X

Gezegene doğrudan ya da dolaylı yoldan fayda sağlayan 6 yaşam stili

Sürdürülebilirlik, yaklaşık son beş yıldır popülerliği artan ve 2021 yılının wellness trendleri arasına giren, oldukça önemli bir konu. Popülerliğinin artmasında, bu konuda bilinç yaratmaya çalışan influencer’ların büyük katkısı var elbette ama asıl sebep, doğal dengedeki bozuklukların, küresel ısınmanın, iklim değişikliğinin ve iklim değişikliği sebebiyle ortaya çıkan doğal felaketlerin gözle görülür hale gelmesi.

Tüketim alışkanlıklarımız gezegenimizin bize sağlayabileceğinden fazlasını talep eder hale geldi, bu şekilde yaşamaya devam etmemiz, bu yaşam tarzını sürdürebilmemiz mümkün değil. Sürdürülebilirlik bilinci de işte tam bu noktada devreye girerek insanlığın çok daha uzun yıllar boyunca gezegenimiz ile üretim-tüketim dengesini koruyarak dünya üzerindeki varlığını sürdürebilmesini sağlayacak yeni bir sistem oluşturmaya çalışıyor. Çünkü kabul edelim, var oluşumuzun devamlılığı, gezegenimizle denge içinde kalmamıza bağlı.

Sürdürülebilirlik son derece geniş bir kavram. Yapılabilecek onlarca farklı şey var, dolayısıyla da hayatımıza adapte edebileceğimiz pek çok çevre dostu alışkanlık mevcut. Bu yazıda bahsedeceğim altı grup, çevre bilinci ile hareket eden ya da eylemleri dolaylı yoldan çevreye fayda sağlayan gruplar. Her birinin ortaya çıkış motivasyonu farklı, dolayısıyla da birbirlerinden son derece farklılar ama eminim ki içlerinden en az bir tanesi, belki de birden fazlası, sizin için ideal yaşam stilini sunacaktır.

1. Sıfır atık yaşam

Sıfır atık, bir kişinin bireysel olarak açığa çıkarttığı atık miktarını sıfıra indirmeyi hedeflediği bir yaşam biçimine verilen addır. Özellikle plastik atıklara odaklanır, çünkü doğada yok olmayan ve sürekli yenisi üretilip atıldığı için okyanusta yedinci bir kıta oluşturan, vahşi yaşamı tehdit eden bir atık çeşididir. Ancak sadece plastik atıklar konusuna değil, atık olacak her alana el atar. Sıfır Atık tam olarak şunu savunur; çöp kutunuzun boş kalmasını sağlayabilirseniz gezegene en büyük iyiliği yapmış olursunuz.

Çöpünüzü sıfırlamak pek mümkün görünmese de elinizden geldiğince azaltmaya çalışmanın gerçekten de çevre kirliliği sorununu çözmemizde büyük faydası olacaktır. Sadece tek kullanımlık plastiklerin tüketimini sıfırlamak bile, tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük fark yaratır.

İlginizi çekebilir: Sıfır Atık Rehberi 

2. Vegan yaşam

Vegan olmak, üretiminde hayvansal içerikler kullanılan ve hayvan zulmüne sebep olan hiçbir ürünü veya hizmeti tüketmemek anlamına gelir. Yaygın kanının aksine veganlık sadece beslenme biçimi değildir; hayvan sömürüsü içeren her alandan uzak durmayı hedefler. Veganlar hayvanlar üzerinde test edilen ürünleri satın almaz, hayvanat bahçelerine gitmez, hayvansal gıdalar tüketmez, atların çektiği faytonlara binmez, deri ve yün giymez, inci ve fildişi takılar takmazlar. Veganların tüketim faaliyetleri merkezi bir sinir sistemine sahip hiçbir canlıya zarar vermez, yaşam tarzlarının arkasında yatan temel mantık budur.

Vegan bir yaşam stili çevre dostudur, çünkü hayvancılık sektörünün ekolojik dengeye verdiği zarar, fosil yakıtların sebep olduğu tahribattan bile daha fazladır. İnsan faaliyetlerinin sebep olduğu sera gazı salınımın %51’ini hayvancılık sektörü üretir. Hayvanların yetiştirilmesi için ayrılan ve hayvan yemi üretmek için kullanılan verimli tarım arazileri, açlık sınırının altında yaşayan yetmiş milyon kişiyi doyuracak miktarda bitkisel besin üretmek için kullanılabilir ama yetiştirilen hayvanlar en fazla yedi milyon kişiyi doyurabilir. Bu durum küresel açlığı ve sosyal adaletsizliği tetikler. Hayvanların yetiştirilmesi için ihtiyaç duyulan su miktarı da kısıtlı su kaynakları olan bir gezegen için oldukça fazladır. 

Tüm bunlar göz önüne alındığında vegan yaşam, su ve karbon ayak izi düşük, merhametli ve sanılanın aksine son derece sağlıklı bir yaşam stilidir. 

İlginizi çekebilir: Vegan Dosyası 1: Hayvancılık ve çevre

3. Kendine yeten yaşam

Kendine yeten bir yaşam tarzı, adından da anlaşılacağı gibi, yaşamsal tüm ihtiyaçlarını kişinin kendisinin karşılaması üzerine kuruludur. Bireyler kendi yiyeceklerini üretir, kendi evlerini inşa eder, kendi elektriklerini üretir ve kendi kıyafetlerini dikerler.

Kendine yeten bir yaşam sürmek elbette ki çevre dostudur, çünkü sanayi atıklarını, ürünün dağıtımı esnasında tüketilen petrolü ve plastik ambalajları elimine eder. Rüzgar gülleri ve güneş panelleri ile kendi evinize elektrik sağladığınızda, üretimi için fosil yakıtlar ve barajlar kullanılan elektriği tüketmediğinizden karbon salınımı olmayan bir enerji tüketiyor olursunuz. Kendiniz sebzelerinizi yetiştirdiğinizde, kilometrelerce öteden sokağınızdaki markete getirilen sebzeler için harcanması gereken petrolden feragat edilir. Kendi kıyafetlerinizi diktiğinizde, tekstil sektörünün sebep olduğu kimyasal atık kirliliğine, işçi sömürüsüne ve plastik ambalajlara para harcamamış olursunuz. 

Kendine yeten stilin diğer yaşam tarzlarına göre fazlasıyla zorlayıcı bir tarafı vardır; her insan her şeyi yapamaz. Yapabildiğiniz her şeyi yapın, kendi turşunuzu ve reçellerinizi yapın, kendi domateslerinizi yetiştirin, kendin-yap projeleri arasında elinizden gelebilen her şeyi yapmaya çalışın ama geri kalanları için işi bilenlere bırakmak daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.

4. Bilinçli tüketicilik

Satın alacağınız ürünün veya hizmetin nasıl üretildiği, kimler tarafından üretildiği gibi faktörlerin yanı sıra üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarında çevreye ya da başka insanlara zarar verip vermediği konularında bilgili olmak, bilinçli tüketici olmanın ana unsurudur. Bir pantolon satın alacaksınız diyelim. Pantolonu üreten firma, çocuk işçi çalıştırıyor mu? Tekstil atıklarını filtreden mi geçiriyor yoksa nehirlere, denizlere mi boşaltıyor? Bir şampuana ihtiyacınız var; marka ürünlerini hayvanlar üzerinde mi deniyor? Yağmur ormanlarının yakılmasına sebep olan sertifikasız palm yağı üreticileriyle iş birliği içinde mi? Mikroplastik içeriyor mu? Bir mutfak robotu almak istediniz; seçtiğiniz markanın arkasındaki şirket, başka bir ülkede iç savaşı körüklüyor ve silah satarak bu savaştan kar elde ediyor olabilir.

Tüketiciler, tükettikleri ürünlerin ve hizmetlerin kalitesini belirleyen ana etmendir. Çünkü ancak talep varsa arz edilir. Aynı ürünün plastik ambalajlısı değil de kompost edilebilir ambalajlı versiyonu rağbet gördüğünde üreticiler, tüketicilerin tercihlerine uyaran tüm ambalajları kompost edilebilir hale getirir. Tüketicilerin bir ürün veya hizmeti satın alma ya da almama kararları, üreticilerin sunacakları ürün ve hizmet üzerinde çok büyük etkiye sahiptir. 

Bilinçli tüketicilik, satın alma konusunda bilinçli tercihler yaparak daha ekolojik, daha insancıl, daha kaliteli ürün ve hizmetlerin miktarını arttırmayı amaçlar. Böylece seri üretimdeki var olan adaletsizliği, çevre sömürüsünü ve olmamasını isteyeceğimiz daha birçok yanlışı düzeltmek için önemli adımlar atarlar.

5. Minimalist yaşam

Hayatınız boyunca on taneden fazla tişörte sahip olmadan hayatta kalabilir misiniz? Ya beş tişört yeterli mi? Peki ya iki tişört? Minimalizm, sizi mutlu ve sağlıklı kılmaya yetecek kadar eşya ile hayatta kalabileceğinizi, daha fazlasını tüketmeye ihtiyacınız olmadığını savunan bir yaşam tarzıdır. Hayatınızdaki fazlalıklardan kurtulduğunuzda ve hayatınıza fazlalık olacak hiçbir şeyi sokmadığınızda daha huzurlu bir yaşama kavuşmuş olursunuz. Zamanınız ve paranız da size kalır.

Aklınıza gelebilecek her ürün üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarında atık açığa çıkarır. Bazen sera gazı olarak, bazen plastik atık olarak, bazen ise kimyasal atık şeklinde ama mutlaka atık açığa çıkar. Üstelik, her üretim faaliyeti için doğal hammaddeler kullanılır ki hammaddelerin elde edilmesi, doğal kaynakların tüketilmesi anlamına gelir. Minimalizm bu açıdan ekolojik bir yaşam da sunar; çünkü tüketimi en aza indirme üzerine kurulu bir yaşam tarzıdır. Satın almayı reddettiğiniz her bir ürün ile doğal kaynakları korumuş ve daha az sera gazı açığa çıkarmış olursunuz.

6. Sürdürülebilir yaşam

Dünyanın bizlere sunduğu doğal kaynakları en az tüketecek şekilde yaşam kuran sürdürülebilir yaşam stili, tüketimi kısması açısından minimalizm ile oldukça benzerlik gösterir. Sadece gerçekten ihtiyacı varsa tüketir, o da ihtiyacına yetecek kadarını. Sürdürülebilir yaşamda enerji tasarrufu, geri dönüşüm ve ileri dönüşüm ön plana çıkar; daha az elektrik, daha az su, daha az ağaç, kısaca daha az hammadde, daha az karbon ayak izi. 

Elektrik tasarruflu ampuller kullanmak, evinizde daha az su harcamanızı sağlayacak önlemler almak, benzinli araçlar yerine elektrikli araçları tercih etmek, yakın mesafeleri bisikletle veya yürüyerek kat etmek, atıkları kategorize ederek geri dönüşüme kazandırmak ve bilinçli tüketime giderek karbon ayak izi daha düşük olan tercihler yapmak, sürdürülebilir yaşam tarzının temelini oluşturur.

Doğanın bize sunduğu kaynaklar sonsuz değildir, sürdürülebilir yaşam bu açıdan büyük bir ekolojik soruna çözüm üretmiş oluyor. Petrol, kömür, su, oksijen, demir, gıda… hiçbiri sınırsız hammaddeler değiller. Bu kaynakları tüketirken bu gerçeği göz önünde bulundurmak, gelecek nesiller için yaşanabilir bir gezegen bırakmanın anahtarıdır.

Hangisi sizin için daha uygun?

Yukarıda saydıklarımın hepsini de yapabilirsiniz, sadece birini de ama karar verirken şunu aklınızdan çıkarmayın; hiçbirini yüzden yüz uygulamak zorunda değilsiniz. Tamamen sıfır atık yaşayamasanız da tek kullanımlık plastikleri reddederek sizin için küçük, gezegenimiz için büyük bir adım atmış olacaksınız. Vegan olmak sizi zorluyorsa, vejetaryen olun. Haftada bir gün vegan olmak bile hiç olmamaktan iyidir. Minimalist olmak istediniz ama ilkokuldan kalma 23 Nisan kostümünüzü ve bir kere bile kullanmamış olmanıza rağmen anneannenizden kalan dantelleri atmaya kıyamadınız mı? Bırakın onlar kalsın. İhtiyaç dışı eşyalar almayın, yeter. 

Saydığım altı yaşam stilinin her birinden biraz bir şeyler ekleyerek karıştırıp kısık ateşte pişirin, kendinize özgü bir tarz oluşturun. Her birey diğerinden farklı, herkes eşsiz. Dolayısıyla da olasılıklar sonsuz. Asıl önemli olan, çevre bilinciyle hareket etmek ve eylemlerimizi olabildiğince bu bilinçle gerçekleştirmek.

Hepinize sağlıklı ve atıksız günler dileklerimle…

İlginizi çekebilir: Tasarruf etmenizi sağlayacak ekolojik hareketler

Çağla Lotinac Akman: AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz kenarında sabah koşusu yapıp koşarken kumlardaki çöpleri toplayıp ayrıştırmak en büyük hobileri arasında. Uplifers'ta 2018'den beri çevre kirliliği, sıfır atık, gezegen dostu yaşam, koşu, kişisel finans ve bütçeleme konularında yazılar hazırlamakta, gezegenimiz için farkındalık yaratmayı ve finansal okur yazarlığı arttırmayı hedeflemektedir. Kendisine ulaşmak ve ücretsiz finansal danışmanlık almak için: (0530)-767-24-64.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale