X

FilMüzik: Sinema salonları çiçek açıyor

Arınma ve yenilenme mevsimidir ilkbahar. Nisan ise bahara çiçeklerini cömertçe sunan en güzel aydır. Yağmur, güneş, yeşil bakmaya doyamadığımız bir tabloyu yaratmaya başlar. Dram yüklü kalpler yerini içinde kelebek uçuşan midelere bırakır. Doğanın bu güzelliği, sinemaya da yansımış olacak ki, Nisan ayı içerisinde vizyona girecek güzel filmler var. Levent Özdemir’in yönettiği Rus’un Oyunu, Aren Perdeci ve Ela Alyamaç’ın yönettiği ve ödüllere, övgülere layık görülen Yitik Kuşlar (Lost Birds), Veronika Franz ve Severin Fiala’nın yönettiği Goodnignt Mommy, Gavin Hood’un yönettiği Eye In The Sky (Ölüm Emri), Stephen Hopkins’in yönettiği Race, Alain Gsponer’ın yönettiği ve çocukluğumuzun en masum yanlarından biri Heidi, Michael Petroni’nin yönettiği ve Adrien Brody hatrına izlenebilecek Backtrack (Ölüm Treni) ve Jean-Jacques Annaud’un yönettiği Le Dernier Loup (aka Wolf Totem). Gönül, bu güzel filmlerin müziklerini yapan herkesi size tek tek tanıtmak ister ama içlerinden sadece 3 tanesini anlatabileceğim: Eye In The Sky, Race ve Heidi.

İlgili yazı: FilMüzik: 2016 Güzel Bir Başlangıç Yapıyor

Detaylar için hazır mıyız?

Eye in the sky – Paul Hepker & Mark  Killian (8 Nisan 2016)

Eye in the sky – Paul Hepker & Mark Killian

“Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” atasözümüzün hakkını veren Güney Afrikalı kompozitörler Hepker ve Killian. Hepker’in erkek kardeşi, Killian ile aynı üniversitededir ve Killian’ın jazz performansına neredeyse tapmaktadır. Bir gece Killian’ın sahne aldığı kulübe giderken abisini de peşinden sürükler ve Hepker’in uzmanlığı jazz olmamasına rağmen Killian’ın müziğinden etkilenir. Hepker de o zamanlar Johannesburg’ta bir kulüpte çalmakta ve Billy Joel’i idolü olarak görmektedir. İkilinin müziğe olan tutkusu onları iş dünyasında kısa sürede bir araya getirir. Çok meşhur tiyatro oyunları olan Joseph ve The Rocky Horror Picture Show için birlikte çalışırlar ve kader bundan sonra onları kompozitör koltuğuna sıklıkla ikili olarak oturtur.

Hepker’in 1997’de Hollywood’a taşınması ikilinin kaderini film sektörüne doğru yönlendirir. Arkadaş çevresi sayesinde pek çok iş yaptıktan sonra yönetmen Gavin Hood ile tanışan Paul ve Mark, ünlü Tsotsi’nin (En İyi Yabancı Film, Akademi Ödülleri 2005) film müziklerini de birlikte yaparlar. Mark, sonradan verdikleri bir röportajda “6 aylığına çok sevdiğim ülkemden bu film için ayrılmıştım, inanılmaz bir deneyimdi.” diyecektir.

İkilinin kariyeri pek çok başarılı reklam,TV programı, tiyatro ve film müziği ile dolu ve bireysel başarıları da bir o kadar göz doldurucu. Mark Killian 2003 yılında The Matrix Reloaded ve Pitch Perfect müziklerine imzasını atarken, Paul Hepker de The Bird Can’t Fly ve Deadliest Catch müziklerini yaptı.

Ağırlıklı olarak Gavin Hood filmlerinde duyduğumuz ikilinin yeni müziklerini yine bir Hood filmi Eye In The Sky’da dinleyeceğiz. Elektronik bazların yoğun olduğu müzikler sizi bulunduğunuz mekandan tamamen soyutlayabilecek harmonilerden oluşuyor. Filmin konusunu kısaca aktaracak olursam; Nairobili teröristlerin yerini bulmak için düzenlenen askeri operasyonu konu ediyor ve deneyimli oyuncu Helen Mirren, Albay Katherine Powell rolü ile benden tam puan alıyor.

Filmin Soundtrack’i:

Filmin Fragmanı nerede diyenler için:

Race – Rachel Portman (8 Nisan 2016)

Race- Rachel Portman

11 Aralık 1960 doğumlu Rachel Mary Berkeley Portman, yönetmen Uberto Pasolini ile evlenmiş ve 3 tane güzel çocuk dünyaya getirmiş başarılı bir İngiliz kompozitör. Kendisi aynı zamanda FilMüzik listemizde ağırladığımız ilk kadın kompozitör. Portman, sadece bu listenin ilki değil, aynı zamanda Oscar’a (Best Musicial or Comedy Score – Emma, 1996) layık görülen ilk kadın müzisyen.

Portman, Charterhouse’a başladığı zamanlarda müzik ile tanışır ve ilk bestesini 14 yaşında tamamlar. Okul bittikten sonra Oxford’daki Worcster College’de eğitim görmeye başlayan Portman, burada da film müzikleri ile ilgilenmeye başlar ve öğrenci filmleri, tiyatroları için müzikler besteler.

Portman’ın kariyeri BBC dramalarına ve Channel 4’te yayınlanan serilere müzik yazarak başlar. 56 yaşındaki kompozitör bu zamana kadar 100’ün üzerinde başarılı esere imzasını atar. Birkaç örnek verecek olursam; Oliver Twist (Roman Polanski), Hart’s War (Greg Hoblit), The Legend of Bagger Vance (Robert Redford), Life is Sweet (Mike Leigh), Never Let Me Go (Mark Romanek), Grey Gardens (Michael Sucsy), The Duchess (Saul Dibb), One Day (Lone Scherfig), The Vow (Michael Sucsy), Snow Flower and the Secret Fan (Wayne Wang), The Lake House (Alejandro Agresti), Infamous (Douglas McGrath), Mona Lisa Smile (Mike Newell), and The Human Stain (Robert Benton). Bunca başarılı işin yanı sıra Portman’ı dünyaya tanıtan işleri Chocolat ve The Cider House Rules filmi için hazırladığı soundtrack’lerdir. Hans Zimmer’in dişi versiyonu olarak anılan Portman, 2010’da yeni yıl şerefine OBE (Officer of the Order of the British Empire) olarak atandı. 2015 yılında da mini dizi Bessie için yapmış olduğu müziklerle Emmy Özel Üstün Müzik Kompozisyonu Ödülü’ne layık görüldü.

Başarılarla örülmüş bir hayatı yaşayan Portman’ı bu kez Race Filmi ile dinliyoruz ve filme baktığımızda yaylıların, vurmalıların hakimiyetini hissediyoruz. Stephen Hopkins tarafından yönetilen Race, 1936 yılında Berlin Olimpik Oyunları’nda 4 adet madalya kazanan atlet Jesse Owens’in hayatını konu alıyor.

Filmin Fragmanı nerede diyenler için:


Heidi – Niki Reiser (
15 Nisan 2016)

Niki Reiser- Heidi

1958 yılında papaz bir baba ve hemşire bir annenin dünyaya getirdiği İsveçli kompozitör ve flütçü Niki Reiser müzik ile çok erken tanışanlardan. 12 yaşında Basel’e gittiğinde Schaffhausen’da 4 yılını geçirdi. Klasik flüt ve piyona eğitimi alan Reiser kendi melodilerini yarattı ve bu melodiler okul tiyatro oyunlarının müzikleri haline geldi.
1970’lere geldiğimizde Reiser klasik müzik tabanlı flüt eğitimi almaya odaklandı. Buna odaklanmasının nedeni film müzikleri yapma isteğiydi. Çoğunlukla İsviçre ve zaman zaman da Avrupa’da yaşayan Reiser 1986 yılında İsveçli yönetmen Dani Levy ile tanışınca Avrupa’ya taşındı. Dani Levy’nin filmi Du Mich Auch (The Golden Camera, Cannes International Film Festival 1987) Avrupa’da sürpriz bir başarı yakalayınca ikilinin uzun sürecek iş dostlukları da başlamış oldu.

Bir yandan kariyerine flütçü olarak da devam eden Reiser yoğunluğu ile baş edemeyince film müziklerini seçerek Levy ile daha sıkı bir bağ kurdu ve hemen ardından Beyond Silence’ın müziklerini besteledi. Deutsch kökenli ülkelerde iyi tanınan Reiser toplamda 5 adet ödüle de layık görüldü.

Takvim 2001 yılını gösterdiğinde Reiser, Markus Imboden’in yönettiği Heidi’nin müziklerini yaptı ve aradan geçen 15 yılın ardından tarih tekerrür etti ve o yeniden Heidi’nin müziklerini yaptı.

Johanna Spyri tarafından 1881 yılında kaleme alınan Heidi, yıllara meydan okuyan ve her çocuğun hayatından geçen sıcacık bir öykü. Filmde İsviçre’nin güzelliği, çocuk oyuncuların sevimliliği ve hüznü çocukluğumuza gitmemize neden olacak gibi görünüyor.

Filmin Soundtrack’i;

Filmin Fragmanı nerede diyenler için;

Serpil Şahin: Serpil Şahin, üniversite yıllarından beri medya işi ile ilgileniyor. Radyo ve TV ile başlayan yolculuk, İstanbul’a döndüğünde gazete ve dergi ile devam eder. Bir süre sonra dijital medyayı öğrenmeye karar verir ve 2006’dan bu yana dijital medya üzerinde çalışır. Dijital medyanın hem mutfağında, hem restoran bölümünde bulunan Serpil, 2013 yılında kendi ajansı Happygen’i kurar. Happygen’in kurulduğu dönemlerde ilk kitabı Aşk Yemeği Acılı Sever çıkar, şimdilerde 2.kitap için çalışmaları devam ediyor. Tam bir müzik aşığı olan kadın, anime ve mangaya karşı koyamıyor. “Hayatlarımızda tiyatro, masal, sinema ve sevgi bolca olsun.” dileğini her gün evrene yolluyor. Umarız o uzaylı bu güzel dilekleri yutmaz.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale