X

En çok izlenen anime Kimi no Na wa.’nın yönetmeninden 10 şahane film

Kimi no Na wa. 331.6 milyon USD hasılat ile tüm zamanların en hızlı ve en çok hasılat yapan animesi olarak tarihe geçti. Kendisini 289 million USD ile Hayao Miyazaki’nin Sen to Chihiro no Kamikakushi; ingilizce adı ile Spirited Away takip ediyor.

Kimi no Na wa.’nın yönetmeninin en iyi filmleri

Çok sevdiğim yönetmenlerden biri olan Makoto Shinkai, doğum adıyla Makoto Niitsu, Kimi no Na wa animesinin de yaratıcısı. Yönetmen aynı zamanda; yazar, yapımcı, animatör, seslendirme sanatçısı, manga sanatçısı ve eski bir grafik tasarımcısı. Japon anime basını tarafından “Hayao Miyazaki” olarak anılması ve yönetmenin de en sevdiği filmin Miyazaki’nin Laputa’sının olması kendisinin alabileceği en büyük övgü olsa da; hikaye anlatıcılıklarının benzer fakat görsel dünyalarının farklı olduğunu söyleyebilirim. Hadi gelin, rekor üstüne rekor kıran animenin yönetmeninin en sevdiğim 10 filmine göz atalım.

Hoshi wo Ou Kodomo (MAL: 7.80, IMDB: 7.3)

Pek çoğunuz listenin başında gişe canavarı Kimi no Na wa.’yı görmeyi bekliyor olabilir ama benim listemin 1 numarası 2012 yılında İtalya’da düzenlenen Future Film Festivali’nde Büyük Platin Ödülü’nün de sahibi olan 2011 yapımlı Hoshi wo OuKodomo (Children Who Chase Lost Voices) filmi. Bu filmin süresi 1 saat 56 dakika.

Peki bu filmi benim gözümde bir numara yapan nedir? Öncelikle filmi izlerken Miyazaki’nin bir filmini izliyormuşum gibi hissettim, Miyazaki’nin öyküsünü Shinkai kendi paralel evrenlerinden birine taşımış ve ona bambaşka anlamlar, görevler yüklemiş gibi. Hikaye anlatıcılığı derin, karakterler arasındaki o saf aşk ve birbirine destek olma felsefesi Miyazaki’nin filmlerinde temel taşı olan felsefedir ve Shinkai’nin de bu metodu kendi dinamiklerine göre ele alması beni çok etkiledi. Öncelikle bu nedenle bu film, benim bir numaram.

Shinkai’nin her uzun metrajlı filminde kahramanı tetikleyen bir unsur vardır; bu filmde de müzik. Kahramanımız Asuna’yı tetikleyen müziğin aslında ne olduğunu sonlara doğru öğrendiğinizde boğazınızda bir yumru oluşabilir, en azından çok hüzünlendiğimi itiraf etmeliyim.

Filmden sizlere kısaca bahsedecek olursam; Asuna, küçükken yitirdiği babasından kalan radyoyu dinlemek için her gün kendi kalesi gibi bir alan inşa ettiği dağa çıkar, dağda kendisine ‘Mimi’ adını verdiği bir kedi eşlik eder ve bir akşamüstü yine radyoda frekans ararken daha önce duymadığı bir ses duyar. Bu ses o kadar karanlık ve o kadar ilahidir ki, Asuna onun bu dünyaya ait olmayan bir ses olduğunu düşünmeden edemez. O sesi bir daha duymak için dağa gittiği sırada tren köprüsünde daha önce görmediği bir yaratık karşısına çıkar ve bu yaratıktan onu, boynunda kristal taşıyan genç bir çocuk kurtarır. Çocuğun adı Shun’dur ve Asuna’yı kurtarırken kolundan yaralanır. Asuna, çocuğa ilk yardım uygular ve kendi flarını çocuğun koluna dolar. Shun, Asuna’ya çok sıcak davrandığından Asuna ondan hoşlanmaya başlar ama bu güzel durum fazla uzun sürmez, acı bir şekilde ayrılırlar. Asuna Shun’u bulmak için öğretmeninin mitoloji dersinde anlattığı (Kijiki Mitolojisi’nin ilk satırları) Agartha’ya doğru yolculuğu başlamasına neden olur. Asuna, öğretmeni Ryuuji ve kedisi Mimi arasındaki bağlantı ne olabilir?

Hoshi wo Ou Kodomo’dan Kimi no Na wa.’ya referans: Yomi Tanrısı’nın vardığı ‘Dünyanın Sonu’ noktası, görsel ve mitolojik anlamda Kimi no Na wa’nın ‘Ölülerin Diyarı’ ya da ‘Kuyruklu yıldız takımının düştüğü’ alana referans olmuştur. Bu tarz referanslar sadece bu iki film arasında yok; Shinkai, Kimi no Na wa. için bir filminden daha referans almıştır, onu da ilerleyen maddelerde belirteceğim.

Kimi no Na wa. (MAL: 9.34, IMDB: 8.7)

İçinde azıcık mitoloji ya da duygusallık olan bir animede ‘kırmızı kader ipleri’ tanımlamasını muhakkak duymuşsunuzdur. Japonlar, gerçek hayatta da ruh eşlerinin birbirlerine kırmızı iplerle bağlandıklarına inanırlar. Sevgili Shinkai de bu geleneksel inanışı filmin merkezine koymaktan ve geleneksel ile yeniliği harmanlamaktan hiç geri durmamış. Yönetmenin başarılara doymayan Kimino Na wa.’sı benim listemin 2. sırasında. 2016 yılında gösterime giren film 1 saat 46 dakikalık bir süreye sahip.

Kimi no Na wa.’nın Japonya’da bu kadar çok tutmasının iki büyük nedeni var;kabalık şehirlerde sıkışmış kalmış insanların geldikleri kırsal bölgelere duyduğu özlem ama yine de şehirden kopamayış ve kaderlerinde yazılı olan aşkı bulacaklarına dair besledikleri sonsuz inanış. Ünlü yönetmen, bu nedenlerden dolayı özellikle Japon izleyicisini kendisine çekmiş durumda, filmi sinemada birkaç kez izleyen Japonlar oldukça fazla.

Shinkai’nin her filminde trenler, sonsuz gökyüzü, detaylara boğan arka plan panelleri görürüz. Kimi no Na wa.’da da bunu her yere serpiştirmekten geri kalmayan yönetmen şahane bir görsellik sunuyor.

Kimi no Na wa. pek çoğunuzun bildiği gibi standart bir beden değiştirme hikayesi değil. Zamansal döngü içerisinde birbirlerini bulan iki gencin romantik hikayesi. Birbirlerinin yerine geçme durumu çok klişe olsa da Shinkai de bu konunun üzerinde pek durmamış zaten, bizim kafayı yormamızı istediği bölüm yazının başında da belirttiğim gibi ‘kırmızı kader ipleri’ yani duygular ve bu duyguları beslediğimiz kişiler. İşte bu nedenle filmin hikaye anlatımı ve olay örgüsü beni tatmin etti.

Kimi no Na wa.’yı henüz izlememiş olanlar için kısaca hikayesini anlatacak olursam; Mitsuha Japonya’da kırsal bir kesimde yaşamaktadır ve babası da belediye başkanıdır. Kampanyalardan dolayı babası çok evde olmadığından daha çok kız kardeşi ve büyük annesi ile kalan Mitsuha dürüst bir kişiliğe sahip olmasına karşın geleneklerden, babasının seçim kampanyasından hiç hoşlanmamakta ve Tokyo’ya gitme hayalleri kurmaktadır. Taki ise Tokyo’da yaşayan ve İtalyan restoranda yarı zamanlı çalışan güzel sanatlar ile mimariye ilgi duyan bir lise öğrencisidir, ayrıca restorandaki senpaisi Miki’den de hoşlanmaktadır. Bir gün uyandıklarında Taki bedeninde Mitsuha’yı, Mitsuha bedeninde Taki’yi bulacaktır.Birbirlerinin bedenlerini keşfetmeleri, kişiliklerine etkileri o kadar iyi işlenmiştir ki işte o zaman rüyaların kader olduğu gerçeğini kavramaya başlarız.

Yönetmen Shinkai, meslektaşı Satoshi Kon gibi rüyaların başka bir evrene açılan kapı olduğu gerçeğine dayanarak paralel evrenleri bir araya getirmiştir.

Kimi no Na wa. ile ilgili son zamanlarda en çok konuşulan konu Oscar’a aday gösterilmeme meselesiydi. Kimi no Na wa’nın herhangi bir ödüle (en azından şimdilik) layık görülmemesinin nedeni; filmin iki önemli sahnesinin daha önceki 2 filimden referans alınması olabilir. Bu da, filmlerde aranan özgünlüğün önüne geçen bir unsurdur. Film, dünyanın en çok izlenen animesi olduğuna göre hayranları tarafından esas ödülü de kapmış durumda.

Kotonoha no Niwa (MAL: 8.34, IMDB: 7.6)

“Böyle bitmesin hikayemiz” dediğim Shinkai filmlerinden biri oldu ama gerçek hayatta tam da böyle bitme olasılığı yüksek olduğundan ve film gerçekliği baz aldığından oldukça tatmin ediciydi. Belki biliyorsunuzdur ama ben bilmeyenler için aktarayım; filmdeki arka plan ve mekan çizimleri gerçek görüntülerden tasarlanmış. Şehir planlaması olarak Tokyo kullanılırken, park tasarımı için Tokyo’daki Shinjuku Gyoen parkı örnek alınmış.

Shinkai’nin büyük kadın, genç erkek temasına değindiği ilk filmi Kotonoha no Niwa 2013 yapımı ve 46 dakika. Film, 2013 yılında Kobe Tiyatro Film Ödülü’nü kazandı, 2014 yılında AniMovie Award’da ‘en iyi film’ ödülüne layık görüldü.

Hikaye, yağmurlu günlerde okulu asan liseli öğrenci Takao Akizuki ve yaşadığı hayattan memnun olmayan yetişkin kadın Yukari Yukino’nun kaçış noktası olan parkta buluşmalarını ve gelişen romantizmi konu alıyor. İki insanın duygularının derinlemesine işlendiği filmde görsellik sizi bulunduğunuz mekandan soyutlayıp içine hapsediyor. Takao, ayakkabılara ve ayakkabı yapımına düşkün bir gençtir ve bu ilgisini mesleğe dönüştürmenin hayalini kurmaktadır. Takao, yağmurlu günleri çok sevmekte ve sabahları ilk dersi asıp bahçedeki çardağın altında yağmurun sesi ile ayakkabı eskizlerini yaratmaktadır. Yine yağmurlu bir günde bahçedeki çardağa gittiğinde Yukari ile karşılaşır ve birkaç yağmurlu günde daha karşı karşıya gelirler. Sonra farkında olmadan ikisi de yağmuru bahane edip birbirlerini görmek için oraya gider olurlar. Hayata yeni atılan Takao ve hayattan yorulan Yukari, yağmurlar bitip de gerçek hayatla baş başa kaldıklarında neler olacaktır?

Kumo no Mukou, Yakusoku no Basho (MAL: 7.87, IMDB: 7.2)

Shinka’nin ilk uzun metraj filmi olan Kumo no Mukou Yakusoku no Basho, “insanlar rüya görüyorsa dünya da görüyordur” teması üzerine yoğunlaşıp dünyanın gördüğü rüyaları “paralel evrenler” olarak tanımlıyor. Canada Fantasia Film Festivali’nde halkın seçimi ile ‘en iyi animasyon film’ ödülünü alan Kumo no Mokou, Yakusokuno Basho 2004 yapımı ve 1 saat 30 dakika sürüyor.

Her ne kadar pür bir aşkın üzerine inşa edilse de filmin içindeki aforizmalar dikkatle izlemenize neden oluyor. 1. sıraya yerleştirdiğim film gibi bu film de Kimi no Na wa.’ya referans olan sahne içeriyor; bu filmdeki referans sahne ise paralel evren kesişmeleri.

Filmin hikayesine gelecek olursak; alternatif bir gerçeklikte Japonya 2. Dünya Savaşı sonunda Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye bölünmüştür ve Honshū, Kyūshūve Shikoku adaları ABD’nin, Hokkaidō ise Birliğin kontrolü altındadır. Bu birlik 1974 yılından beri Hokkaidō’da inanılmaz yüksekliğe erişen (Tokyo’dan bile rahatça görülen) bir kule inşa etmeye başlamıştır. 1990 yılında ABD’nin Güney’den çekilmesinin ardından iki ülke müttefik kalır. Ancak Kuzey’deki Birlik varlığı devam etmektedir ve Kuzey, Güney arasındaki sınır gerginlikleri güncelliklerini korumaktadır. Bu esnada Uilta isimli bir yeraltı örgütü Japonya’yı tekrar bir araya getirmek üzere Birlik sınırında çeşitli eylemler gerçekleştirmektedir.

1996 yılında, Güney Japonya’nın Aomori vilayetinde yaşayan üç arkadaş, Hiroki Fujisawa, Takuya Shirakawa ve Sayuri Sawatari birbirlerine bir gün Hokkaidō Kulesi’nin sırrını keşfedeceklerine dair söz verirler. Hiroki ve Takuya bugünden sonra küçük bir uçağın inşasına başlarlar. Ancak, Sayuri o yaz yakalandığı garip uyku hastalığı nedeni ile Tokyo’ya götürülür.

Aradan geçen üç yıl üç arkadaşı tamamı ile farklı yönlere savurmuştur. Hiroki, Sayuri’nin ortadan kaybolmasının ardından Tokyo’ya taşınmış, hükumet için araştırmalar yapan Takuya ise Uilta ile ilişkiye girmiştir. Birbirlerine verdikleri sözün ardından geçen üç yılın sonunda Hiroki, Sayuri’yi bulur ve komada olduğunu öğrenir. Sayuri’nin bilincini geri getirmek için Takuya’nın yardımını isteyen Hiroki birsüre sonra Sayuri ve Hokkaidō kulesi arasındaki esrarengiz bağlantı ile yüzleşecektir.

Kuleyi, Sayuri’nin dedesinin inşa ettiği bilgisini de düşelim, belki filmi farklı bir gözle izlemenize neden olur, gerçi filmin ortalarında bu bilgi veriliyor ama filmi izlemeden önce bilmeniz daha farklı bir bilinçle izlemenizi sağlayabilir.

Hoshi no Koe (MAL: 7.52, IMDB: 7.5)

Bu filmi ilk izlediğimde ‘Interstellar’ filmine ilham kaynağı oldu mu diye düşünmeden edemedim. 25 dakikalık kısa film, 2002 tarihli ve Shinkai’ye mali anlamda başarı getiren ilk film. 2002 yılında Animation Kobe bu filme “en iyi montaj” ödülünü verirken, film 2013 yılında Seiun Ödülü’ne layık görüldü.

Noboru Terao ve Mikako Nagamine, birbirlerinden çok hoşlanan, ileride de birlikte olma kararı alarak aynı lisede olmak için can atan bir çift. Bu esnada, dünya Tarsian adı verilen uzaylı bir ırka karşı amansız bir mücadele vermektedir.2048 yılına gelindiğinde Birleşmiş Milletler, Tarsian’lara karşı koyabilecek askeri yapılanmayı tamamlamıştır. Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan takip filosuna seçilen pilotlardan birisi de Mikako’dur. Uzayın derinliklerinde yabancı bir ırkın peşindeki Mikako ile dünyadaki yaşantısına devam etmek zorunda kalan Terao arasındaki tek iletişim aracı cep telefonlarından yollayacakları mesajlar olacaktır.

Zamanın akışı ve o çaresizlik insanın yüreğine o kadar dokunur ki, film birsci-fi olmaktan çıkar.

Ayrıca bu film ile ilgili şu notu da düşeyim; ana karakter Noboru Terao’yu yönetmen Shinkai seslendiriyor.

Kanojo to Kanojo no Neko (MAL: 7.51, IMDB: 7.6)

1999 yapımlı bu OVA, 4 dakika sürüyor ve yalnız bir kadının yağmurlu bir günde  sahipsiz bir kediyi evine aldıktan sonra kedinin gözünden yaşananlar anlatılıyor. Kedi güzel, akıllı ve çalışkan sahibesine aslında daha görür görmez aşık olmuştur. Filmin en sevdiğim yanı,kedinin bir başka kediye sahibesini ne kadar sevdiğini anlattığı kısımdı.

Human Grand Prix’te ‘Yaratıcı İnsan’ ödülüne layık görülen bu kısa filmi diğerlerinden ayıran özellik ise, Shinkai’nin gerçek hayatına dayanması, bu hikayede anlatılan kedi Shinkai’nin ta kendisi olurken, ‘O’ olarak filmde kendisine yer bulan Kanojo (gerçek adı olmayabilir) ayrıldığı kız arkadaşıdır.Ayrıca filmdeki kedi Chobi’yi de, yine Shinkai seslendirmektedir.

Bu kısa filmin, Kanojo to Kanojo no Neko: Everything Flows adında bir alternatif versiyonu da bulunmaktadır. Alternatif versiyon 2016 yılında yayınlanırken bölümler 7 dakika sürmekte ve toplamda 4 bölümden oluşmaktadır. Chobi, artık Daru’dur ve onun gözünden Miyu’nun hayatı anlatılır. Bu filmin yönetmeni de Kazuya Sakamoto’dur.

Dareka no Manazashi (MAL: 7.56, IMDB: 7.3)

Sadece 6 dakikaya o kadar çok duygu yüklenmiş bir film ki, neredeyse her saniyesinde kendinizi sorgularken buluyorsunuz. Shinkai’nin pek beğendiğim kısaları arasında olan Dareka no Manazashi, bir baba ve kızın hikayesini konu ediyor. Küçükken babasının dizinin dibinden ayrılmayan kızın büyüyünce babasına bakışının nasıl değiştiğini izliyoruz ve bir gün kızın kendisini sorgulamak zorunda kalışına tanık oluyoruz. Çünkü babası ile arasında bağ kuran kedileri artık aralarında değildir ve aslında içten içe sevdiği babasını da kaybetmeden önce onunla eskisi gibi olabilecek midir?

Aile olma kavramının altını eşeleyen bu kısa filmi izlemenizi tavsiye ediyorum.

Byousoku 5 Centimeter (MAL: 8.08, IMDB: 7.8)

Pek çok kişi bu filme bayılmış olsa da Shinkai filmleri arasında benim için 8. sırada, bu sevmediğim anlamına gelmesin; sadece diğerleri ile kıyaslanınca “Bu filme 8 veresim gelmez” demek istiyorum.

3 farklı hikayeden oluşan Byousoku 5 Centimeter Takaki ve Akari arasındaki derin bağları konu alır ve Shinkai filmlerinde bolca gördüğümüz tren bu filmde başrol olacak kadar merkezdedir.

Filmin ilk hikayesi ve bölümü olan ‘Okasho’ Takaki ile Akari’nin bir araya geldikleri günü anlatır. Ailesinin iş değişikliğinden dolayı Akari Shinohara,ilkokulu bitirdikten sonra Takaki’den ayrılmak zorunda kalmıştır. Takaki veAkari arasındaki derin bağlar, onların bugüne kadar birbirlerinden kopmasını engellemiş ve birbirleriyle mektuplar yoluyla iletişim kurmuşlardır. Ancak Takaki, ailesinin Kagoshima’ya taşınacağını öğrenince bu fırsatı değerlendirerek trenle Akari’nin ziyaretine gitmeye karar verir. Sonraki bölüm ‘Cosmonaut’ adını almıştır ve başka birinin bakış açısı ile bu buluşmadan sonra Takaki’nin hikayesi anlatılır. Yıllar geçmiş ve Takaki lise son sınıf öğrencisi olmuştur. Takaki, hala Akari için mektuplar yazmakta fakat bu mektupları Akari’ye göndermemektedir.Bu sırada Takaki’nin sınıf arkadaşı Kanae Sumita, Takaki’ye aşık olmuş ancak Takaki’ye açılmak için gerekli cesareti toplayamamıştır. Üçüncü ve sonuncu hikaye 5 Centimeters per Second adındadır ve yıl 2008’dir. Akari ve Takaki’nin yolları ayrılmıştır. Takaki, bir bilgisayar programcısı olarak artık Tokyo’da yaşamaktadır. Akari ise evlilik hazırlığı yapmaktadır. Bir gün Takaki, tren yolunun orada, kendisine tanıdık gelen bir kadın görür. İşte bu trende karşılaşma kısmı da yine Kimi no Na wa. sahnelerinden birine ilham olmuş olabilir.

İlk hikaye 26 dakika, ikinci hikaye 21 dakika ve son hikaye 16 dakika sürmektedir.

Neko no Shuukai (MAL: 7.01, IMDB: 6.7)

Önce Ani* Kuri 15 projesinden kısaca bahsetmek istiyorum. Ani* Kuri 15, Japonya’nın animasyon endüstrisindeki çeşitli yaratıcılar tarafından oluşturulan toplamda 15 dakikalık kısa film serisi. Projenin adı Ani* ‘anime’ ve Kuri ‘yaratıcılar’ kelimelerinin kısaltılmış halinden doğar. Her yönetmene 1 dakikada hayata dair anlatmak istedikleri duyguyu aktarmaları istenir.

Bu projenin 3. sezonunun 2. bölümünde Shinkai’nin Neko no Shuukai isimli 1 dakikalık kısası yer alır, bu kedinin adının da Chobi olduğunu belirtmemiz gerekiyor. 1 dakikalık filmi kısaca özetleyecek olursam; evde sevgi dolu ailesi ile yaşayan Chobi’nin kuyruğuna sürekli basılması sonucu diğer kedilerle birleşmeleri ve insanları yok etme hayalleri anlatılır ama görülen o ki kediler yemek sevgilerine yenik düşeceklerdir. Çok eğlenceli bu filmi muhakkak izleyin, hatta izlemeye başlamışken diğer 14 tanesine de bakmayı unutmayın.

Tooi Sekai (MAL: 6.60, IMDB: 6.2)

Yine 1999 yapımı olan bu kısa film sadece 1 dakika ve bir kadın ile erkeğin arasındaki romantik ve melankolik ilişkiyi anlatıyor. Shinkai’nin ilk kısası olan bu filmin müziği gerçekten harika, kurşun kalem çizimleri gibi görünen sahnelerdeki o melankoli, müzik ile ciğerlerinize kadar iniyor. 

Kaynaklar: 
wikipedia 
myanimelist 
türkanime

Serpil Şahin: Serpil Şahin, üniversite yıllarından beri medya işi ile ilgileniyor. Radyo ve TV ile başlayan yolculuk, İstanbul’a döndüğünde gazete ve dergi ile devam eder. Bir süre sonra dijital medyayı öğrenmeye karar verir ve 2006’dan bu yana dijital medya üzerinde çalışır. Dijital medyanın hem mutfağında, hem restoran bölümünde bulunan Serpil, 2013 yılında kendi ajansı Happygen’i kurar. Happygen’in kurulduğu dönemlerde ilk kitabı Aşk Yemeği Acılı Sever çıkar, şimdilerde 2.kitap için çalışmaları devam ediyor. Tam bir müzik aşığı olan kadın, anime ve mangaya karşı koyamıyor. “Hayatlarımızda tiyatro, masal, sinema ve sevgi bolca olsun.” dileğini her gün evrene yolluyor. Umarız o uzaylı bu güzel dilekleri yutmaz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale