X

Çocuklarla zor konular nasıl konuşulmalı?

Zamanın ruhu bizi bu aralar biraz zorluyor olabilir. Hiç bitmeyen savaşlar, ekonomik krizler derken çocuklar da en az bizim kadar etkileniyorlar. Oysa yetişkinlerin kullandığı başa çıkma mekanizmalarını henüz bilmedikleri için, onlarda çok daha kalıcı izler bırakabiliyor. Bu sebeple bir rehber hazırlamaya karar verdim.

Çocuklarla zor konular nasıl konuşulmalı?‘ ya da ‘Çocuklara zor haberlerle başa çıkmaları nasıl öğretilir?‘ ve ‘Siz zor durumlarda kendinize nasıl bir özen göstermelisiniz?’ gibi çok temel sorulara önemli kuruluşların ve konunun uzmanlarının verdiği yanıtları derledim. Umarım evinizde kendi çocuklarınızla veya sınıflarınızda öğrencilerinizle iletişim kurarken faydasını görürsünüz.

Çok eski bir Çin Bedduası var, bilmiyorum hiç duydunuz mu? ‘May you live in interesting times’ diye. Türkçesi ‘İlginç zamanlarda yaşayasın’ diye çevrilmiş. Bence Türkler olsa olsa ‘Tuhaf zamanlarda yaşayasıca…’ derdi. O daha bir beddua gibi geliyor kulağa çünkü, öbürü eni konu iyi dilek gibi gelmişti bana ilk duyduğum zaman. 

2019 başından beri (ne tesadüftür ki yine Çin kökenli bir salgınla) bu bedduanın ne demek istediğini çok iyi anladık diye düşünüyorum. Tam salgını geride bıraktık derken, Rusya Ukrayna’ya saldırdı. Tabi sadece o da değil, bunun Suriye’si var, Yemen, Nijerya, Etiyopya, Myanmar, Irak, Afganistan, Kongo, Venezuela diye liste (ne yazık ki) uzuyor. İnsanlık, epeydir sınıfta kalıyor bu konuda. Homo Sapiens, Otur Sıfır!

2001’den bu yana doğan hiçbir çocuk savaşın olmadığı bir zamanda yaşamadı biliyor musunuz? Böyle zamanlar eşsiz öğrenme potansiyeli de taşır, tamam kabul, ama biraz nefes alsaydık bunca ders arasında iyiydi.

Öte yandan enseyi karartmak da hiç bize göre değil. Dünya kurulduğundan beri hem iyisiyle hem kötüsüyle var oluyor. Biraz klişe olacak ama, ne olacağıyla ilgili her zaman kontrolümüz olmasa da, olaylara vereceğimiz reaksiyon her zaman bizim kontrolümüzde.

Çocuklar konusu da tam bu noktada çok kritik işte. Çünkü hayata bakış açımız, tepki verme mekanizmalarımız ve zor haberlerle başa çıkma yeteneğimiz çocukken yerleşirse çok daha sağlıklı ve MUTLU bireyler yetiştirmek kolaylaşıyor.

Ayrıca kendimize iyi bakmak da önemli, çünkü çocuklar emniyet ve güvenlik hissetmek için her zaman ailelerine bakarlar. Hele ki kriz zamanlarında daha çok…

Bu yazıyı da zor zamanlar için miniklerle iletişim rehberi gibi düşünebilirsiniz. Burada yazılan öneriler çocuk ve yetişkin psikolojisi alanında çalışan global kuruluşların ve uzmanların yıllar boyu derledikleri bilgiler kullanılarak hazırlanmıştır.

Ayrıca çocuklar için özel olarak Twinkl (İngiltere merkezli bir global eğitim yayıncısı) tarafından hazırlanmış bir iki materyale de erişim için linkler verdim. Bu linkleri toplu halde yazının bitiminde görebilir veya yazının Twinkl üzerindeki versiyonuna https://www.twinkl.com.tr/blog/ukrayna-ve-cocuklar adresinden ulaşabilirsiniz.

Nelere dikkat etmeli?

Bu kısım özellikle aileler ve öğretmenler için faydalı bilgiler içerir. Okuduklarınızı evde kendi çocuğunuza, genç akrabalarınıza uygulayabilir veya öğretmenseniz sınıflarınızda dikkat edebilirsiniz.

1. Önce sorun ve anlayın

İngiliz Psikoterapistler Derneği Üyesi, Eğitim ve Çocuk Psikolojisi Profesörü Vivian Hill, çocukların duydukları, okudukları ve gördükleri her şeyi sünger gibi aldıklarından söz etmiş ve ‘Siz farkında olmasanız da çocuklar çoktan bir çok şeyin farkında olup, bir şeylerin ters gittiğini anlamış ve endişe duyuyor olabilir’ diye önemli bir hatırlatma yapıyor. Yani konuşmaya başlamadan evvel iyice dinlemek ve anlamak çok önemli. İlk adım bu.

Nasıl soru kısmına geçeceğiz? Çocuğun özellikle evde veya sınıfta en rahat olduğu zamanı seçin ve rahat bir şekilde, okulda veya evde tam olarak neler duyduğunu öğrenmeye çalışın. Sorgular gibi değil, sohbet eder gibi alın bu bilgileri.

2. Konuşun ama sakin olun

Sonra size soruları olup olmadığını sorun. Eğer soruları varsa bunlara açık, net, yaşlarına uygun cevaplar verin ama çok ince detaya girmeyin. Şunu unutmayın, çocukların dünyada ne oldu bittiğini öğrenmeye hakkı var, ama sizin de onları stresten uzak tutma sorumluluğunuz var (En azından kendi başlarına bu beceriyi geliştirene kadar).

Çocuklar duygusal işaretleri genelde yetişkinlerden alırlar. Zor bir konudan söz ederken yüz ifadeniz, beden diliniz stresliyse, sözlerinizden çok bu stresi algılayacaklardır. Sakin olmaya çalışın. Gözleriniz ağlamaktan kızarmışsa ya da konuşurken sesiniz titriyorsa, normale dönene kadar zor bir konuda konuşmayın mesela. 15 dk sonra konuşun ve o arada kendinizi toparlayın.

3. Emniyet ve güven aşılayın

Özellikle yaşı küçük çocuklara durumu çok basit ve sakin bir dille anlatırken, kendinizin güvende olduğunun altını çizin. Bu aile içi şiddet içeren bir haber için de, savaş konuşmaları için de geçerli. İnsanların barış için çok çalıştığını ve bu durumu düzeltmek için çaba harcadığını söyleyebilirsiniz. Özellikle okulda öğretmenlere bu konuda çok iş düşüyor.

4. Önyargı değil, şefkat verin

Zorlu konular, her zaman beraberinde önyargı ve gerginliği de getirir, doğası gereği. Bu bir kişiyle ilgili de olabilir, bir ülkeyle ilgili de. Çocuklarla konuşurken önyargı içeren ifadelerden mümkün olduğunda kaçının ki dünyayı daha sevgi dolu ve huzurlu bir yer olarak görebilsinler. ‘Kötü insanlar’, ‘pis insanlar’ ve ‘düşman’ gibi ifadelerden kaçının. Özellikle ayrımcılık veya zorbalık içeren ifadeler kullanmayın, tam tersine zor durumdaki insanlara şefkat duymayı öğretmek için bir fırsat olarak değerlendirin. Çünkü bu konu daha sonra okulda akran zorbalığına dönüşebilir. Herkesin eğitim ve güvenlik hakkı olduğunu öğretin. Kendisi de dahil. Buna ters bir durum olduğunda mutlaka bir yetişkine haber vermesini tembih edin.

5. Yardıma odaklanın

Çocukların yardımlaşma ve nezaket örneklerine tanık olması çok önemli. Bu yüzden buna odaklanmak çok fark yaratacaktır. Çocuğunuza veya öğrencilerinize, ne kadar ufak olursa olsun, insanlara yardım edebileceklerini ve katkıda bulunabileceklerini gösterin. Pozitif hikayeler bulun, anlatın, kendisi bir katkıda bulunmak ister mi diye sorun. Mesela bir şiir yazabilir veya hislerini anlatan bir resim çizebilirler. Konu illa mülteci konusu olmak zorunda da değil, depremde ailesini kaybetmiş çocuklar da olabilir. Ana amaç, zorlayıcı haberlerle başa çıkma becerisi vermek. Küçücük de olsa bir aksiyon almanın psikolojik etkisi çok büyüktür ve bunu çocuklara öğretmek esas olmalı.

6. Konuyu dikkatle kapatın

Çocuklarla (evde veya sınıfta) gergin bir konu konuştuktan sonra mutlaka herkesin sakin ve rahat olduğundan emin olun (özellikle öğretmenler). Hiçbir çocuğu endişeli veya korku içindeyken konuyu kapatarak yalnız bırakmayın. Mutlaka sakinleştirip, arada kontrol etmek suretiyle konuyu o şekilde kapatın.

Yeni haberler oldukça okulda veya evde neleri duyuyor diye kontrol etmeye devam edin. Her çocuk endişesini kelimelerle dile getiremez. Birden karın ağrıları, baş ağrıları, kabuslar ya da uyku sorunları yaşamaya başladıysa bunları da takip edin. Çok küçük yaştaki çocuklar birden daha çok ilgi veya fiziksel yakınlık talep ederken (koala modu), gençlerde kısa süreli yas veya öfke nöbetleri olabilir. Bunlar belli bir süre sonra geçmezse bir uzmana danışmanız iyi olabilir.

Bütün bunlar olurken, o arada çocuklarda stres düşüren çok basit nefes egzersizleri de öğretebilirsiniz.

7. Nefes egzersizlerinden faydalanın

5-5-5 Nefesleri’ denen egzersizleri deneyebilirsiniz. 5 saniye boyunca burundan nefes alıp, 5 saniye boyunca ağızdan nefes verilen bu egzersizleri 5 set tekrarlayın. Hepsi bu. Nefes alırken çocuğunuza karnında sanki balon varmış ve onu şişiriyormuş ve nefes verirken de onu boşaltıyormuş gibi düşünmesini söyleyebilirsiniz, yardımcı olacaktır. Siz de onunla beraber tekrarlayın.

8. Kendinize iyi bakın

Haberleri ve internet kullanımını biraz kısıtlayın ve kendinize iyi bakın! Eğer sizin zihin ve ruh sağlığınız sağlam olursa çocuğunuza veya öğrencilerinize çok daha iyi bakabilirsiniz. Unutmayın uçaklarda maske önce yetişkinlere takılır, ki onlar çocuklara gerekli korumayı ve bakımı verebilsinler!

Yeri gelmişken yetişkinlere de bu konu özelinde birkaç öneri ya da hatırlatmada bulunmak istiyorum.

Son 2-3 yılda olanları açıklayacak tek bir kelime var ‘BELİRSİZLİK’ ve insan bedeni ne yazık ki bu duyguya tam donanımlı yaklaşamıyor her zaman. İnsan beyni, belirsizlik durumlarında nasıl bir aksiyon alması gerektiğini bilmiyor ve ne zaman ne kadar enerji gerekeceğini kestiremediği için sürekli alarm halinde tutuyor bizi.

Ne olur ne olmaz her an bir atak olabilir, ben enerjiyi hazır tutayım’ diyor yani. Çok akıllı ve binlerce yıl hayatta kalmamızı sağlamış bir sistem, ama artık mamutlar saldırmıyor. Fakat beyin hayatta kalma moduyla bedeni sürekli her şeye hazır nöbette tutuyor. Bu da uyku problemi, devamlı alarm halinde olmak ve sürekli kortizol salgılamak gibi bedensel değişikliklere sebep oluyor.(Amigdala’nın aşırı aktif çalışması durumuna ayrı bir yazıda değiniriz, şimdilik bunu burada bırakıyorum).

Peki böyle kriz dönemlerinde kendimize yardımcı olmak için neler yapabiliriz?

  • En temelden başlayalım. Sağlıklı beslenme, yeterli su, kaliteli uyku ve hareket etmek. Ne kadar basit değil mi? Hepimiz biliyoruz bunları… Ama bu kısacık listenin hepsini bir arada yapan o kadar az insan var ki dünyada, şaşarsınız. Sizi mutlu eden ve ruhunuzu besleyen her şeyi fazlasıyla hayatınıza alın. Özeti bu.
  • Şimdi haberler kısmına gelelim. Haberleri kısıtlayın. Güvendiğiniz birkaç haber kaynağını kontrol edin. Ama limitlerinizin de farkında olun. Size çok geldiği anda o telefonu elinizden bırakın.
  • Haber tüketimini belli zamanlarla sınırlayın ve günde 2 kereden fazla kontrol etmeyin.
  • Ortalıkta bolca yalan haber olduğunu unutmayın. Her zaman duyduklarınızın doğruluğunu teyit siteleri aracılığıyla kontrol edin.
  • Sesi olan videolar duyularımız üzerinde daha büyük travma etkisine sahip. Videoları sessiz izleyin. Her zaman duygularınızın farkında olun, anda kalın. Çok etkileniyorsanız izlemeyin.
  • Sakin egzersizlerle hareket edin. Sürekli tetikte bekleyen bünyenin salgıladığı kortizol hormonu nedeniyle vücuda yayılan ekstra glukoz ve yağın, kas dokuları tarafından kullanılmasını sağlamak gerekir. Ama çok sert ve hızlı egzersizler de (doğası gereği) kortizol salınımını ekstra artıracağı için yürüyüş, yoga, yüzme gibi sakin egzersizler bu dönemlerde özellikle önerilmektedir.
  • B Vitamini alabilirsiniz. Özellikle B vitamini komplekslerinin faydalı olduğuna dair çok sayıda araştırmalar bulunuyor. Stres seviyelerini düzenlemekte faydası olduğu için bu dönemlerde B vitamini takviyesi yapabilirsiniz.
  • Anlamlı aksiyonlar alın. Bu herkesin kendi hayatında neyi anlamlı bulduğuna göre değişecektir. Yardım kuruluşları ile çalışmaktan yoga yapmaya kadar, hayatınızda anlamlı ve yapmaya değer bulduğunuz aktiviteleri artırın. Kendinize nazik ve şefkatli olun!
  • Duygularınıza izin verin, anda kalın, gözlemleyin ama ipin ucunu kaçırmayın. Aşırı şefkat ve empati sizi tükenmişlik duygusuna sürüklemesin. Limitinize geldiğinizi hissettiğiniz anda durun ve dostlarınızdan, ailenizden veya bir profesyonelden mutlaka yardım isteyin.

Aslında daha yazılacak çok şey var ama bu hepimizin bildiği temel noktaları ufaktan hatırlatmak ve bir mini rehber hazırlamak umarım işinize yarar. Sevgiler.

Faydalı linkler:

Twinkl Blog: https://www.twinkl.com.tr/blog/ukrayna-ve-cocuklar

Çocuklar için https://www.twinkl.com.tr/resource/haberler-hakkinda-endiselendigimde-faydalanabilecegim-stratejiler-tr-g-1646832540

https://www.twinkl.com.tr/resource/haberlerden-etkilendigimde-ne-yapmaliyim-powerpoint-tr-g-1646830440

Didem Görceğiz: Ankaralı, ODTÜ’lü, Sosyolog. 1998’den beri dijital ekosistemdeyim (insert: buralar hep dutluktu). Hayatımın merkezinde Nörobilim, Stoacılık, Yazmak, Müzik ve bilgi paylaşımı var. İlk Türkçe çocuk sitesini 1999’da yaptım, o zamandan beri yaratıcılığın artı tarafında yer almaya çalışıyorum. An itibariyle serüvenim İngiltere’de devam ediyor. Ebeveynlere, öğretmenlere ve kısacası öğrenen ve eğitim veren herkese ücretsiz materyal sağlayan Twinkl’da içerik üretiyorum. Erişimim olan global malzemeleri herkesle paylaşmak ve Uplifers’a özel içerik yazmak için buradayım. Erişim için (didem.gorcegiz@twinkl.co.uk)

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale