X

Doğaseverler için ürün seçiminde yeni alternatif: Suyun ayak izi

Bir ürün veya hizmet almak istediğimizde bu süreci etkileyen birçok faktör vardır. Rengi, kokusu, fiyatı, markası, kullanılan malzeme kalitesi, ihtiyaçlar ve o anki keyfi durumunuz vs… Bu kadar etken varken karar vermek bazen zorlaşır. Hele de doğa dostu olsun, çevreyi az kirletsin, hayvanlara zarar vermesin gibi konulara da dikkat ediyorsak seçimimiz biraz daha ayrıntılara iner.

Her ne kadar tüketim çılgınlığı dünyamızı sarsa da hayatını farkındalıkları ile yaşamayı tercih edenlerin minimalist yaşama yöneldikleri yeni bir aydınlanma gözlemlenmektedir. Minimalizmin temelinde gerçekten ihtiyacı olanı almak, yaşamını sürdürebileceği kadar eşyaya sahip olmak yatar.

Sürdürülebilir bir dünya için kendi hayatlarını bilinçli bir şekilde yönlendirmek isteyen tüketiciler, yaşamlarını idame ettirmek için tüketecekleri ürünlerin seçimini yaparken alternatif bir yöntem olarak suyun ayak izi hesaplamasını kullanabilirler.

“Su Ayak İzi” kavramı, ilk kez 2002 yılında UNESCO-IHE’de1 Arjen Hoekstra tarafından ortaya koyulmuştur.

Kulağa ilk başka karmaşık gelse de bu amaca yönelik yapılan çalışmalar seçimleri kolaylaştırmaktadır. Bazı ürün alternatiflerinde suyun ayak izi o kadar büyük farklılıklar göstermektedir ki, seçim yapmayı son derece kolaylaşmaktadır.

Örneğin; bir pantolona ihtiyacı olduğunda bunun kumaşını seçmek veya yiyeceği her yemeğin içeriğini hesaplarken aynı zamanda su ayak izine bakarak da karar vermek kolaylaşır. Bu sayede minimum su kullanarak yine minimalist bir yaşam desteklenmiş olur.

Suyun ayak izi nedir?

 “Su Ayak İzi” kavramı, ilk kez 2002 yılında UNESCO-IHE’de1 Arjen Hoekstra tarafından ortaya koyulmuştur. Bir ürünün su ayak izi; ürünün sanal su içeriği veya ürünün saklı, gömülü, harici ya da gölge suyu diye adlandırılan farklı terimlerle benzerlik gösterir (Hoekstra and Chapagain, 2008).

Bir ülke veya bir bölge bir ürünü ithal ediyorsa veya ihraç ediyorsa, suyu da sanal olarak ithal/ihraç etmektedir. Bu durum da genel olarak sanal su akışı ya da ticareti olarak adlandırılır.

Daha sonra su ayak izi kavramı, Hollanda’daki Twente Üniversitesi ile Su Ayak İzi Ağı (Water Footprint Network-WFN) tarafından geliştirilmiştir. Bir mal veya hizmet üretmek için gerekli tatlı su miktarının tüm tedarik zinciri içindeki ölçümünü ifade eden su ayak izi; hammaddenin işlenmesinden, doğrudan operasyonlara ve tüketicinin ürünü kullanmasına kadar geçen tüm süreci kapsar. Böylece, su ayak izi kavramı hem doğrudan su kullanımını hem de üretim sürecindeki dolaylı su kullanımını hesaba katar. İlk su ayak izi çalışmaları, sanal su çalışmalarına benzer şekilde, bir ülkenin su kaynaklarını ve doğrudan üretimdeki su ihtiyacını karşılayacak miktarı ortaya koymak için ülke çapında yapılmıştır. Giderek daha fazla popüler olmuştur.

Su ayak izi ise yalnızca su hacmini değil, aynı zamanda kullanılan suyun türünü (yeşil, mavi, gri), ne zaman ve nerede kullanıldığını da gösterir. Bu bakımdan bir ürünün su ayak izi, çok boyutlu bir göstergedir. Saklı su içeriği ve gömülü su ise yalnızca kullanılan suyun miktarını ifade eder.

Su ayak izi yalnızca su hacmini değil, aynı zamanda kullanılan suyun türünü (yeşil, mavi, gri), ne zaman ve nerede kullanıldığını da gösterir.

Mavi Su Ayak İzi, bir malı üretmek için ihtiyaç duyulan yüzey ve yeraltı tatlı su kaynaklarının toplam hacmi için kullanılır ve geleneksel olarak tatlı su denildiğinde akla gelen su kaynaklarıdır.

Yeşil Su Ayak İzi, bir malın üretiminde kullanılan toplam yağmur suyudur. Ancak, yeşil su ayak izinde sözü edilen yağmur suyu kaybolmaz ya da yeraltı sularına karışmaz; toprakta ya da bir süre için toprak üstünde saklanır. Yağış miktarı, yeşil su arzını ve talebini etkilediği için, bir bölgenin yeşil su gereksinimi değerlendirilirken iklim değişikliği ve değişkenliği göz önünde bulundurulmalıdır.

Gri Su Ayak İzi, kirliliğe yönelik bir göstergedir. Mevcut su kalitesi standartlarına dayalı olarak, kirlilik yükünün bertaraf edilmesi ya da azaltılması için kullanılan tatlı su miktarını ifade eder. Bu nedenle, gri su kavramı nüfus ve endüstriyel büyüme ile ilişkili olarak ele alınır.  

Bir ürünün, kullanılacağı zamana kadar geçen sürede  tüketilen su miktarı olarak tanımlayabiliriz. Eğer bu bir gıda ürünü ise, 1 kg salatalıkta başkadır, 1 kg biftekte çok daha farklıdır. Eğer bu bir bardak ise bir porselen fincanda farklıdır, bir karton bardakta daha farklıdır.

Uzmanlar uzun zamandır suyun ayak izini hesaplamaya çalışıp kullanılacak ürünlerin bu hesaba göre belirlenmeye çalışmaktadır. Bu sayede su tüketimini azaltmak mümkün görünmektedir; özellikle sık tüketilen ürünlerde suyun fazla kullanılması durumunda. Örneğin sık sık kullanılan besin maddelerinden biftek başı çekmekte. Dolayısıyla her gün et tüketen toplumlarda su kaynağı da son derece fazla tüketilmektedir. Tabi eti ihraç etmiyorsa… bunu tıpkı kağıt ve ağaç ilişkisine benzetebilirsiniz. Ne kadar çok kağıt kullanılırsa, dolayılı olarak o kadar çok ağaç kullanılmış olur.

Maalesef bazı gıdaların fazla su tüketmesi nedeni ile uzmanlar ve üreticiler arsında tartışmalara neden olmaktadır.  

Türkiye’de tüketimin su ayak izi ile üretimin su ayak izi neredeyse eşittir.
Türkiye’nin Su Ayak İzleri

Türkiye’nin su ayak izi hesaplamaları, ülkedeki üretimin ve tüketimin yüzde 80’inin iç su kaynaklarına dayandığını ortaya koymaktadır. Bu durum, tatlı su kaynaklarının sürdürülebilirliğinin ülke ekonomisini doğrudan etkilediğini gösterir

Türkiye’de tüketimin su ayak izi ile üretimin su ayak izi neredeyse eşittir. Benzer şekilde; ülkeye ithalatla giren sanal su, ihracatla çıkan sanal su miktarına denktir. Türkiye’nin sanal su ithalatının ve ihracatının birbirine neredeyse eşit olması, sanal su bütçesinin denkliğini ifade eder.

Türkiye’de üretimin su ayak izinin yaklaşık olarak yüzde 90’ı tarım sektöründen kaynaklanmaktadır. Tarım sektörünün su ayak izinin en büyük bileşeni olan yeşil su ayak izi, tarımsal üretimin iklim koşullarına hassasiyetini vurgular. Tarımın su ayak izinin ikinci büyük bileşeni olan mavi su ayak izi ise, sulama uygulamalarına dikkat çekerek, mevcut su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sektör için önemli kılmaktadır. Üretimin su ayak izinde evsel ve endüstriyel su kullanımı gri su ayak izi ile ön plana çıkar. Bu da, Türkiye’de endüstriyel ve evsel su kullanımının, su kalitesinde büyük rol oynadığını ortaya koyar.

Türkiye’nin toplam su ayak izinin %89’unu tarım sektörü oluşturur.
Bazı ürünlerin su ayak izleri
  • 1 porsiyon kırmızı et (200 gr): 3.100 litre
  • 1 porsiyon beyaz et (200 gr): 780 litre
  • 1 dilim ekmek: 40 litre
  • 1 bardak kahve (karton bardakta): 208 litre
  • 1 bardak çay: 30 litre
  • 1 bardak süt (Bu miktar süt tozunda beş kat daha fazladır): 200 litre
  • 1 porsiyon pilav: 150 litre
  • 1 adet küp şeker: 7,5 litre
  • 1 porsiyon peynir (75 gr): 375 litre
  • 1 paket patates cipsi (200 gr): 185 litre
  • 1 bardak bira: 75 litre
  • 1 kadeh şarap: 120 litre
  • 1 hamburger: 2.400 litre
  • 1 adet portakal: 50 litre
  • 1 bardak portakal suyu (200 ml): 170 litre
  •  1 adet A4 kağıt: 10 litre
  • 1 çift deri ayakkabı: 8.000 litre

 

Su Ayak İzi ile ilgili bazı veriler
  • Türkiye’nin toplam su ayak izinin %89’unu tarım sektörü oluşturur.
  • Türkiye’nin 2030 yılında su sıkıntısı çeken bir ülke olacağı tahmin edilmektedir.
  • Küresel fındık ticaretinin %70- 75’inde söz sahibi olan Türkiye’de, fındık üretiminin su ayak izi dünya ortalamasından %10 düşüktür.
  • Küresel kuru kayısı talebinin %74’ünü karşılayan Türkiye’de, kuru kayısı üretiminin su ayak izi dünya ortalamasından %60 düşüktür.
  • Pamuk yüzde 20’lik payla, ithalatın su ayak izinin en büyük parçasını oluşturur.

 

Kaynak:
Awsassets

Oya Milli Sülün: Sulak bir ülke olan Hollanda'da doğup, büyümeme rağmen, kendimi bildim bileli bir bardak su içmez, üniversite yıllarında okurken de içme suyu ile ilgili hiçbir çalışma yapmak istemezken, yaşam beni "canlı su" uzmanı yaparak hayatın ne kadar ironik olduğunu kanıtladı. Ben de hayatın bana verdiği cevaba karşılık, suyun bilinmeyenlerinde önce bir güzel kayboldum sonra da kendimi de bulup çıktım… Siz de su deyip geçmeyin, çünkü SU: aşktır, sanattır, sevgidir, barıştır, bununla birlikte aynı zamanda şifadır, enerjidir, yakıttır, güçtür, bazen de afettir, seldir, çığdır...

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale