X

Doğanın kalbinde bir kendini keşfetme hikayesi: “Uyandığımda Uruguay’da süt sağıyordum”

Ne dilediğine dikkat et, gerçekleşebilir!” demişler. Sen misin yıllardır şehirden kaçıp, uzaklara yerleşenlerin hikayelerini ağzının suyu akarak dinleyen? Her fırsatta alternatif hayat kuranların röportajlarını merakla okuyan? Al sana gerçek bir çiftlik deneyimi! Hem de elektrik, internet gibi modern dünya nimetlerinden tamamen uzakta… Doğduğu günden bu yana şehirde yaşamış biri olarak bu mahrumiyetle baş edebilecek misin? Yoksa arkana bakmadan kaçacak mısın? İşte bütün mesele bu!

“Ne dilediğine dikkat et, gerçekleşebilir!”

Güney Amerika’da bir yıllığına yolculuk etmek oldukça pahalı bir iş. Özellikle de Uruguay gibi bir ülkede uzun süre geçirmek istiyorsanız… Burası dünyanın en yaşanılır ülkeleri listesinin gözdelerinden. Ama her şeyin bir bedeli var tabii. “Güney Amerika’nın Avrupası” diye bilinen Uruguay deneyimini ekonomik şekilde yaşamanın farklı yolları var. Bunlardan biri de ilginizi çeken bir projede yarı zamanlı olarak çalışarak yemek ve konaklama masraflarından kurtulmak. Bir de seçtiğiniz proje size daima merak ettiğiniz bir deneyimin kapılarını açıyorsa daha ne olsun? (İlginizi çekerse Türkiye’de TaTuTa gibi çok güzel uygulamalar olduğunu tam da burada söylemek isterim.) Biz proje seçerken kendimizle yüzleşeceğimiz bir deneyim yaşamak istedik. İstanbul’da her kafamız attığında, “Her şeyi bırakıp köye yerleşeceğim” diye hayata rest çekmek kolay. Peki, söylediğimiz bu cümlede ne kadar samimiyiz?

Yüzleşme zamanı!
“İstanbul’da her kafamız attığında, “Her şeyi bırakıp köye yerleşeceğim” diye hayata rest çekmek kolay.”

“Bizim için ne yapabilirsin?” Bu soru karşısında yüzüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalakalıyorum. Sahiden ben ne yaparım? Fikir bulurum, metin yazarım, sunum hazırlarım, toplantıda fikirleri anlatırım. Otur sıfır! Bunların hiçbiri burada işe yaramaz. Karşılığı yok. Eyvah! Ne yaparım sahiden? Evde yemeği bile ben yapmam, bulaşık ve çamaşır için zaten makine var. Bahçe işi desen, saksıdaki kaktüsler iki haftada elimde kalır. Peki hayvan bakımı? İki kedim var ama onlar kendi kendine bakıyor zaten.

“İlk haftayı istikrarlı başarısızlıklarımla geçirdim. Süt sağmak isteyip, inekten süt mü çıkaramadım, çobanlık yapmaya kalkışıp, hayvanlar üstüme üstüme gelince paniğe mi kapılmadım?”

Ben bu sorunun cevabıyla boğuşurken aşçı olan eşim anında mutfağa adapte oldu. O birbirinden güzel Türk yemekleriyle gönüllere taht kurarken, ben ilk haftayı istikrarlı başarısızlıklarımla geçirdim. Süt sağmak isteyip, inekten süt mü çıkaramadım, çobanlık yapmaya kalkışıp, hayvanlar üstüme üstüme gelince paniğe mi kapılmadım? Daha neler neler… Sonunda şapkamı önüme aldım ve düşündüm. Hayatım boyunca bütün yatırımımı şehirde yaşayabilmek ve para kazanabilmek üzerine yapmışım. Bilgisayar olmadan gösterebileceğim tek bir maharetim bile yok. Mesela günün birinde internet/elektrik kavramları ortadan kalksa muhtemelen pek çoğumuz gibi ben de doğal seleksiyona uğrayacağım. Keşke okullarda “Hayat Bilgisi” derslerinin altı dolu olsa. Her öğrenci çevrimdışı dünyada yapabileceği en az iki beceri edinse. Kimse benim durumuma düşmese…

“Aşçı olan eşim anında mutfağa adapte oldu.”
Kendine yeterli bir hayat

Diğer yandan kaldığımız çiftlikte bana karşı muhtemelen bir parça acımayla karışık bir hoşgörü havası hakimdi. Gün doğumuyla işe koyulup, ateş böceklerinin ortaya çıkışıyla güne veda eden çiftlik sakinlerini merakla izliyordum. Ekmeğini, peynirini, tereyağını, sabununu, deterjanını kendi yapan, yiyeceğini kendi yetiştiren bu insanların başlarını kaşıyacak vakitleri yok. Her şey el emeğiyle, uzun sürelerde hallediliyor. Çoğunlukla yedi, sekiz saatte yalnızca günlük hayatı sürdürmek için gerekli işler yapılıyor. Daha fazlasına vakit kalmıyor. Kimse interneti, televizyonu, telefonu aramıyor. Çünkü bunlar modern yaşamın bize sağladığı boş zamanı doldurmak için var! Hayatla doğrudan bir ilişki kurunca, boş zaman da ortadan kalkıyor.

“Gün doğumuyla işe koyulup, ateş böceklerinin ortaya çıkışıyla güne veda eden çiftlik sakinlerini merakla izliyordum.”

Gün batımıyla birlikte gaz lambaları yanıyor. Yemek masasında buluşan herkes yorgun. Bütün bir günü elleriyle, bacaklarıyla, omuzlarıyla, tüm kaslarıyla taşımış bir grup insan… Çocuklar, yetişkinler, yaşlılar… Herkes elinden geldiği kadar, neyin ucundan tutabilirse o ölçüde. Yarış, acele, öne çıkmak ya da geride kalmak yok. Hayatı el birliğiyle hale yola koymak, yaşamak var. Temel uğraş bu işte: Yaşamak.

“Gün batımıyla birlikte gaz lambaları yanıyor.”

İkinci hafta kendime bir hedef belirledim. Teknoloji olmadan yapabileceğim bir beceri edineceğim. Edinmek zorundayım! Hatta bugüne kadar nasıl edinmemişim? Sabah o gün yapılacak işler konuşulurken, “Ben ekip biçmeyi öğrenmek istiyorum. Bunu yapacak birine ihtiyacınız var mı?” diye sordum. Elime birkaç paket tohum tutuşturup, sabırla anlatmaya başladılar.

“İkinci hafta kendime bir hedef belirledim. Teknoloji olmadan yapabileceğim bir beceri edineceğim.”

Çünkü değişim tohumları hep böyle beklenmedik anlarda ortaya çıkar… Hem en kötü Uruguay’da dikili bir ağacım olur. Az şey mi bu?

“Elime birkaç paket tohum tutuşturup, sabırla anlatmaya başladılar.”
Bengisu Gencay: Güney Amerika'da hayatın yalnızca akılla açıklanamayacağını keşfettikten sonra kitabı Zem Sesini Arıyor'u tamamladı. Kitap, Epsilon Yayınları'ndan çıktı ve beğeniyle karşılandı. Hikayeleştirme ve içerik pazarlama konularında kurumsal ve bireysel eğitimler veriyor. Bir yandan oğlunu bir yandan kurmuş olduğu, eğitim, danışmanlık, içerik ve proje geliştirme girişimi B-612 Story Lab'i büyütüyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale