X

Çocuklarda kaygı yönetimi nasıl olmalı?

Çocuğunuzun kaygılı olduğunu mu düşünüyorsunuz? Gün içinde gergin olduğunu mu gözlemliyorsunuz? Kendisini iyi hissetmediğinden ve fiziksel semptomlardan sıklıkla şikayet mi ediyor? Çoğunlukla karamsar duygu ve düşüncelere mi sahip? Geceleri uykuya geçişte zorluklar yaşıyor mu? Çok çabuk parlıyor ve öfkesini kontrol edemiyor mu?

Bu sorulara cevabınız ‘’evet’’ ise ve çocuğunuza nasıl yardımcı olacağınızı bilemiyorsanız gelin, literatürde yer aldığı şekilde kaygı bozukluğunu yakından mercek altına alalım.

Çocukluk çağı ruhsal sorunları arasında en yaygın görülenlerden biri şüphesiz kaygı bozukluğudur. Kaygının psikolojik bir sorun sorun olup olmadığının belirlenmesi için şiddetine, günlük hayatın akışını etkileme düzeyine ve işlevselliği bozuyor olmasına dikkat edilmelidir. Kaygının kontrol edilememesi; okul başarısını, sosyal ilişkilerinin kalitesini, özgüven problemlerini etkilerken yaşamdan yeterince doyum alınmasına da engel olmaktadır.

Çocuklarda gelişime bağlı olarak kaygı yetişkinlerden farklı ele alınır ve gelişime bağlı olarak kaygı türleri de farklılık gösterir. Erken çocukluk yıllarındaki kaygıyı daha iyi anlamak aynı zamanda çocuğun ileriki yaşlarında karşılaşabileceği olası riskleri önlemek için önemli bir adım olacaktır.

Gelişimsel açıdan değerlendirdiğimizde öncelikle ayrılma kaygısı, sosyal kaygı, sınav kaygısı ve seçici konuşmazlık okul çağı çocukları arasında terapi takviyesi alma nedenleri açısından başta gelmektedir. Erken dönemlerde tohumları atılan kaygı, başlangıç dönemlerinde müdahale edilmediğinde, yetişkinlik döneminde şiddetlenerek varlığını depresyon maskesiyle sürdürmektedir.

Kaygının kökeninin çocukluk yaşantılarından geldiğini vurguladım. Peki meydana geldiği dönemin yanı sıra bu duygunun yoğunlaşmasına neler sebep oluyor?

Bu dönemde yaşantıların çocuğun anne babası, öğretmeni ve akranları ile yaşadığı ilişkilerinde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Küçümseyici, alaya alıcı tutumlar çocukları örselemekte ve kaygılı bir kişilik geliştirmelerine sebep olmaktadır. İlerleyen zamanlarda da ergenlik döneminde devam eden akran zorbalığı kaygının yıkıcı boyutlara ulaşmasına sebep olabilir. Unutmayalım; çocukluk döneminde kaygının oluşmasında bakımverenlerin tutumu kadar öğretmenin de tutumu önemlidir. Çocuğun gücünü aşacak görevleri yerine getirmesini talep etmek ve bunları yapması için zorlamak, ödül/ceza yöntemini uygunsuz biçimde kullanmak, yanlış rol model olmak kaygının oluşmasına zemin hazırlayacaktır.

Çocuklarda görülen kaygının yaygın türü olarak ayrılma kaygısı bozukluğu

Bebekler dünyaya geldiği andan itibaren güvende olduklarını hissetmek isterler. Bebek, ilk kaygı deneyimini anne ve babayla kurduğu güvenli bağlanma sürecinde atlatmış olsa da 6. aydan itibaren yabancı yüzlerle ilgili kaygılanma süreci devam edecektir. En yalın haliyle, ayrılık kaygısının doğumdan itibaren meydana geldiğini, güzel hisler duyulan nesne kaybolunca yaşanan korku olarak tanımlayabiliriz. Bu durum normalden uzun sürerse ve seviyesi yüksek olursa ayrılık kaygısı bozukluğu olarak değerlendirebiliriz. Yalnızca çocuklara has bir kaygı gibi düşünülse de ayrılma kaygısı bozukluğu yaşayan çocukların üçte biri bu durumun semptomlarını yetişkinliklerine de taşırlar. Okul öncesi dönemde başladığı gerçeğiyle beraber en sık 7-8 yaşlarında terapi desteğine ihtiyaç duyulur.

Sebeplerini irdeleyecek olduğumuzda; yakın bir kişinin travmatik biçimde kaybı, anne-babanın çok koruyucu tutumları, genetik sebepler, kaygılı-güvensiz bağlanma örüntüsünün olması, tek çocuk olmak, zor edinilmiş çocuk olmak, küçüklüğünde kaybedilme riski yaşanmış olması gibi benzer örüntülerin ayrılık kaygısı bozukluğun ortaya çıkmasında rol oynadığına rastlarız.

Ayrılık kaygısı değerlendirmesinde, sorununun okulla mı, yoksa ana babadan ayrılma ile mi ilgili olduğu ayrımını yapmak çok önemlidir. Bu durum aile atmosferi içinde çatışmalara yol açar. Bu nedenle bir uzman desteğine başvurmak, hem aile hem de çocuk açısından toparlayıcı bir adım olacaktır.

Kaygılı bir çocuğun ebeveyni olarak, zaman zaman kendinizi çaresiz hissediyor olabilirsiniz. Peki, kaygılı bir çocuğun ebeveyni neler yapmalıdır? Sizler için ipuçlarını aşağıya derledim:

Belirsizlik yerine netliği vurgulayın: Çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun, kaygı gündeme geldiğinde size sorabileceği bazı soru kalıpları olacaktır. Çocukların sıklıkla sordukları benzer sorular şu şekildedir:

 “Ne zaman eve geri döneceksin?”, “Ya olursa?’’, “Sonra ne olacak?’’, ‘’ Annem/ Babam geri gelecek mı?’’ Bu soruların size yöneltildiğini görüyor ve buna maruz kalıyor olabilirsiniz. 

Bu durumda yapılacak en mühim şey çocuğunuzu kaygılarıyla ilgili yargılamamaktır. Çocuğunuzun o an ne yaşadığını, ne hissettiğini anlamak ve onun duygusunu anladığınızı hissettirmek onu güvenli limanında hissettirecektir. 

“Bir şey olmayacak. Bunda kaygılanacak ne var?” “Kaç kere konuştuk bunları.” gibi yanıtlar verirseniz muhtemelen kendisini anlaşılmamış hissedecektir. 

Aynı zamanda belirsizliğe karşı tahammülü daha da zorlaşacaktır. Bunun yerine, “Şimdi ben gideceğim için endişelendin.” demek önce duygusunu fark etmesini sağlar. Ardından “Ben işe gidip geleceğim akşam seninle en sevdiğimiz oyunu oynayacağız.” diye bir açıklama yapmak daha uygun olacaktır. Bu anlarda çocuğunuzun temel ihtiyacı güvenli limanı olan ebeveyninden gelen dürüst açıklamalardır.

Çocuğunuzun kaygılarını gözlemlediniz. Bu anlarda gerçekleştirmek üzere daha evvelden nefes egzersizi pratiği yapabilirsiniz. Çocuğunuza doğru nefes alıp verme tekniklerini öğretebilirsiniz. İçinde bulunduğu ana ‘’tutunmanın’’ bir yolu olarak gördüğüm nefese odaklanmayı en doğru biçimde gerçekleştirmek için mindfullness teknikleri ve çeşitli yazılı kaynakları kullanmaktan çekinmeyin. Doğru şekilde nefes alıp vermek, kaygı uçurumuna doğru sürüklenmeye başlayan çocuğunuzun tutunacak bir ağaç kökü olarak kullanabileceği bir eylemdir.

Anne babaların, çocukların yapısına uygun olmayan hedefler koyması, çocukta kaygıyı arttıran bir sebep olarak karşımıza çıktığını belirtmiştim. Dolayısıyla çocuğunuzu hem akademik hayatta hem sosyal faaliyetlerde doğru ilgi ve beceri alanlarına yönlendirdiğinizden emin olun. “Başarılı olursan sevilirsin” şeklinde bir mesajın gittiği ailelerde çocuk kabul görebilmek adına, ilgi ve sevgi alabilmek için ebeveyninin beklentisini karşılamaya çalışır ve ailenin bazen dile bile dökmediği ama evin dinamiğinde var olan başarıya ilişkin beklenti, çocuğun performans kaygısı, sınav kaygısı yaşamasına neden olabilmektedir. Bunu fark ettiğinizde bu yoldan geri dönmekten çekinmeyin.

Yeni bir kardeşinin doğumu, yeni bir eve taşınma, ya da yeni bir okula geçiş yapma gibi yeni olay ve durumları çocuğunuzla öncesinden paylaşmayı unutmayın. Yenilik belirsizlik demek, belirsizlik ise kaygı demektir. Yaşına uygun olacak kelimelerle hem bilişsel hem de duygusal olarak çocuğunuzu bu yeniliklere hazırlamak ebeveyne düşen yeni bir görev niteliğindedir.

Çocuklarda görülen kaygı bozukluklarına terapi odasında nasıl destek sunuyoruz?

Kaygı güçlüğü ile başvuran danışanlarıma gelişim dönemine göre farklı teknikler uygulamaktayım. Bilimsel temellere dayandırılan; Bilişsel Davranışçı Terapi ve Oyun Terapisi işlevselliği büyük ölçüde sağlayan iki yaklaşım modelidir.

Okul öncesi dönemdeki çocuklarla kaygı sorunu çalışırken oyun terapisinden faydalanırken okul çağı çocuklarında bilişsel davranışçı terapi modelini uygulamaktayım.

İletişim; Instagram: psikologhazalaslan

İlginizi çekebilir: İlişkilerde sınır koyabilmek: Sınırlar seni zorluyor mu?

Hazal Aslan: Hazal Aslan, İstanbul Bilim Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümünden 2017 yılında mezun olmuştur. Akabinde uzun dönem yurt dışında bulunarak dil eğitimini tamamlamıştır. Türkiye'ye geri dönmesinin ardından çeşitli özel kurumlarda psikolog olarak görev yapmıştır. 2020 yılında İstanbul Aydın Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programına kabul edilmiştir. Yüksek Lisans eğitimi esnasında almış olduğu psikoterapi eğitimleri doğrultusunda süpervizyon eşliğinde danışan görmüştür. ''Doğuma Psikanalitik Bakış'' Projesi ile mezun olmuş ve uzmanlığını tamamlamıştır. Gönülden bağlı olduğu Saadet Öğretmen Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme Derneği ile pek çok eğitim kurumunda seminerlerde konuşmacı olarak yer almıştır. UCİM ( Uluslararası Çocuk İhmal ve İstismarı Önleme Derneği ) Eğitim Koordinatörü olarak görev almaktadır. Temel olarak eğitimini alarak yararlandığı yaklaşımlar; Şema Terapi, Bilişsel Davranışçı Terapi, Deneyimsel Oyun Terapisi, Pozitif Psikolojidir. Pek çok farklı modelin eğitim ve süpervizyon sürecinden geçmiştir, eğitim serüveni devam etmektedir. ‘’Her insanın anavatanı çocukluğudur. İns’an, çocukluğunda yaşadığı anları unutsa bile o anların yarattığı hisleri her daim hatırlar. ‘’ ilkesi ile mesleki çalışmalarına özel bir klinikte devam eden Psikolog Hazal Aslan; çocuk, genç yetişkin, yetişkinlerle yüz yüze ve online seans kabulünü gerçekleştirmektedir. Yaşamdan ilham alarak, ins’anın var oluş haline dair fikirlerini yazdığı, Instagram hesabı: psikologhazalaslan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale