X

Düşüncelerimiz dostumuz mu, düşmanımız mı: Zihne yakından bakmak

İnsanlık olarak türümüzün düşünme yetisinin olmasının üstünlük olduğu bilinciyle ne yazık ki düşünme dışındaki diğer yönlerimizle olan ilişkimizin köreldiği bir yaşam biçimine doğru evrildik.

Gününüzün ne kadarını düşünerek geçiriyorsunuzdur sizce?

Genellikle uyanır uyanmaz başlayan bir düşünme hali, önce bir veya iki masum düşünce. O da eğer akşam yatmadan önce evin en rahat koltuğuna, tüm evin sahibi gibi yerleşmiş özel bir gündem yoksa. Ve ardından düşünce üzerine düşünce üretme hali. Aşk hakkında, iş hakkında, varoluşsal düşünceler, giyim, yemek, müzik, politika, değersizlik düşünceleri, hayaller, kaygılar, pişmanlıklar… Bir konu diğerinin üzerine üstelik öncekinden boşalan alan var mı yok mu, uygun bir zaman var mı demeden tüm gün boyunca, ta ki yatağa gidene kadar…

Eğer siz de yoğun ve batılı bir yaşam tarzına sahipseniz çoğuna, neredeyse tamamına evet dediğinizi duyar gibiyim. “Uykumda bile düşünüyor olabilirim” diyenler bile olabilir aramızda.

Düşünceler kendi yaşamlarını sürdürebilmek adına pek çok farklı şekillerde ortaya çıkabilirler. İç yargılama zamanlarında aniden ortaya çıkan çocukluktan kalma bir ebeveyn veya yetişkinin yorumu ve hemen ardından bu hoşa gitmeyen sesleri ve etkilerini düzeltmeye çalışmak üzere ortaya çıkan yeni düşünceler. Bazıları sınırlayıcı, bazıları rahatsızlık veren, bazıları yardımcı olmaya, destek ve sevgi vermeye çalışan, varlıklarını sürdürmeye çalışan bir sürü düşünce.

Yapılan bilimsel bir araştırmaya göre ortalama bir bireyin günde 12.000 ila 60.000 arasında düşünce ürettiği tespit edilmiş. Araştırmanın bana kalırsa en enteresan yanı bu düşüncelerin %80’i negatif ve %95’i ise tekrar eden düşünceler.

Bu sanki uyuyamadığın bir gecede bozuk televizyonu açıp tek bir kanala mahkûm olarak gündüz izlediğin veya geçmişte çoktan tamamını izlediğin dizilerin tekrar yayınları izlemeye mecbur kalmak gibi. Ve kanalı ne kadar değiştirmek isterseniz isteyin değiştiremiyorsunuz. Tüm bu yayın kaliteli bir çözünürlüğe bile sahip olmadan devam ve devam ve devam ediyor. Bunu her gün yaşıyor olmanın çılgınlığının farkında mısınız?

Bu negatif düşüncelerin tekrar edişinin doğal sonucu ise pozitif düşüncelerin enerjisinden daha büyük bir enerji ile farkında bile olmadan negatif yöne doğru kaymak.

Hangi negatif duyumlar yaratan eylemi bu kadar yoğun yaparsak neticesinde rahat olamama, endişeli ruh durumu, mutluluğu, en çok da hayatı çalan bir durum ortaya çıkacaktır.

Düşünerek sorunlarımızı çözebilmiş olsaydık şimdiye kadar çoktan çözmüş olurduk herhalde.
İşin doğrusu düşünmek kötü bir şey değil, aydınlanmanın önünde bir engel hiç değil.
Düşünebilmek, aslında muhteşem bir şey. Bu sayede hesaplama yapabilmek, akıl yürütebilmek, eğitimler alabilmek, yabancı dil öğrenebilmek, hayal kurabilmek, plan yapabilmek, düşünceleri sonraki nesillere aktarabilmek ve bunun yollarını icat edebilmek ve daha önemlisi yazabilmek birbirimizle konuşabilmek mümkün.

Şu var ki bedensiz düşüncelerimizle ne kadar çok kimlik buluyorsak o kadar çok diğer insanlar ve yaşam formları ile olan bağımız azalıyor ve kendi bireysel dar alanımızda kayboluyoruz.
Benlik duygumuz bedensiz düşünen zihinle yer değiştiriyor.
Peki her ikisi birden aynı anda hayatta kalamaz mı?

Sizce düşünmek nedir? Düşünceler nerede başlar? Nerede yok olur? Bir düşünce bir diğerinin tetikleyicisi midir?

İçinde bulunduğumuz yüzyılda faturalar, yetişmesi gereken işler, alınacaklar, ödenecekler düşüncenin konusuyken ilke çağlarda avlanmak, ateşi yakmak, beslenmek ana konulardı. Aslında değişen hiçbir şey yok. Tüm düşünceler hayatta kalmak üzerine.
Düşünme eylemini bir de hayatta kalma aracı olarak görsek yaşamımızda neler farklı olabilirdi? Düşüncelere daha yukarıdan bakabilsek, düşüncelerimiz için ben, benim, bana ait olarak değil de türümüzün genelinin özelliği olarak.

Belki bu sayede düşünceler bir hükümdar olmaktan çıkar ve onların iyi birer hizmetkâr olduklarını görebiliriz. Ortaya çıktıklarında onları yargısız ve samimi bir tavırla dinleyip faydalı olup olmadıklarına karar verebiliriz. Günümüzü ve geleceğimizi sağlıklı koşullarda devam etmemize yetecek ve artacak olanları süzüp geriye kalan büyük bir çoğunluğu eleyebiliriz.

Sonuç olarak yapılacak ilk iş kendi düşüncelerimizi yargısız bir farkındalık ve samimiyetle dinlemek. Bu sayede düşüncelerin geçici fikirler üreten, uçuşan fani doğasını çok daha net görebilirsiniz. Ortada bir düşünce var diye ona inanmak zorunda olmamak ferah bir alan açacaktır.

Bu ferah alanda zihnin işleyişinin gerçek doğasını görerek, işe yaramayan ve sağlıksız olanlarla kurulan bağları koparıp, düşüncelerin ötesinde zihnin ve kalbin açık olduğu, sınırlarla tanımlı olmayan gerçekten kim olduğumuzla iletişimde bir özgürlük seviyesine ulaşmak mümkün.

İyi haber şu ki; meditasyon pratiği bu özgürlük diyarına giden yolda bir alet çantası gibi bize destek sunmak için hazır ve bizleri bekliyor. Akıştaki tüm düşüncelere yakalanmamaya çalışarak yargısız ve samimi gözlemin sürdüğü düzenli meditasyon pratikleri ile her birimiz kendi düşüncemizin kaynağı ve doğası hakkında bir anlayışa sahip olabilir kendi özgürlük alanlarımızı yaratabiliriz.

Ya sonra? Artık zihne gelen her düşünceye inanmak ve onun bizi çektiği yere gitmek zorunda değiliz.

“Düşmanın kim? Zihin senin düşmanın. Evcilleşmemiş zihninden başka hiç kimse sana daha fazla zarar veremez. Ve senin arkadaşın kim? Zihnin senin arkadaşın. Kimse, kendi annen ve baban bile sana senin akıllıca eğitilmiş kendi zihninden daha fazla yardım edemez. “– Buddha

İlginizi çekebilir: Senin mucizen içinde: Yapman gereken tek şey doğru yere bakmak

Birce Sinem Tezer: Merhaba, ben Birce. Yoga ile lise yıllarımda tanıştım. 200 saatlik temel eğitimimi 2014 yılında aldım. İçlerinde Godfrey Devereux gibi pek çok kıymetli eğitmenlerin olduğu farklı yoga stillerine ve meditasyon pratiğine dair 500 saate ulaşan derinleşme yolculuğum halen devam ediyor. Yoga & meditasyon derslerim ve bireysel pratiklerimde yoga pozlarında verilen tepkilerin günlük yaşamdakinin aynısı olduğu, aynı yollar his ve düşüncelerden geçildiği felsefesini benimsiyorum. Mat pratiğinin günlük yaşama yansımalarını araştırmak öncelikli davetim. bircesin@gmail.com mail adresi ve @birceileyoga instagram hesabı ile sorunuz veya paylaşımınız varsa bana ulaşabilirsiniz..

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale