X

Evde doğum: Tüm risklerine rağmen evde doğum yapmak neden trend oldu?

Evde doğum son zamanların en popüler ve tartışmalı konularından biri. Modern toplumlarda kadınların büyük çoğunluğu hala hastanelerde, tıbbi operasyon ve takiple doğum yapmayı tercih etse de kendi sezgilerine güvenen, medikal müdahalelere ve teknolojiye karşı olan, doğumun doğal ve normal bir olay olduğuna inanan, vücutlarının müdahalesiz olarak doğurma yeteneğine sahip olduğunu düşünen pek çok kadın evde doğum yöntemini ilk seçenek olarak benimsemiş durumda. Özellikle hastaneye gitmekten çekindiğimiz, enfeksiyon ve hastalık kapma riski nedeniyle evden dışarı adım atmaya bile korktuğumuz şu günlerde siz de yaklaşan doğumunuz için hastane dışı alternatifleri araştırıyor olabilirsiniz. Peki evde doğum gerçekten sanıldığı kadar güvenli ve gerekli mi?

Evde doğum trendinin önlenemez yükselişi

Yakın zamanlarda doğum yaptıysanız ya da çevrenizde çocuk sahibi olmayı planlayan yakınlarınız varsa, sosyal medyadaki anne-çocuk hesaplarını takip ediyorsanız ya da yeni trendleri araştırmayı seviyorsanız evde doğum ya da suda doğum gibi hastane dışı yerlerde doğum yapma trendine mutlaka denk gelmişsinizdir. Amerika’da evde doğum oranlarındaki artışı inceleyen bir çalışmanın sonuçlarına göre 2004 yılında 35.578 olan evde doğum sayısı, 2017 yılında 62.228’e yükseldi. Yani her 62 doğumdan biri hastane dışında gerçekleşiyor.

Amerika’da evde doğum trendinin bu kadar hızlı yükselmesinde sağlık hizmetlerinin özel sigortaya tabi olması, yani doğum masraflarının devlet tarafından karşılanmıyor oluşu bu artışın en önemli sebeplerinden biri. Ancak sosyal devlet anlayışıyla yönetilen ve sağlık hizmetlerinin ücretsiz karşılandığı Türkiye ya da çeşitli Avrupa ülkelerinde de evde doğum oranlarında yavaş da olsa bir artış söz konusu. Hollanda’da her 100 doğumdan 30’u evde gerçekleşiyor ve Hollanda bu oranla dünyada evde doğum oranının en yüksek olduğu ülke. Bu nedenle evde doğum oranındaki artışlar ekonomik ya da coğrafi zorluklardan çok daha az tıbbi müdahaleye maruz kalma isteği, kültürel ve dini inanca bağlı endişeler, doktorlara olan güvensizlik, hastane korkusu, doğum sürecini kendi kontrolünde yürütme isteği, bilinen ve güvenli bir ortamda doğum yapma isteği gibi çok çeşitli kaygıların ve kişisel tercihlerin sonucu olabiliyor.

Uzmanlar, doğum her ne kadar doğal bir süreç olsa da günümüz şartlarında hem annenin hem de bebeğin doğum öncesinde, doğum sırasında ve doğum sonrasındaki süreçlerin düzenli olarak hastane ortamında takip edilmesi gerektiğinin, evde doğum yapmanın anne ve bebek için hayati tehlikelerinin olabileceğinin altını çiziyor. 2019 yılında Reuters tarafından yayınlanan bir rapora göre 2016-2018 yılları arasında evde gerçekleşen doğumların yüzde 60’ının hayati risk taşıdığı ortaya çıktı. Ayrıca istatistikler, ev doğumlarında yeni doğan ölüm oranının hastane doğumlarına göre 3 kat daha fazla olduğu gösteriyor.

Peki, tıp dünyası hastanede doğumun hem anne hem de bebek için en güvenli yol olduğu konusunda bu kadar emin ve kararlı konuşuyorken, evde doğum trendinin her geçen gün daha popüler olmasının ve daha fazla kadın tarafından tercih edilmesinin arkasındaki motivasyon nereden geliyor?

Kadınlar neden evde doğum yapmak istiyor?

Uzmanların tüm uyarılarına ve doğum sırasında meydana gelebilecek tüm komplikasyonların farkında olmalarına rağmen evde doğum yapmayı tercih eden kadınların sayısının tüm dünyada gün geçtikçe daha fazla artmasının ardında aslında oldukça geçerli nedenler var.

Hastane korkusu

Kadınların evde doğumu tercih etmelerinin en önemli sebeplerinden biri tıbbi müdahalelere ve kişiye özel olmayan rutin prosedürlere karşı duydukları güvensizlik duygusu. Doğum sırasında acil müdahale gerektiren çok farklı durumlarla karşılaşılabiliyor ve bu tarz durumlarda erken müdahale hayat kurtarıcı olabiliyor. Plasentanın rahmin aşağı kısımlarına yerleşip rahim boynunu kısmen ya da tamamen kapattığı ve tehlikeli kanamalara neden olabilecek plasenta previa vakaları, anneden yeni doğana vajinal yolla bulaşabilecek enfeksiyonlar, diyabet ve yüksek tansiyondan kaynaklı problemler doğum sırasında oluşabilecek ve anında müdahale gerektiren durumlardan en sık rastlananları. Bununla birlikte müdahalenin gereksiz olduğu pek çok durumda da farklı nedenlerden dolayı tıbbi müdahaleler yapılabiliyor. Bunun en bilinen örneğiyse sezaryen doğumlar. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre doğum sürecinde gerçekleşen komplikasyonlar nedeniyle yapılan sezaryen doğumların idealde yüzde 10-15 arası olması gerekirken günümüzde tüm dünyadaki doğumların yüzde 21’i sezaryenle gerçekleşiyor. Bebeğin sezaryenle doğması tehlikeli durumlarda hayat kurtarıcı olabiliyorken, bazı doktorlar operasyonel olarak daha kolay olması sebebiyle ya da sezaryen doğumun normal doğuma göre daha pahalı olması sebebiyle gerekmese de doğumun sezaryenle gerçekleşmesi gerektiği konusunda yanlış yönlendirmelerde bulunabiliyorlar.

Karar verme özgürlüğü

Sağlık sistemindeki aksaklıklar ve hastaların suistimal edildiği örnekler nedeniyle hastanelere ve sağlıkçılara azalan güvenin yanı sıra evin doğum için hastaneden daha konforlu ve tanıdık olması da pek çok kadının evde doğumu tercih etmesinin nedenlerinden bir diğeri. Pek çok kadın doğumun kontrol edilemez olmasının verdiği korku ve belirsizlik nedeniyle en azından doğum sırasında kendi bedeniyle ilgili kararlara dahil olabilmek için evde doğum yapmayı tercih ediyor. Doğum yapacak kişiler hastanelerde uygulanan standart prosedürlerin ve protokollerin sürece diledikleri şekilde dahil olmalarına ve kendi bedenleriyle ilgili karar vermelerine engel olduğuna inanıyor.

 Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler

Geçmişte hastanelerle ya da doktorlarla ilgili pek de hoş olmayan anılarınız varsa, hastane yatağında ve doktor eşliğinde doğurmak yerine çok daha huzurlu ve güvende hissettiğiniz evinizde, güvendiğiniz insanlarla birlikte doğum yapmayı tercih etmeniz oldukça normal. Özellikle hastanelerde herhangi bir sebepten dolayı ayrımcılığa maruz kalmak, yanlış tedavi görmek ya da ilgisiz bir doktorla karşı karşıya kalmak kadınların evde doğumu tercih etmelerinde önemli bir faktör olabiliyor. 2019’da Amerika’daki Hastalık Korunma ve Kontrol Merkezi (CDC)  tarafından yapılmış olan bir araştırmanın sonuçları, azınlık gruplardan olan kadınların doğum sırasında hayatını kaybetme oranlarının çoğunluğa göre üç kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Ülkemizde sağlık sisteminin sosyal devlet anlayışına dayalı olması nedeniyle etnik kökene dayalı ayrımcılığa pek rastlamıyor olsak da, devlet hastanelerinde ve özel hastanelerde doktor başına düşen hasta sayısı ya da hastanelerin fiziksel koşulları gibi faktörler, evde doğumu da bir seçenek haline getiriyor.

Evde doğum için sorumluluk almaya hazır mısınız?

Harvard Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Dr. Amy Tuteur, evde doğum yapmanın doğası gereği tehlikeli olduğunu; ekonomik zorluklar, coğrafi koşullar ve eğitimsizlik nedeniyle sağlık hizmetlerine erişimin kısıtlı olduğu yıllarda evde dünyaya gelmiş olan bebeklerin yüzde 10’unun ilk yılda hayatını kaybettiğini hatırlatıyor. Dr. Tuteur, aynı şekilde evde doğumun mecburi olduğu zamanlarda evde gerçekleşen her 1000 doğumda 6 ila 9 kadının da doğum sırasında hayatını kaybettiğini; sağlık hizmetlerinin iyileştiği ve yaşam kalitesinin arttığı 20.yüzyılda ise anne ve bebek ölüm oranlarında ciddi bir düşüş yaşandığını söylüyor. Tabii ki günümüz bireylerinin hem bedensel hem de zihinsel olarak geçmişte zor yaşam koşullarıyla mücadele etmek zorunda kalmış nesilden çok daha sağlıklı olduğunu, sadece ortalama ömrü karşılaştırarak bile anlayabilmek mümkün. Ancak ne kadar sağlıklı, eğitimli ya da bilinçli olursanız olun, doğum sürecini anne ve bebek için riskli hale getirebilecek sayısız risk faktörü var.

Dr. Tuteur, son yıllarda gittikçe daha popüler hale gelen doğala ve doğaya dönüş trendini sorgulamadan hayatının her alanına entegre etmeye çalışan bir grup radikal iyi yaşam tutkununun, evde doğum konusunu tartışırken geçmişte yaşanan trajik tabloyu göz ardı ettiğini belirtiyor. Eski zamanlarda sağlık hizmetlerine erişim olmaması nedeniyle evde doğum ya da aşı yaptırmama gibi durumlara sık rastlanıyordu. Ancak bu yıllarda anne-bebek ölüm oranının oldukça yüksek olduğunu belirten Dr. Tuteur, doğal yollarla doğum yapmak isteyenlerin evde doğumun riskli bir tercih olduğunu kabul ederek ve bu riski göze alarak hareket etmesi gerektiğini vurguluyor. Yani, günümüzde de evde doğum yapmak her zaman olumsuz sonuçlanacak bir deneyim değil. Ancak riske attığınız şey bebeğinizin ve sizin hayatınız olduğu için, bu kararı alırken iki kez düşünmelisiniz.

Tıp dünyasının evde doğumla ilgili endişelerinin temelinde, evde doğumu gerçekleştiren kişilerin tıp eğitimi almamış ebeler ve ya da doğum koçu olarak adlandırılan doulalar tarafından gerçekleştiriliyor olması var. Sürecin sorunsuz ilerlemesi durumunda doğuma yardımcı olabilecek bu kişiler, genellikle beklenmeyen bir komplikasyon yaşandığında müdahale edebilecek tıbbi yeterlilikte değiller. Doğumlarda sık rastlanan kordon dolanması, bebeğin ters gelmesi gibi beklenmedik durumlar ani tıbbi müdahale gerektirebiliyor ve müdahalenin uygun şekilde yapılabilmesi için gerekli ekipmanlarla birlikte bu ekipmanları kullanabilecek yetkinlikteki doktorların hazır bulunması gerekiyor. Bu nedenle evde doğum yapma kararı aldıysanız bile evinizde gerekli ekipmanlara sahip olduğunuzdan ve size eşlik edecek olan kişinin yetkinliğinden, deneyiminden ve aldığı eğitimin güvenilirliğinden emin olmanız gerekiyor.

 

Kaynaklar: 

Well and Good
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
Reuters
Centers for Disease Control and Prevention (CDC)

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale