlükte var olmanın yollarını arar. İç gerçeklik ise kişinin kendi insanlığını tanımasının yoludur.

Böylelikle insan dıştan içe, içten dışa bir bağ kurarak bütünlük duygusuna kavuşur. İnsanın iç gerçekliği ve dış gerçekliği birbiriyle uyuşmadığında bütünlük duygusu kaybolur. Sahte kendilikler ve sahte gerçeklikler yaratılır. İç gerçekliği tanımanın yolu ise gölge yanlarımızı bilmemizden geçer.

Gölge, ilkel topluluklarda varlığın kopmuş bir bölümü olarak temsil edilir. Kopmuş dahi olsa kişiden ayrı değildir. Bu yüzden ilkel topluklarda birinin gölgesine basmak uğursuzluk kabul edilir. Gölge bilinç dışının derinliklerinin simgesidir. Öyle ki birçok sanatçıyı, kaşifi, yazarı harekete geçiren güçlü arzusu, yaratıcı dürtüsü bu gölge yanından gelir. Gölge yanımız ruhumuzda benzer bir şekilde işlev görür. Güneş ışınlarının cisimlere düşen gölge boylarını kullanarak dünyanın şeklini yorumlayabilen düşünürler gibi… Ressamların nesneleri gölgelendirerek derinlik ve boyut kazandırması, kağıt üzerinde insanı gölgelendirerek insana canlılık hissi vermesi gibi…

İnsan da gölgesini tanıyarak dünyadaki konumuna, boyutuna, derinliğine ve canlılık hissine dair fikir yürütebilir.

Gölge yan çoğu zaman karanlık yan gibi de düşünülebilir. Fakat Jung keşfedilmemiş benlik kitabında şöyle açıklamıştır bunu:
“Çağımızın ‘gölge’ ve ruhun daha alt konumdaki parçası olarak düşündüğü şey sadece olumsuzlukları barındırmaz. Kendimizi tanıdıkça, yani kendi ruhumuzu keşfettikçe, içgüdülerimizle karşılaşırız ve onların imgelerle dolu dünyası, ruhun içinde uyuklamakta olan ve her şey yolunda gittiği sürece bizim nadiren fark ettiğimiz güçlere ışık tutar. Bunlar, müthiş bir etkinliğe sahip potansiyel güçlerdir.”

Fakat bu potansiyel gücünü henüz keşfedememiş olan insan, etik, estetik, öğrenilen şemalar ve daha birçok nedenden dolayı bu içgüdülerini bastırır. Durmadan bastırmaya çalıştığımız bu gölge yanlarımız, içgüdülerimiz bilinç düzeyine ulaşamaz. Bu yüzden insan dış dünyada dengesini, bütünlüğünü, yaratıcılığını ve özgünlüğünü kaybeder çünkü bastırmaya çalıştığımız bu gölge yanımız yaradılışımızda vardır ve ilkel insanların benimsedikleri gibi bizden ayrılmaz bir parçadır.

Jung, iki ayrı gölge tanımlar: Kişisel gölge ve ortak gölgeler.

Kişisel gölgeler insanın kendi kişilik özelliklerini ve yaradılışını içerir. Ortak gölgeler ise ortak bilinç dışına aittir. Melek ve şeytan gibi…

Hayatta, yaradılışımızda olan bu gölge yanlarımızı farkında olmadan başkalarına yansıtarak, başkaları aracılığıyla yaşamaya çalışırız. Ruhumuzun bu görülmez, bu ayrılmaz parçalarını içten dışa doğru, yani bilinç olmayan bir derinlikten bilince çıkarmadıkça, bilinçli yanımızla bütünleştirmedikçe koyu ve yoğun bir karanlığın esiri oluruz. Gizil arzularımız gizli esaretlerimize dönüşür. Bir süre sonra gizli de kalamayıp görünür hale gelen bu arzular, dış gerçekliğe bizi uyumlu kılmak yerine, bizi bağımlı kılar. Hayat yolumuzdan bizi ayrı düşüren bağımlılıklar böyle başlar. Madde bağımlılığı, ilişki bağımlılığı, oyun bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı, tüketim bağımlılığı gibi…

İlkellikle medeniyetin, maddi ile manevinin, bencillik ile birliğin kavuştuğu yer gölge ve bilincin birbiriyle bağ kurduğu yerdir. Nörobilimsel dilde limbik sistemle korteksin buluşmasıdır.

Bilinç dışından gelen bu dürtülerin, bilinç tarafından sindirilmesi oldukça önemlidir. Sindirilmeyen bilgi sindirilmeyen yemek gibi insanı zehirler. Bu yüzden herkesin kendine ait bir zamanı vardır ve bu zaman herkes için biriciktir.

Jung insanın bu gölge yanlarını bilinçli olarak benimseyip dış gerçeklikle uyumlandığı, bütünleştiği hale kişinin kendini gerçekleştirmesi der. Gerçek kendiliğin gelişmesiyle insan artık bambaşka bir tutumda, davranışta ve yaşamda var olur. Ve kendi seçimlerini özgün bir şekilde dış gerçeklikte var edebilecek kapasiteye ulaşır.

Dış dünyada olmak istediğin kişiye dönüşebilmen için iç dünyanda nasıl bir insan olduğunu bilmen gerekir. Jung bunu bir simya olarak görür ve şöyle açılar: “Simyanın sırrı, deneyüstü işlevidir, soylunun soysuz ögelerle ayrışan işlevlerinin, alt işlevlerle bilincin, bilinç dışıyla karıştırılıp kaynaştırılarak kişiliğin dönüştürülmesidir.”

Yani insan kendi kişiliğinin, kendi hayat yolunun, kendi ömrünün simyacısıdır.

Batı dünyasının aşırı gelişmiş teknolojileri ve “aklı” bizi ruhumuzla temastan uzaklaştırmıştır. Pandemiyle beraber Doğu felsefelerine böylesine güçlü yönelimlerin tekrar gündeme oturması tesadüf değildir çünkü insan bütün ömrü boyunca gerçekte kendi ruhuyla teması aramakta ve kendi bütünlüğünün peşinde koşmaktadır. İnsanın kendi gölgesinden, içgüdülerinden, kendi ruhuyla temastan kopması kendine yaptığı en büyük ikiyüzlülüktür. Kendine bunu yapan insan, başkalarına neler yapmaz!

İçimizdeki ötekiyle bulaşabilirsek, öz bütünlüğün bir yolunu bulabiliriz.

  • Zıt kutuplar birbirini arar.
  • Bilinç, bilinç dışını arar.
  • Dışa dönük, içini arar.
  • İçe dönük, dışa dönmenin yollarını arar.
  • Varlık zıddıyla görünür olur.
  • Yaşamın gölgesi de ölümdür.
  • Ölümü reddetmek, ölümü bastırmak yaşamın canlılığını, arzusunu, heyecanını elimizden alır.

Bazen bilinç dışın, bastırılmış yanın, kimsenin sende görmesini istemediğin tarafın, karmaşık ve bilinmeyen yüzün, yani gölgen üzerine atılmayı bekleyen bir kedi gibi hissettirebilir. Gölge yanını bastırmak, ötekileştirmek seni daha iyi biri yapmaz, seni daha bütün yapmaz. Ne kadar görmez, ne kadar bakmazsan o kadar yoğunlaşır o karanlık. Aksine ne kadar somutlaştırırsan bir o kadar yaklaşırsın bütünlüğüne. Böylelikle gölgeni bastırmaya çalışmak için harcadığın enerjini gerçek kendiliğini var etmek için kullanabilirsin!

Halil Cibran “Her insan içinde iki varlık barındırır” der; “biri karanlıkta uyanık, öbürü ışıkta uyuyan.”

Karanlıkta uyanık olmak böyledir. Tohumlar ışığa çıkmadan önce karanlıkta beslenir. Dünya güneş etrafındaki turunu tamamlarken, bu yeni tur sana gölgenle teması, simgeleri görmeyi, imgelere-hikayelere kulak vermeyi, rüyalarını okuyabilmeni, içindeki ötekiyle buluşup bütünleşmeyi ve bölünmezliği getirsin!

Bu yeni yılda aman gölgene basma!

İlginizi çekebilir: Olumlu beklentilere ve öz farkındalığa sahip olmak için 7 öneri

Gülbalca Çakıroğlu: İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra beyin ve çalışma prensipleri alanında Dokuz Eylül Üniversitesi Klinik Sinirbilimleri (Neuroscience) Master programına kabul edildi. Yüksek lisansını yaparken Multidisipliner Beyin Dinamiği laboratuvarında TÜBİTAK 112S459 NO’lu 1001 proje bursiyeri olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde 2 sene Alzheimer ve Hafif Kognitif Bozukluğu olan hastalarla çalışmalarını sürdürdü. Tezini tamamladıktan sonra uzman olarak sektörde çalışmaya başladı. 6 sene özel okullarda aileler ve çocuklarla çalıştı. Pandemi döneminde ikinci yüksek lisansı olan Klinik Psikoloji uzmanlığını Rumeli Üniversitesi Klinik Psikoloji programından aldı. Aynı üniversitede, Nöropsikoloji alanında öğretim görevlisi olarak çalıştı. Alp Karaosmanoğlu’ndan Şema Terapi, Emre Konuk’tan EMDR (göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme modeli) 1. Düzey eğitimlerini tamamladı. İstanbul Psikodrama Enstitüsünde Psikodrama Temel Eğitimini aldı. Halen Yetişkinlerle bilişsel ve yaşantısal teknikler ile çalışmaktadır. Mezun olduğu üniversitede, 3 kuşak usta-çırak projesinde gönüllü olarak psikoloji öğrencilerine destek vermektedir. Çeşitli platformlarda Bağlanma ve Psikolojik Sağlamlılık ile ilgili eğitimler düzenlemektedir. Alanıyla ilgili çeşitli yazıları Psikeart Dergisi ve uplifers.com sitesinde yayınlanmaktadır.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale