X

Döngüler bize ne anlatır?

“Zaman” kavramı, yıllardır anlaşılmaya çalışılan ve zihnimizi en çok zorlayan konulardan biri. Gündelik yaşamımızda onu lineer yani geçmişten geleceğe doğru uzanan bir çizgi gibi algılıyoruz. Bazı filmler ve kitaplar aracılığıyla zaman yolculukları, boyutlar arası geçişler ya da mekân-zamanın sınırsızlığıyla bildiğimiz zaman algısının dışına çıkıyor, hayal gücümüz genişliyor. Ancak gündelik hayatta hızla tekrar bu çizgisel zaman algısına dönüyoruz. Böylece yıllar akıp gidiyor.

İlk Reiki eğitimim sırasında, “zaman lineer değildir” ifadesini ilk kez duyduğumda bunu zihinsel olarak kavramakta çok zorlandım. Bu yüzden izlediğim filmlerdeki zaman kavramına daha dikkat kesilmeye başladım. “Ne demekti ki bu?” sorusu içimde bir süre devam etti. Daha sonrasında, bütünüyle içinde yaşadığımız sistemin döngüler içerisinde devam ettiğini fark ettim. Aslında zamanın döngüsel akması bizim oldukça alışık olduğumuz bir durum. Günlerin gecelere, haftanın yeniden yeniden başlaması, mevsimlerin birbirine geçişi, ayın kendi evrelerinde yeniden doğuşuna bakınca aslında döngüselliğin içerisinde yaşadığımızı idrak ettim.

Güneş sistemi, gezegenler ve dünya bile kendi eksenlerinde dönerek bize aslında bu gerçeği kendiliğinden gösteriyor. Her şey bir döngüyle akıyor. Demek ki zaman yalnızca ileriye doğru akan bir çizgi değil, aynı zamanda tekrar eden ritimlerden oluşuyor. Döngüler aslında bizim kendi zaman sistemimizde alışık olduğumuz ama zihinsel olarak tam olarak kavrayamadığımız bir gerçeklik. Doğada olduğu gibi, hayatımızda da tekrar eden durumlar vardır ve biz onları fark edene kadar yinelenirler. Bu durum atasözlerinde bile karşımıza çıkar: “Tarih tekerrürden ibarettir.” Özellikle toplumsal hafızalara baktığımızda, bu döngüselliği net bir şekilde görebilmek mümkündür.

Bireysel hayatlarımızda da hepimiz benzer deneyimlerle karşılaşmışızdır: haksızlığa uğramak, değersiz hissettiren insanlarla tanışmak, bir toplulukta dışlanmak… Farklı kişiler, farklı mekanlar, farklı zamanlar olsa da özünde aynı duyguları uyandıran olaylar tekrar tekrar yaşanır. Bir süre sonra bu döngüler, bizim “gerçekliğimiz” haline gelir.

Zaman ilerliyor gibi görünse de aslında aynı günü tekrar yaşıyoruz. Groundhog Day filmindeki gibi… Günler farklı ama hisler aynı. İnsanlar değişiyor ama davranışlarımız aynı. İşler değişiyor ama patron figürü aynı. Sevgililer değişiyor ama içimizde kalan duygular aynı. Bu durumlarla karşılaştığımızda, çoğu zaman ilk tepkimiz dışarıyı suçlamak olur. Dikkatimizi tamamen karşımızdaki insana, olaya ya da koşullara veririz. Oysa bu yaklaşım döngüyü kırmamıza yardımcı olmaz; aynı sahneler yeniden karşımıza gelir.

Aslında bu tekrar eden durumlar, hayatın bize sunduğu ipuçlarıdır. Bir davettir. İçimize doğru yapacağımız yolculuğun daveti. Bu yolculuk sıklıkla soğan kabuğu metaforuyla anlatılır. Her tekrar eden döngü, bize kendi içimizde açmamız gereken yeni bir katmanı işaret eder. Eğer dikkatimizi dışarıya değil de içimize çevirebilirsek, aynı olayların bize aslında ne anlatmaya çalıştığını görebiliriz. Peki, biz bu döngüleri nasıl kıracağız?

Aslında batının mindfulness yaklaşımına da, doğunun meditasyon yöntemlerine de baktığımızda cevap benzer: Önce anda kalmak ve kendine gözlemci olmak. “Anda kalmak” kelimesi belki artık çok fazla duyduğun için anlamını kaybetti. Çok söylendi, belki sıkıldın. Veya senin için çok kolay değil. Ama belki de tam olarak neden bu kadar önemli olabileceğini hiç düşünmedin.

Eckhart Tolle, Şimdinin Gücü kitabında şimdi neden en değerli olduğunu şu şekilde yanıtlar: “Çünkü, o tek şeydir. O var olan her şeydir. Ebedi şimdiki an, içinde tüm yaşamımızın gerçekleştiği şeydir. Yaşamımızın şimdi olmadığı bir zaman asla olmamıştır. Herhangi bir şeyin ‘Şimdi’nin dışında vuku bulması ya da olması mümkün müdür?”

Benim anladığım haliyle: Anın içinde kendine gözlemci olduğunda, yalnızca birkaç dakika içinde bile zihninin geçmişte ya da gelecekte olduğunu fark ediyorsun. Yani aslında hiç şu anda, ciddi anlamda olamıyoruz. Bu geçmişte bir şeyin tekrar yaşanacağı korkusu olabilir ya da gelecekte olacak bir şeyin kaygısı. Böylece tam değiştirebileceğimiz anı kaçırıyor, zihinsel sarmalda kayboluyoruz. Hesaplar yaparken, planlar kurarken, hayatı kontrol etmeye çalışırken aslında hep aynı gerçekliği yeniden yaratıyoruz: Geçmişimizi. Çünkü aynı düşünceler bedenimizde aynı duyguları yaratıyor. Bedenimiz geçmişte ya da gelecekte olduğunu fark etmiyor ve bu duyguları gerçek sanıyor. O duygular da aynı düşünceleri yeniden üretiyor. Böylece kendimizi aynı duygu-düşünce alanında hapsolmuş halde buluyoruz.

Dr. Joe Dispenza, Kendiniz Olma Alışkanlığını Kırmak kitabında bu mekanizmayı bilimsel detaylarıyla anlatıyor. Ben özetleyecek olursam: Aynı düşünceler – aynı duygular – aynı davranışlar – aynı yaşam.
Ancak bu döngüyü fark edip yeni bir düşünce seçebildiğimizde, yeni bir olasılığı bilinçli olarak yaratabiliyoruz.

Gandhi de aynı gerçeği başka bir dille hatırlatıyor: “Düşüncelerine dikkat et, onlar sözlerin olur. Sözlerine dikkat et, onlar davranışların olur. Davranışlarına dikkat et, onlar alışkanlıkların olur. Alışkanlıklarına dikkat et, onlar değerlerin olur. Değerlerine dikkat et, onlar kaderin olur.”

Araştırmalar da bu zinciri destekliyor. Zihnimiz günde yaklaşık 60.000–70.000 düşünce üretiyor; bunların %80’i olumsuz, %90’ı ise dün düşündüklerimizin tekrarı. (National Science Foundation, akt. Fred Luskin – Stanford UniversityForgiveness Project; ayrıca bkz. Joe Dispenza, Breaking the Habit of Being Yourself, 2012).

Düşüncelerimizin geleceğimizi şekillendirdiğini bildiğimiz bir dünyada, sürekli tekrar eden ve çoğunlukla olumsuz düşüncelerle yaşamamız, aslında döngüleri nasıl devam ettirdiğimizi gözler önüne seriyor.

Break the Loop

İşte bu yüzden, anda kalmak döngüyü kırmanın ilk adımı. Yalnızca anın içinde genişleyebilirsek, sürekli ürettiğimiz düşüncelere yeniden bakabiliriz. Ve düşüncelerimizi değiştirebildiğimiz anda, geleceğimizi de değiştirme şansını yakalarız.

Ben de kendi hayatımda bunu deneyimlemek için Break the Loop adını verdiğim 50 günlük bir kişisel proje gerçekleştirdim. Bu süreçte her gün düşüncelerimi gözlemleyip, tekrarlayan kalıpları fark etmeye ve küçük pratiklerle onları değiştirmeye odaklandım. Döngüleri kırmanın bir anda değil, tekrarlı ve sabırlı pratiklerle mümkün olduğunu deneyimledim.

Bu yolculukta yaşadıklarımı okumak istersen, burada detayları bulabilirsin: 50 Day Project – Break The Loop

Bugün bir değişiklik yapmaya ne dersin? Kendine sadece 5 dakika ayır. Düşüncelerine gözlemci gibi bak: Ne kadarı gerçek? Ne kadarı olumsuz? Ne kadarı sana ait? Hangileri annenin, babanın, toplumun sesi? Hangileri çocukluk hâlinden geliyor? Hangileri atalarından tekrar ediyor?

Ve sonunda sor: “Ben kimim? Her şeyi bir kenara bıraktığımda, gerçekten ne düşünüyorum?”

İlginizi çekebilir: Görünmeyen alanı anlamak: Kuantumla mümkün mü?

Ece Kiray Gedik: Merhaba, Ben Ece. Sabancı Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldum. Ardından pazarlama ve sosyoloji alanlarında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Kariyerime kalitatif pazar araştırmacısı olarak başladım; zamanla kullanıcı deneyimi (UX) ve müşteri deneyimi alanlarında uzmanlaştım. 2018 yılında, pek de ne olduğunu bilmeden katıldığım bir aile dizimi seansı, hayatımı kökten değiştirdi. Bu deneyimle birlikte tüm odağım içsel dünyama yöneldi. Kendimi bulma yolculuğum da böylece başladı. Kalbimin beni çağırdığı birçok inziva, çalışma ve eğitime katıldım. Bu süreçte Reiki, Gestalt, Mindfulness, Jaas, aile dizimi ve yaşam koçluğu gibi alanlarda eğitimler aldım. Bu yıl, “Break The Loop” adını verdiğim 50 günlük kişisel bir proje yürüttüm. Bu yolculukta; ruh-beden-zihin birlikteliğiyle bilinçli bir şekilde kendi gerçekliğimizi nasıl yaratabileceğimizi araştırdım ve deneyimlerimi yazılarla paylaştım. Bu platformda, yaşadığım dönüşümleri, aldığım eğitimleri ve ilham aldığım kitaplarla harmanlayarak, kendi bakış açımı ve içsel keşiflerimi samimi bir dille paylaşmak istiyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale