X

Düşündüm, yine düşündüm, daha da düşündüm ve aşk oldum

“Düşünceler duygularımızı yaratıyor, duygular davranışlarımızı belirliyor. Ve biz davranışlarımızın sonucunda aldığımız tepkilerin sorumluluğunu üstlenmek yerine kişileri, koşulları ya da olayları suçluyoruz. Her koşulda kendimizi beraat ettirmeye yatkınız. Kendimizi bir şekilde haklı çıkarmayı başarıyoruz belki ama düşüncelerimizin yarattığı sonuçlardan kaçamıyoruz.” Louise L. Hay

Değersizim… Sevilmeye layık değilim. Bir adamın veya bir kadının beni neden beğenebileceğini bile bilemiyorum… Benim beğenilmeye “değer” neyim olabilir? Dünya üzerinde onlarca insan varken, koskoca bir adam veya kadın neden benimle birlikte olmak istesin? Sevilmeye layık olsaydım, bugüne kadar çoktan benimle olacak o kişi bana ulaşmış olurdu? Ben sevilmeye layık olmadığım için böyle cezalandırılıyorum… Kimse bana saygı sevgi göstermiyor, hep o karşıma çıkan adamlar veya kadınlar sorumlu oldu… Beni aşktan ve sevgiden soğuttular… Bayat ilişkiler içerisinde, içimde büyüttüğüm aşklarım, sevgilerim, varlığım da soldu… Beni hep ağlattılar, hep aldattılar… Ve ben zaten sevilmeye layık değilim…

İşte bu paragraf veya çok benzeri cümleler (hadi itiraf edelim) biliyorum birçoğumuzun kafamızın içinde dolanıyor, dolanıyor, dolanıyor… Bu paragraf öyle yazılıp da geçilebilecek bir paragraf değil… Bakalım bize “tam olarak” neyi anlatıyor? Bir isyan var değil mi? O diğerleri, suçlu hep onlar… Evet “bizi sevemediler” evet istediğimiz aşkı bize yaşatamadılar, bize yeterince değer veremediler, sonunda terk edip gittiler, bizi aşka sevgiye tövbe ettirdiler…

Onlar suçlu olanlar… Onlar bizi anlayamayanlar. Onlar bu noktaya gelmemizin yegane sebepleri… Onlar hayatımızın yönetimine sahip olanlar değil mi? Ne de olsa bizim yaşayacaklarımızı yönetebilmek bu kadar basit. Kendi kendimizin yani “benim olan” hayatımın akışı evet onların elindeydi. Ne de olsa suçlu hep ama hep (!) onlar olacak…

Şimdi aynı paragrafa farklı bir perspektiften bakacağız sizlerle birlikte… “Onları” bu derece suçluyorum fakat “ben” ne yapmaktayım? Yani aynı paragrafta “ben” olarak ne var? Ben ne istiyorum? Ben nasıl bir aşk istemişim de verememişler? Bu belli mi? Sorduğumuzda nasıl bir cevap alırız? Sizce cevap alabilir miyiz? Sonra madem ben yeterince sevemeyen o kişiyle olmuşum, neden böyle bir durumu kabul etmişim? Ben ile birlikte olabilmek bu derece “kolay” mı olmalı?

Eğer “ben” gerçekten kendimi tanıyorsam kendi kıymetimi biliyorsam, bu kişileri hayatıma bu derece kolay alabilir miyim? Eğer ben bana sahipsem, ben benden sorumluysam, o, bu, şu beni böyle “bırakıp gidebilir mi?” Aslında yalnız kalmak diye bir kavramın olmadığını, aslında değersizleştirebilmek gibi bir şeyin de mümkün olmadığını, “benim” değerimin başkası tarafından ölçülemeyecek olduğunu “ben” biliyorsam, o muhteşem suçlu diğeri hayatımda bu kadar büyük bir yer tutabilir miydi?

Eğer ben kendimi bu kadar çok seviyorsam, eğer ben bu sevgimin dayandığı sebepleri bu kadar net görebiliyorsam, bu durumda ben gelmiş geçmiş en “kıymetli” varlık olmaz mıydım? Başkasından bir sevgi gelmeyeceğini, hayata yani kendime ne kadar büyük bir sevgi verebilirsem, bana ulaşan bir sevgilinin de bunun dönüşü kadar büyük bir sevgiye sahip olacağını “benim” bilmem gerekmez miydi?

Ancak “gerçek” bir sevgili ben kendimi ne kadar çok seversem, beni o kadar çok sevebileceğini anlamam bu kadar zor mudur? O diğer kişiyi suçlarken aslında parmağımı kendime döndürmem gerekmiyor mu? Ben kendi kendimi sevdiğimde tüm dünya beni daha çok sevebilmek için ayaklarıma serilmeyecek midir? Doğaya bile baktığımızda, bir ağaç sadece olduğu gibi sevgiyle yeşillerini açtığında etrafında ona aşık böcekler, arılar, karıncalar yollarına serilmezler mi? Onu sevgiyle her sabah kucaklamazlar mı?

İşte bu yüzden dışarıda suçlanacak kimse yoktur. Başımıza gelen her türlü olayın, özellikle ikili ilişkilerimizde her türlü sonucun, akışın kaynağı sadece ama sadece “ben” kaynağından akmaktadır… Ben kaynağı o derece güçlü bir kaynaktır ki, bizi sonsuz bir mutluluğa da yükseltebilir veya hayatımızda sevginin “varlığının” bile olmadığına ikna edebilir…

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, geçmişteki ve bugündeki ilişkilerinize “ben” kaynağı üzerinden bakmanızı dilerim… Ben, bugün size neyi göstermektedir? Başkasının sizi sevmesinden önce siz kendinizi yeterince sevebiliyor musunuz? Siz kendinizi yeterince değerli kılabiliyor musunuz? Siz kendi kendinizin kıymetini bilebiliyor musunuz? Sonra o can-ım sevgililer, size sizin gözlerinizin yansıması olarak aşkla, sevgiyle, beğeniyle, yürekten gelerek bakabiliyorlar mı? Aşk olmak, önce kendimizi sevebilmek demektir, çünkü aşk olmak düşünmekle başlar…

 

İlginizi çekebilir: İlişki doktoru: İlişkimizi doktora götürseydik neler anlatırdık?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale