X

Ergenlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Belirtileri

1. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Nedir?

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) özellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde belirtilerini göstermeye başlayan nörogelişimsel bir rahatsızlıktır. Genellikle dikkat süreçlerinde zayıflık, odaklanmada problemler ve hiperaktivite davranışlarının ortaya çıkması ile kendini gösterir.

Oldukça erken yaşlarda ortaya çıkabilse de, dikkat eksikliği ve hiperaktivite ebeveynler tarafından genellikle çocuğun ilkokula başladığı ilk senelerde anlaşılır. Sürekli hareketlilik hali, organize olmakta zorluklar, sabırsızlık, kontrolsüz ve dürtüsel davranışlar, okul ortamına adapte olmakta güçlüklere sebep olur ve bu çocuklar okula başladıklarında sırada oturamama, ödevlere odaklanamama, anlatılanı dinlememe gibi sorunlarla karşılaşırlar.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirtileri iki kategoride incelenir: dikkat ve odaklanma ile ilgili problemler ve hiperaktivite / dürtüsellik durumu.

Dikkat ve Odaklanma

Bu grup belirtiler dikkat ile ilgili sorunlarla ilgilidir. Dikkat ve odaklanmada zorlanan çocuk akademik ve gündelik hayatında aksaklıklar yaşar. Sorumluluklarını erteleme, görevlerini yerine getirememe, unutma, dikkati sürekli dağınık olma, yapacağı işleri unutma, eşya kaybetme, düzensizlik gibi belirtiler dikkat ve odaklanma ile ilgili belirtilere örneklerdir.

Hiperaktivite ve Dürtüsellik

Hiperaktivite ile ilgili belirtiler daha çok fiziksel belirtilerdir. Sabırsızlık, yerinde duramama, kıpır kıpır olma hali, aşırı ve ara vermeden konuşma, sırada duramama, sohbet ederken karşısındakini dinlememe, sözünü bölme gibi kontrolsüz ve dürtüsel davranışlar bu gruptaki belirtiler olabilir.

Bu iki grup belirtiler genellikte bir arada görülse de, ayrı ayrı da bulunabilir. DEHB tanısı almış kişilerin yaklaşık %60’ı hem dikkat hem hiperaktivite semptomlarını göstermektedir. Ama yalnızca hiperaktivite belirtileri göstermek de mümkündür. Bu belirtiler seneler içinde zamanla değişebilir, azalabilir veya her iki belirti de kendini göstermeye başlayabilir.

2. Ergenlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite

DEHB çocuklukta veya ergenlikte başlayabilir ve kimi zaman yetişkinlik dönemine kadar şekil değiştirerek devam edebilir. “Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu kaç yaşına kadar sürer?” sorusuna ise kesin bir cevap verilememektedir. Geçtiği sanılan semptomlar yetişkinlikte başka şekillerde de kendini gösterebilir.

Ergenlik dönemi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) belirtilerinin kendini net şekilde gösterebileceği bir dönemdir. Farklı şekillerde gözlenebilir ve zaman içinde belirtiler yer değiştirebilir. Okulda artan sorumluluklar ve derinleşen sosyal ilişkiler ergenin bireyselleşmesi anlamında kritik bir dönemdir.Ergenlik döneminde akademik sorumluluklar artar ve sınava hazırlanma senesi yaklaşır. Dikkat eksikliği, okulda odaklanma ile ilgili problemler, ödev ve sınavlar ile ilgili aksamalara sebep olabilmektedir. Bu aksaklıklar dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşayan ergenlerde özellikle yoğun sınav kaygısına yol açabilmektedir.

Bu dönemde ergenler bireyselleşme ve kendilerini toplum içinde ifade etme konusunda gelişirler. Arkadaşlıklar bu dönemde derinleşir, ilişkileri sürdürme konusu gündeme gelir. Ancak DEHB yaşayan kişiler dürtüsel davranışları ile sosyal ilişkilerini zedeleyebilmektedir.

Aşırı sosyal medya kullanımı ve çok fazla teknoloji uyaranına maruz kalmak da ergenlerde sık görülen ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu için zorlayıcı bir durum olarak ortaya çıkar.

Dikkat eksikliği veya dürtüsellik sebepleriyle doktora başvuran ergenler genellikle ilaç tedavisine yönlendirilirler. Bu tür odak artırıcı ilaçlar özellikle sınav dönemlerinde çalışma verimini artırabilse de mutlaka bir psikiyatri hekimi gözetiminde ve yalnızca önerilen dozda kullanılmalıdır.

3. Ergenlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Belirtileri Nelerdir?

Çocukluk dönemindeki belirtilerine benzer olsa da ergenlik döneminde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirtilerinde bazı değişimler meydana gelebilir. Bu belirtiler çoğunlukla sınava hazırlanma ile ilgili zorluklar, dürtüsellik ve sosyal ilişkiler ile ilgilidir. İşte ergenlikte dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile ilgili bazı belirtiler:

  • Okul ödev ve sorumluluklarda odaklanma güçlüğü
  • Okul başarısında düşüş
  • Başlanan işleri bitirememe
  • Gündelik işlerde veya verilen sözlerde unutkanlık
  • Eşya kaybetme veya düzensizlik
  • Zaman yönetimi, planlama ve organizasyon ile ilgili zorluklar
  • Yerinde duramama hali
  • Çok fazla konuşma
  • Bir işten hızla diğerine geçme
  • Dalgınlık, dikkatsizlik
  • Sosyal ilişkilerde bozulmalar

Benzer sıkıntılar yaşıyorsanız yetişkinler için hazırlanmış online dikkat dağınıklığı testini buradan çözebilirsiniz.

4. Ergenlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Neden Kaynaklanır?

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) genetik, nörolojik ve çevresel faktörlerin etkileşimi ile ortaya çıkabilen psikiyatrik bir bozukluktur. DEHB oluşumuna potansiyel olarak katkıda bulunabilecek bazı faktörler şunlar olabilir:

  • Nörolojik Faktörler: Beyin yapısı DEHB oluşumunda etkili olabilir. DEHB’li kişilerin bazı beyin bölgelerinde farklılıklar bulunur, ayrıca dopamin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerde düzensizlik görülebilir.
  • Genetik Yatkınlık: Aile öyküsü ve genetik faktörler dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gelişiminde etkili olabilir. Genetik yatkınlık DEHB riskini artırıp kalıtsal aktarımın sürmesine sebep olabilmektedir.
  • Erken Çocukluk Dönemi: 0-6 yaş arası erken çocukluk döneminde gerçekleşen travmatik deneyimler, aile içi huzur ve erken yaşta meydana gelen beyin hasar veya yaralanmaları DEHB için risk faktörü olabilir. Ayrıca prematürite, yani beyin gelişimi tamamlanmadan gerçekleşen erken doğum DEHB için riski artırabilir.
  • Çevresel Faktörler: Hamilelik sırasında sigara, alkol veya uyuşturucu kullanımı gibi çevresel faktörler çocukta DEHB gelişme riskini artırabilir.
  • Psikososyal Faktörler: Aile yaşamı, aile içi şiddet, sosyal çevre etrafında ortaya çıkan yoğun stres veya travmatik olaylar DEHB’nin şiddetini artırabilmektedir.

5. Sınava Hazırlık Döneminde Dikkat Eksikliği

Ergenlik dönemi birçok sınava hazırlık döneminin başladığı, odaklanma ve dikkatin daha da önem kazandığı bir dönemdir. Özellikle üniversite sınavına hazırlık döneminde gittikçe artan sınav kaygısı aynı zamanda geleceğe yönelik bir kaygıya da dönüşebilmektedir. Öğrenmede güçlük, dikkat eksikliği, uzun saatler bir yerde oturmakta zorlanma, sabırsızlık gibi belirtilerle karakterize olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) yaşayan kişiler doğal olarak bu dönemi çok daha kaygılı geçirebilirler.

Sınavlar büyük bir baskı ve endişe kaynağı haline gelerek ergenlerin odaklanmalarını daha da zorlaştırabilir. Üst üste gelen sınavlar, kısa sürede yetişmesi gereken büyük konular gündeme gelir. Zaman yönetimi, planlama ve organizasyonel beceriler konusunda iyi olmak bu dönemi yönetebilmek için oldukça kritiktir. Dolayısıyla DEHB’li bireyler bu konuda oldukça sıkıntılı bir süreç geçirebilir, bu dönemde ilaç ve psikoterapiye yönelebilir.

6. Ergenlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu İle Mücadele

Ergenlik dönemi başlı başına karmaşık ve baş etmesi zor krizlerle dolu bir dönemdir. Bu dönem dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile daha da karmaşık bir hal alabilir. Dikkat eksikliği birçok alanda sorun yaratabilir ve gündelik fonksiyonlarda aksamalara yol açabilir. DEHB için uygun çözüm yöntemlerini bilmek ve gerektiğinde başvurmak önemlidir.

Ergenlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu için başvurulabilecek çözüm seçenekleri genel olarak şunlardır:

  • Profesyonel Yardım Almak

Çocukluk çağında veya ergenlikte, dikkat eksikliği veya hiperaktivite ile ilgili belirtiler ilk ortaya çıktığı andan itibaren bir profesyonel desteğe başvurmak gerekir. Bir uzman görüşü ile tanının ciddiyeti, iyileşme süreci ve çözüm seçenekleri beraber değerlendirilebilir.

  • İlaç Kullanımı

Dikkat eksikliği için stimulan ilaçlar, kişinin dikkatini ve davranışlarını kontrol altına alması, gündelik işleyişine sağlıklı şekilde devam etmesi için yardımcı olabilir. Özellikle dikkat eksikliği için  sınav döneminde olan birçok kişi odak artırıcı stimulan ilaçlara oldukça sık başvurmaktadır. Ancak stimulan kullanımı mutlaka bir uzman kontrolünde ve gerektiği durumda başvurulabilecek bir seçenektir, yalnızca dikkatli bir değerlendirme sonrası başvurulabilir.

  • Fiziksel Aktivite

Düzenli egzersizler ve dışarı aktiviteleri dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu için önerilen bir baş etme seçeneğidir. Yerinde duramama ve sabırsızlık, enerjik ve kıpır kıpır olma hali yapılan spor aktiviteleri ile DEHB’li kişinin enerjisini sağlıklı bir şekilde dışa vurarak sakinlemesine olanak sağlayabilir. Ayrıca spor yapmanın sağladığı zihinsel faydalar kaygıların azalması ve stres yönetimi için de etkilidir.

  • Bilişsel Davranışçı Terapi

Psikoterapi özellikle dikkat eksikliği ile yaşamayı öğrenmek ve baş etmek için pratik beceriler edinmeyi sağlayabilir. Bilişsel davranışçı terapi düşünceler üzerinde çalışarak davranışları da değiştirmeyi amaçlayan bir psikoterapi ekolüdür. Dikkat eksikliği yaşayan kişi psikoterapide plan yapma becerileri, odaklanma çalışmaları ile dikkatini toplamak üzerine çalışabilir. Bununla beraber DEHB’nin yarattığı kaygı ve korku hali ile ilgili konuşmak duygu durumu üzerinde regülasyonu sağlamak için efektif olabilir.

  • Özel Eğitim ve Destek

DEHB’nin şiddetine göre eğitim konusunda destek almak faydalı olabilir. Özel eğitim desteği günlük yaşama adapte olma, gerekli beceri ve baş etme mekanizmalarını pratiğe dökme gibi faydalar sağlamaktadır.

  • Aile Desteği ve Sosyal Destek

Ebeveynler dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı alan çocuklarından çoğunlukla kendi davranışlarını sebep görme eğilimindedirler. Ancak DEHB genetik faktörlere de büyük ölçüde bağlıdır ve multidisipliner sebepleri olabilir. Kendini sorumlu görmek ebeveynlerin daha çok kaygı yaşamalarına ve ev huzurunun bozulmasına yol açabilir. DEHB sebeplerini ve DEHB’nin nelere sebep olabileceğini iyi bilmek ebeveynlerin bu rahatsızlığı tanıyıp kabul etmeleri için ilk adımdır. Rahatsızlık hakkında doğru bilgilere sahip olmak ebeveyn ve çocuğun bir arada destek içinde DEHB ile baş edebilmelerini sağlayabilir.

7. Anne Babalara Öneriler

DEHB şüphesi olan çocukların ebeveynleri öncelikle bir uzmana danışıp tanı koyma ve çözüm seçenekleri üzerine düşünme sürecine başlamalıdır. Dikkat Eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu psikiyatrik bir bozukluktur ve ebeveynlerin kendi yöntemleri ile çözebileceği bir durum değildir.

Ebeveynlerin DEHB tanısı almış çocuklarına nasıl davranacakları, iletişim şekilleri, okul ve ders ile ilgili tutumları, sınır çizme ve planlara uyma gibi konulardaki tavırları büyük kolaylaştırıcılığı olabilecek konulardır.

  • Mutlaka bir psikiyatrist veya uzman bir doktor ile şüphelerinizi ve çocuğunuzun semptomlarını paylaşın.
  • Evde açık ve anlaşılır kurallar koyun ve sınırlar çizin.
  • Çocuğunuzun kendine güvenini artırabilecek aktivitelerde bulunun.
  • Çok cezalandırıcı olmayın, motivasyonu ödüllerle sağlayın.
  • Ders çalışma ortamında dikkat dağıtıcı eşyalar bulundurmayın.
  • Çocuğunuzun sportif faaliyetlerini destekleyin.
  • Bilgisayar, televizyon, internet kullanımları gözlenmelidir.

İlginizi çekebilir: Ebeveynlerin akademik başarı baskısı çocukları nasıl etkiliyor?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale